Ege'nin Keşfedilmeye Hazır Gizli Cenneti: Sakız Adası

Tüm yılki koşuşturmalar, alınan riskler, karşılaşılan problemler ve kendini bu stresten uzaklaştırmaya ihtiyaç duyan yorgun bir beden; bir yandan da tanıdıklarının haftalardır sosyal medyada paylaştığı tatil fotoğraflarıyla günden güne çöken bir ruh haline sahipseniz tam da size uygun bir yer: SAKIZ ADASI 

Az zamana sahip olmanıza rağmen hem tertemiz denizinin tadını çıkarabileceğiniz hem de geçmişte seyahat edebileceğiniz, sakızın ana toprakları, Homeros’un ilham kaynağı olan Sakız Adası turistler tarafından fazla rağbet görmediğinden oldukça sakin ve sessiz bir yer.Her sezon keyifle ziyaret edilebilecek adaya ailecek 4 günlük bir seyahatte bulunalım dedik. Maksadımız hem yazın son ayında yeni bir yer görmek hem de denizin tadını çıkarmaktı. Ee ne yaptık gittik, gezdik, gördük ve şimdi tüm bu yaptıklarımızı anlatmak için buradayız.

Sakız Adası'na Yolculuk

Adaya olan yolculuğumuz saat 9.30’da Çeşme Limanı'ndan Egebirlik feribotları ile başlıyor. Adaya gitmek için Egebirlik dışında (çok az fiyat farkı ile) birkaç tane daha feribot şirketi bulunmakta. 50-60 dakikalık feribot yolculuğu sonunda adaya varıyoruz. Feribottan indiğimizde bizi uzun bir pasaport kontrol sırası bekliyor.

Bu arada eğer vizeniz yoksa kişi başı 30 euro karşılığında buradan satın alabiliyorsunuz. Yaklaşık 40 dakika sonra pasaport kontrolü sırası bize geliyor, kısa süren kontroller ardından otele doğru yola koyuluyoruz. Adaya kendi arabamızla geçtiğimiz için araba kiralamamıza gerek kalmıyor ama adaya araba ile geçmeyecekseniz limanın yakınlarında fazlasıyla kiralama şirketi bulmak mümkün.

Otelimiz genel olarak ada sakinlerinin denize girmek için tercih ettiği Agia Fotini'de olunca biz de otele yerleştikten sonra kendimizi denizin sakin sularına bırakıyoruz. Şimdi sorarsınız daha yeni geldiniz ne yorgunluğu diye. Eh siz de haksız sayılmazsınız ama ada yolculuğu her ne kadar 9.30 da başladıysa da hazırlıklar sabah 6.00'da başlayınca haliyle insan yoruluyor. Zaten adadakilerin bu temiz ve sakin denizi tercih etmelerine şaşırmamak lazım. Adamlar işi biliyor.

Sakız Adası'nın gezilecek yerleri

Seramikleriyle meşhur Armolia

Armolia küçük bir yerleşim yeri olmasına rağmen evlerin güzelliği ve düzeni ile sizin ilginizi çekmeyi başarıyor. Tabi ki Armolia’nın adadaki uğrak noktalardan birisi olmasının nedeni seramikleri. Adadan küçük hatıralık (hediyelik) eşya almak isterseniz seramik dükkanlarından ada ile ilgili güzel seramikler bulabilirsiniz

Armolia küçük olduğundan gezmesi de pek vaktimizi almıyor.

Evleriyle ünlü Pirgi

Pirgi, adada evleri ile ünlü olan bir yer. Nedeni ise evlerin dış cephesinin kazma yöntemiyle yapılan motiflerle süslü olması. Dar ve yokuşlu sokaklarında gezerken kendinizi çok hoş bir atmosfer içinde hissediyorsunuz. Zaten Sakız’a gelip de Pirgi’ye uğramadan giderseniz ayıp etmiş olursunuz.

Bu arada adadaki gezimiz boyunca en çok Pirgi’de fotoğraf çekmişiz. Lakin her köşesi çekilmeye değerdi bu kesin!

Labirenti andıran sokaklarıyla Olimpi Köyü

Olimpi köyünde iken siesta vakti olduğu için dışarıda kimse yoktu dolayısıyla biz de sessizlik içinde köyün sokaklarında dolandık. Dolandık diyoruz çünkü köy sokakları o kadar karışıktı ki girdiğimiz çoğu sokak çıkmaz sokaktı ve gezmesi zordu. Ama bu işi daha da eğlenceli kılmadı desek yalan söylemiş oluruz.

Köye ayak uydurarak biz de sessiz sedasız köyden ayrılıp Mesta’ya doğru yola çıkıyoruz. Mesta ile aralarında az bir mesafe olduğundan çok kısa bir yolculuktan sonra Mesta’ya ulaşıyoruz.

Köy-Kale: Mesta

Mesta bir köy-kale. Bundan kaynaklı da evler birbirine bitişik ve adada görmeye alışık olduğumuz gibi taştan. Bizim gittiğimiz tarihte "sokak resim sergisi" vardı ve meydandaki duvarlar resimlerle kaplıydı. Bu resimler bir de Mestanın her yerinde göreceğiniz çiçeklerle birleşince adeta bir renk şöleni olup çıkmış. Tabi ki resimler olmasa da köy rengarenk çünkü her tarafı çiçek dolu.

Mesta’da ziyaret edilmesi gereken Taxiarchi Kilisesi Mikail ve Cebrail meleklerine adanmış. İçerisinde gerçekten önemli eşyalar, eserler barındıran bir kilise. Biz içeride bir tur grubuna anlatılanlara kulak kabartarak kilise ile ilgili bilgileri dinleme fırsatı yakaladık. Kiliseye gitmeden önce kilise ile alakalı bilgileri okursanız içeride olanları yorumlamanız ve bakışınız daha farklı olacaktır. Bizden söylemesi…

Mesta siesta vakti olmasına rağmen diğer köylere göre daha hareketli. Meydanda bulunan kafeler hem çok rahat hem de köy ile çok uyumlular. Siz de Mesta’ya gelirseniz meydandaki kafelerden birinde oturup anın tadını çıkarmanızı tavsiye ederiz. Fiyatlar da mekana göre oldukça uygun.

Madem Sakız'dayız buraya özgü bir şeyler içelim diyince sakızlı sodayı aldık. Aslında amacımız sakızlı gazozun tadına bakmaktı ama orada olmayınca bunun tadına baktık.

Tadı her ne kadar alışık olduğumuz bir şey olmasa da biz ailecek sevdik:)

Siyah volkanik çakıllarıyla Mavra Volia Plajı

Mesta’da 1 saat daha geçirdikten Mavra Volia plajına doğru hareket ediyoruz. Mavra Volia plajı orada bulunan volkanın patlaması sonucu siyah volkanik çakıllarla kaplı. Bu özelliğinden dolayı diğer plajlara göre daha kalabalık fakat plaj çok büyük olduğundan bundan pek etkilenmiyorsunuz.

Burada 1-2 saat vakit geçirdikten sonra güneşin batışıyla otele gitmek için yola koyuluyoruz. Size tavsiyemiz Sakız’a gelirseniz burada yüzmeden gitmeyin. Yoksa çok şey kaçırmış olursunuz.

3. gün kahvaltımızı yaptıktan sonra adanın şu meşhur sakızlı gazozunu alıp içiyoruz. İçmemişler dedirtmeyiz:)

Kambos ve Citrus Müzesi

Kambos adaya gelindiğinde kesinlikle görülmesi gereken bir köy. Evleri ve özellikle kocaman bahçeleriyle dikkat çeken bu köye gelirseniz Citrus’a uğrayın. Citrus Kambosta olan evleri ve yaşamı tanıtmak için açılmış olan müze tarzında bir yer. İçeriyi gezdikten sonra içerisinde lokum, reçel, sakız, marmelat ve bunun gibi birçok şeyi alabileceğiniz küçük bir mağaza bulunmakta.

Citrus’u gezdikten sonra Kambos’dan ayrılıyoruz.

Nea Moni Manastırı

Ne üzücüdür ki oraya uzun -hem de fazlasıyla uzun- bir yoldan sonra gittiğimizde kapalı olduğunu öğreniyoruz. Açılışına kadar bekleyelim diyoruz fakat zaten biz gitmeden 5 dakika önce kapanmış ve 3 saat sonra açılacakmış. Tabi ki biz planları daha önceden yaptığımız için burayı ziyaret edemeden geziye devam ediyoruz. Eğer manastıra gidecekseniz saat 13.00-16.00 saatleri arasında kapalı olduğunu unutmayın. Bizden söylemesi!

Sakız Adası Merkezi

Nea Moni Manastırı’ndan ayrılıp Sakız merkezine doğru gidiyoruz. Burada daha çok Osmanlı döneminden kalmış eserler bulunuyor. Kendimize bir rota belirleyip onun üzerindeki eser ve yapıtları gördük-görüyoruz. Çok fazla olduklarından hepsini görmek mümkün olmadı maalesef. Daha sonra Sakız’ın meşhur Reçelci Rena’sını görmeden gitmeyelim dedik ve oraya gittik.

Dükkan ve Rena’nın samiyeti çok hoştu. Sakız’a giderseniz buraya uğramadan ve reçel almadan gitmeyin deriz. Biz gittik, gördük, reçel aldık ve şu an afiyetle yiyoruz : )

Reçelci Rena’dan çıktıktan sonra deniz kenarında yürüyerek ilerliyoruz. Eğer karnınız acıktıysa veya oturup dinlenmek istiyorsanız sahil şeridi boyunca bir sürü restoran ve kafe bulunmakta.

Burada biraz gezip yemek yedikten sonra Mavra Volia’ya tekrar gitmeye karar veriyoruz. Markete uğrayıp orada yemek için ufak tefek atıştırmalıklar aldıktan sonra yola çıkıyoruz. Merkezden uzak olduğu için yolculuk uzun sürüyor. Vardığımızda önceki gün gittiğimizden daha kalabalıktı. Araba koyacak yeri zor bulduk. Adadaki son gecemiz olduğu için denizin ve anın tadını çıkarıyoruz. Hava iyice karardıktan sonra otele doğru yola çıkıyoruz.

Ve adadaki son günümüz geldi çattı. Saat 12.00’de otelden ayrılmadan önce son kez denize girip kahvaltımızı yapıyoruz. Otelden çıkış yaptıktan sonra Agios Minas Manastırı’na gitmek için yola koyuluyoruz. Agios Minas Manastırı tepede olduğu için etkileyici bir deniz manzarasına sahip. Lakin asıl etkileyici olan manzarası değil. Sakız Adası katliamından kaçan insanlar bu manastıra sığınmışlar. Manastır o zamanlar tahtadan yapıldığı için Türkler tarafından içerideki insanlarla birlikte yakılmış. İçeriye girdiğinizde yerde yangın sonucu yanan insanlardan kalan lekeler bulunmakta. İçeride yaşananlar sizi gerçekten garip bir ruh haline sokuyor.

Manastırı gezdikten sonra adaya özgü yiyecekleri almak için market market geziyoruz. Sonra adaya gelen herkesin illaki görmeye gittiği ve bir nevi adanın sembolü durumuna gelmiş yel değirmenlerine gidiyoruz.

Limana oldukça yakın olan yel değirmenlerinde fotoğraf çektikten sonra feribot saatinin yaklaşması nedeniyle buradan ayrılıyoruz. Kalkışa 1 saat kala limana gidip pasaport ve araba kontrollerini yaptırdıktan sonra Ege Birlik feribotuna binip beklemeye başlıyoruz. Yaklaşık yarım saat sonra feribot kalkıyor. Adaya veda vakti... Sanki her şey rüyaymış ve şimdi sona ermiş gibi... Daha şimdiden özlemeye başlıyoruz geçen vakitleri.

50-60 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde geldğimiz toraklara geri dönmüş oluyoruz. 3 gün önce heyecanlı bekleyişlerin yaşandığı Çeşme Limanındayız artık.Gün batmaya başlarken evin yolunu tutuyoruz.

Aldığımız reçeller kahvaltılarımıza eşlik ediyor. Sakızdaki günlerimizi, insanları, sokakları, köyleri, heyecanımızı, yorgunluklarımızı hatırlatıyor. Bununla birlikte yüzümüze bir tebessüm yayılıyor. Reçellerimiz bitse de tekrar Sakız’a gitsek!