19 Mayıs tatilini fırsat bilip geldiğimiz Kopenhag, Nordik ülkeleri içerisinde ziyaret ettiğimiz 4. başkentimiz oldu. Diğer tüm Nordik başkentleri gibi Kopenhag da Türkler için oldukça pahalı bir yer. Her ne kadar resmi para primi bizim paramızın yarısı değerinde olsa da...
Kopenhag gezimizde de, çok daha keyif aldığımız için yine Airbnb üzerinden bir oda kiralamaya karar verdik. Artık tüm evi değil sadece tek bir odayı tutuyoruz; böylece hem ev sahipleriyle vakit geçirip kültürü daha yakından tanıyabilme ve arkadaşlık edebilme imkanımız oluyor, hem de maliyet olarak daha uygun oluyor. Kopenhag’da kaldığımız ev Norrebro Bölgesi'nde bulunuyordu. Otobüsle merkeze yaklaşık 10 dakika içerisinde varabiliyorduk. Aynı zamanda ev sahiplerimiz Sara&Mads de bizi rahat ettirmek için ellerinden geleni yaptılar. Tuvalet konusunda beklentiniz çok düşük olmalı. Tüm evlerde minicik tuvalet ve duş bir arada kabinler bulunuyor. Bunun dışında kaldığımız yer konusunda şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz.
Norrebro Bölgesi'nde bizim en çok dolandığımız yerlerden bir tanesi Stefansgade ve çevresindeki sokaklar oldu. Birçok yeme içme yerinin olduğu bu bölgede gerçekten ilginç tatlar bulmak mümkün. Hatta en ilginci, ilk gün karnımızı doyurmak için girdiğimiz pizzacının Türk çıkması oldu. Daha bu şehre geleli birkaç saat olmuştu ancak biz yemek sektöründeki ilk Türkleri bulmuştuk bile:) Anında yapılan sundea’leri ise tatmadan dönmeyin. Hem görsel hem de lezzet olarak sizlere bir şölen sunuyor.
Yine Norrebro bölgesinde birçok ünlü Danimarkalı’nın yattığı Assistens Cemetery de bulunuyor. Burada mezarı bulunan en ünlü kişi büyük edebiyatçı Hans Christian Andersen. Biz de Kibritçi Kız hikayesinin bu ünlü yazarının mezarına uğrayıp duamızı ediyoruz.
Önceki seyahatlerimizde müze dolaşma hevesimizi aldığımızdan artık sadece doğada bolca zaman geçirme peşinde koşuyoruz. Ve kendimizi şehir parklarına atıyoruz. Kopenhag’da da diğer İskandinav başkentlerinde olduğu gibi çok güzel ve bakımlı şehir parkları bulunuyor. Bu huzur dolu parklarda adımlarımızı atarken, bizde neden var olan ufacık şehir parklarına bile tahammülün olmadığını düşünüp, yine moralimiz bozuluyor… Kopenhag’a gelirseniz tüm parklara gidin. Gerçekten de hepsi birbirinden güzel.
City olarak adlandırılan Norreport ve çevresindeki merkez çok daha kalabalık bir bölge. Burada ağırlıklı olarak alışveriş yerlerinin, resmi binaların bulunduğu alanlar var. Aynı zamanda çok sayıda bisiklet parkı da bulunuyor burada. Söylemeden geçmeyelim; sanırız Amsterdam’dan daha fazla bisiklet gördüğümüz tek yer Kopenhag oldu. Her yerde bisikletler ve bisiklet yolları var. O nedenle yaya olarak yürürken dikkatli olmak gerekiyor.
Stroget ve paralelindeki caddeler bu bölgenin en hareketli yerleri. Burada birçok kafe,restoran ve alışveriş yeri bulmak mümkün. Oldukça büyük bir Lego Store bile bulunuyor. Kopenhag’ın en bilinen yerlerinden bir tanesi olan Nyhavn, yani Yeni Liman da yine bu ana kara parçası üzerinde bulunuyor. Sanırız Kopenhag’ın en kalabalık yeri burası.
