Bugün gemi seyahatimizin 6. günü. Limana yaklaşırken bu manzaraları sizin için çekiyorum.
Gemide her akşam odalarımıza bırakılan gazetelerde; ertesi gün gemi içi aktiviteleri ile ineceğimiz şehir hakkında bilgi, gezilip görülecek yerler, şehrin haritası veriliyor. Dün akşamki notlarda Buenos Aires’te dolaşırken hırsızlara karşı tedbirli olmamız konusunda uyarıldık.
Gemi içinden her yanaştığımız şehirde ekstra tur alma imkânınız var. Ancak geminin yaptığı ekstra turların çok pahalı olduğunu söylemek zorundayım. Biz genelde kendi imkânlarımız ile çevreyi tanımayı seçiyoruz. Gerekirse indiğimiz limandan alıyoruz ekstra turumuzu. Fiyat çok fark ediyor. Aklınızda olsun. Buenos Aires’e de 2. gelişimiz, bu sebeple şehir içi turumuzu kendimiz yapıyoruz. İlk durağımız; La Recoleta. Önceki gelişimizde de gitmiş ve çok etkilenmiştik. Limandaki taksiler çok pahalı, ama biz bile bile 4-5 $ tutacak yola 15 $ vermeyi kabul ettik. Çünkü zaman bizim için daha önemli. Bu şehri gezmek için 8-9 saatimiz var. Arjantin’de 1 $ 13 Arjantin pezosu. Her yerde $ kabul ediyorlar.
La Recoleta, Buenos Aires’te mutlaka görülmesi gereken en önemli noktalardan biri. Mezarlık girişinde (bizdeki gibi diyemeyeceğim) “Requiescant in Pace” “Huzur İçinde Yat” yazıyor. Mezarlığın en kalabalık yeri Evita’nın mezarı. Evita’nın mezarlığını kolayca bulmak isterseniz, kalabalığı takip edin, sizi mutlaka Eva Peron’a götürecektir.
Eva Peron ölümünden 17 yıl sonra buraya getirilmiş. Mezarlık çok görkemli heykellerle süslü mezarlarla dolu. Bunlardan önünde melek heykeli olan Francisco Comez ailesine ait mezarlık ile köpekli genç kızın mezarlığı dikkatimizi çeken pek çok mezardan bazıları. Mezarlar yerin altına doğru 4-5 katlı. Bazıları çok bakımsız. Aileler mezarlığa bağış yapmazlarsa bakımları da yapılmıyormuş. Böyle mükemmel bir mezarlığın bakımına mutlaka devlet katkısı olmalı bence. (Daha sonraki günlerde gittiğimiz Şili’de Punta Arenas’taki Sara Braun mezarlığı bence buradan çok daha bakımlı ve temizdi. Punto Arenas yazılarımızda bahsedeceğiz). Buradaki 6400 mezarın 70 tanesi tarihi anıt olarak kategorize edilmiş.
Mezarlık çıkışındaki koruma altında olan büyük tarihi kauçuk ağacını sakın atlamayın. Bu devasa ağaca bir heykel omuz vermiş. Ağacın kolları pek çok direkle desteklenmiş.
Mezarlık çıkışı burada kurulu olan açık hava pazarından alışverişlerimizi yaptık. Alvear Caddesi üzerinde daha önceki gelişimizde de yemek yediğimiz restorana oturup yemeklerimizi bekledik. Alvear Caddesi şehrin en şık caddesi, konsolosluklar, marka mağazalar hep bu cadde üzerinde. Arjantin demek et demek, dolayısı ile burada da ızgara et yedik. Korkarım gut olacağız. Aperatif, biftek, şampanya ve tatlıdan oluşan menü kişi başı 7 $. Restoranda bahşiş bırakırsanız çok mutlu oluyorlar.
Karnımız doydu. Şimdi şehri tabanvayla dolaşmak zamanı. Elimizde harita, Avenue Alvear’dan 9. Avenue Julio’ya geldik. Buenos Aires’lilerin dünyanın en geniş caddesi diye övündükleri bu cadde toplam 16 şeritli. Cadde üzerinde Obelisk’e yürürken tam önümüzde turist bir çifte yapılan kapkaç olayına şahit olduk. Yaşlıca olan turistin arka cebinden cüzdanı kapan hırsız adamı yere yıktı, cadde kenarında bekleyen motosikletli arkadaşının arkasına binerek hızla olay yerinden uzaklaştı. Olay 10 metre önümüzde oldu. Yaşlı turistin eşi bağırıyordu. Yanına yerel halktan birkaç tipi toplandı. Neden o kadar çok uyarıldığımızı daha iyi anladık. Zira yerel halk zaman zaman kamera ve çantalarımıza dikkat konusunda uyarmıştı bizi.
Bu arada Kolon tiyatrosuna gelmiştik. Tiyatroyu şöyle bir dolaşıp, 9. Avenue Julio’daki bulvar ortasında dikili olan dikilitaşa (obelisk) geldik. Bu dikilitaş, Buenos Aires’in kuruluşunun 400. yılı anısına dikilmiş. Obeliksin yüksekliği 67,5 metre.
Burayı fotoğrafladıktan sonra trafiğe kapalı olan Lavalle alışveriş caddesinden yürüyerek Florida alışveriş caddesinin kesiştiği noktadan sağa dönüp Mayıs Anneleri’nin toplandığı Plaza de Mayo meydanına geldik.
Eva Peron’un balkon konuşması yaptığı Casa Rosada (Pembe Ev) bu meydana bakıyor. 1983-1986’daki karışıklıklarda hayatını kaybeden ve kaybolan çocukların anneleri her Perşembe bu meydanda toplanıp kaybolan çocuklarını anıyorlar. Bu yuvarlak meydan pembe karo taşlarla döşenmiş. Üzerindeki beyaz renkle boyanmış eşarp resimleri de Mayıs Anneleri’ni simgeliyor.
Meydanın bir köşesinde ise 1982 Falkland Savaşı’nda ölen 649 asker anısına yapılan bir anıt ve beyaz boyalı haçlar yer alıyor.
Yine bu meydan çevresindeki kongre binası, Metropolitan Katedrali’ni gördükten sonra San Telmo’ya doğru Peru caddesi üzerinden yürüyoruz.
Bu cadde üzerindeki Castro Cafe ilgimizi çekti.
Mexico caddesi ile Peru caddesinin kesişme noktasında bize yönelik bir kapkaç olayı gerçekleşti ancak onlar açısından başarılı olamadı.
Ben grup arkadaşım Banu ile bir markete girdim. Biz markette iken ablam ve enişteme arkadan bulaşık deterjanı kıvamında bir sıvı sıkılmış, bizimkiler fark etmemiş bizi beklemek üzere bir banka tam oturacakken yanlarına gelen genç bir kadın arkalarında bir şey olduğunu söylemiş. Ablam bakmış ki eniştemin sırt çantası ve pantolonu bir sıvı püskürtülerek ıslatılmış. Bu arada yanlarına bir çift gelerek dikkatli olmalarını, buralarda turistlere böyle boyalı sular sıkarak daha sonra yardım amaçlı yanlarına gelip çantalarını alıp kaçan kötü niyetli insanların olduğundan bahsetmiş. Tam da biz bu sırada marketten çıkıp yanlarına gittik. Bu arada sırtlarına boyalı su sıkıldığını söyleyen kadın yok olmuştu. Biraz ileride deli taklidi yapan orta yaşlı bir adam elindeki sopayı yere vurarak bağırıyordu.
Biz olayı sonradan şöyle çözdük. Arkanıza bir şey sıkılmış diyen genç kadın ile deli taklidi yapan adam ortak çalışıyor. Büyük ihtimalle deli taklidi yapan adam bu sıvıyı sıktı. Kadın da uyarısını yaptı. Bu arada paniğe kapılıp üzerlerini ve çantayı silmek için çantayı çıkarmalarını bekledi, Allah’tan ablamlar soğukkanlı davranmışlar. Bu arada burada yaşayan genç çift muhtemelen olayı gördü ve uyarı için yanlarına geldi ve bu gasp girişimi böylece engellenmiş oldu. San Telmo bölgesi riskli bir bölge. Giderken yol üzerinde evsizlere rastlıyoruz, içimizi acıtıyor bu genç insanların hali.
Bu nahoş olaydan sonra yolumuza daha da dikkat ederek devam ederek San Telmo’ya geliyoruz. San Telma Buenos Aires’li sanatçı ve tasarımcıların yaşadığı graffitiler ile süslenmiş bohem bir bölge.
Burada Cumartesi ve Pazar günleri antika pazarı kuruluyor. Buenos Aires’in en eski yerleşimi, tangonun çıkış yeri. Burada tango izleyebileceğimiz pek çok tango salonu var. Geceleri daha hareketli olan San Telmo bizim gittiğimiz saatlerde oldukça tenha idi. Buradan bindiğimiz bir taksi ile 3 $ (40 Arjantin pesosu) vererek La Boca’ya geldik. La Boca da Buenos Aires’e geldiğimizde mutlaka gidilmesi gereken yerlerin başında olmalı. Caminito bölgesi ise La Boca’nın en renkli ve turistik yeri. Burada masaları sokaklara taşan kafe ve restoranlara oturup tango gösterileri, gaucho dansları, sokak aralarından yükselen tango sesleri ile çok keyifli saatler geçirebilirsiniz. 2 katlı rengârenk sevimli evleri ile burası belleklerinizden asla silinmeyecek. Buraya 2. gelişim ve bu gelişimde de çok zevk aldım.
Biz de buradaki bir kafede oturup sürahi içinde getirilen biramızı içerek etrafta tango kıyafetli gençlerin turistlerle küçük bir ücret karşılığı fotoğraf çektirmelerini, tango danslarını izliyor, tango müziği eşliğinde ortamın tadını çıkartmaya çalışıyoruz.
Arjantinliler dünyanın en büyük 3 şeyine sahip olmakla övünüyorlar: 1) Dünyanın en geniş caddesi; 9. Avenue Julio, 2) Dünyanın en büyük sporcusu; Maradona, 3) Dünyanın en tutkulu dansı; Tango.
Geriye dönüş saati geldi, dönüş yolu üzerinde ise bu düşük kot pantolonlu, kasa anahtarlı, cep telefonlu köpek çifti de fotoğraflayarak taksi ile 6 $ (80 peso) vererek limanda bizi bekleyen gemimize geliyoruz. Gece limandan ayrılırken manzara çok güzeldi.
Buenos Aires’ten aklımda kalanlar: La Recoleta, Plaze De Mayo (Mayıs Anneleri), Casa Rosada (Eva Peron), San Telmo graffitileri, buradaki gasp teşebbüsü, 16 şeritli cadde, 9. Avenue Julio, Tango ve La Boca.