Portofino, Cenova iline bağlı, 600 kişinin yaşadığı, adına aşk şarkıları yazılmış güzel bir liman ve tatil beldesi. Zamanında Ceneviz donanmasının beklediği önemli limanlardan biri iken Cenevizlilerin dünya sahnesinden silinmesi ile birlikte önemini kaybetmiş. 1959 yılına kadar da küçük, sıradan ama sevimli bir balıkçı köyü olarak kalmış. Derken 1959 yılında Vittorio Palentieri diye bir İtalyan çıkıp “I find my love in Portofino” şarkısını söyleyince dünyaca tanınmış ve dünya turizminin gözbebeği haline gelmiş. O kadar ünlenmiş ki tarihte dünyanın ilk yüksek sosyete tatil merkezi olarak kabul edilmiş. Şahsen ben de popüler yerleri çok sevmememe rağmen sadece ama sadece bu şarkıyı çok sevdiğim için buraya geldim. Arkadaşlarıma naçizane tavsiyem buraya lütfen iyi bir fotoğraf makinesi ile gelin.
Belde, sadece ünlüleri değil sanatçıları da buraya çekmiş. Halihazırda birçok sanat atölyesini ve birçok ünlü sanatçıyı görmeniz mümkün. Portofino, Avrupa'nın en iyi resim yapılacak yerlerinden biri. Sanırım bunun da etkisi ile 60 senelik bir mazisi olmasına rağmen cennet olarak kalmış. Gerçeği söylemek gerekirse burayı görünce kendi kendime “Dünyanın en güzel aşkları herhalde burada yaşanmıştır.” diye düşündüm. Burada aşkı bulamazsınız belki ama eminim ne kadar çok âşık olduğunuzu bir kez daha anlarsınız.
Bir yerin güzelliğini nereden anlarız? Tabii ki gelinlerden. Beldenin sokaklarında gezerken henüz evlenmiş harika bir çift ile karşılaştık. Etrafta gazeteciler var. Sanırım çift ünlü ailelerin çocukları. Çifti o kadar sempatik buldum ki bir iki kare ben de çektim.
İşte sempatik çiftin Portofino sakaklarında kullandığı gelin arabası. Sanıyorum burada araba kullanmak yasak olduğu için böyle bir çözüm bulunmuş.
1920 yılında "doğal park" ilan edilen beldede tek bir taş bile yerinden oynatılmamış, evlerin rengi değiştirilmemiş. Gereken binaların restorasyonları ise harika yapılmış. Sonuç olarak da karşınıza özgün ancak bir o kadar da güzel bir orta çağ kasabası çıkmış.
Portofino, doğal bir liman olduğu için tarih boyunca yelkenlilere sığınak olmuş. Şimdi ise dünyanın süper zenginlerinin yatlarına ev sahipliği yapıyor.
Burada görmeniz gereken iki nokta var. İlki tepede görülen Castello Brown Kalesi. Cenevizliler tarafından limanın savunmasını sağlamak için 1400'lü yıllarda yapılmış. Cenova Cumhuriyeti resmî kayıtlarına göre buraya 1500'lerde top bataryaları konulmuş. 1867 yılında Cenova İngiliz Büyükelçisi tarafından alınmış ve villaya çevrilmiş. 1961 ise kamulaştırılarak Portofino beldesine iade edilmiş. Kaleye gitmek için okları takip edip yokuşu tırmanıyorsunuz. Portofino'ya tepeden bakıp hoş fotoğraflar çekmek için buraya mutlaka çıkılmalı.Kale sabah 10’dan akşam 7’ye kadar açık. Girişi ise kişi başı 5 €.
İkinci nokta ise yine fotoğrafta çan kulesi görülen ünlülerin nikahlarının kıyıldığı San Giorgio Kilisesi. Kilisenin hemen arkasında mezarlık var. Her mezar taşına ölenin resminin konması ise değişik ve güzel bir düşünce.
Deniz kenarındaki minik meydanında rengârenk evler ve bu evlerin önünde de pahalı kafeler var. Evler uzaktan bakıldığında renkli taşlardan yapılmış gibi görünse de yaklaşınca o desenlerin de aslında boyama olduğu görülebilir. Eğer akşamüstü vakitlerinde kalabalık dindikten sonra burayı görme şansınız olursa bu dokunulmamış güzelliğinin anlamını ve büyüsünü daha iyi görebilirsiniz.
Nerede fotoğraf çekeceğinize gelince. Arkadaşlar, en iyi çekim yerleri; Portofino’yu yukarıdan almak için Castello Brown Kalesi, profilden almak için yüzer iskele ve Dolce Gabbana’nın evi. Castello Brown Kalesi için tepeye çıkmanız gerekiyor.
Yüzer iskeleye ulaşmak için tüm sahili geçmeniz gerekiyor. Güneş arkanızda olacağı için akşamüstü bu noktalardan en iyi Portofino fotoğraflarını alabileceğinizi değerlendiriyorum.
Domenico Dolce ile Stefano Gabbana (Dolce&Gabbana)’nın evi ise Portfino'nun girişine 250 metre uzaklıkta yan koyda bulunuyor. 2002 yılında satın almışlar. İyi ki de almışlar. Moda anlayışlarını evlerine de yansıtınca ortaya gerçekten muhteşem bu fotoğraf karesi çıkmış. Buranın fotoğrafını çekebilmek için çok dar ve tehlikeli olan yolda yürümeniz gerekiyor. Araba olayını park edecek yer olmadığı için sakın düşünmeyin.
Portofino’yu gezdikten sonra zamanınız varsa Santa Margarita’ya yürüyerek ve fotoğraf çekerek dönün. İnanın hayatınız boyunca bu anları unutamayacaksınız. Portofino'ya uzanan sahil yolu, ''keşke daha önce buraları görebilseydik'' dedirtecek güzellikte bir yol. Yeşil, eski, şık ve estetik. Kimse yolu genişletip malikanelere ulaşımı rahatlatalım diye tarihî ve doğal dokuya zarar vermeyi akıl edememiş.
Ne yiyeceğinize gelince burada size yerel olarak yeşil renkli “Genovese” sebze çorbasını ve deniz ürünlerini seviyorsanız deniz mahsullü müthiş bir lezzet olan “Pizzeria el Portico“yu öneririm. Bölge’de Pizza fiyatları 12-15 € arasında değişiyor. Çok özellikli olduğunu söyleyemem ama İtalya'dayız, ne kadar kötü olabilir ki! Aç değilseniz bile açık havada bulunan kafelerde oturmak içkinizi ya da kahvenizi yudumlarken gezinip duran insanları seyretmek de ayrı bir zevk.
Burada konaklama ücretleri maalesef uygun değil. Çok zengin değilseniz tavsiye de edemem. Buraya çok yakında bulunan Comogli ya da Rapallo’da sezon dışında ve hafta içinde günlük 100-200 € arasında çift kişilik oda bulunabilirken Portofino merkezde bu fiyat 500-1000 € gibi oldukça yüksek seyrediyor. Sezon fiyatlarını ise konuşmaya gerek duymuyorum. Bence, belirttiğim yakın bölgelerde kalınıp elde edilecek tasarruf ile burada muhteşem bir akşam yemeği yemek daha cazip.
Ulaşıma gelince bölgede demiryolu sistemi çok iyi. İtalya'nın herhangi bir yerinden Portofino'ya tren ile ulaşmak isterseniz ineceğiniz istasyon Santa Margherita. Detaylı bilgiyi www.trenitalia.it adresinden bulabilirsiniz. Cenova’dan buraya demiryolu ile 3-4 € karşılığında 45 dakikada ulaşabilirsiniz. Arabayla ise Cenova’dan buraya A12 üzerinden bir saatte ulaşmanız mümkün. Ancak arabanızı Santa Margherita ya da Comogli’ye bırakın. Buraya, kişi başı gidiş-dönüş 9 euro ödeyerek yarım saate Santa Margherita ya da Comogli’den feribotla da gelebilirsiniz. Biz ise en basit yolu kullandık. Santa Margherita’ya kadar gelip buradan meydandaki büfeden 1,5 € vererek otobüs bilet aldık ve yarım saatte bir geçen 82 No.lu belediye otobüsüne binerek 20 dakikada muhteşem manzara eşliğinde Portofino’ya vardık.
Araba ile buraya gelmeyi düşünenleri şimdiden uyarayım. Burada sadece çok küçük bir otopark var. Oldukça pahalı. 3 saatine 17 € veren arkadaşlarımız oldu. Boş yer olmadığı sürece Portofino’nun girişinden çevrilmeniz olası. Arabanızı yol kenarına bırakamazsınız çünkü çok dar. Bu nedenle buraya belediye otobüsü ile gelmeniz en az riskli yöntem. Değerli arkadaşlarım Portofino ile ilgili anlatacaklarım bu kadar. Bölgeye gelenlerin buraya mutlaka uğraması gerektiğine inanıyor Portofino’nun size huzur, aşk, güzellik ve daha birçok şeyi sunacağını garanti ediyorum. Sağlıcakla kalın.