Dali’ye gelir gelmez hemen, hilal şekli ve kristal suları ile Çin’in en büyük 7 tatlı su gölünden biri olan ve su incisi çıkarılan Erhai Gölü’nde bizi bekleyen tekneye binerek tipik bir balıkçı Çin köyünün bulunduğu adaya çıkıyoruz. Ada yemyeşil, ağaçların arasından görünen Çin çatıları bize Çin’de olduğumuzu hatırlatır gibi ve çok otantik görünüyorlar. Balıkçı olduğunu düşündüğüm yelkenliler de hayli ilginç tekneler…
Deniz kıyısında pazar kurulmuş. Satılan ürünler ağırlıklı olarak deniz ürünleri; sepet sepet balıklar, çeşit çeşit kabuklu deniz ürünleri satıyor köylü kadınlar. Kimisi pişmiş, kimisi hiç görmediğim değişik görünüşlü kabuklular…
Daha arka sokaklarda ise antika görünümlü objeler ve hediyelik eşyalar satan köylüler de var, onlara da katkıda bulunmamak mümkün değil. İnanılmaz bir fiyata aldığım antika bir obje halen evimi süslemekte ve bana daima Çin’deki günlerimizi anımsatıyor.
Kendi halinde, sakin ama sevimli bir sahil köyü burası.
Gölde tekne turundan sonra 3 pagodanın bulunduğu Dali’ye gidiyoruz.
1925 yılında depremde ciddi yaralar almış tarihi şehir Dali’de dağların arasında 13 ayrı azınlık yaşıyor, rehberimiz de bu azınlıklardan Bai kabilesinden. Bir Yunnan şehri olan Dali; bira, pirinç, tütün, keten tohumu, sebze ve portakal yetiştiriyor, balıkçılık ve su ürünleri oldukça fazla. Bu şehirde çıkarılan Yunnan mermerleri de bir hayli ünlü, inşaatlarda olduğu kadar dekoratif eşya yapımında da çokça kullanılan mermere "Dali Taşı" da denmekte…
Da Li kentinde Ming Hanedanlığını tarafından inşa edilmiş sakin, sessiz, geleneksel Çin evlerinin bulunduğu bir “eski şehir” bir de “yeni şehir” var. Çok uzaktan siluet olarak görünen, eski Çin Budist mimarisi tarzında inşa edilmiş olan “Üç Pagodalar”ın oldukça elegan bir görüntüsü var. Tuğladan yapılmış ve üzeri beyaz çamurla sıvanmış ve bir üçgen oluşturan 3 binanın biri 69, diğerleri ise 42 metre civarında. Yemyeşil bahçesi, gölet, renk renk çiçeklerle adeta cennetten bir köşe olan 3 Pagodalar; arkasında bulunan gölde muhteşem bir görüntü oluşturarak bizlere çok güzel görüntüler veriyor.
Güneydoğu Çin'in en büyük Budist tapınağı olan ve 32 Buddha heykeli, 7700 ejder figürü ile Zhongsheng Tapınağı, Mahayana ve Sagramunia mabetleri, tamamı altın varaklı Arhai denilen Tanrı heykellerinin de bulunduğu turistik bölge 1000 m2’lik bir alana yayılmış. Görüntü inanılmaz, altın heykeller gözlerimizi kamaştırıyor. Uzakdoğu’da hep som altından Buddhalar, heykeller, objeler görmeye alıştık ama irili ufaklı onca heykelin altın olması da oldukça ilginç. Tapınakların bulunduğu alanın en üst bahçesine çıkarsanız aşağıda kademe kademe tapınak binaları, 3 Pagodalar, Dali şehri ve Erhai Gölü dizilmiş aşağıda harika görünüyor ve çok güzel bir manzara oluşturuyor.
Efsaneye göre; Dali bir zamanlar damızlık ejderhaların yaşadığı bir bataklık iken, doğal afetlere neden olduğuna inanılan ejderhalardan kurtulmak için bu Pagodalar inşa edilmiş.
Kentin çevresi Orta Çağ döneminden kalan surlarla kaplı. Güney kapısından oldukça turistik bir bölge olan eski şehre giriyoruz, burası turistik olarak organize edilmiş. Eski evler ise restoran, kafe ve hediyelik eşya dükkânları olarak turistlere hizmet vermekte. Kısa bir gezintiden sonra günümüzü sonlandırıyoruz. (Otelimiz 4 yıldızlı Asia Star Hotel)