Gölü Donduran Soğuk: Tiflis

27-29 Aralık tarihleri arasında Batum'da olan birisi olarak zaman zaman sadece kapşonlu, zaman zaman sadece sweatwear ile dolaşıyordum. Karadeniz'de böylesine bir Akdeniz şehrini beklemiyordum doğrusu ancak Batum'dan ayrıldıktan sonra çantamda ne kadar kıyafet varsa üzerime giyeceğimi de bilmiyordum! Sahil şehri Batum'dan ayrılıp, dört tane dağın ortasına kurulan başkent Tiflis'e ulaştığımızda, beni güzel bir yılbaşı haftasının karşılayacağını anlamıştım. Samimi söylüyorum, başlığı yanlış anlamayın. Fotoğrafta gördüğünüz ve benim üzerinde bulunduğum yer Tiflis'te bulunan bir göl...

Batum'da iki güzel gün geçirdikten sonra 1 Ocak öğleden sonra İstanbul'a dönmek üzere Tiflis'e vardım. Minibüsle gerçekleştirilen yolculuk sonrasında Rustaveli'nin göbeğinde bulunan McDonalds'ın sokağında Tbilisi Inn Hostel'de konakladım. Taksici abi neden bu kadar uğraştı bilmiyorum ama Batum'da olduğu gibi, merkeze geldiğimiz parayı aldı. Hosteli bulana kadar gezdiğimiz sokaklarda taksimetre yazsa bile abi parayı kabul etmedi. Rustaveli'ye geldiğimizde "Bak görüyorsun, 8 Lari tuttu. Unutma sakın!" dedi. Hosteli bulana kadar 12 Lari'ye kadar çıktık ancak ben ödemeyi 8 Lari üzerinden yaptım. Batum için de aynısını yazmıştım, taksicilerin mantığını sevdim.

Rustaveli'de bulunan McDonalds'ın arkasında bulunan sokakta kalmam aslında büyük avantaj. Keza şehrin en işlek caddesi kuşkusuz Rustaveli Caddesi ve her yere yürüme mesafesinde olduğundan muazzam bir lokasyon. Ayrıca gelmeden önce yaptığım bağlantılar sonrasında Couchsurfing'den Nana ve ablası Sofia bana eşlik edecek. Malezya kökenli Amerikan turist Mike'da bizimle birlikte.

Hostelde turist ekibiyle karşılaşıyorum, tek başıma üç kişilik odada kalmak büyük şans! Çok uzun süren yolculuğun ardından önce yemeğimi yiyor, duşumu alıyorum. Ardından dışarıya çıkarak sokağı bir keşfediyor ve 1-2 atıştırmalık, yiyecek içecek alıyorum. Uyumam lazım, yorgunum. Odaya çıkarak iPad'de video, dizi, film derken evdekilerle görüntülü konuşuyoruz ve sonrasında Barış için uyku vakti. Batum'da yürüyerek geçen 2 gün, üzerine 8 saat süren yolculuk ve yorgunluk. Tiflis'te iki gün benim nasıl olsa, sıkıntı yok. Nana ve Sofia ile buluşmayı ertesi günün sabahına erteliyoruz, McDonalds en güzel lokasyon. Hem kahvaltı yapar hem de rahat buluşuruz diye. Öyle de yapıyoruz.

Rusların egemenliği altında sosyalist rejimi benimseyen Gürcistan için sosyal ve kültürel hayat son derece önemli. Gürcü halkı çok fazla paralar kazanmasa da sosyal hayatından ödün vermiyor. Tiflis, başkent olmanın ekmeğini yiyor ve kuşkusuz Batum'a göre daha fazla tarihi, kültürel noktalara sahip. Tüm şehri kapsayan "Tbilisi Loves You" adında ücretsiz wifi var, turistler için muazzam!

Her ziyarette olduğu gibi turist infodan harita temin edilerek şehir adım adım yürünmeye müsait. Daha önce yapılan hazırlıklarda nerelere gidileceği belirlenmiş, ayrıca Nana ve Sofia var. Birde benim gibi turist olan Mike. Yılbaşını kutlamak için şehir çok önceden hazırlanmış, bize de keyfini sürmek düştü doğrusu... Tiflis'te gezilecek yerleri kısaca belirtelim...

