Gizemli Luksor

Ani bir kararla ve hiçbir ön araştırma yapmadan balayı tatili için eşimle birlikte Mısır’a gitmeye karar verdik. Konaklamayı deniz-kum-güneşin tadını çıkaracağımız Hurghada’da yaptık. Hurghada hakkında bahsedeceğim bir şey yok açıkçası. Mısır’da ilgimi çeken “Luksor” hakkında uzun uzun yazmayı planlıyorum :)

Hurghada'da kaldığımız otelden 4 saat süren yolculuk sonucu Luksor’a ulaşıyoruz. Yollar ıssız çöllerden ibaret olsa da oldukça gizemli. Mısır’daki iç karışıklık sebebi ile yol boyunca birçok polis noktası ve aramasından geçtiğimizi gideceklere belirtmek isterim. 3 saat süren ıssız çöl yolculuğundan sonra, birden bire yeşilliklerin içine dalıyorsunuz. Mısır'ın hayat kaynağı olan Nil Nehri çevresi Luksor’un girişinde bizleri karşılıyor. Gerçekten görülmeye değer topraklar. Bölgeye varır varmaz ilk dikkatimi çeken yaşayan halk oldu. Ekonomik şartlar, iç karışıklık sebebi ile endüstri ve sanayinin gelişmediği Mısır’da halk geçimini tarımla sağlamaya çalışıyor. (Tabi sadece Nil Nehri kıyılarında). Türkiye’nin 30 yıl önceki hali diyebiliriz Mısır için.

KARNAK TAPINAĞI

Luksor’a gelindiğinde ilk durak elbette Karnak oluyor. Karnak eski Mısır tarafından inşası 200 yıldan fazla süren bir tapınak şehri. Dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en geniş yapı, eşi benzeri yok anlayacağınız. Konum olarak dünyanın en gizemli şehri Mısır’ın Luksor şehrinin 2,5 km kuzeyinde küçük bir köy olan El-Karnak’da yer alıyor.

Karnak Tapınağı ise bundan 4000 yıl önce hac ziyareti için gelinen bütün din yapılarının anası olarak nitelendirilen dünyanın en büyük tapınaklarından bir tanesi olarak biliniyor. Düşünün 61 dönümlük alana yayılan Amon’un kutsal kutusu, Avrupa katedrallerinin toplamından daha fazla alana yayılmış durumda. Bazılarını çöl diye baktığı bu ıssız topraklar üzerinde dev bir tarih yatıyor. Karnak Tapınağı gerçekten kelimeler anlatılmayacak kadar ihtişamlı ve harikulade bir yer. Açıkçası Mısır’a gitme konusunda kararsızdım ta ki Karnak Tapınağı’nı görene kadar.

Tapınaklar Mısır’da piramitlerden sonra en çok ziyaret edilen bölge aynı zamanda. Havanın 45 derece sıcaklıkta olması tapınağı gezmeyi birazcık zorlaştırsa da doyasıya fotoğraf çekebileceğiniz eşsiz bir yer burası. Dünyanın en büyük açık hava müzesine 2 saat ayırdıktan sonra Nil Nehri'nde tekne gezisine geçiyoruz.

NİL NEHRİ

Aşırı sıcaklıktan sonra Nil Nehri'nde tekneye atıyoruz kendimizi. Biraz olsun serinleme fırsatı buluyoruz. Dünyanın en büyük nehrinde kısa bir turdan sonra kral ve kraliçeler vadisi için yola koyuluyoruz.

KRAL VE KRALİÇE MEZARLARI

Dev bir çölün ortasında dağların arasında hatta derinlerinde Mısır firavun, kral ve kraliçelerinin mezarları yer alıyor. Kötü tarafı içeride fotoğraf çekimi yasak. Firavun mumyasını ve gömülen değerli eşyalarını oradan kaldırmışlar. Kral Mezarlarına gittiğimize sadece duvarlarda yazılan dualar ve boş mezarlar gördük. Yerin birkaç metre altında serin ve rutubetli bir yer mezarların yeri. Bölgede en son 2005 yılında bir mezar bulunmuş ve hala bulunmayı bekleyen mezarlar olduğu düşünülüyor. Özetleyecek olursam Krallar Vadisi muhteşem ve herkesin hayatında bir kere ziyaret etmesi gerekli.

HATŞEPSUT TAPINAĞI

Tarihte ilk ve tek kadın firavun olan Hatşepsut’un tapınağı ihtişamı ile göz kamaştırıyor. Sırtını bir kayalığa dayayan tapınak doğa ile bir bütün içerisinde. Mısır’da hiçbir kraliçeye böyle bir mezar inşa edilmemiş. Üç katlı olarak yapılan görkemli tapınağı görmeden gelmeyin derim. Bu tapınak aynı zamanda Anıtkabire’e ilham olmuş diye duymuştum.

MEMNON ANITLARI

Dünyanın en büyük açık hava müzesi olarak kabul edilen Luksor’da bulunan Memnon Anıtları 18. ve 20. yüzyılda inşa edilmiş. Geçmişte bazı günlerde şafakla birlikte arp sesine benzeyen bir ses yükseldiğinden dolayı “şarkı söyleyen Memnon” adıyla da anılıyor. Ne yazık ki geçirdiği restorasyonlar ile bu ses zamanla yok olmuş. Anıtın boyunun 18 metre uzunluğunda ve 1000 ton ağırlığında olduğunu duyunca şaşkınlığımızı gizleyemedik.

Gizemli Mısır’ın bir bölümü olan Luksor’da gezimiz akşamüzeri sona erdi. Gelmek konusunda tereddüt yaşadığım fakat gördükten sonra büyüsünden kurtulamadığım bir yer olarak kalacak aklımda.

Kısa bir not daha ekleyecek olursam Mısır’a gelmişken çöl safarisi yapmadan ve bedevi çadırlarında çay içmeden dönmeyin derim.

Nagihan İnce

Yazar Hakkında

Nagihan İnce

1984 Ankara doğumluyum.