İspanya'nın Başkenti Madrid

İspanya’nın en keyifli meydanlarından biri Plaza Mayor, hele de hava güneşliyse... Burası kare bir avlu etrafında sıralanmış 136 tane binadan oluşuyor. 1619’da yapılmış olan bu meydan eskiden Belediye meydanı olarak kullanılmış ve zamanında pek çok boğa güreşine, kraliyet ailesine ait düğün törenlerine ve geçit törenlerine de ev sahipliği yapmış. Bu avluya bakan toplam 437 balkon varmış.

Meydanın ortasında Kral 3. Philip’in at üzerinde bir heykeli bulunuyor. Günümüzde de birçok yerel festivalde bu meydan kullanılıyormuş. Şu an etrafındaki cafeler ile tapas barlar ile, hediyelik eşyacılar ve sokak sanatçıları ile çok hoş bir ortam sunuyor.

Meydanın ortasında prefabrik bir müze var. Burada değişik İspanyol pullarını görebiliyorsunuz. Plaza Mayor’un ana girişinin karşısında ise Mercado San Miguel adlı bir daimi pazar var. Bu Pazar da Madridlinin günlük yaşantısını, koşuşturmasını görmek için ideal yerlerden.

Akşam yemeği için Plaza Mayor bölgesinde Casa Botin ya da Las Cuevas de Luis Candelas’ı tercih edebilirsiniz. Burada odun ateşinde süt domuzu ya da süt danasını denemenizi öneririm. Ya da et istemem diyorsanız Paella’nın türlü çeşidini deneyebilirsiniz. Her iki restoran da da içki ve tatlı dahil kişi başı yaklaşık 70-80 Euro hesap ödeyebilirsiniz.

Ertesi gün ise Boğa güreşi izlemek istedik. Ne de olsa İspanya’nın en önemli şeyleri; Flemenko, Futbol, Boğa Güreşi ve Fiesta.

Madrid’de Boğa güreşleri özellikle Mayıs ortasından itibaren Calle de Alcala ve Vista Alegra Metro istasyonu yakınındaki arenalarda seyredilebilir. Ama Madrid’deki en büyük arena 1929’da yapılan 25.000 kişilik kapasitesi ile Dünyanın en büyük arenası olan Las Ventas. Burada her Pazar günü 19:00’da büyük müsabaka yapılıyor.

Palacio Real denilen 18.yy’da Bourbonların idare binası Calle Mayor’un sonunda yer alıyor. 2.800 odaya sahip olan bu saray o dönemki iktidarın ihtişamını açıkça gözler önüne seriyor. Burası genelde çok kalabalık oluyor. Etrafta da birçok sanatçıyı, müzisyeni ve pandomin sanatçısını görebiliyorsunuz.

Plaza de la Independencia (Alcala Gate) yani bağımsızlık meydanı denilen, zamanında Kral 3.Charles tarafından şehre giriş kapısı olarak yaptırılan kapı, sıfır noktasına sadece 20 dakikalık yürüme mesafesinde. Bu kapıyı geçince sağ tarafta ise Retiro Park görülebilir. 12 hektarlık bir alan üzerine kurulu bu park, ilk yapıldığı dönemde Retiro Sarayı'nın bir bölümü olarak düzenlenmiştir. İspanya’daki iç savaş sırasında çok hasar almıştır. Park içindeki bitkiler, çeşmeler, havuzlar, anıt ve heykeller görülebilir. Biz buradan farklı bitkilerin tohumlarından almıştık. Diğer bir bahçe ise Plaza de Colon’dur. 1885 yılında Arturo Melida tarafından düzenlenmiş bir bahçe ve kültür merkezi kompleksidir.

Şehrin yine eski şehir bölümündeki en işlek ve popüler caddelerden diğeri ise (ilki Gran Via) Plaza de Espana’dır. Resmi binaların bir çoğu bu cadde üzerindedir. Aynı zamanda Cervantes Anıtı da bu cadde üzerinde yer almaktadır.

Madrid deniz kenarında olmasa da deniz ürünleri burada çok fazla. Özellikle sokakta atıştırmak için ekmek arası kalamar hem çok ekonomik hem de çok lezzetli.

Madrid’e gelmişken mutlaka bir Flemenko gösterisine katılmak gerekir. Tabii artık bunu çok turistik olarak yapıyorlar. En iyi öneriyi kaldığınız otel yapacaktır. Biz Corral de la Moreria denilen bir yere gittik. Yemekli ya da yemeksiz sadece içki alabileceğiniz alternatifleri var. Tabii fiyatta buna göre değişiyor. Ama Flemenko etkileyici ve izlenmesi gereken bir dans gösterisi. Bizim gittiğimiz yerde en fazla 20 kişi falan turist vardı geri kalan yine İspanyol’du. Demek ki doğru yeri seçmişiz.

Madrid’de konaklama için birkaç otel tavsiyesi daha verilebilir. Şehir merkezinde bulunan donanımlı otellerden Dear Hotel Madrid, konumu itibariyle birçok fırsat sunuyor. Çevresinde birçok bar ve restoran bulunan otel, gece hayatının yaşandığı bölgeye yakın olmasının yanında Kraliyet Sarayı’na da 10 dakikalık yürüme mesafesindedir. Yine şehir merkezine yakın olan otellerden NH Madrid Atocha oteliyse müzelere çok yakın bir konumda bulunuyor. Otel ayrıca ünlü Retiro Parkı’na sadece 5 dakika mesafede bulunuyor.

Madrid’in tarihi şehir merkezinde bulunan Vincci Soho oteli, Thyssen-Bornemisza Sanat Galerisi’nin çok yakınında yer alıyor. Madrid’in tarihi ve mimari dokusuna yakın olmak isteyenler için en uygun seçeneklerden biri. Grand Via Bulvarı’nın yakınında yer alan Hotel Santo Domingo ise ulaşım ağlarının içinde yer alan bir otel. Üstelik Lively Sol bölgesinde bulunan eğlence mekânları ve restoranlara sadece 500 metre mesafede bulunuyor. Madrid’de ki diğer otel seçenekleri için buradan booking.com’a göz atabilir ve isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.

Flemenko’nun bence en etkileyici tarafı vücut dili, mimikler ve sesleri ile o anda hissettikleri tüm coşkuyu, üzüntüyü, sevinci, acıyı ya da kaygıyı bire bir izleyene hissettirebiliyor olması.

En son gün ise atladığımız bir yer kalmasın diye City bus (Madrid Vision)lara bilet aldık. Böylelikle hem şehrin eski kısmını, hem yeni kısmını gezebilecek hem de istediğimiz yerde inip istediğimiz yerde binecektik. Bu otobüslerin fiyatı biz gittiğimiz dönemde kişi başı 1 günlük 16 Euro idi.

Erkekleri cezbedecek noktaya geldik. Real Madrid'in maçlarının oynandığı meşhur Santiago Bernabeu stadı. Burası 13 katlı bir stadyum. Dışarıdan görüntüsü muhteşem. Bu stadı gezmek isterseniz önce Tribünler ve birçok kupayı barındıran müzeyi gördükten sonra sahaya inebiliyor ve yedek kulubesinde oturabiliyorsunuz. Madrid’in dünyaca ünlü diğer futbol takımı ise Atletico de Madrid.

Buradan sonra meşhur futbolcu Roberto Carlos’un en çok sevdiği cadde olan Castellano Caddesi'nden ilerliyoruz.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni