Birçok Medeniyetin İzini Taşıyan Şehir: Diyarbakır

Diyarbakır tüm gezginlerin görmesi gereken, 33 medeniyetin izlerini taşıyan eşsiz kültüre sahip bir şehir. Diyarbakır, Anadolu ve Yukarı Mezopotamya coğrafyasının en kadim şehri. Asurlular, Urartulular, Medler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Artuklular, Eyyübiler, Akkoyunlular, Osmanlılar gibi birçok medeniyet bu şehre imzasını atmış ve tarihe doyuruyor benim gibi gezginleri. Süryanice, Kürtçe, Ermenice, Arapça gibi farklı diller konuşuluyor ve bu zenginlik sarhoş etti beni resmen. Farklı inançlar ve kültürler kaynaşmış burada, tıpkı Mardin ve Midyat'ta gördüğüm gibi. 2 gün boyunca Diyarbakır sokakları beni çağırdı ve her yerde gördüğüm o muhteşem misafirperverlik beni çok mutlu etti ve şaşırttı, Diyarbakır çok modern ve gerçekten gezilmesi, görülmesi gereken bir tarih şehri…

Şehir eski Diyarbakır ve yeni Diyarbakır olmak üzere 2 kısımdan oluşmakta. Genelde gezip görülecek tüm yerler eski Diyarbakır kısmında bulunuyor. Tarihi Diyarbakır surlarının çevirdiği eski Diyarbakır bölümü bir daire şeklinde, şehrin merkezi dediğimiz nokta olan Dağkapı Meydanı'ndan Kıbrıs Caddesi boyunca yürüdüğünüzde sırasıyla Kıbrıs Caddesi, İnönü Bulvarı, Turistik Caddesi üzerinden Gazi Caddesi'ne ve yine aynı istikametten Dağkapı Meydanı'na geri çıkıyorsunuz. Bu istikamet bir daire şeklinde ama sizi yanıltmasın, bu daireyi adım adım gezmeniz neredeyse 2 günü bulmakta. Çünkü gezip görülecek o kadar çok yer var ki... Dağkapı Meydanı'ndan adımlamaya başladığınızda (tarihi surlar burada başlamakta) ve sırasıyla dümdüz bu istikamette yürüdüğünüzde Tekkapı, Çiftkapı, Urfakapı, Evli Beden Burcu, yedi KARDEŞ Burcu, Mardinkapı olmak üzere surları gezersiniz. Mardin kapı bitiminde önünüzdeki yol Gazi Caddesi oluyor ve bu cadde boyunca da Diyarbakır'ın en önemli tarihi eserleri sırasıyla dizilmiş durumda. Bu cadde sonunda yine başladığınız yer olan Dağkapı'ya geri dönüş yaparsınız.

Diyarbakır Kalesi

Diyarbakır surlarının uzunluğu yaklaşık 5700 metre, yüksekliği ise 10-13 metre arasında değişmekte. Toplam 82 burç var surlarda. Bunlardan gezilmesi gereken asıl önemli burçları yukarıda yazdım. 5600 yıldan beri bu surlar mevcut. Dağkapı tarafındaki burçlar 1932 yılında zamanın valisi tarafından şehrin hava akışını engellediği gerekçesiyle yıktırılmış. Bu trajik yıkımı gören Fransız araştırmacı arkeolog Albert Gabriel durumu merkeze bildirmiş ve yıkım durmuş.


Keçi Burcu


Keçi Burcu'ndan Dicle panoraması, görülen köprü ise On Gözlü Köprü


Surların Keçi Burcu bölümünün üstü çok geniş ve büyük, burada çeşitli kafeler ve oturma alanları var. Diyarbakır surları gezintinize burada başlayabilir ve bir sabah çayı içerek adımlamaya başlayabilirsiniz.


Keçi Burcu'na çıkmadan önce burcun giriş yerinde, yerin altında tarihi çarşı ve eskiden konaklama yeri olarak kullanılan geniş yeraltı bölümünü gezebilir ve burada bir mırra içebilirsiniz. Gerçekten içi çok geniş ve tarihin içinde bir dem sunmakta gezginlere.

Surların üstüne çıkıp adımlamaya başladığınızda birçok giriş kapısı göreceksiniz, bunlar tamamen çökmüş ve zifiri karanlık vaziyette. Surlardan aşağıya sadece belirli kapı ve merdivenlerden inebiliyorsunuz ama dikkat, bunlar bakımsızlıktan harabe vaziyette. Surların iç kısımlarında tiner çeken, içki içen evsizler ve yerel halktan başıbozuk kişiler var. Ben yine oraya buraya daldığım için 2 saat içinde çok kişiyle karşılaştım, genelde uzun bir bakış atıyorlar ama pek bulaşma yok. Surların üstünde ise yerel halktan birçok kişi var, genelde zarasız olarak para isteyen, sigara isteyen kişiler var. Ama fazla ısrar etmiyorlar. Benim tavsiyem yalnızsanız ve benim gibi hafif kırık değilseniz surların iç kısmına girmeyin ve dış kısmındaki ana merdivenlerden yukarıya çıkın.


Surların iç kısmı

Keçi Burcu hattında ilerlediğinizde karşınıza Mardinkapı çıkmakta ki bu kapıdan aşağıya inerseniz tam karşınızdaki cadde, Gazi Caddesi. Sur üstünden adımlamaya devam ediyoruz ve karşımıza Diyarbakır surlarının en etkileyici burçlarından ikisi; Yedikardeş ve Evli Beden Burcu çıkıyor. Yedikardeş Burcu ve Evli Beden Burcu aynı dönemde Artuklular zamanında 1208 yılında yapılmış. Çift başlı kartal ve Mezopotamya mitolojisi kökenli kanatlı aslan kabartmasıyla Diyarbakır'ın sembolü olmuş.


Evli Beden Burcu

En önemli eserler Gazi Caddesi boyunca sıralanmış. Cadde boyunca ilerlediğinizde Ulu Cami'yi görürsünüz. Bu cami Anadolu'nun ilk camisi ve İslam aleminin 5. Harem-i Şerif'i olarak kabul edilmekte. İlkin Pagan dönemine ait bir tapınak iken, 639 yılında kentin Müslümanlara geçmesi ile camiye dönüştürülmüş. Caminin 4 ayrı cephesi var ve bu 4 ayrı cephe, islamın 4 ana mezhebini temsil ediyor. Günümüzde Hanefi ve Şafiiler 2 ayrı mekânda ibadet ediyorlar. Caminin kapısı ve duvarındaki işlemeler ise 1091 yılında Selçuklular döneminde yapılmış.

Ulu Cami'nin hemen karşısında ise tarihi Hasanpaşa Hanıbulunmakta. Diyarbakır'ın günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış en büyük hanı.1572-1575 yılları arasında Sokullu Mehmet Paşa'nın oğlu Hasan Paşa tarafından yaptırılmış. Bu han cıvıl cıvıl, tüm yerli halk ve gelen turistler bu handa bir mola veriyor ve soluklanıyor. Burası 3 katlı bir han, bahçesinde hediyelik eşya dükkanları, hemen yan tarafında ise tarihi Kuyumcular Çarşısı'nın han girişi bulunmakta. Üst katında çeşitli cafeler var. Ben de bu tarihi handa soluklanarak bir çay molası verdim, notlarımı düzenledim.


Hasan Paşa Hanı

Hasan Paşa Hanı'ndan tekrar yollara vurdum kendimi. Saat 14.00 olmuş bu arada. Diyarbakır sokakları cıvıl cıvıl ve her renkten insan var bu sokaklarda.

Hanın hemen yanındaki sokaktan içeri girdiğinizde ise çok ilginç mimari yapısı ile Dört Ayaklı Minare karşınıza çıkmakta. 1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Bey tarafından yaptırılmış. Anadolu'da bulunan 4 sütun üzerine oturtulmuş tek minare özelliği taşıyor. Dört ayak, islamın 4 mezhebini temsil ediyor. Minare ise islam dinini temsil ediyor. Gerçekten çok ilginç bir minare. Buradan yürüdüğünüzde hemen karşınıza Balıkçılarbaşı semti çıkıyor. Bu minare altından geçtiğinizde dileğiniz gerçekleşiyormuş. Ben de altından geçtim ve dileğimi tuttum, ne mi? Daha çok yol, daha çok seyahat tabii...


Dört Ayaklı Minare


Bu sokağın en ünlü tarihi yapısı Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi. 17. yüzyılda yapılan kilise Süryaniler tarafından kullanılıyor ve ibadete açık.


Mar Petyun Keldani Katolik Kilisesi

Gazi Caddesi boyunca adımlarken hemen bir tabela beni Kazancılar Sokağı'na götürüyor. Ana yol üzerinde, sağa saptığınızda daracık bir sokak burası. Diyarbakır'ın tüm kazancı esnafının toplandığı sokak burası. Ama bu sokağın önemli bir ziyaret merkezi var; Sülüklü Han.


Kazancılar Sokağı


Sülüklü Han

1683 yılında Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından yaptırılmış. Yaptırıldığı yıllarda 3 katlıymış ve her katında 18 oda bulunuyormuş. Şimdi ise sadece tek bir kat var burada. Sülüklü Han'ın içi yine cıvıl cıvıl. Burada 2 tane kafe ve kitap-kafe bulunmakta. Burada soluklandım, meşhur Diyarbakır şarabı içtim. Şarabın yanında kocaman bir tabak beyaz peynir getiriyorlar ve şaraplar el yapımı. Fiyatı da İstanbul'a oranla ucuz. Bahçenin müdavimi 2 kedi bulunmakta, eğer bu kediler peynir yemenize izin verirlerse tamam ama izin çıkmazsa kafanıza bile çıkabiliyorlar miyavlayarak. Buraya Sülüklü Han denmesinin sebebi ise avlusunda yer alan kuyudan tedavi amaçlı çıkarılan sülükler. Ama artık sülük çıkarılmıyormuş.

Bugünkü turlamam çok zevkli ve güzeldi benim için. Daha ilk günümde o kadar sevdim ki Diyarbakır'ı… Yolda kime adres sorduysam işlerini bırakıp canla başla adres tarif ettiler, yolda adres sorduğum dükkanlar soluklan burada, bir çay içelim kardeşim diye ısrar ettiler.

Diyarbakır'daki 2. günüme sabah saat 08.00 gibi başladım. Artık tam anlamıyla şehri çözmüş vaziyetteyim. Dedim ya, tam bir yuvarlak çiziyoruz eski Kaleiçi dediğimiz bu bölgede. Dağkapı'da yer alan ve Artuklular zamanında yapılmış kale kapısı ise nefis bir görsel sunum yapıyor bana.


Dağkapı kale kapısı


Dağkapı

Hemen karşımda bulunan Gazi Caddesi'ni adımlıyorum yine. Bugünkü planım Diyarbakır'ın kesinlikle görülmesi gereken bir eseri, Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi ve Ahmet Arif Müzesi.

Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi

Gazi Caddesi'ni kesen Alipaşa Mahallesi'nin en sonunda, dar bir sokaktan ilerlediğinizde karşınıza çıkıyor bu kilise. M.Ö. yıllarda bir güneş tapınağı olarak kullanıldığı bilinen bir mabedin üzerine 3. yüzyılda yapılmış. Süryani Ortodoks olarak bilinen Yakubi mezhebine ait. İbadete açık ve aktif olarak kullanılıyor. Çeşitli zamanlarda bu kilisede görev yapmış ve görevi başında ölen pek çok rahip ve patriğin mezarları var kilise içinde. Avluda bir misafirhane ve lojman da var.

Diyarbakır'da Menengiç (yabani fıstık) kahvesi çok ünlü. Menengiç'in yağı çıkana kadar iyice dövülmesi ve bu dövülen menengicin süt ve şekerle birlikte cezvede koyulaşana kadar kaynatılması sonucu oluşan kahve, nefis bir içime sahip. Yine Diyarbakır'da bağcılık çok ünlü ve bilinen 53 çeşit üzüm var burada. Bir de Diyarbakır'a gelip de Ciğerci Muharrem'de ciğer yemeden dönerseniz o geziniz eksik kalmış demektir. Ciğer o kadar ünlü ki, burada kahvaltıda bile ciğer tüketiliyor ve gerçekten lokum gibi bir tadı var.

Diyarbakır'da geçirdiğim bu 2 gün, dopdolu ve çok mutlu geçti. Ben Diyarbakır'ı çok ama çok sevdim. Diyarbakır gezgini olmaktan mutluluk duydum ve siz de en kısa sürede bu muhteşem şehri ziyaret edin, tarihini yudumlayın, sokaklarında kaybolun. Diyarbakır sokakları çağırır sizi, üzmeyin, gezin. İnanın çok mutlu olacaksınız.