Bir Sonbahar Fenomeni: Yedigöller - Bolu

Yıllar önce arkadaşlarımla yolumuz düşmüştü Yedigöller Bölgesi’ne... Çok meşakkatli bir yolculuk olmuştu bizim için. Bozuk ve çamurlu yollar, yağan yağmur ve kasvetli hava, o günden aklımda kalanlar. Yedigöller çok güzel bir doğa harikasıydı ancak yaşadığımız zorlu yolculuk etkili olmuş olmalı ki yeniden gitmek beni hep korkuttu ve zaten gitmek de nasip olmadı. Son günlerde ise iyi sonbahar fotoğrafları için daha iyi bir yer aklıma gelmiyor gerçekten. 

Yedigöller tam bir sonbahar fenomeni... Bu defa daha iyi bir yol ve daha kolay ulaşım umuduyla çıkıyorum yola. Makinelerim, tripodum, filtrelerim ve elbette kumanda hazır ve haydi hayırlı yolculuklar...

Yedigöller’e Nasıl Gidilir?

Yedigöller’e gitmek için 2 adet yol var aslında. Birinci yol olarak Ankara-İstanbul otoyolunun Yeniçağ çıkışından Mengen-Devrek yolunu takip edip Yedigöller’e doğru yol almak. Zaman zaman yol çalışmaları olabiliyor. Kaynak ise çok sağlam, yolun kenarında patates satan satıcılar bu yolu kullanmayın diğer yol açık, bu yol kapalı diye teyit ediyorlar.

İkinci yol ise benim yaptığım gibi yine Ankara-İstanbul otoyolundan Boluşehir merkezine girip, şehir merkezinden Yedigöller tabelalarını takip etmek. Buradaki yol yaklaşık 42 km sürüyor ve yolun yaklaşık 40 km’si stabilize toprak yol. Yeni tadilat görmüş ve çok da sorunlu bir yol değil ama yine de beklenti fazla yüksek olmasın.

Ancak doğa harika! Yolun 20. kilometresinde artık tepeye çıkıyorsunuz ve bundan sonra iniş başlıyor. Burada biraz mola verip, satıcılardan yerel yiyecekler satın alıp dinlenebilirsiniz. En azından haşlanmış mısır bana çok leziz geldi.

Yedigöller Nasıl Bir Yer?

Moladan sonra iniş başladı ve yaklaşık 20 dakika sonra Yedigöller Milli Parkı içerisine girmiş bulunuyorum.

Yedigöller Milli Parkı ve giriş elbette ücretli. Milli Park içerisinde kamp alanları mevcut. İsterseniz gece konaklamak için çadır kurabilirsiniz ancak çadır için de ayrıca ödeme yapmanız gerekiyor. Tabii tüm ekipmanlar sizden.

Yemek olayını çok inceleyemedim ancak buraya gelirken mutlaka yanınızda yiyecek-içecek getirmeniz gerekiyor. Yiyecek-içecek konusunda belki umduğunuzu bulamayabilirsiniz. Sonbahar ise haliyle en kalabalık olduğu zamanlar. Doğa ise tüm güzelliğini buraya vermiş neredeyse. Sarı, turuncu, yeşil ve kırmızının her tonu insana inanılmaz huzur veriyor. Rengârenk ağaçların göle verdiği yansımalar ise anlatılmaz…

Adını verdiği 7 adet gölü de görmek mümkün. Göller hemen hemen aynı bölgede ve birbirlerinden çok uzak değiller. Göllerin isimleri de kendileri gibi çok güzel; Sazlıgöl, İncegöl ve Nazlıgöl biraz yukarıda… Daha sonra Küçükgöl geliyor. Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl ise aşağıda bulunuyor.

Fotoğraf açısından çok zengin bir yer burası ancak sınırlı olan zamanımı daha çok Büyükgöl’de geçiriyorum. Benim için harika fotoğraflar sunuyor Büyükgöl. Göle yansıyan renkler gerçekten inanılmaz. E artık bana müsaade. Fotoğrafları çektik, bilgileri aldık, doğaya doyamadık ama göl kenarında biraz da soluklandık. Vakti olanlar için şimdiden yolunuz açık olsun…

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
UFUK AKKUŞ

Yazar Hakkında

UFUK AKKUŞ

Gezgin, Fotoğrafçı 1977 Karabük doğumlu, Safranbolu da yaşıyor.. Mesleğini çok seven bir sigortacı. Hayallerinin peşinden düştü yollara. Farklı kültürleri tanımayı çok seviyor.