Karaçay - Çerkes Cumhuriyeti Gezisi

Kuzey Kafkasya’da yer alan Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu üyesi bir cumhuriyet olup 14.100 km²'lik bir alan kaplamaktadır. Yani yüzölçümü 14.125 km²' olan Adana kenti kadar bir büyüklüğe sahip. Günümüzde yaklaşık 450 bin kişinin yaşadığı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti günümüzde 1993'de özerkleşmiş bir federe cumhuriyettir.

Cumhuriyetin 7 önemli kenti vardır. Ancak bunlardan Çerkessk hem cumhuriyetin başkenti hem de en büyük kentidir. Karaçayevsk ise ikinci büyük kenti durumundadır. Diğer kentler Habez, Üçköken, Gora, Bermamıt, Zelençuk.

Aslında bu durum biraz enteresan. Nüfusun etnik dağılımına baktığımızda cumhuriyetin %41’ini Karaçaylar, %32’sini Ruslar, %12’sini Çerkesler, kalan %15’i Abazalar, Nogaylar, Osetler, Ukraynalılar, Tatarlar ve Ermeniler oluşturuyor. Ancak buna rağmen başkent Karaçayevsk değil Çerkessk.

Etnik gruplar ile ilgili bir diğer enteresanlık ise gün geçtikçe Karaçay, Çerkes, Nogay ve Abazaların nüfus içindeki oranının azalırken,  Rusların oranının ciddi oranda artması. 1926’da Rusların nüfus içindeki payı %2,6 iken, 2010 sayımında %31,6’ya yükselmiş.

Cumhuriyetin batı ve kuzeybatısında Krasnodar Krayı, kuzeydoğusunda Stavropol Krayı, doğusunda Kabardey-Balkara Cumhuriyeti, güneyde Gürcistan ve Abhazya cumhuriyeti ile sınırdır.

Bu bölgenin en büyük özelliği Kafkasya'nın en yüksek dağı olan Elbruz’a ev sahipliği yapması. Bazı coğrafyacılar Kafkasya’yı Avrupa sınırlarına dahil ediyor. Eğer bu şekilde bakarsak Elbruz sadece Kafkasya’nın değil Avrupa’nın da en yüksek dağı olarak kabul edilebilir.

Ülke coğrafyasını net bir şekilde tanımlarsak, güneyi dağlık, muhteşem manzaralara sahip mineral suları ve küçük gölleri ile ünlüdür; kuzeyi daha çok dere ve nehirler tarafından sulanan geniş yaylalar yer alır. Bölgenin en önemli yaylası Biyçe Sın’dır. Bir tuz gölü, 130 tane de tatlı su gölü bulunan coğrafyada çok sayıda şelale ve dere de bulunuyor. Yaylalarda tarım, hayvancılık ve arıcılık oldukça yaygın yapılmaktadır. Bu bölgedeki hayvanlar (özellikle koyun ve sığır) doğal beslendiği için etleri de çok lezzetli.

Aynı zamanda arıcılık neredeyse bölgede yaşayan her aile tarafından yapılıyor.

Balları hem kaliteli hem de çok ucuz. Bir de tabii ünlü kozalak reçeli var.

Bölgede yetiştirilen en önemli tarım ürünleri hububat, şeker pancarı, ayçiçeği, patates ve sebzedir. Bölgede koyun, köpek ve at yetiştiriciliği büyük öneme sahiptir. Kafkas-Adıge atları dünyaca meşhurdur. Seyahatiniz esnasında ana yolda köyler arasında at üzerinde çok sayıda kişiyi görebilirsiniz.

Kafkas dağları nedeniyle bölge turizm alanında parlayan bir yıldız durumunda her sene yeni tesisler açılıyor. Karaçay-Çerkes halkı ise buradaki turizmi artırmak için çaba gösteriyor. Çünkü artık sadece Rusya’dan değil dünyanın pek çok yerinden turist ağırlamak istiyorlar.

Yeraltı kaynakları bakımından da zengin olan bölgede özellikle kömür, bakır, çinko, mermer, çimento, uranyum ve altın maden yatakları yer alıyor. Bölgenin bir diğer gelir kaynağı ise kil yataklarıdır. Dolayısı ile bölgede petrokimya, gıda, makine ve tekstil sanayi gelişmiştir.

