Kahire ve Giza Piramitleri

Mısır’ın başkenti olan Kahire, banliyöleri ile birlikte 15 milyonu aşan bir nüfusa sahiptir. Bu özelliği ile hem Arap dünyasının en kalabalık kenti, hem de Afrika kıtasının en kalabalık başkentidir. Eski Kahire bölgesi, 1979 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesinde bulunmaktadır.

Kahire’nin görülmesi gereken en önemli yeri şüphesiz ki Kahire Müzesi’dir. 1902 senesinde açılmış olan müze Antik Mısır’a ait eserlerin sergilendiği en önemli müzedir. Dünyanın en ünlü müzeleri arasında yer almaktadır. İçindeki en ilginç bölümler ise Mumyalar bölümü ve Tutankamun’un hazinelerinin sergilendiği bölümdür.

Biz de Kahire müzesi gezimizi tamamladıktan sonra çıkıp, Ramses Meydanı’na geliyoruz. Burası tren, otobüs, minibüs ana duraklarının bulunduğu, sürekli yoğun bir hareketliliğin yaşandığı, keşmekeş bir meydan. Bizdeki Topkapı meydanına benziyor.

Daha sonra Tahrir Meydanı’na geliyoruz. Özgürlük Meydanı olarak da bilinen bu meydan Kahire’nin merkezi durumunda. Arap Birlik Binası, Mugamna ve Kahire Amerikan Üniversitesi de burada. Bu meydanda çok sayıda kafe ve restoran bulunuyor ancak Kahire’de lüks oteller ve emperial restoranlar dışında yemek içmek oldukça riskli. Sular çok kirli olduğundan ve hijyene fazla önem verilmediğinden zehirlenme ve bağırsak enfeksiyonları rizikosu mevcut. Kahire’de McDonald’s restoranları da mevcut ama lezzet bizden oldukça farklı.

Kahire Kulesi de Kahire’de görülmesi gereken önemli yerlerden. Nasır döneminde yapılmış olan bu kule, 187 metre yüksekliğinde. İlginç bir mimarisi var. Baklava şeklinde kafes kafes bir mimari. Üst kısmı lotus çiçeğine benzetilmiş. Asansörle çıkılan kulenin tepesinde bir seyir katı mevcut. Kahire’yi 2’ye ayıran Nil ve kolları, hatta berrak bir havada piramitler bile görülebiliyor. Seyir katının altındaki katta döner restoran, bir altında da kafeterya mevcut. Kulenin çevresindeki Endülüs bahçesinde çeşitli bitkileri görebilirsiniz.

972 senesinde ibadete açılmış olan El Ezher camii, 989 yılında ise Şii ilahiyatına göre eğitim veren bir okula dönüştürülmüş. El Ezher Arapça’da muhteşem anlamına geliyor. Peri masallarını andıran minareleri ile kapıları ilginç. Daha sonraki yıllarda pek çok ilaveler yapılmış ve restorasyonlara uğramış. 10.300 m2 lik bir alana yayılmış. El-Ezher günümüzde 30 bin öğrenciye Hukuk, Tıp ve İlahiyat dallarında eğitim veren bir üniversiteye dönüştürülmüş.

El Hariri Çarşısı, Kapalıçarşı’ya bir hayli benziyor. İçindeki dükkânlar gayet güzel, ahşap ve taş işçiliği ile yapılmış. Bu dükkânlarda mücevher, tesbih, nargile, baharat, bakır, deri, papirüs ve kakma gibi pek çok hediyelik eşya bulunuyor. 1000 yıldır Ortadoğu’nun en büyük çarşısı olma özelliğini koruyor. Çarşı içindeki dar sokaklarda çini, zarif taş ve ahşap oymalı, İslam mimari özelliğini taşıyan binaları görebilirsiniz. Burada pazarlık etmek ve iyi fiyatı yakalamak tamamen yeteneğinize kalmış.

Buradan sonra şehrin biraz dışına çıkıyoruz. Ölüler Şehri olarak da bilinen Eski Memluk Mezarlığı, beni en çok etkileyen yerlerden biri oldu. Mezarlık üzerine kurulmuş bir gecekondu bölgesi. Burada yaşayan yaklaşık 500 bin kişi var. Kentin her yerinden gelen yoksullar, evsizler bu mezarlık üzerinde birer odalı barakalarda yaşıyor. Burası bir mezar kent, ölüler ile yaşam iç içe. Posta adresi Memlük Mezarlığı. Burada yaşayan genç nüfus bu adresten rahatsızlık duyuyor. Öyle ilginç ki, ana yol üzerinde olduğundan otobüs ulaşımı mevcut. Elektrik, su, okul ve bakkalları da var. Ama evler, mezarların üstünde.

Mısır’da papirüs çok önemli, pek çok papirüs yapım atölyesi var. Biz de bunlardan bir tanesine gidiyoruz. Burada Nil kenarında yetişen bitki liflerinden, papirüsün nasıl yapıldığı görsel olarak anlatılıyor. Papirüsün üzerine kök boya ve yaldızlarla eski Mısır tanrıları, firavunlar ve Mısır’da yaşam resmedilmiş. Kalite farkı olsa da, dışarıdaki seyyar satıcılarda çok çok ucuz bu resimler. Söylediklerine göre, atölye haricindeki satılan papirüsler muz yaprağından yapılıyormuş. Papirüs burada önemli bir gelir kaynağı.

Mısırlı’lar, eski uluslar arasında yazmayı çok seven bir toplummuş. Bu nedenle de kendi oluşturdukları Hiyeroglif yazısı mevcut. Yaklaşık 700’den fazla çizgi ile insan ve hayvan figürlerinden oluşuyor. Yazı soldan sağa ve aşağıdan yukarıya doğru yazılıyor. Mısır’dan dönmeden önce alınabilecek en güzel hatıralardan bir Hiyeroglif yazısı ile adınızı yazdırdığınız kolye olacaktır.

Kahire, sahip olduğu Piramitler bölgesi, tapınakları, müzeleri ve abideleriyle kesinlikle gördüğü ilgiyi hak eden bir kent.

Eski imparatorluk döneminin başkenti Memfis’in nekropol bölgesi Pizza ve Sakrapol vadileri idi. Mısır firavunları insanların güneş gibi batıp, yeniden doğduklarına inandıklarından mezar odalarına ölümlerinden sonraki hayatlarında gereksinim duyacakları her şeyi koyuyorlarmış. Yani ölen kişi, tacıyla, tahtıyla ve mücevherleriyle gömülüyormuş. Hatta yeniden doğduklarında Nil’de yeniden tekne gezisi yapabilir diye tekneleri bile kendileriyle gömülüyormuş. Kendileri ise mumyalanıyor ve yanlarına da yine mumyalanmış iç organlarının içine yerleştirilen kanope denilen vazoları konuluyormuş. Ayrıca ölümünden sonra doğru yolu bulabilmesi için ölünün yanına bir de ölüler kitabı gömülüyormuş. Mezar duvarları ise aşağı ve yukarı Mısır’ı temsil eden, ayrıca firavunun hayatını, başarılarını, yüceliğini anlatan resim ve hiyeroglif yazılarla bezeniyordu.

Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Piramitler firavun mumyasını, hazinesini, çok değerli eşyalarını saklamak amacı ile yapılmış. Bunların en ihtişamlısı olan Keops piramidi, dünyanın 1. harikası olma özelliğini taşıyor. Keops piramidinin orijinal yüksekliği 146 metreymiş, doğa koşulları nedeniyle günümüzdeki yüksekliği 138 metreye inmiş. Her taş blok yaklaşık 10 - 15 ton ağırlığında. Bu taş bloklar 201 sıra halinde dizilmiş. Tabanı 230 metre uzunluğunda kare şeklinde bir piramit burası. Blok taşların ilk sıralardaki yüksekliği 1,5 metre, tepeye doğru yarım metreye kadar iniyor. Tahminlere göre burada 2 milyon 600 bin taş blok kullanılmış. 100 bin işçi çalışmış ve 20 yılda tamamlanmış. Mumyaların bulunduğu odaya yılda sadece 2 kez güneş giriyormuş. Piramitlerin her köşesi 1 yönü gösteriyor; doğu, batı, kuzey, güney

Gizadaki bu piramitler M.Ö. 2753 - 2563 yılları arasında 4. Sülalenin firavunları Keops – Kefren – Mikerinos için yapılmış. Bu 3 piramitten en büyüğü Keops. Kefren’e ait olan daha küçük, Mikerinos’a ait olan daha da küçük.

Keops Piramidi’nin yüksekliğinin 1 milyar ile çarpımı, güneşle dünya arasındaki mesafeyi (146.500.000 km) veriyor. Piramit’in üstünden geçen meridyen, kara ve denizleri 2 eşit parçaya bölüyor. Taban çevresinin yüksekliğinin 2 katına bölünmesi Pi sayısını (3.14) veriyor. Piramit tam olarak dünyanın merkezinde bulunuyormuş. Bu bilgileri rehberimiz verdi. M.Ö. 2500’lerde yani günümüzden 4500 sene önce bu hesaplamaların yapılabilmesi ve tonlarca ağırlıktaki taş blokların bu kadar muntazam dizilip, bugünlere kadar gelebilmesi gerçekten dünyanın 1. harikası olmayı hak ettiriyor.

Yapılan incelemelerde, çok ileri teknolojiye sahip Japonya’nın bile Keops Piramidi’nin aynısını yapamayacağı ortaya çıkmış.

M.Ö. 2620-2500 arasında Kefren tarafından piramitleri koruma amaçlı yapılmış olan Giza Sfenksi de görülmeye değer. Dünya’nın Tanrısı Firavun’un en güçlü hayvan olan aslan ile birleştirilmesi heykelleştirilmiş burada. Gövdesi aslan, başı Firavun. 54 metre uzunluğunda ve 20 metre yüksekliğindeki bu sfenks, Piramitlerin önünde Nil nehrine doğru bakıyor.

Burada akşamları yapılan ses ve ışık gösterilerine katılabilir, develere binerek gezintiye çıkabilirsiniz. Kahire'de konaklamak sterseniz müzeye çok yakın, uygun fiyatlı otellerden Rotana Palace Hostel ve Sakan 252 gibi otelleri tercih edebilirsiniz.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni