İsviçre’nin batısında yer alan Friburg kenti (Almancası Freiburg) aynı zamanda kendi ile aynı adı taşıyan Fribourg Kantonu’nun da merkezi. Kantonun içinden geçen Sarine (Saane) Nehri, Aare Nehri ile birleşmektedir. Fribourg Kenti’ni de ikiye bölen .
Interlaken’da geçirdiğimiz keyifli 5-6 gün sonrası, bu kez rotamızı İsviçre’nin batısına doğru çeviriyor ve Fribourg’a geliyoruz. Gelmeden önce Fribourg ile ilgili okuduklarımızda buranın İsviçre'de Almanca ve Fransızca konuşulan kesimleri arasında bir köprü olduğu söyleniyordu. Ancak biz trenden indiğimiz gibi Fransız etkisini çok daha yoğun hissettik açıkçası. Trenden inip kentin en popüler caddelerinden birinde tuttuğumuz otele doğru yürürken gece saat 23:30 civarlarıydı. Etraftaki 1-2 tane halen açık olan kafeden Fransız ezgileri yükselirken biraz daha devam ettiğimizde toplanmış bir kaç arabadan gelen müzik sesleri ve ellerinde içkileri eğlenip dans eden gençler gördük. Tabii bir kaç grafiti çalışması da... Haliyle bir anda İsviçre içinde böyle bir durumla karşılaşınca insan ister istemez “Neredeyiz şimdi?” diyor.
Gerçi yazılanlarda kastedilen kentin biraz genel havası. Her ne kadar kentin yönetim sistemi ve zihniyeti daha Alman ekolü gibi görünse de mimari ve genel havasında baskın bir Fransızlık hissediyorsunuz. Örneğin tam saatinde kalkan, tıkır tıkır işleyen otobüsleri, tertemiz sokakları ve müthiş çalışan bir belediyesi var. Ama aynı zamanda eski kent tarafındaki kafelerinde şarap yudumlayan, caz müzik dinleyen kitle de size kendinizi Paris’teymişsiniz gibi hissettiriyor. Kent merkezinin toplam nüfusu 40.000 civarında. Öğrenci nüfusu da bir hayli yüksek… Ancak ilk günümüzde dışarı çıktığımızda geleneksek bir bayram tatili nedeniyle sokaklar bomboştu. O nedenle biz kentteki öğrenci hareketliliğini çok fazla hissedemedik.
Le Bourg ismi verilen eski kent merkezinde, Fribourg’da gezeceğiniz pek çok nokta bir araya toplanmış durumda. Pek çoğu da Notre-Dame Meydanı çevresinde konumlanmış. Meydanın en etkileyici yapıları Gutenberg Müzesi, Notre-Dame Bazilikası ve Saint Nicolas Katedrali.
13. ila 15. yüzyıllara tarihlenen Saint Nicolas Katedrali, diğer adıyla Fribourg Katedrali kentte ilk gezilmesi gereken yer bizce. Açıkçası biz katedralin kapısını ittirdiğimizde çok büyük bir beklenti içinde değildik. Gerçi dışarıdan görüntüsü kesinlikle çok etkileyiciydi. Sivri kuleleri ve kapı üzerindeki tipik figürleriyle bu Gotik mimarinin ilgi çekmemesi zaten mümkün değil. Ancak yine de iç mekanıyla bizi şaşırtmayı başardı bu Roma-Katolik Katedrali.
Resmi adı St Nicholas Katedrali olan yapının inşaatına 1283’te başlanmış ancak bitmesi 1430’u bulmuş. Yani yaklaşık 150 senede yapılmış bir tapınak burası.
Çan kulesinin eklenme tarihi ise 1490. 76 metre uzunluğundaki kulede 11 adet çan bulunuyor. İsterseniz kuleye çıkıp keti kuşbakışı da fotoğraflamak mümkün ama bunun için 365 basamak çıkmayı göze almak gerekiyor.
Katedralin içinde 1824’e tarihlenen devasa org da oldukça etkileyici… Hatta denk gelirseniz burada zaman zaman düzenlenen kilise orgu dinletilerine de katılabilirsiniz.
