Bucakkışla Bucak İni Mağarası: Karaman

14.11.2015 Cumartesi günü Ünsal Özırmak, Bekir Erdoğan ile birlikte Karaman'dan Anadolu'nun vazgeçilmezi iki çeker cipi ile akşam üzeri 19.00 gibi yola koyulduk. Emrullah Özel abimizin yanına 20.30 gibi vardık, geleceğimizden haberli olduğu için o da bizi bekliyordu. Akşam yemeği hazırlıklarımızı yapıp güzel bir ziyafet çektikten sonra gecenin geç saatlerine kadar muhabbet ettik. Doğanın ve muhabbetin tadını çıkardık.

Bekir bu bölgeye ilk defa geldiği için önümüzdeki Göksu Nehri'nin sesine, büyük çınar ağaçlarının heybetine, arkamızdaki muhteşem dağ siluetine gecenin karanlığında bile hayran kalmıştı ve bu manzarayı bir de gün ışığında görebilmek için sabahı dört gözle bekliyordu. Gecenin geç saatlerinde uyku moduna geçtiğimizde Emrullah abinin ısrarla ben sizi matlarda yatırmam sünger yataklarda yatacaksınız demesiyle çadırımızın içinde ömrümüzde ilk defa sünger yataklarda yatma imkanı bulduk, doğayla birlikte bu konfor bizi bizden aldı doğrusu.

Sabaha karşı büyük bir atışma vardı fakat çadırımızın 5 metre üstündeki horoz hep yenildiği için gürüşe doymuyordu. O kadar kötü ötüyordu ki sabah 04.00'ten 07.00'ye kadar diğer horoza karşı büyük savaş verdi, kendini kanıtlamaya çalışıyor bazen gıg gug kesiliyor yutkunup ötmeye devam ediyordu. Uykumuzun içine ÖTTÜ doğrusu.

Sabah karnı acıkan kaz ve ördekler bu kadar mı gaglar ya! Köpekler, kediler, tavuklar, bülbüller, çınar ağacından dökülen sarı yaprakların hışırtısı, Göksu Nehri'nin coşkusu işte bunlar bizim özlediklerimizdi ve ne kadar derin derin uyumasakta o ortamda gayet huzurlu ve dinlenmiş olarak uyandık.

Emrullah abinin havuç, domates, biber,organik yumurta ve ev yapımı sucukla yaptığı menemen ve çayı harikaydı. Teras katımızda manzara eşliğinde yaptığımız bu muhteşem kahvaltıdan sonra Karaman'dan 5-6 kişilik bir grup geldi ve onlarla da tanışıp çay içtikten sonra muhteşem mağramıza girmeye karar verdik.

Bucakkışla Bucak İni (Göz) Mağarası turizme açılmamış. Zaten açılmasını da istemem, değerini bilen insanların gittiği bir yer olarak kalması daha uygun olur demek biraz bencilce olsa da mağara içerisindeki tahribattan dolayı bu düşünceyi savunmaktayım.

Mağara; Göksu Nehri'nin batı yamaçlarında, doğu-batı yönünde yaklaşık 1 km uzunluğunda bir doğal mağaradır. Dip kısımlarında bir gölet bulunmaktadır. Buradan çıkan su mağaranın aşağısında bulunan büyük çınar ağaçlarının dibinden Göksu Nehri'ne karışmaktadır. Mağaranın yapısı mermerden oluşmakta olup, içerisinde görsel açıdan insanlara hoş gelebilecek nitelikte çok sayıda sarkıt ve dikitler bulunmaktadır.

Geçmiş dönemlerde kullanılan ve tamamen yok edilmiş yapılaşma izlerine rastlanmaktadır. Mağaraya yaklaşık olarak 6-7 kez girmeme rağmem ilk defa Emrullah abi de bize katıldı. Mağaradaki balkon ve salonları gezdikten sonra ilk defa, birinci, ikinci gölü, adayı, diğer salonlar ve mağaranın içindeki gözü, su yataklarını gözlemleme imkanı bulmuştuk. Bu bölümün insanların gelip amatörce gezebileceği bir yer olmadığını söylememde fayda var. Emrullah abi olamasa ne basacağımız kayaları kestirebilir, ne ineceğimiz ve çıkacağımız yerleri bilebilirdik. Doğa sporlarında enleri yaşatan mağaracılık gerçekten zordu. Yine tekrar ediyorum içeriye yalnız girip keşif yapsaydık dışarıya kendi başımıza çıkma imkanımız gerçekten zordu. Mağaranın güvenliği ve kendi güvenliğiniz için fazla detaya girmek istemiyorum, elimden geldiğince içeriyi fotoğraflamaya çalıştım.

Mağarada yaklaşık olarak 4 saat kalmıştık, ışıklarımız zayıflamış nemden dolayı çok terleyip fazla sıvı kaybetmiştik. Zorlu iniş çıkış ve yan geçişlerden sonra mağaradan dışarıya çıktık. Diğer arkadaşların hazırladığı yemeklere biraz hazıra konsak da afiyetle yedik. Odun ateşinde demlenen çaylarımızı yudumladıktan sonra bu muhteşem doğaya üzülerek veda ettik.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı