Kafkasların Mozaiği: Tiflis

4 milyonluk ülke nüfusunun üçte birini barındıran, sosyo-etnik yapısı, mimari ögeleri ve tarihi sembolleriyle Tiflis, “Sakartvelo”nun her şeyi. Gerek Sovyetler gerekse Gürcüler tüm yatırımı başkente aktarmışlar belli ki. Her alanda ikinci kent konumunda kalan Kutaisi’nin yanında bu şehir Kafkaslar kadar fark yaratıyor. Bu denli şaşırmış olacağımdandır 5 gün kaldığım Tiflis için bu süreyi fazla bulduğumu söylemeliyim. Alternatif olarak Rustavi, Gori, Mtskheta, Kaplumbağa Gölü veya Kazbegi ziyaret edilebilir.

Neredeyse 1500 yıldır Gürcistan’ın başkentliği görevini üstlenen şehirde Türklerin yanı sıra Moğollar, Acemler, Ermeniler ve tabiî ki Ruslar hüküm sürmüş. İslamiyet kadar bir tarihi olan şehirde eski kısımlar Ortadoğu esintileri sunarken, geniş caddeler sizi Sovyet dönemindeki donuk yapıları vaad ediyor. Ama bunların da bir albenisi var zira Avrupai mimariden çokça faydalanılmış görülüyor.Marshrutka ile şehre giriş yapıyorsanız şayet

Didube’de iniyorsunuz. Pazar yerinin olduğu, ülkenin hemen hemen her yerine dolmuş bulabileceğiniz bu yer bir otogardan ziyade otoparkı andırıyor. Ankara’dan hallice bir metro ağının olduğunu düşündüğüm Tiflis’te başlıca noktalara rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Didube’de onlardan biri.

Memleketi özledim direkt İstanbul’a otobüs yok mu diyorsanız, şehrin uluslararası otobüslerinin yer aldığı otogarı Ortachala’ya gitmeniz gerekiyor. Birkaç kişiden ismini “Ortakale” olarak duyduğum bu yer birazcık şehre uzak. Dolmuşların üstünde Gürcü alfabesiyle yazdığından hangisinin buralara kadar geldiğini pek çözemedim ama metro imdadımıza yetişiyor. Isani’de inip 1.5 km kadar nehre doğru, metrodan çıktığınızda karşınızda beliren geniş caddeyi takip ediyor ve cadde bitimi kavşaktan sağa dönüp nehri geçiyorsunuz. Küçük Esenler’e hoş geldiniz!! Hemen herkesin Türkçe bildiği otogarda ülkemizin yanı sıra komşu ülkelere de seferler düzenlenmekte.

Aa tren mi?? Bir AVM ile iç içe olan tren istasyonu içinse Sadguris Moedani, yani “İstasyon Meydanı” durağında ineceksiniz. Yine havaalanına buradaki trenler ile veya 37 numaralı otobüslerle gidebilirmişsiniz.

Boru hattıyla bile ulaşabileceğiniz Tiflis’e gelmemeniz için hiçbir sebep kalmadı artık. Demin bahsi geçen Tiflis sokaklarından en ünlüsü Shota Rustaveli. Sokak dediğime bakmayın, biraz Barok biraz Stalinist eh ucundan da Gürcü mimariyle bezeli, devlet dairelerinin ve kalbulüstü otellerin yer aldığı caddenin başındaki metro durağı Rustaveli. Sizi eski şehre götürecek olan ve caddenin sonunda yer alanı ise Tavisuplebis Moedani yani, Özgürlük Meydanı.

Bu güzelim şehre gelince tek derdiniz isimler olacak inanın. Benim bile yazarken 72 defa kontrol ettiğim bu adların telaffuzu benim açımdan neredeyse imkansız. Ama siz metin olunuz, pes etmeyiniz. Gürcü alfabesini okumayı sökseniz bile “თავისუფლების მოედანი” <<= okumak saatlerinizi alabilir. Hâlbuki Özgürlük Meydanı yazalım demişler. “Ay bunların hepsi birbirine benziyor” diye sitem etmeyin görünce benim de gözlerim kanıyor inanın.

Bu kadar mübalağa ve safsatanın ardından ikincil önemli caddemiz Ziraat Bankası ve stadyumu da barındıran “დავით აღმაშენებლის გამზირი”. -Siz okuyadurun ben bir çay suyu koyayım.- Dördüncü David olarak bilinen bir Gürcü kralı anısına adı verilen Davit Aghmashenebeli Caddesi’ne ulaşım için Marjanishvili durağında metrodan ayrılıyorsunuz.

