Ege denizine uzanan birbirinden güzel muhteşem koylarla çevrilmiş bir yarımada olan Bodrum’un en güzel köşelerinden biri Turgutreis beldesi.
20 – 25 yıl öncesine kadar toprak yollarla zor ulaşılabilen bâkir, küçük bir balıkçı kasabası iken, yolların düzeltilmesi ve turizme ağırlık verilmesi neticesinde Türkiye’nin Rivierası olarak tanımlanan zeytin ve turunçgillerle, zakkum ve begonvillerle süslü muhteşem doğası ile Turgutreis turizmin gözbebeği haline gelmiş. Harika günbatımı manzaraları, berrak denizi, mükemmel kumsalları ile turistlerin çekim merkezi olmuş. Ayrıca 2003’te açılan uluslararası gümrük hüviyetinde olan D-Marin’den sonra yıldızı hızla parlamış.
Beldenin adı 1972’ye kadar, kara renkli toprağından dolayı “kara toprak” imiş. Ancak 1972 yılında Amiral Turgut Reis anısına bedenin adı Karabağ doğumlu Turgutreis’e çevrilmiş.
Milas-Bodrum havaalanına 50 km mesafedeki Turgutreis’e ilk yerleşenler Leleg’ler. Ancak Darya ve Pers istilaları sonrası Karya egemenliğine, daha sonra da Büyük İskender, Selçuk, Bizans, Rodos Şövalyeleri hakimiyetine girmiş. 1583’te Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı toprağı olmuş.
Birbirinden güzel yatların demirlendiği Marina bölgesi pek çok mağaza ve restoranlarla ve burada düzenlenen sanatsal etkinliklerle beldeye renk ve hareket katıyor. D-Marin’den Kos, Simi, Leros, Kalimnos ve Rodos gibi pek çok Yunan adasına karşılıklı seferler yapılıyor. Yunan adaları ile o kadar yakın ki, hangi ada Türk, hangi ada Yunan adası ayırt etmekte zorlanıyorsunuz. Bu adalara günübirlik veya birkaç günlük turlara katılarak gitmek mümkün.
Her cumartesi günü kurulan meşhur Turgutreis pazarında meyveden Ege otlarına, yiyecekten giyeceğe, hediyelik eşyadan otantik el sanatlarına kadar herşeyi bulmak mümkün. Turgutreis’te narenciye özellikle mandalina, üzüm, incir yetiştiriciliği yapılmakta ve dolayısıyla tezgahları süslemekte.
Renkli ve canlı Turgutreis pazarı Avrupa’da da pek çok dergi ve gazeteye konu olmuş. Bodrum’a gelen yerli ve yabancı turistlerin yanı sıra Yunanistan’ın Kos, Kalimnos, Simi adalarından günübirlik turlarla bu pazara gelenler oldukça yoğun.
Akşamüzerleri kurulan Ressamlar Sokağı ve Marina girişindeki Sanatçılar Sokağı Turgutreis’in klasiği. Ressamlar Sokağında Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen sanatçılar kendi özgün eserlerini sergilemekte. Sanatçılar Sokağı da mutlaka görülmeli. Sanatçıların kendi yaptıkları el emeği özgün tasarımların sergilendiği bir açıkhava pazarı. Rengârenk Bodrum tarzı üzeri delik ve boncuklarla süslenmiş kabak lambalar, kağıt boncuklar, özel tasarım takılar, keçe kuklalar, kanaviçe işlemeler aklımda kalanlardan bazıları. En çok dikkatimi çeken ise, emekli bir resim öğretmeninin sergisi oldu. Deniz kenarından toplanmış çeşitli ebatlardaki taşların üzeri öyle bir ustalıkla boyanmıştı ki, insan hangisini alacağını şaşırıyor. Taşın şekline göre özellikle insan yüzü resmedilmiş. Netice mükemmel.
Bu sokakta kişisel tasarımlar el işçiliği ile mükemmel bir şekilde yoğurulmuş. Ressamlar ve Sanatçılar Sokağında göz zevkinizi tatmin ettikten sonra Barlar Sokağında içkinizi yudumlayabilir, dilerseniz sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenebilirsiniz.
Turgutreis’te gündüzleri yapılabilecek en güzel şey Gümüşlük ile Bağla arasındaki birbirinden güzel koylar. Bu koylarda her zevke ve keseye hitap eden onlarca plaj, otel ve motel mevcut. Plaj futbolu, sörf gibi pek çok aktiviteye olanak sağlayan bu plajlar Turgutreis’i cazibe merkezi haline getirmiş. Merkeze en yakın plaj, dünyaca ünlü Günbatımı plajları. Çatal adası’nın karşısındaki bu plajda güneşlenip, manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. 3 mil ötedeki Çatal adası ise teknelerin en popüler uğrak yeri. Çatal adası ve etrafındaki adalar tüplü dalış yapanlar için favori adres. Çünkü antik çağlarda bu irili ufaklı adalar birçok geminin son durağı olmuş. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde sergilenen eserlerin çoğu da bu bölgeden çıkarılmış.
Günbatımı plajından Akyarlar yönüne ilerlerken sörf tutkunlarının buluşma yeri olan Fener koyuna geliyorsunuz. Sörfçüler arasında burası dünyanın en iyi rüzgâr alan bölgeleri arasında yer alıyor.
Fener burnu ucundaki deniz fenerini geçtikten sonra pırıl pırıl denizi ile Akçabük koyu sizi karşılıyor. Kos adasına çok yakın olduğundan buradan çok net bir şekilde görülebiliyor. Akçabük’ten her gün tekne turları alarak yakın koylara gitmek çok güzel bir alternatif.
Akçabük koyundan sonra nefis kumsalı, pırıl pırıl hilal şeklindeki sahili ile dünyanın en temiz koyları arasında ilk 10’a giren Akyarlar’a (Kefaluka) geliyorsunuz. Önceleri balıkçılık ve süngercilikle geçinen Akyarlar (Kefaluka) günümüzde sörfçülerin gözde bir mekânı olmuş. Akyarlar adını beyaz renkli kayalıklarından almış. Akyarlar eski bir Leleg yerleşkesi olduğundan, buradaki antik Termera kentinin bulunduğu koyu görmeden, Hüseyin Burnu feneri altındaki Kum hamamı plajında denize girmeden dönülmemeli. Akyarlar’dan Bodrum istikametine devam edildiğinde geniş kumsalları ile Karaincir karşılıyor sizi. Adını burada bolca yetiştirilen incirden almış olan bu koy da son yıllarda hızla turizme ağırlık vermiş. Bu nedenle burada da pek çok otel ve restoran hizmet vermekte. Karaincir plajlarındaki kumun şifalı olduğu söylenmekte. Karaincir açıklarında bulunan irili ufaklı 14 adanın en büyüğü olan Yassıada ise çevresinde bulunan batıklardan dolayı arkeolog ve dalış meraklılarının ilgi odağı haline gelmiş. Karaincir’in gözleme ve börekleri meşhur. Bodrum’dan kalkan gezi teknelerinin uğrak yerlerinden biri.
Karaincir’den 2 km daha Bodrum yönüne gidildiğinde yat ve teknelerin demir attığı Aspat’a ulaşabilirsiniz. Tatlı su kaynağı çok olduğundan Evliya Çelebi notlarında gemilerin su ikmali yapmak için Aspat’a uğradığından bahseder. Aspat tepesi üzerindeki kale görülebilir.
Turgutreis, her türlü su sporları, deniz, kum, güneş, sanat, kültürel etkinliğinin yanı sıra tarihi dokusu ile de bir çekim merkezi. Bağla mevkiinde yapılan kazılarda Osmanlı döneminden kalan tarihi hamamlar, Kadıkalesi’nde 4 bin yıllık tarihi çeşmeler, Roma dönemine ait kilise ve çeşmeler ile Turgutreis dağı tepesindeki yel değirmenleri ile her yıl binlerce turistin beldeyi ziyaret etmesinin bir başka nedeni.
Aspat bölgesinde her yıl uluslararası sanat organizasyonları düzenleniyor. Bu dönemde dünyanın pek çok yerinden gelen heykel ve resim sanatçısına da ev sahipliği yapıyor.
Deniz, kum, güneş, tarih, doğa, alışveriş, sanat, eğlence bunların hepsi mevcut. Yemek derseniz birbirinden güzel yeşillikler, Ege mutfağının mükemmel zeytinyağlıları, kabak çiçeği dolması, deniz börülcesi, patlıcanla yapılan köpoğlu, kayabalığı, levrek, çipura, lahos, kalamar, ahtapot sizleri bekliyor.