Deniz kenarında insanlar inanılmaz keyifle yemeklerini yiyor, içkilerini içiyor. İnsanların genel olarak arkadaşlarıyla gelip vakit geçirdiği yerlerden buralar. Nyhavn’dan sahil kenarınndan Kastellet’e kadar olan gidiş yolu oldukça keyifli. En sonunda da yine Andersen’in masallarından bir kahraman olan Küçük Denizkızı’nın da bir heykeli bulunuyor. Burası da turistlerin en fazla rağbet gösterdiği yerlerden bir tanesi. Özellikle de uzak doğulular...
Nyhavn’dan kalkan tur tekneleriyle 1 saatlik bir kanal turu mutlaka yapın. Biz oldukça keyif aldık. Bu arada birbirinin tam yarı fiyatı olan iki ayrı tur şirketi var. Ucuz olana gidin, gayet iyi bir hizmet var. 2 katı para vermeye hiç gerek yok.
Bu 1 saat içerisinde Kopenhag’ın neredeyse tüm kanallarının içinden geçiyoruz ve bazılarını karadan gördüğümüz yerleri, bazılarınıysa hiç görmediğimiz daha arkalarda kalan bölgeleri görüyoruz. Oldukça keyifli bir tur. Bizim en beğendiğimiz bölgelerden birisi olan Christianshavn’ın çevresinde tam bir tur atıyoruz ve böylece Özgür bölge Christiania’yı da dışarıdan da görmüş oluyoruz. Burayı daha evvel karadan da görmüş ve hayretler içinde izleyip hızlıca çıkmıştık. Burası bir şekilde bağımsızlığını ilan etmiş yaklaşık 1000 kişinin yaşadığı bir bölge. Her ne kadar uyarı levhalarında içeride esrar içmek ve satmanın yasak olduğu söylense de, her yerde gayet rahat ve açık bir şekilde esrar tezgahları kurulmuş ve malını alan tüttürmeye başlamış bile. Anlayacağınız bu bölgede kafalar güzel...
Yine bizim beğendiğimiz yerlerden bir tanesi de Nyhavn’dan ya da Christianshavn’dan köprü üzerinden yürüyerek geçebileceğiniz Paper Island; yani Kağıt Adası. Neden böyle denmiş bilmiyoruz ancak ya ağaçlara bağlanan dilek kağıtlarından öyle denmiş ya da öyle dendiği için bu kağıtlar bağlanmış:) Evet gördüğünüz gibi bu kadar medeni ülkelerde bile çaput bağlanmadan olmuyor:) Aynı zamanda burası Kopenhag Sokak Lezzetleri binasını da barındırıyor. Bu büyük kompleks içerisinde birçok ülkeden farklı farklı sokak lezzetlerini tatmanız mümkün. İnsanlar genelde içeriden birşeyler alıp, kendilerini dışarıdaki şezlongların üzerine atıyor ve yemeklerini o şekilde yiyorlar. Tabii ki burada gözleme başta olmak üzere farklı Türk sokak yemeklerini yapan bir yer de var.
Son olarak Tivoli’den de bahsetmeden olmaz. Tivoli büyük bir eğlence parkı ve içerisinde farklı zevklere hitap eden eğlence imkanları bulunuyor. Ağırlıklı olarak rollercoster tarzı şeyler olduğu için bizim çok ilgimizi çekmedi açıkcası. Girerken ödenen yaklaşık 60 TL’lik bilet ücreti sadece parkın içine girebilmenizi sağlıyor. Akvaryum dahil tüm eğlence yerleri için ayrıca bilet almanız gerekiyor. O yüzden gerçekten çok ilginizi çeken birşey yoksa girmeseniz de olur.
Kopenhag’ta geçirdiğimiz 3 gün boyunca her gün ortalama 20 kilometre yol yürüdük; yani kendimizi baya bir yorduk diyebiliriz. Tabii ki bunu yapabilmemizde havanın çok güzel olmasının büyük bir payı var. Bizim gittiğimiz dönemde İskandinav ülkeleri tarihlerinin en sıcak Mayıs aylarından birini yaşıyorlardı. Ancak normal bir dönemde bu kadar rahat sokaklarda gezmemiz mümkün olmayabilirdi. Neyse ki öyle olmadı da bizde güzel ve huzurlu Kopenhag parklarının keyfini doyasıya çıkartabildik...
Not: Yazının daha bol fotoğraflı halini https://www.yoldaikigezgin.com blog sayfamızda bulabilirsiniz.