İnka Medeniyetine Giriş Kapısı: Cusco

İnka Medeniyetine giriş kapısı olarak nitelendirilen Cusco, görkemli uygarlığının yanında, sahip olduğu altın, gümüş madenleri ve değerli taşları ile de göz kamaştıran bir kent. Gerek zengin tarihi gerekse maden rezervleri ile yüzyıllar öncesinde İspanyollar’ın dikkatini cezbetmiş olduğundan, bu uygarlığın sonunun gelmesinde de İspanyollar’ın rolü büyük olmuş. İspanyollar bu bölgeye ayak bastığında başlayan salgın hastalıklar ve İspanyollar’ın yerel kabileleleri İnkalar’a karşı kışkırtması bu uygarlığın sonunu getirmiş.

 İnkaların Cuzco vadisine hakim olduğu dönem 12. Yüzyıl’da başlıyor, ancak 15. yüzyılda İspanyol Pizarro tarafından hükümdarlıkları sona erdiriliyor. Bu halka “İnka” adını verenler de İspanyollar, asıl isimleri ise “Dünya’nın dört bucağı” anlamına gelen “Tahuantinsuyo”. Kentin adının anlamı ise “göbek deliği”. Bu ismin verilmesinin sebebi ise kentin 12 dağ kütlesi arasındaki geniş bir ovaya kurulmuş olması. Denizden 3.400 metre yükseklikte yer alan Cusco’ya havayolu ile ulaşırsanız indiğiniz anda bu yüksekliğin vücudunuz üzerindeki etkilerini gözlemleyebiliyorsunuz. Nefes almanız zorlaşıyor ve çok daha çabuk yorulmaya başlıyorsunuz. Bu nedenle hareketlerinizi otomatikman yavaşlatıyorsunuz. Rakım çok yüksek olduğundan yüksek irtifa hastalıklarına yakalanmak çok olası. Bu nedenle öncelikle dikkat edilmesi gereken birkaç husus var; -Bol sıvı tüketmek. (Alkolsüz)-Yavaş hareket etmek-Yüksek irtifa hastalıklarına karşı çeşitli ilaçlar bulundurmak-Oksijen spreyi bulundurmak-Sigara içmemek, ya da mümkün olduğunca az içmekBunlar genel çözümler. Buna ek olarak yerel halkın kendine has bir çözümü daha var. Coco yaprağı çiğnemek ve Coco çayı içmek. Havaalanı çıkışında seyyar satıcılarda ve kentin pek çok yerinde rahatlıkla bulabileceğiniz Coco yaprakları insanı rahatlatıyor ve yüksek irtifa hastalıklarına karşı iyi geliyormuş. Çayı Bir tutam coco yaprağı kaynar suya atılmak suretiyle hazırlanıyor. Çiğneme yöntemini tercih ederseniz, dikkat etmeniz gereken nokta yaprakları çiğnedikten sonra yutmamak. Sürekli çiğnendiği takdirde ise uzun süre sonrasında diş minesi üzerinde olumsuz etkileri varmış. Cusco’da oteller de bir hayli ilginç. Öncelikle tüm otellerde karşılama birer bardak Coco çayı ile başlıyor. Pek çok otel eski konak tarzı, geniş avlulara sahip. Odalarda yatak başlarında birer düğme var. Eğer kendinizi yüksek irtifadan dolayı kötü hissederseniz, bu düğmelere basarak doktor çağırıyorsunuz ve acilen oksijen takviyesi alıyorsunuz. Ancak endişelenecek bir durum yok! Eğer solunum yolları bazlı bir probleme sahip değilseniz, ilk gün biraz zorlansanız da ikinci gün duruma adapte oluyorsunuz. Artık kenti tanımaya başlayalım! Cusco’nun Merkezi Güneş Tapınağıİnkalar Cusco’yu inşa ederlerken, kutsal hayvanları Puma’ya benzetmişler. İnka İmparatorluğu’nun merkezi olarak  Cusco’yu, Cusco’nun merkezi olarak da Güneş Tapınağı’nı inşa etmişler. Güneş Tapınağı’nın diğer adı “Altın kale” anlamına gelen “Qoricancha” Sarayı. Bu tapınak ilk olarak Manco Tapac tarafından yaptırılmış, Pachautec tarafından da bu tapınağa bazı yapılar eklenmiş. Yapıdaki asıl dikkat çeken unsur o dönemde devasa boyutlardaki taş bloklar ile harç ve çimento kullanılmadan bu büyük sağlam bir yapının oluşturulmuş olması. Büyük depremlere rağmen ayakta kalmış olan yapıda kullanılan taşların üzeri eski dönemde altın levhalarla kaplıymış. Altın Kale adı da buradan geliyor. Ancak İspanyollar bölgeye geldiklerinde tüm altın levhaları söküp eritmişler ve büyük kısmını gemilerle İspanya’ya götürmüşler. Çok küçük bir kısmını ise katedralleri süslemek için kullanmışlar. Kalenin girişinde İnkalar’ın baş kitabı olarak tanımlanan orijinali altın olan levhanın replikası sergileniyor. Bu levhada güneş, dünya, ay ve yıldızlar kabartma işlenmiş. Altın Kaleye zamanında sadece asiller çıkabiliyormuş ve bu tapınakta dinsel törenler yapılıyormuş. İnkalar’ın en büyük tanrıları Güneş Tanrısı İnti. Bu törenlerde de çiçek, yiyecek, içecek ve giyecekleri ateşe atarak Tanrı İnti’ye kurban ediyorlarmış. Bir söylenceye göre zaman zaman genç insanları ve çocukları da kurban ediyorlarmış. Ancak bunun için kralın tahta çıkması, ölmesi, kıtlık, bulaşıcı hastalık ya da deprem gibi doğal afetlerin olması gerekiyormuş. Bu tapınağın bir diğer özelliği ise İnkalar’ın astroloji çalışmalarını yürüttükleri mekan olması. Daha da yükseklere, SacsayhuamanCusco’nun en önemli İnka harabelerinden biri olan Sacsayhuaman Kalesi, deniz seviyesinden 3.800 metre yükseklikte olup, Cusco şehir merkezine 3 kilometre mesafede yer alıyor. Sacsayhuaman Kalesi 1460’da Kral Pachacutec tarafından Chanazlar’a karşı kazanılan zafer anısına yapılmış. Yapımı 50 sene süren kalede yaklaşık 30.000 kişi çalışmış. Uzun dönem dini, politik ve askeri bir merkez olarak kullanılan kalenin surları 3 sıra halinde ve zikzak şeklinde yapılmış. Bu kalenin İspanyol istilası sırasında da büyük önemi var. Şöyle ki, İspanyollar kenti istilaya geldiğinde bu kale kenti koruma görevi üstlenmiş ve direnen halka karşı pek çok İspanyol bu kalenin duvarları önünde can vermiş. Günümüzde kalenin sadece yüzde otuzu ayakta kalmış. Diğer kısımlar istila döneminde ve zaman içerisinde meydana gelen depremler neticesinde tahrip olmuş. Yine bu bölgede yer alan İnka savunma labirenti görülmesi gereken yapılardan. Labirentin içinden kaybolmadan sona ulaşırsanız, asillerin mumyalandığı mumyalar mağarasına ulaşıyorsunuz. Bu mağara önünde yer alan sunak taşında önemli günlerde Tanrılarına Pumalar kurban ediliyormuş.  