Aman yeter çok konuştan az da gezelim diyorsanız ayıp ediyorsunuz. Şaka bir yana Shota Rustaveli Caddesi’nde parlamento, tiyatro ve opera salonları, ulusal müze caddenin sonunda Özgürlük Meydanı’nda ise bir turist info yer almakta. Neredeyse tüm resmi binalarda -ki buna meclis de dahil- Avrupa Birliği bayrağının dalgalanması ise biraz garip, ya sizce??

Caddenin sonunda soldaki ara sokaktan devam ettiğinizde Abanotubani karşılıyor. Şehrin eski dokusunu barındıran bu izole bölge kentin geri kalanından bambaşka bir imaj çiziyor. Kiliselerin yanı sıra bir sinagog ve bir de cami yer alıyor ki her biri halen faal. Bir de hamamlar var. 50-60 TL’ye özel oda tutabileceğiniz bu şifalı sülfürlü sular kente adını da vermiş. 5-10 lira verir umumi takılırım diyorsanız içeride herkes çıplak aman dikkat!

Hemen tepenizde Narikala’da Kartlis Deda sizi izliyor bilesiniz. Yahu gene ne konuşuyor bu demeden lafa gireyim. Şehrin vakti zamanında savunmasının gerçekleştirildiği kale surları ve Ruslarda yaygın gördüğümüz “anavatan” figürü olarak Gürcü Ana ikonik yapı olarak karşımıza çıkıyor. Herhangi bir ücret ödemeyeceğiniz kaleye tırmanırken Kura Nehri’nin böldüğü payitahtın karşı yakasından Sameba Kilisesi el sallıyor. Bu arada Gürcüler Kura’ya Mtkvari diyormuş.

Of çok yoruldum kiliseyi de görmeyiveririm diyen siz tembeller için kaleden karşıya teleferik mevcut. Sonra tabana kuvvet tabi. 1943’te Rus Ortodoks Kilise’sinden ayrılan Gürcü Ortodoks Kilisesi’nin temellerini İsa Peygamber’in 12 havarisinden biri olan St. Andrew atmış. Yalnızca 10 yıllık bir geçmişi olan Sameba Katedrali ise Doğu Ortodoks katedralleri arasında en büyük üçüncüymüş.

Şayet souvenir alacaksanız Abanotubani’ye nazaran kilisenin etrafı biraz daha hesaplı. Aslına bakarsanız Gürcistan pekte pahalı bir ülke sayılmaz o yüzden pek de diretmiyorum. Toplu taşımanın yanı sıra taksiyle de şehri dolaşmak ekonomik olabilir. Dolmuş ve metroların 0.50 lari olduğu şehirde taksiler çoğu yere 5 lariye götürüyor. Eh tabi bir taksiye 10 kişi binin demiyorum ama taksimetre olmadığından biraz da pazarlık kabiliyetinizle çoğu yere hesaplı olarak gidebilirsiniz.

Bunlardan birisi sizi keskin yokuşuyla çıkmaya üşendirecek olan füniküler ki şehre hakim tepeden Tiflis’i ayaklarınızın altına serer, bir diğeri ise Açık Hava Etnoğrafya Müzesi. Ülkenin çeşitli yörelerinden derledikleri folklorik unsurları bir nevi yapay köyde toplayan Gürcülerin kimi coğrafyaları Doğu Karadeniz Bölgesi ile çok fazla benzerlik içeriyor.

Bir komşudan daha fazlası olduğunu düşündüğüm Gürcistan ile gerek kültürel gerekse coğrafi yakınlımızdan dolayı, hatta seyahatinizde pasaporta dahi ihtiyaç duymamanız hasebiyle ziyaret etmeniz,  “Bin Kiliseler Diyarı”nda uhrevi havadan faydalanmanız için istikamet Sakartvelo..

Kentin detaylı haritasına http://goo.gl/Do9W8A adresinden ulaşabilir, diğer yazılarıma ise gezistan.com adresinden göz atabilirsiniz. Esen kalın…

Emre Doğandor

Yazar Hakkında

Emre Doğandor

[1994-Bolu] Bir gezgin olarak doğmadım belki ama bir gezgin olarak ölmek, torunlarıma anılarımı anlatmak için yaşıyor ve geziyorum.