Rustaveli: Elbette kıyas kabul etmez ama Paris'teki Champs Elysee gibi diyebiliriz. Sağlı sollu alışveriş mağazaları, 2 opera ve tiyatro binası, 1 üniversite ve 4 kilise var yol üzerinde. Üç şerit geliş, üç şerit gidiş olmak üzere toplamda 6 şerit araç yolu bulunan ve geniş kaldırımlara sahip.

Özgürlük Meydanı: Adı üzerinde. Büyük bir meydana sahip olan Tavisuplebis Meydanı bir nevi Eski Tiflis denilen bölgenin biraz dışında kalıyor. Sovyet döneminden kurtulduklarında sembolik olarak yıkıldığı ve yeniden inşa edildiği ifade ediliyor. Eski parlamento binası bugünlerde AVM konseptinde işliyor. Meydanın göbeğine Hristiyanlar için özel bir öneme sahip olan Saint George‘un bir dragonu öldürmesinin sahnelendiği bir heykel yapılmış. Bu heykelin altından yapıldığı söyleniyor, ki doğru olabilir. Batum'da da merkez meydanlardan birisi olan Avrupa Meydanı'nda bulunan Meda Heykeli'nin de altından yapıldığı gerçeği yanıbaşımızda duruyor.

Old Town: Bu tarz tarihi şehirlerde genelde Old Town - Towncenter ayrımları bulunması size keşif açısından büyük kolaylık sağlıyor. Tarihi, kültürel ve gezilecek lokasyonların Old Town kısmında bulunduğu bir gerçek. Tiflis'te de bu gerçek karşımızda. Doya doya gezin, ara sokaklarında kaybolun. Taş evler, taş kiliseler ve dağın yamacına doğru tırmanan patika yollar. Kaleye, ana kiliseye gitmek öyle kolay değil!

Metekhi Köprüsü - Barış Köprüsü: Eski şehri gezerken, süpermodern bir köprüden geçerek kendinizi teleferiğin önünde buluyorsunuz. Arkanızda kalan U şeklindeki yapı ise konser salonu ve hemen yanındaki asimetrik bina belediye binası. Barış Köprüsü yeni ve eski şehri birbirine bağlıyor. Teleferikle, şehrin en eski kalelerinden birisi olan Narikala Hisarı'nı ziyaret edebilirsiniz. Ziyaretten kastım, etrafından geçmek.. Keza içeriye giriş yasaktı. 

Mother of Georgia: Teleferikle şehrin tepesine çıktıktan sonra sağa dönerseniz Narikala Hisarı, sola dönerseniz Gürcistan için özel bir anlam taşıyan "Gürcülerin Anası" heykeliyle karşılaşıyorsunuz. Şehri gözetleyen, bir elinde şarap bir elinde kılıç bulunan bu devasa yapının anlamı şu şekilde; dostlarımıza şarap ikram eder, düşmanlarımızla savaşmaktan korkmayız! Şehrin en çok ziyaret edilen noktalarından bir tanesi, mutlaka gidip görmek ve o noktadan şehri izlemek gerekiyor.

Sameba Kilisesi: Gürcüler için önemli kiliselerin başında gelen Sameba, şehrin en yüksek tepelerinden birisinde bulunuyor ve kafanızı kaldırdığınızda onu görmemek imkansız! Hristiyanlar için özel bir yere sahip olan Sameba'da ayrıca şehri kuşbakışı izleyebiliyorsunuz. Çıkmak bir hayli uğraştırıcı oluyor, ara sokaklarda rampa yukarı yürüyorsunuz. Ancak gerek kilisenin ihtişamı, gerekse bulunduğu konum ve şehri tepeden gördüğünüzde aldığınız haz hepsine değiyor doğrusu. Sameba'nın üst katlarını gezebiliyorsunuz, camdan baktığınızda şehri daha iyi seyredebilirsiniz. Ayrıca kiliseden aşağıya doğru yürüdüğünüzde karşınıza sizi ve şehri selamlayan Kral Gogh'un heykeliyle karşılaşacaksınız. Mother of Georgia - Sameba ve Gogh Heykeli arasında mutlaka bir bağlantı var, hepsi birbirine bakıyor, kral selam duruyor falan ama bir türlü çözemedim. Tiflis seyahatinde bana rehberlik eden Gürcü kız arkadaşım Nana ve ablası Sofia'ya sorduğumda da cevap alamadım. 

Mtatsminda ParkıAslında gezilecek, görülecek yerler arasında kendisine yer bulması gerekiyordu ancak ayrı bir paragrafta kaleme almak daha doğru olacaktır. Rustaveli'de kafamı nereye çevirsem devasa bir TV kulesi ve parlamento binasıyla karşılaşıyordum. Nana'ya sordum, Mother of Georgia'ya giderken zaten oraya gideceğimizi ve burada çok büyük bir oyun alanı, park bulunduğunu, Gürcülerin haftasonu çocuklarını sıklıkla oraya götürdüğünü söyledi. Dedim yürü gidiyoruz! Gittik de... Yukarıda gördüğünüz manzara, Mtatsminda Parkı'nda yer alan dönmedolaptan. Tiflis'i panoramik olarak izliyorsunuz adeta ve devasa bir dönme dolaptan bahsediyorum. Çok yavaş, ağır ağır dönüyor. Tur yaklaşık 30 dakika sürdü, bindiğimizde hava kararmaya başlıyordu. İnerken her yer ışıl ışıldı.. O derece! İşin doğrusu çok güzel, sabahtan akşama kadar zaman geçirebileceğiniz, eğlenebileceğiniz bir alan.

Biz malumunuz, yılbaşı için gittiğimizden oyun parklarının bir çoğu kapalıydı güvenlik açısından ancak buz paten pisti, Noel Baba ve oyun alanları vb. aktif olarak devam ediyordu. Ayrıca biz turistler için şehir panoramasını böylesine bir noktadan izlemek, oturup iki kadeh bir şeyler içmek için eşsiz bir lokasyon! Yazının başında belirttiğim, içinde göl bulunan ve donan park bu park değil. Onu birazdan yazacağım. Efsane bir konu.

TİFLİS'TE EĞLENCE
Efendim, baştan söyleyeyim. Tiflis'te eğlence gece kulübü veya striptiz kulübü tarzında olmasının dışında kaliteli mekanlar var. Ancak biz yılbaşı döneminde Tiflis'te bulunduğumuzdan ve benim "yerelleşelim" mantığımdan dolayı Nana - Sofia ve Mike'ın tüm ısrarlarına rağmen yılbaşını sokakta kutlamaya karar verdim. Hepsini de ikna ettim. Kral Gogh'un heykelinin bulunduğu bölgeye bir sahne kurulmuş ve yaş aralığı 18-28 olan tayfa oradaydı. Belki daha yaşlılar, daha gençler vardır bilemem. Ancak bahsetmem gereken iki nokta var; Konser alanına kesinlikle ama kesinlikle şişe sokmak yasak. Polisler giren herkesin çantasını tek tek aradı, biz turistlerin pasaportları/kimlikleri veya ülkeye giriş belgeleri kontrol edildi. İkincisi, dünyanın en soğuk şehirlerinden birisi olabilir, dereceler -5'i gösteriyor ama hissedilen temiz -15'lerdeydi. Chacha isimli arkadaşla burada tanıştık, 3 shot sonrasında ben üzerimde bulunan atkı ve eldivenleri çıkartmıştım. Birde dipnot olarak ekleyelim. Gürcüler kaba görünüyorlar ancak bu alanda ne bir olay çıktı, ne de bir tatsızlık yaşandı. Biz mesela dört kişilik bir arkadaş grubuyduk, etrafımızda da birçok insan vardı ve kimsenin kimseyi rahatsız ettiğine tanık olmadık.

Geri sayıma doğru yaklaştıkça rakam arttı ancak polisin kontrollerden hiç taviz vermedi. Bizim bir ara meydandan çıkıp, tekrar girmemiz gerekti. Hem çıkarken, hem girerken polis çantaları bir daha kontrol etti. Meydana dört giriş vardı ve bu kapıların hepsinde polis olması güvenlik açısından sizi çok rahatlatıyor. İçeriye cam şişe kesinlikle alınmıyor ve satılan içkilerin hepsi bardakta. Festival havasındaydı yani kısaca... Meydanın arkasında gördüğünüzz uzun bir kule var, şehrin her yerinden görülen ve iki üst paragrafta bahsettiğim TV kulesi. Kendisi aynı zamanda tüm şehre ücretsiz wifi sağlıyormuş, muazzam! MtatsmindaParkı'na ev sahipliği yapan alan orası aynı zamanda.

BONUS: DONMUŞ GÖLUzun zamandır yollardayım, Türkiye'de bir çok nokta gezdim. Yaz-kış demeden bazı bölgelere gitmişimdir, doğrudur. Botanik Park tarzında bir yere gittik. Rustaveli'de otururken Sofia birden bire "Kaplumbağalı göle gidelim mi?" gibi bir teklif attı ortaya. Mike bir süredir Gürcistan'da yaşıyormuş, merak ettiğini ama gitmediğini söyledi. Nana'da arabayla gidebileceğimizi söyledi ve beni alıp götürdüler. Gittiğimiz yerin adını, sanını bilmiyorum. Bir dağ yamacına çıktık, Tiflis Stadyumu'nun arka tarafından bir yere doğru.

Ana caddede -5 gösteren arabanın derecesi, dağa tırmandıkça -10lara doğru çıkmaya başladı. Arabadakilere gülerek "Göl bence donmuştur." dediğimde Sofia ve Nana, yaklaşık 20 yıldır Tiflis'te yaşadıklarını ve böyle bir şey olmadığını belirtti. Benden yana sıkıntı yok dedim, devam ettik. Bir süre sonra Nana bir yere parketti arabayı, böyle etrafında kafeler falan var. İşte geldik dedi.. Arabadan inerken yerde buz vardı, dikkatimi çeken. "Garç" diye bastığımda, kendi kendime "Ne gölü, ne kaplumbağası lan.." demiştim bile. Gölün olduğu bölgeyi tepeden gören bir yere geçtiğimizde (merdivenle aşağıya iniyorsunuz) baktım gölün üzerinde çocuklar koşuyor! Hayatımda ilk kez böyle bir deneyim yaşadım diyebilirim.

Gölün üzeri bir karış buz! Ben de başladım üzerinde gezinmeye. Güvenlik baktım arkadan düdük öttürüyor, bağırıyor. Nana'ya sordum, ne diyor diye. Kaplumbağalara dikkat etmemi söylüyormuş. Bir karış buzda! Suyun içindeki kaplumbağalara.. Buzun kırılıp benim suya düşmem daha büyük bir ihtimal, adamın derdine bak. Kızlar şok. Mike en az benim kadar eğlendi, gölün üzerinde! Bir yatmadığımız kaldı gölün üzerine, fotoğraf çekerken bir ara öyle şeyler yapıyorduk hatta.

Batum'da kapşonlu veya sweatwear ile gezen ben, Tiflis'te üzerimde aynen şunlar vardı: Kısa kollu t-shirt, kapşonlu, mont, boyunluk, şal, eldiven. Soğuk değil. Çok soğuk! Dört tane dağın eteğine kurulmuş bir şehir Tiflis. Muazzam güzelliği olan, tek düze binaları bulunan ve sizi yakın tarihin sayfalarına sürükleyen bir şehir. Sanırım bir daha kışın giderken iki kere düşünürüm. Selam olsun... Gagimarcos!

Bariscamur

Yazar Hakkında

Bariscamur

17 yaşında bir hayalim vardı, en yakınımdakilerin bile bilmediği. Çocukluğumda ülkenin yarısından fazlasını gezmiştim.