Bolu bölgesinin belki de en ünlü göller yöresi olan Yedigöller'e gidiyoruz. Bolu şehir merkezine 42 kilometre mesafedeki yöreye ulaşmak için oldukça sert virajları da olan bir dağa tırmanıyoruz. Zirveye yaklaştığımızda ağaçlar seyrelmeye başlıyor, en tepede ise sadece otlar çimenler görünüyor. (Bir bilgi: Orman üst sınırı 2000 - 2200 metre, bu sınırının üzerindeki alpin kuşakta ise sadece otsu bitkiler bulunuyor.) Daha sonra yine virajlı yollardan bu kez inişe geçiyoruz. Ancak çevre, ağaçlar öylesine güzel ki bir yandan göllere ulaşmak için sabırsızlanırken bir yandan da bu yol hiç bitmesin isteyeceksiniz. Yolda göreceğiniz birkaç çeşmeden birinde durup dağlardan gelen buz gibi sudan içmeyi de ihmal etmeyin sakın.
Yedigöller Milli Parkı'na giriş ücretli. (Gölcük ve Abant gibi otomobil 12 TL) Orman içinde park yeri var. Ancak yine kural tanımaz insanlarımız yol kenarlarına park ederek zaten dar olan yolu iyice daraltmışlar. Yapılan anonslara da aldıran pek yok. Milli Park olarak koruma altında olan yemyeşil bir orman ve bu ormanın içine adeta serpiştirilmiş ya da peş peşe sıralanmış, minik şelalelerle birbirini besleyen, yemyeşil bir cennetin arasında birbirinden güzel yedi göl.. Fon müziği kuş sesleri olan bu doğa harikası yerde, emin olun yüzlerce fotoğraf çekecek, yine de doyamayacaksınız.
Her mevsim bambaşka güzelliklere bürünen yöre özellikle ilkbaharda yeşil tonları, sonbaharda ise hazan renklerini giyerek muhteşem manzaralar oluşturuyor. Eminim yaz sıcaklarında serin havası, kışın da karlar altında yine çok güzeldir.
1965 yılında Milli Park olarak korumaya alınan, 1636 hektar büyüklüğündeki Yedigöller havzasında kuzeyden güneye 1500 metre mesafede sıralanmış 7 göl bulunuyor: Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl (Kurugöl), İncegöl ve Sazlıgöl. Aralarında 100 metre yükselti farkı bulunan iki plato üzerinde ve ortalama 780 metre yükseklikte bulunan göllerin en büyüğü Büyükgöl (24.895 metrekare ve 15 metre derinlikte). Kurugöl ise içinde çok az su bulunan gerçekten kuru ve küçük bir göl. Her göl ayrı güzel, her göl bambaşka güzellikleri sergilemekte. Göllerin kenarlarına yapılmış olan ahşap seyir teraslarından göllere çok yaklaşarak çok ama çok güzel fotoğraflar çekebiliyoruz. Çektiğimiz fotoğraflar anlatacak bu güzellikleri. Zira yeşilin harika tonlarını, parka hakim kayın ağacı ve diğer zengin bitki örtüsünü oluşturan dev ağaçların sulardaki yansımalarını, göllerin üzerindeki ışık oyunlarını, sessizliğin sadece kuş cıvıltıları ile bozulduğu huzuru, kısacası bu yörenin inanılmaz güzelliklerini sözlere dökmek oldukça zor. Mutlaka görülmesi gereken, yurdumun muhteşem yörelerinden biri.
Orman içinde kamp kurmuş olan her milletten gençlerin rengarenk çadırları ve cıvıl cıvıl neşe içinde top oynamaları, gece ateş yakmak için topladıkları odunları taşımaları, gitar çalıp şarkı söylemeleri de çevreyi oldukça hareketlendirmişti. (O gece yağan gök gürültülü yağmur beni uykumdan uyandırdığında ilk aklıma gelen bu gençlerin ne halde olduğu idi.)
Burada mangal yapmak yasaklanmış. Biz mangal ümidiyle gelmiştik ama doğrusu çok da üzülmedim, bence isabetli bir karar. Yanımızda bulunan içecek, kuruyemiş ve meyveler ile tahta masaların üzerinde sade bir piknik yapmaktan da çok büyük keyif aldık doğrusu. (Yiyecek satan yer göremedik. Burada zaman geçirmek ve piknik yapmak isterseniz tedbir olarak gelirken yanınızda yiyecek-içecek getirmenizi tavsiye ederim.)
Yedigöller'de göller nasıl oluşmuş derseniz... Bu havzadaki göller, yer hareketleri sonucu kayan kitlelerin vadilerin önlerini kapaması sonucu suların birikmesi ile oluşmuş heyelan gölleri. Yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla (dip kaçakları) birbirine bağlı, kuzeyden güneye 1500 metre mesafede sıralanmış, yemyeşil bir ormanlar denizinin arasına adeta gizlenmişler.
Milli parkta hakim bitki örtüsü kayın ağaçları olup ayrıca meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, göknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi değişik tür ağaçlar da görülmekte. Parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda rastlayabileceğiniz hayvanlar ise geyik, karaca, ayı, domuz, kurt, tilki ve sincap gibi yaban hayvanı türleri.
ABANT HER MEVSİM GÜZELFlora, fauna ve rekreasyon özellikleri nedeniyle 1988 yılında Tabiat Parkı ilan edilmiş bir güzel cennet gölümüz ve çevresi de Abant. Her tondan yeşili göreceğiniz çam ormanı ile kaplı dağlar sanki yemyeşil bir patch-work yorgan ve Abant Gölü'nü sımsıkı sarıp sarmalıyor. Çevresi yaklaşık 7 kilometre. 1,5-2 saatte rahatlıkla yürüyebilir, sonra da göl etrafındaki kafelerden birinde keyifle bir çay, kahve yada içkinizi yudumlayabilirsiniz. Yürümek istemeyenler faytonla nostaljik bir gezi yapabilirler. Elbette arabanızla da turlayabilirsiniz ama mis gibi orman havasını kaçırırsınız. Arzu ederseniz, ata binip biraz gezinti yapabileceğiniz bir alan, konaklama yapabileceğiniz birkaç otel, kafe ve restoran da mevcut.
Her mevsim gidilebilecek, farklı güzellikte ve keyifli Abant Gölü otoyollara yakınlığı ve ulaşım kolaylığı nedeniyle 12 ay boyunca oldukça popüler bir yöremiz. Otoyoldan saptıktan sonra milli parka ulaşmadan önce yol üzerinde sağlı-sollu ağaçlıkların arasında çok sayıda bahçe içinde kafeler, balık restoranları, yöresel yemekler yapan lokantalar ve et mangal yerleri, hatta çok yeni olduğunu düşündüğüm birkaç otel de var. Hemen hepsinin bahçeleri de yeşillikler ve çiçekler içinde, tabii bahar aylarında... Kışın da donan göl üzerinde (güvenli olduğu dönemlerde) başka heyecanlar yaşanabilir belki
Hafta sonu yada kısa tatillerinizi değerlendirerek biraz soluk almak, çam kokusu ve bol oksijen isterseniz muhteşem Bolu göller bölgesini şiddetle tavsiye ederim.
Sevgiyle, doğayla ve sağlıklı kalın.