Yüzyılın en önemli arkeolojik keşiflerinden biri olarak tanımlanan Göbeklitepe Höyüğü, Şanlıurfa kent merkezinin 17 kilometre kadar kuzeydoğusunda ve Örencik (Karaharabe) köyü yakınlarında bulunur. Burası dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğudur. Höyüğün varlığı 1693 yılında İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin işbirliği ile yapılan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi Araştırma Projesi” kapsamındaki yüzey araştırmaları esnasında saptanmıştır. Fakat yerleşimin taşıdığı önem, ancak 1995 yılında başlayan kazı çalışmalarında ortaya çıkmıştır. Araştırmalar, Neolotik Çağ’ın çanak-çömlek kullanılmayan erken akeramik dönemine ait alanda yerleşimin MÖ 10.000’lerde başladığını ortaya koymuştur.
Günümüzden neredeyse 12.000 yıl öncesine tarihlenerek “Dünyanın En Eski Arkeolojik Tapınağı” ünvanını alan Göbeklitepe, toplam 80 dönümlük bir alanı kapsıyor. 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilen bölge, 2011 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ne aday gösterildi.
Göbeklitepe, adını bölgede yer alan taş yatır mezardan almaktadır. Bölgede 1995’te Şanlıurfa Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Harald Hauptmann’ın danışmanlığında yüzey araştırmaları yapılmış; 1996-2006 seneleri arasında ise danışmanlığı Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Arkeolog Klaus Schmidt sürdürmüştür. 2007 senesinden günümüze kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararı ile Arkeolog Klaus Schmidt tarafından yürütülmektedir.
Halen kazı çalışmaları devam ettiği için kazı alanının sadece bir kısmı gezilebiliyor. Arkeolojik kazılar esnasında çıkartılan eserlerin bir kısmı ise üzeri kapatılmış bir alan içerisinde görülebiliyor. Halka açık olan kısımda asma, ahşap bir yol yapılmış. Ziyaretçiler bu yolda yürüyor. 1,4 metre kalınlığında duvarları bulunan 12 metre yüksekliğindeki tapınağın içinde, bazıları yedi metreye yükselen, en büyükleri 25 ton ağırlığında olan “T” biçimli taş dikmelerin üzerinde tilki, yaban eşeği, yaban ördeği, örümcek gibi hayvanlar ve yabani bitkilerin tasvir edildiği kabartmalar bulunuyor.
Bunun yanı sıra yine taşlara tasvir edilen, kafası olmayan insan figürleri ve erkeklik organları abartılı olarak tasvir edilmiş erkek heykelleri dikkat çekiyor. İnsanoğlu ilk kez, Neolitik dönemde avcılık ve toplayıcılıkla birlikte tarıma yönelmiş. Yapılan kazı çalışmalarından elde edilen verilere dayanarak insanoğlunun ilk kez bu bölgede yerleşik yaşama geçtiği ve ilk kez buğday, arpa, mercimek gibi ürünleri ekerek mahsul elde etmeye çalıştığı söyleniyor.
Göbeklitepe insanlığın hem bu tarihine hem de yerleşik hayata geçilmesiyle başlayan mimari tarihine ışık tutuyor. Zira insanlar bu zamandan itibaren barınacak yerler inşa etmeye başlamış. Bu nedenle Göbeklitepe’de bulunan 12.000 yıllık yapılar, mimarlık tarihinin de ilk ürünleri kabul ediliyor.
Göbeklitepe bulunana kadar insanoğlunun çok tanrılı döneme ait ilk tapınağı, M.Ö. 5.000 yılına tarihlenen Malta Adası’ndaki tapınak olarak kabul ediliyordu. Ancak Göbeklitepe’deki bu yerleşim alanı bulunduktan sonra insanoğlunun ilk tapınağının 12.000 yıl öncesinde yapılmış olan “Göbeklitepe Tapınağı” olduğu kanıtlanmıştır. Bunun üzerine de arkeoloji tarihi yeniden yazılmaya başlanmıştır.
Bölgeden ayrılmadan önce en tepe noktaya çıkarsanız buradaki mezarlar ve dilek ağacıyla karşılaşacaksınız. Dilek tutmayı ihmal etmeyin! Yine bu noktadan önünüzde alabildiğince uzanan Mezopotamya topraklarını görebilirsiniz.