Bizi katedralde iki şey çok etkiledi. Birincisi vitrayların güzelliği. Upuzun Gotik stil pencereler boyunca hem cam boyama, hem de vitray tekniğiyle yapılmış bu renkli pencereler yapının havasını inanılmaz derecede değiştirmiş.
İkinci etkilendiğimiz kısım ise hemen girer girmez sağ tarafta kalan şapelin içi oldu. Burada Hz İsa’nın ölüm anı gerçek boyutta heykellerle canlandırılmış. Bu heykellerin üzerine ise odanın sol tarafındaki mavi-mor renkli vitray pencereden düşen ışık oldukça etkileyici. Özetle katedrali mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Fribourg’a gelmişken gezmeniz gereken diğer tarihi yerler de hemen katedrale yürüyüş mesafesinde. Zaten kent merkezi fazla büyük değil. Eski kent bölgesi de aynı katedral gibi 15. yüzyıldan kalma, Gotik mimaride yapılar. Geçmişte koruma amaçlı yapılmış surların büyük kısmı da bugün hala ayakta kalmış durumda ve turistler tarafından ziyaret edilebiliyor.
Merkezde gezintiye çıkmak isterseniz, katedralden çıkar çıkmaz sola dönün ve gördüğünüz dar yokuş yoldan yukarı çıkmaya başlayın. Bu yol sizi Belediye Binası’nın (City Hall/Ville de Fribourg) önüne getirecek. Binanın yapılış tarihi 1522, kulesi ise 1642’de eklenmiş.
Aynı yoldan merkez istasyona doğru devam ederken kent merkezinde pek çok şapel, kule ve kapı kalıntıları ile restore edilerek içinde oturulan 500 yıllık binalar ve çok şık çeşmeler göreceksiniz.
Katedralin diğer tarafında, yani kapısından çıktığınızda sağınızda kalan yoldan devam ettiğinizde ise karşınıza yine çok güzel çatılı, kuleli bir tarihi yapı çıkacak. İşte burası Gutenberg Müzesi. Matbaanın mucidi ve bir dönem Avrupa’nın hızla bilgilenerek ilerlemesine vesile olan bu mucide bir müze ithaf edilmiş.
Fribourg şehir merkezi tam bir müze cenneti zaten. Öğrenci sayısı da bir hayli yüksek olan 300.000 nüfuslu kentte 18 tane müze var. Fribourg kent merkezi özetle Ortaçağ havasını koruyan güzel bir İsviçre kenti. Burada saydıklarımız haricinde şehirde La Sarine Nehri kenarında yürüyebilir, surların üzerinde gezip fotoğraf çekebilir, yedi kemerli Zahringen Köprüsü’nü görebilirsiniz. Aşağıda bulunan şehrin yeni tarafı (Neuveville) ile üst tarafı (Le Bourg) arasındaki finükülere binmek de ilginç bir deneyim olabilir. Bunun dışında eski kent merkezindeki restoranlar, küçük butikler ve hediyelik eşya dükkanları da ilginizi çekebilir.
Aslına bakarsanız Fribourg’da görülecek pek çok güzellik kanton dahilinde olmasına karşın, şehir merkezinin dışında yer alıyor. Dedik ya “Fribourg’un esas güzellikleri şehrin dışında” diye? Hah işte biraz da onlardan bahsetmek lazım. Biz iki tane merkezi görme şansı bulduk çünkü zamanımız bu kadarına yetti. Ancak liste daha uzun tabi. Fribourg çevresinde bizim önerilerimiz La Gruyere ve Schwarzsee. Bu noktalara gitmeyi düşünürseniz gezi notlarımızın linklerini şöyle aşağıya bırakayım.
La Gruyere: https://gezimanya.com/GeziNotlari/peynirin-baskenti-gruyeres
Schwarzsee: https://gezimanya.com/GeziNotlari/isvicrenin-karagolu-schwarzsee
Şimdiden iyi seyahatler…