Cusco Şehir Merkezinden Kısa KısaCusco’nun en renkli ve hareketli meydanı; Plaza Das Armas… Gündüzü kadar gecesi de güzel olan meydanın çevresinde çok sayıda hediyelik eşya dükkanı ve restoranlar yer alıyor. Restoranlar çoğunlukla meydanı çevreleyen binaların ikinci katında yer alıyor. Bu restoranların bir kısmında And dağları müziği ve dansları eşliğinde yöresel yemekleri tatmak mümkün. Peru’ya Pisco Sour isimli içki denenmeli. Meydanın bir tarafında 16. yüzyıla tarihlenen 4.000 metrekare alan üzerine kurulmuş olan bir katedral bulunuyor. İnşası 94 yıl süren katedralin sadece mihrabının süslemelerinde kullanılan gümüş miktarı 1.200 ton. Katedralin içerisinde 3 kilise ve 13 şapel bulunuyor. Katedral içerisinde yer alan Hz. İsa figürleri esmer tenli. Bunun sebebi, esmer tene sahip yerlilerin kendilerini Hz. İsa’ya daha yakın hissetmelerini sağlamakmış.  Katedralin tam karşısında da 17. Yüzyılda Huayna Capac’ın sarayı üzerine inşa edilmiş olan Cizvit kilisesi yer alıyor. İspanyollar bu bölgeye ayak bastıkları gibi çok sayıda kilise inşaa etmişler. Kentte şu an yaklaşık 20 kilise var.  Kayıp Şehir, Machu PicchuPeru seyahatinin en heyecanlı kısmı şüphesiz ki, Kayıp şehir Machu Picchu. Cuzco’dan Machu Picchu’ya 3 – 3,5 saat süren tren yolculuğu (Orient express) ile ulaşmak mümkün. Yolculuk sırasında tren dik yamaçlar ve kanyonlardan geçerek muhteşem manzaralar arasında ilerliyor. Manzaranın net görülebilmesi için bu trenlerin tavanı camdan. Yolculuğun ilk saatini geride bırakınca tren görevlileri tarafından yapılan kahvaltı servisi başlıyor. Serviste kilden yapılmış yerel tabak ve bardaklar kullanılıyor. Ve de tabii ki coco çayı ikram ediliyor. Yolculuk sonunda trenin ulaştığı nokta Aguas Calientes köyü. Bu köy Machu Picchu’ya 8 km uzaklıkta. İsteyenler buradan otobüs ile Machu Picchu’ya ulaşabiliyor, isteyenlerse ormanlık alandaki dik patikalardan yürümeyi tercih ediyorlar. Aguas Calientes’ten Machu Picchu’ya çıkan patika yola İnka Yolu anlamına gelen “Camino İnca” adı veriliyor. Günümüze kadar çok iyi korunarak ulaşmış olan İnka antik kenti olan Machu Picchu, Cuzco’ya 88 kilometre mesafede And dağlarının tepesinde Urubamba vadisi üzerinde 2.360 metre yükseklikte kurulmuştur. 1983’te UNESCO Dünya Kültür Mirasları listesine, 7 Temmuz 2007 tarihinde Dünyanın Yeni Yedi Harikası arasına seçilmiş olan Machu Picchu antik kenti, 1450 yıllarında, İnka Kralı Pachacutec Yupanqui tarafından yaptırılmıştır. Yapımı 50 yıl süren kentte Inkalar sadece 100 yıl yaşayabilmişler. Machu Picchu Quechua dilinde “yaşlı dağ – yaşlı zirve”, hemen karşısındaki Huayna Picchu ise “genç dağ – genç zirve” anlamına geliyor.  Bu bölgeyi 1532 senelerinde İspanyol istilacılar, her ne kadar aramış olsalar da sık ormanlar arasında kalan antik kenti bulamamışlar. Bu sayede de Machu Picchu zarar görmemiş ve zaman içinde bitki örtüsü ve erozyon neticesinde üzeri tamamen kapanmış. 1911 yılında Amerikalı arkeolog Hiram Bingham tarafından bulunmuş ve 1912 – 1913 senelerinde şehir tamamen ortaya çıkartılmış olan antik kentin üne kavuşması National Geographic’in 1913 senesindeki Nisan sayısında Machu Picchu şehrini konu almasından sonra olmuştur. Antik kentin bulunmasında büyük rolü olan Hiram Bingham ise 1915'de Machu Picchu araştırmalarıyla ile ilgili bir kitap yayınlamış. Adı da, anısını yaşatmak üzere tren vagonlarının üstüne ve antik kent girişine yazılmış. Yerli halka göre, aslen kent Bingham’dan önce kendileri tarafından keşfedilmiş, ama Bingham arkeolog olduğundan bu keşif kendisi ile özdeşleştirilmiş. Diğer bir inanışa göre ise kent 1911’den 2 sene önce keşfedilmiş ve bu 2 senelik süreçte kentte bulunan tüm altın ve ganimetler Amerika’ya gönderilmiş. Machu Picchu’da 200'den fazla, merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapılar bulunmaktadır. Eski dönemde şehirde 800 - 1000 kişinin yaşadığı ve bu kişilerin asiller ve din adamları tabakasından olduğu tahmin edilmektedir. Şehir keşfedildiği dönemde 100’den fazla insan iskeletinin bulunduğu 50’den fazla mezar bulunmuştur. Plan olarak Machu Picchu, Cusco şehrinin bir alt modeli gibidir. 1532 senesinde İspanyollar bu bölgeleri hakimiyetlerine alınca, İnka İmparatorluğu çökmüş ve bu bölge de terkedilmiş, üzeri yıllar içinde toprak ve bitki ile örtüldüğünden 1911’de bulunana kadar yaklaşık 500 sene saklı kalmıştır. Tarım teraslarını, evleri, tapınakları ve gözlem kulelerini içeren bu kentin ne amaçla yapıldığı kesin olmamakla birlikte, güneşin bakireleri için inşa edildiği varsayılıyor. Güneş tanrısının hizmetine seçilmiş kızlar bakireliklerini kaybetmemeleri amacı korunaklı olan bu bölgede bir arada yaşıyorlarmış. Sadece iki kişi birlikte dışarı çıkabiliyor ve de bekçilerce takip ediliyorlarmış. Güneş tanrısı için seçilmiş kızlara “ACILA” adı veriliyormuş. İnka soyundan gelen bazı küçük kız çocukları 8 yaşına gelince seçilmiş kadın olarak buraya getiriliyor ve üç yılda bir kez bu kızlardan 4-5 tanesi Güneş’e gelin olarak seçiliyormuş. Gelin olarak seçilen kızlar hayatları boyunca bakire kalıp tapınaklarda mayalanmış mısır içkisi ve dokuma yaparlarmış. Nadiren de olsa bazıları özel günlerde Güneş’e kurban edilirlermiş. Güney Amerika’nın en çok turist çeken yerlerinden biri olan Machu Picchu’yu ortalama her gün 2.000 kişi ziyaret ediyor. Ancak, Unesco harabelerin zarar görmemesi için bu sayının en fazla 800’e düşürülmesi için çalışmalar hızla sürdürülüyor. Machu Picchu’dan Cuzco merkezine tren ile geri dönerken trendeki görevli personel kahve servisini yaptıktan sonra müzik eşliğinde alpaka ve lama yününden yapılmış giysilerle trende yolculuk edenlere defile ve dans gösterisi yapıyorlar. Tabii ardından da satış... Pisak PazarıPisak bölgesi ile Ollantaytambo arasında yer alan Kutsal Vadi halk arasında “Urubamba” olarak bilinmekte. Kutsal vadi olarak adlandırılan bölge Urubamba yani Vilcanota nehrine paralel kalan tüm alanı kapsamakta ve pek çok İnka sit alanını da içerisinde barındırmaktadır. Bu bölge Perulu’lar için hem dini, hem de politik olarak çok önemli bir nokta. Tarım için de çok elverişli olan bu bölge Peru’daki en iyi mısırların da yetiştirildiği yer. Kutsal Vadi’de yer alan Pisak pazarı sebze meyve yanında çok çeşitli ve ilginç yerel el sanatlarının da satıldığı bir alan. Tabii pazarın olmazsa olmazları lama ve alpaca yününden yapılmış pançolar ve şallar… Bunun yanı sıra Cusco’da bayanların giydiği asaleti simgeleyen şapkalar da alınabilecekler arasında. İnkalar’ın Hamamları Tambomachay“Tambomachay” adı verilen Inka hamamları deniz seviyesinden 3.765 metre yükseklikte yer alıyor. Çok sayıda yeraltı kaynağı olan bölgede İnka kralları beden ve ruh temizliklerini yapıyorlarmış. Burada kayalar oyulmak suretiyle su kanalları oluşturulmuş. Efsaneye göre, hangi su yolundan su içilirse farklı bir şeye iyi geliyormuş. Şöyle ki, sağ alt su yolundan su içilecek olursa insanın gençleştiğine, sol alt su yolundan içilirse kişinin ikizleri olacağına, üstteki su yolundan içilirse ise kişinin kutsandığına inanılıyor. Ollantaytambo Cuzco’ya 60 km mesafede yer alan Ollantaytambo’nun deniz seviyesinden yüksekliği 2.792 metre. Ollantaytambo’da, İnka öncesi dönemde de küçük küçük kabileler varmış. Bunların en önemlilerinden biri de Kilkilis’lermiş. Dolayısıyla burada Kilkilisler’den kalmış bir gözlemevi ve astronomi merkezi de yer alıyor. Kilkilis’lerdeki taş işçiliği İnkalar kadar düzgün ve gelişmiş olmasa da 1300’lü yıllarda bölgeye gelen İnkalar, ilaveler yaparak bölgeyi daha da geliştirmişler. İnkaların yaptığı ilaveler daha düzgün olduğundan kendini belli ediyor. Teraslar ve taş işçiliği çok daha düzgün. Yaklaşık 600 basamak çıkarak tepede yer alan Güneş teraslarını ve sunak taşını görebiliyorsunuz. Buradan aşağıya doğru bakarsanız pazar yerini ve yerel halkın yaşadığı bölgeyi görebilirsiniz. Buradan bölge halkının evleri görülebiliyor. İnkalar’ın tek katlı taş işçiliği üzerine çamur saman karışımı ile yapılmış tek odalı damların üzerinde hac, bir çift öküz (boğa) ve iki de şişe bulunuyor. Haç dindarlığı, boğa bereketi simgeliyor. Şişelerin birinde su, diğerinde ise şekerkamışından yapılan bir çeşit alkollü içki var, bu da evlerini koruyan iyi ruhlara ikram olarak bulunduruluyor. Raqchi Kalıntılarıİnkalar döneminde askeri ve politik anlamda büyük önem taşıyan Raqchi antik kalıntıları, Vilcanota nehrinin kenarında ve denizden 3.500 metre yükseklikte yer alıyor. Raqchi kalıntıları, her biri özel işleve sahip farklı alan ve yapılardan oluşmaktadır. Bu yapılardan en önemlisi iki katlı Virakoça Tapınağı’dır. Virakoça Tapınağı, İnka mimarisinin en ilginç ve kendine özgü örneklerinden biridir. Silindir biçimli sütunları ve dört adet büyük avlusu bulunan tapınağın günümüzde sadece yaklaşık 12 metre yükseklikte bulunan merkezî bir duvar kalmış olsa da, İnka tapınaklarının en büyüğü olduğu söylenmektedir. Virakoça Tapınağı’nda yer alan taş bloklar lav taşlarından oluşmuş. Tapınaktaki 22 sütundan yalnız 1 tanesi ayakta kalmış. Mimari özelliği açısından Andlar’da buna benzer başka bir bina daha yok. Ayrıca bu bölge yiyecek depolamaya elverişli iklim şartlarına sahip olduğundan, pek çok depoya da sahip. İnka döneminde sayısı 160 olan depolardan şu an sadece 7 tanesi görülebiliyor.
TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni