Bursa'da Yepyeni Bir Durak: Aktopraklık Höyüğü ve Arkeopark

Bir açık hava müze kompleksi olarak değerlendirebileceğimiz Arkeopark, bünyesinde AktopraklıkHöyüğü, Arkeopark ve AçıkhavaMüzesi’ni barındırıyor. Kültür ve tarihe ilgi duyan herkesin Bursa seyahatinde mutlaka uğraması gereken bir nokta.  Burası sadece Bursa’nın değil, Avrupa’nın da en büyük tarih öncesi parkı olma özelliğini de elinde tutuyor. 

Bursa’nın Nilüfer ilçesinde Akçalar Mahallesi’nde yer alan Arkeopark, pek çok müze gibi Pazartesi günleri dışında her gün 09:30-17:30 saatleri arasında ziyarete açık. 

Biz de buranın methini çok duyduğumuz için konakladığımız GönlüferahOtel’de yaptığımız keyifli kahvaltı sonrası doğruca Arkeopark’a geldik. Çekirge semtinin oteller bölgesinden buraya ulaşmamız sadece yarım saat sürdü.

Aktopraklık Höyüğü ve Arkeopark’a ulaştığımızda oldukça şanslıydık ki bu bölgede yaklaşık 10 senedir büyük bir profesyonellik ve özveriyle kazı çalışmalarını devam ettiren İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Aktopraklık Kazı Grubu Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul da oradaydı.

Kendisiyle birlikte alanı gezmek ve çok değerli bilgi ve açıklamalara ilk ağızdan ulaşmak bizim için çok değerliydi. Şimdi o aldığımız bilgileri dilimiz döndüğünce size aktaralım☺

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, alanın girişinde yer alan ziyaretçi merkezi oldukça sade ve basit anlatım çözümleriyle gelen her kitleye arkeolojiyi sevdirecek  tarzda bir mekan. Merkeze girdiğinizde sağ tarafta yer alan panolarda “Dünya Arkeoloji Tarihi”, sol taraftaki panolardaysa Türkiye’deki Arkeoloji Tarihi yazılı metinler ve görsellerle çok güzel özetlenmiş. 

Daha sonra iki pano grubu arasından ilerlediğimizde sağ ve solda ikişer olmak üzere toplam dört masa görüyoruz. Burada da kazı çalışmaları esnasında çıkartılan eserlerin replikalarını yine dört ana başlık altında gruplayarak anlatımını yapıyorlar.

İlk masanın konsepti “mekan”. Yani bu masada o döneme ait konaklama öğelerini ve evlerin maketlerini görebiliyorsunuz. İkinci masada “beslenme” ile ilgili öğeleri ve açıklamaları, üçüncü masada tarih öncesi teknolojiyi ve teknolojiyi kullanma biçimleriyle ilgili bilgileri edinebiliyorsunuz.

Mesela dünya üzerindeki matkabın ilk örneği de burada. Dördüncü masada ise dönemin sosyal yaşamına ışık tutan öğeleri görebiliyorsunuz. Tam ortada ise diğer masalara göre biraz daha alçak ve daha geniş bir alanda buradaki kazı alanının bir maketini görebiliyorsunuz.

Bu maket aslında bize bölgeyi çok güzel anlatıyor. Günümüzden 8500 sene önceye tarihte bir yolculuğa çıkıyorsunuz Burada evlerin neredeyse tamamı çember şeklinde dizilmiş. Yan yana dizilmiş bu evler dışarıdan bakıldığında fazla yüksek olmayan bir kaleyi andırıyor. Tüm evlerin kapısı iç alana dönük ki, bu da tahminen olası saldırılara karşı bir koruma olarak yapılmış. Çember şeklindeki yerleşimin içinde daha ufak bir çember şeklinde yerleşim daha var. Bu bölümde de bu bölgede yaşayan halka liderlik eden kişilerin yani daha üst statüye sahip kişilerin oturduğu tahmin ediliyor. Yine dıştaki çemberi oluşturan evlerin önünde oluşan boşluk alanda fırın olarak kullanılan alanlar var. Dış çemberin dışındaysa içi kireçle kaplanmış tüm alanı çepeçevre dolaşan derin ve geniş bir hendek var. Zamanında buranın yine insanlar ya da hayvanlar tarafından olabilecek saldırılara karşı bir önlem olarak yapıldığı düşünülüyor.

8500 sene önceki yaşam tarzına biraz daha aşina olduktan sonra buradaki ziyaretçi merkezinden çıkıp höyüğün bulunduğu alana doğru gidiyoruz. Ama burayı tam görebilmek için en iyisi açık hava müzesi içerisinde yer alan seyir terasına çıkmak. Oradan her şey daha net görülebiliyor. Tabii aslında höyük içindeki evler yer seviyesinin biraz altında kalıyor.

O nedenle gelen ziyaretçiler o dönemi net kavrayabilsin diye höyüğe çok yakın bir noktaya bir de bu yerleşimin antik çağlara ait yaşam ve üretim biçimleri canlandırması yapılmış.

Sanki 8500 sene önceye gittiniz ve o zamanki yerleşimi geziyorsunuz, o dönemki evlerin içine giriyorsunuz. Bunu hissedebileceğiniz replika bir köy oluşturulmuş. Hatta 1-2 tane evin içi de o dönem olduğu tahmin edildiği şekilde dekore edilmiş ve içerisi gezilebiliyor. Her biri yaklaşık 25-30 metrekare olan bu evleri mutfak bölümleri ve yaşam alanları ayrıca belirlenmiş gibi.

Açık hava müzesi içinde aslında 3 farlı köy tipi var: bunlardan ilki höyükteki arkeolojik verilere göre kurulan, ziyaretçi merkezinde maketini de gördüğümüz Neolitik Dönemi yansıtan köy. İkincisi ise KalkolitikDönemi yansıtan gelişkin köy topluluklarına has yerleşim.

Üçüncüsü ise daha güncel köy yerleşimi.

Üçüncü köyü de burada oluşturarak aslında projenin mesajını daha net verebilmişler. 8500 yıl önceki köyden günümüzdeki köylere, geçmiş ve bugün arasında bağlantı kurmak.

Bunu yapmak için de arkeopark alanına bölgedeki geleneksel köy örneklerini sergileyebilmek adına Eskikızılelma Köyü'nden sökülen evler getirilmiş ve burada yeniden birleştirilmiş. 

Burada sadece köy evleri değil, aynı zamanda köy kahvesi, ahır, fırın, ambar, pekmezlik gibi bölümleri de bulunuyor. Burada da gelin evinin içini gezdik. 

Bu alanın en önemli özelliklerinden biriyse aslında buranın bir arkeoloji okulu olması. Aktopraklık Arkeoloji Okulu öncelikle çocuklara arkeoloji eğitimi vermeyi hedefliyor. Bunun için farklı yaş gruplarına yönelik programlar düzenlenmiş. Arkeoloji okuyan üniversite öğrencileri burada tabii ki kazı çalışmalarının her aşamasında yer alıp deneyimli hocalarla çalışma fırsatı bulabiliyorlar. 

Bunun yanında sit alanı içinde kalan küçük bir alanda da daha küçük yaş gruplarına arkeoloji anlatmak ve deneyimletmek için ayrı bir bölüm oluşturulmuş. Mesela bir ilkokul grubu geldiğinde gelen öğrencilerin farklı gruplara bölüp, kazı çalışması, arşivleme, parçaları birleştirme gibi farklı alanlarda çalışma yaptırabiliyorlar.

Bu okula sadece Bursa’dan değil farklı şehirlerden de öğrenci grupları geliyormuş. Öğrencilere daha çok küçük yaşlarında tarihi ve kültürel değerleri korumayı öğretmek için harika bir uygulama. Umarız bu gibi projeler bir örnek olur ve sayıları giderek artar. Kendiniz gelemeseniz bile eğer çocuğunuz varsa bu okula göndermeniz hem onun hem de sizin için güzel bir deneyim olacaktır.

Aktopraklık Kazı Alanı ve Bursa Arkeopark ise yalnızca Bursalıların değil, özellikle yeni İstanbul-İzmir yolu nedeniyle Bursa İstanbul’a iyice yakınlaştığı için aynı zamanda İstanbulluların da mutlaka rotalarına alması gereken güzel bir kültür gezisi durağı. 

Yazıyı burada sonlandırmadan önce Aktopraklık için çok fedakarca çalışan hocamız Prof. Dr. Necmi Karul’a hem saygılarımızı, hem de bize gösterdiği ilgi nedeniyle minnet duygularımızı ifade ediyoruz. Tarihi daha iyi anlayan, yaşadığı toprakların hangi yaşamları ağırladığı iyi içselleştirmiş, kültürlü ve bilinçli bir toplum olmak için Aktopraklık gibi alanları gezmeyi asla ve asla atlamamalıyız.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni