Mitoloji Kitabını Canlı Yaşamak: Atina

Schengen alındı, pasaport tamam, yıllık izin tamam, seyahat planlaması yapıldı, uçak biletleri ayarlandı, Booking'den oteller ayarlandı, şehirler hakkında ufak infolar elde edildi. E o zaman, şimdi şehri keşfetme zamanı! Türkiye ve Yunanistan'ın komşu ülkeler olması nedeniyle seyahat konusunda elinizde birçok alternatif bulunuyor ancak 15 saat sürebilecek olan otobüs yolculuğunun fiyatı hafta içi akıllı uçuşlarla aynı paraya denk gelince o eziyeti çekmek istemiyorsunuz.

21 Temmuz sabah saatlerinde gerçekleştirdiğimiz uçuş sonrasında başkent Atina'nın Eleftherios Venizelos Havalimanı'na iniş yaptık. Rutin işlemler sonrasında havalimanından dışarı çıktığınızda şehir merkezine ulaşım için iki alternatifiniz bulunuyor: Otobüs veya metro. Tabii sizi karşılayan özel birileri yoksa.

Atina'nın en merkezi noktası hiç şüphesiz Sintagma Meydanı. Bir nevi Taksim olarak nitelendirebiliriz. Havalimanından da bu meydana gitmek için ister X95 numaralı otobüsle, isterseniz de havalimanın karşı tarafında yer alan metroyu kullanarak mavi hat üzerinden 40 dakikalık yolculuk sonrasında Sintagma'ya ulaşabilirsiniz. Sonrasında da ayarladığınız hostel / hotel adresi neredeyse direkt oraya geçin. Bu konuda hemen bir parantez açayım: Yunan halkı son derece yardımsever, sevimli ve kibar. Bir yol sorduğunuzda anlatır. Anlamazsanız, sizi alır götürür.

En azından ben Sintagma'da indiğimde Omonia'ya gitmem gerektiğini söylemiştim. Beyefendi telefonla arkadaşını arayarak biraz gecikeceğini söyledi ve beni otelime kadar götürdü. Bu başıma ilk kez gelmiyordu yurt dışı seyahatlerinde, o yüzden bize öğretilen "Elin gavuru yardımcı olmaz, Avrupalılar bizim gibi yardımsever değil." safsatalarına inanmayın.

Seyahat rotam gereğince Atina'da iki gece kalacağım. Bu nedenle ilk iş, çantamdan kurtulmak ve küçük bir çantayla Atina'nın keşfine başlamak. Bunu yapmak pek zor değil, keza Atina'da her şey derli toplu görünüyor. Eniştemin anne tarafından Yunan olması, ablamın üniversite döneminde Sanat Tarihi-Mitoloji ve Arkeoloji dersleri alması, kuzenimin arkeolog olması nedeniyle sürekli Yunanistan'a seyahat etmesi burada ne yapıp, ne içmem - yemem gerektiği konusunda müthiş bir avantaj!

Gitmeden önce Arto ve Mine, gittiğim sırada da Neval sürekli bilgi paylaşımında bulundu. Bu tarz küçük infolar, gitmeden önce gerçekleştirdiğim hazırlıklara eklenince her şey çok daha kolay oldu. Atina'da gezilmesi ve görülmesi gereken yerler sırasıyla şu şekilde...

AkropolisAtina'ya geldim ama Akropolis'e gitmedim derseniz, döverler. Temmuz ayında gitmenin en büyük dezavantajı, çok ama çok sıcak olması. 40 dereceleri bulan bir hava sıcaklığının altında, dağ - taş - tepe demeden tırmanmanız ve mitolojinin, tarihin içinde kaybolmanız gerekecek. Akropol'ün en tepe noktasında bir tane ağaç ve altında su içebileceğiniz, yüzünüzü yıkayabileceğiniz bir çeşme var. Orada serinleyebilirsiniz.

Günün büyük bir kısmını Akropol ve çevresi tüketeceğinden, gerek sıvı ve besin ihtiyacınızı, gerekse güneş kremi & gözlük gibi ihtiyaçlarınızı çantanızda bulundurun. Akropolis ve çevresinde yemek yiyebileceğiniz, oturup dinlenebileceğiniz herhangi bir alan yok. Yalnızca, gişelerden bilet alırken su alabilirsiniz. Orada bir otomat vardı diye hatırlıyorum. Zaman zaman medeniyete ulaştığınızda (Roman Agora veya Akropolis Müzesi mesela) elinizi yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Acropol hakkında bilgi vermek gerekirse; sadece başkent Atina'da değil, ülkenin tamamında buluşma - toplanma ve devlet adına bazı kararları alma merkezi Akropollerdir. Hepimizin yanlış bildiği gerçek; Parthenon.

Akropolis'in içerisinde yer alan en büyük tapınaktır ve bizlerin "Akropolis" diye paylaştığı fotoğraflarda başrolü oynar. Aslında sadece bölgenin adı Akropolis. Klasik dönem Yunanistan'ında her önemli yerleşme yerinin bir akropolisi vardı. Yunanca akropolis "yukarıda bulunan şehir" anlamına gelir. Tapınaklar, hazinelerin saklandığı yapılar ve çeşitli kurumlar burada yer alırdı. Saldırı durumunda akropolis sonuna kadar savunulurdu.

Parthenon ise Athena'nın tapınağı olarak tarihte yer alır ve M.Ö. 5. yüzyılda Atina Akropolünde inşa edilmiştir. Antik Yunan'dan günümüze kalan yapılar arasında en iyi bilinenidir ve Yunan mimarisinin en büyük eseri olarak kabul edilir. Yine aynı tarihi şehrin içerisinde Erekhtheion bulunmaktadır. O her ne kadar Partenon kadar meşhur olmasa da, en önemli iki yapıdan birisidir. Akropolis'te üç numaralı oyuncu ise tepeyi tamamladığınızda karşınıza çıkan merdivenler ve kapı olduğuna inandığınız bazı sütunlara sahip olan Propylaea. Akropolis içerisinde ayrıca gezerken Dionysus'un tiyatro sahnesini de göreceksiniz. Tepeye çıkmadan önce oturup dinlenmek için fena değil ancak taş ve açık alan olduğundan, pek güzel bir tercih olmuyor.

Akropolis'i gezmenin elbette bir ücreti var. Büyükler için 12, öğrenciler için 6, çocuklar için 5 euro. Kapıdan girerken size oy pusulasını andıran bir bilet veriyorlar. Ancak belli bölgelere gittikçe, orada bulunan görevli bir tanesini kopartıyor. Bu şekilde geziyorsunuz. Parthenon'a çıkarken bir tanesi gidiyor mesela, Roman Agora'ya girerken bir tanesi daha gidiyor, Arkeoloji Müzesi'ne girerken de gitti bir tanesi derken elinizde sadece giriş yaptığınız kısım kalacak. Benim gibi bazı noktaları "Aaa, yeter artık!" diye atlarsanız, iki tane kalabilir. Akropolis'te gördüğünüz her yeri gezin, girin, merak edin ve inceleyin. Parthenon'a çıktığınızda Akropolis'i gezmiş olmuyorsunuz. Herodium, Akropolis Müzesi, Agora, Attalos, Filopappos gibi gezilmesi gereken birçok nokta var. Gezin. Yorulana, bıkana, tükenene kadar gezin. Zaten çıktığınız alan Atina'nın en hareketli noktalarından Plaka veya Monastiraki'ye çıkartacak sizi.

MonastirakiAtina'nın en turistik noktalarından birisi olmasıyla birlikte, Akropolis manzaralı bir mekanda bir şeyler yemek için mükemmel bir nokta. Turistlerin tarihi noktaları gezmesinin yanı sıra hareketli noktaları da gezdiği doğrudur. Gençlerin takıldığı, eğlencenin yüksek olduğu, sağlı sollu tavernaların bulunduğu, gün içerisinde akşam 17.00'den sonra müzik seviyesinin yükseldiği bir nokta olarak karşımızda duruyor Monastiraki.

Dikkat çeken bir ayrıntısı ise Monastiraki Meydanı'nda bir cami bulunması. 1759 yılında yapılan ve adını dönemin Atina valisinden alan Çisdarakis (Tsisdarakis) camisinin yapımında Zeus tapınağından alınan bazı kolonlar kullanılmıştır. Caminin minaresi bulunmuyor, keza 1821 yılında Yunanların bağımsızlık savaşında yıkılmış. 1915 yılında yeni baştan restore edilen cami son olarak müzeye dönüştürülmüştür. Şahsen favorim Sintagma Meydanı. Sintagma için Taksim dediysek, Monastiraki için Eminönü diyebiliriz. Hareketlilik, popülerlik ve manzara bakımından. Akşam sevgilinizle yemek yerken arkanızda Parthenon tüm ihtişamıyla sizi izliyor ya da bir yorgunluk kahvesi, içkisi içmek isterseniz Monastiraki güzel bir durak.

Sintagma: Havalimanından merkeze ulaşım konusunda bahsederken Taksim Meydanı olarak düşünün demiştim. kesinlikle öyle... Şehrin merkezi olan Sintagma aynı zamanda Yunan Parlamentosu, Milli Park, Panathenaic Stadyumu'nu içinde bulunduruyor. Şehirdeki bütün kutlamalar, törenler, yürüyüşler veya protestolara da ev sahipliği yaptığını belirtelim. Meclis Binası tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde, meydanın ortasında yer alıyor. Yunan askerlerinin efsanevi bir geçiş töreni var, saat başı gerçekleştiriliyor ve nöbet değişimleri sırasında turist / yerli demeden tüm herkes pür dikkat seyrediyor. Kameraların, cep telefonlarının "kayıt" tuşu açık olarak tabii ki...

Atina'ya ilk geldiğimde dikkatimi çekmişti, neler oluyor diye bakmaya gittiğimde nöbet değişimi olduğunu gördüm. Anıtkabir tecrübeniz varsa, şaşırmıyorsunuz. Ancak bu askerlerin yürüyüş şekilleri, yaptıkları hareketler bizim askerlerimizden bir tık daha zor. Sintagma'nın ortasında kocaman bir havuz var, Temmuz ayında o havuza ayaklarını sokarak kahvelerini yudumlayan Yunan hanımefendiler vardı. Dikkat ve ilgi çekiyor. Meydanın hemen karşısında bulunan Public Cafe'yi öneririm. Çok güzel kahve yapıyorlar, son derece ilgi gösteriyorlar.

Akşam saat 19.00'da cafe hizmeti bitiyor ancak bistro kısmına, terasa alıyorlar. Orada da muazzam bir manzara var. Meydan gece ışıl ışıl, parlamento binası tüm ihtişamıyla karşınızda. Saray olarak inşa edilen Parlamento Binası, Atina’nın simge binalarından biridir. Santigma Meydanı’nda yer alan bina, sonradan parlamento binasına çevrilmiş. Bunun yanı sıra yine aynı bölgede bulunan Milli Park var. Zappeo gezilmesi, görülmesi gereken noktaların başında geliyor.

Panathinaiko: Sintagma'nın ev sahipliği yaptığı önemli noktalardan biri Olimpiyatlara ev sahipliği yapan ilk stadyumun yeniden inşa edildiği Panathenaic Stadyumu. Sintagma'ya çok yakın ve şehri yürüyerek keşfettiğiniz de karşınıza çıkmaması imkansız. Panathinaiko Stadyumu veya diğer bilinen adıyla Kallimarmaro'nun kelime anlamı "güzel mermerli" olarak bilinir. Antik zamanlarda inşa edilen stadyum, Tanrıça Athena onuruna düzenlenen Panathenaik Oyunları'nda kullanılmaktaydı.

1896'daki ilk Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapan stadyum, alanındaki en eski yapılardan biri ve tamamı beyaz mermerden yapılan tek stadyumdur. 1906 Ara Olimpiyatları'nın düzenlendiği ana stadyum olmuş, 2004 Yaz Olimpiyatları'nda ise okçuluk müsabakaları ile maratonun bitiş kısmına ev sahipliği yapmış durumda. Stadın içerisinde ayrıca bugüne kadar gerçekleştirilen tüm olimpiyat meşalelerinin bulunduğu özel bir alan var. Gezmeden önce mutlaka ama mutlaka Audio Guide edinin.

Gezerken nerenin neresi olduğunu, ne yapıldığı, özelliğinin ne olduğu konusunda size yardımcı oluyor. Arkadan verilen efektler, koridorlarda yürürken damlayan su taneleri sizi büyüleyici bir noktaya getiriyor. Benim gibi hayatının büyük kısmını sporla geçiren birisinin burada büyülenmemesi saçma olurdu. Kallimarmaro'nun pistinde koşun, uzun atlayın veya kürsüde pozunuzu verin. Dünyanın en büyük, en ihtişamlı spor organizasyonu olan olimpiyatlara ev sahipliği yapan tarihi bir stadyumun içerisinde olduğunuzu bir daha hatırlatmaya gerek var mı?

Velhasıl kelam, Atina'nın gezilmesi için 2 gece-3 gün fazlasıyla yeterli. Tarihi bir kitabı okumak, mitolojiyi hissetmek gibi birşey. Deniz mahsullerinin taze olduğu, içkinin ucuz olduğu, eğlencenin tavan yaptığı, yeme ve içmenin çok pahalı olmadığı, her musluktan su içebileceğiniz, Antik Yunan hayatını yeniden görebileceğiniz bir şehir. Gezin. Keyfini çıkartın. Atina'da geçirdiğim iki günün ardından rotayı Selanik'e kırdım. 

Bariscamur

Yazar Hakkında

Bariscamur

17 yaşında bir hayalim vardı, en yakınımdakilerin bile bilmediği. Çocukluğumda ülkenin yarısından fazlasını gezmiştim.