Cumhuriyet genelinde en soğuk olan Ocak ayında ortalama sıcaklık -3.2 °C, en sıcak olan Temmuz ayında ise ortalama sıcaklık +20.6 °C'dir.

Bölgenin tarihine bakarsak, burası 1829-1838 seneleri arasında Rus istilasına uğramış. 1830 senesi sonrası özellikle de 1860’larda bu bölgede Rus nüfus yoğunlaştırılarak güç dengeleri değiştirilmiş. Hatta günümüzde bile yukarıda bahsettiğim şekilde nüfus dengesi Rusların lehine değişmekte. “Karaçay-Çerkes Özerk Oblastı” ilk olarak 12 Ocak 1922 senesinde Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlı olacak şekilde kurulmuştur. Oblast, 26 Nisan 1926'da merkezi Karaçayevsk kenti olan "Karaçay Özerk Oblastı" ve merkezi Çerkessk olan "Çerkes Ulusal Okrugu"  şeklinde ikiye ayrılmış. 30 Nisan 1928'de ise "Çerkes Özerk Oblastı" adını almış.

İkinci Dünya savaşı sırasında Alman işgalciler ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle 1943 senesinde Karaçaylar, Ruslar tarafından bu bölgeden Kazakistan’a sürülmüşler. Aynı sebeple Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan gibi uzak yerlere sürülen diğer etnik gruplar ise  Balkarlar, İnguşlar, Ahıskalar, Kırım Tatarları, Çeçenler ve Kalmuklar. Tabii bu sırada özerklikleri de son bulmuş. İlginç bir hikayeye de biz gezimiz sırasında denk geldik. Karaçayların yoğun bulunduğu Dombay ziyaretimiz sırasında yaklaşık 60 kişiden oluşan Türk bir grup ile denk geldik.

Bu grubun çoğunluğu günümüzde Konya ve çevresinde yaşayan Karaçaylar. Onların da dedeleri zamanında bu topraklardan sürülmüşler. Buraya gelen Türk grup ise yıllar yıllar öncesindeki akrabalarını aramaya gelmişler. Ve buraya geliş amaçlarını söyledikleri hiçbir yerel işletme kendilerinden tek kuruş talep etmemiş ve bu kadar yolu akrabalarınızı bulmaya gelmişsiniz, siz bizim misafirimizsiniz demişler.

Yemek esnasında ben de Melek Hanım ve Nilüfer hanım ile sohbet etme fırsatı buldum. Dilden dile kendilerine büyükleri tarafından aktarılan hikayeyi bana da anlattılar. Şimdi anlatma sırası bende:

Yıllar önce burada tarım ve hayvancılık yapan, yerleşik olarak bu toprakları vatanı bilen dedeleri, ikinci dünya savaşının son zamanlarında buradan sürülmüşler, hem de hiç bir hazırlık yapamadan ve nereye gidecekleri belli olmadan bu topraklardan gönderilmişler. Bir sabah olmuş, anonslarla halk meydana toplanmış. Apar topar tek bir eşyalarını bile alamadan vagonlara ve otobüslere bindirilerek bu topraklardan gönderilmişler, hem de nereye gittiklerini bilmeden. Aileler bölünmüş. Aynı evdeki 3 kardeşin 3’ü de farklı topraklara sürülmüş. İşte buraya gelen Karaçay Türkleri kendi ailelerini aramaya gelmişler. Oldukça acı bir hikaye.

Karaçaylar, geleneklerine çok bağlılar. Balkarlar ile ortak bir dilleri var, adı da Karaçay-Balkarca. Ve buraya ziyarete gelmiş kişilerin hepsi üzerinden onca zaman geçmesine rağmen kendi dillerini konuşuyorlar, kendi müziklerini söylüyorlar ve kendi danslarını icra ediyorlardı.

Dönelim bu bölgenin tarihine sürgün sonrası Karaçay ve Balkarların ayrıldığı toprakların çoğu Gürcistan’a bağlanmış ve o dönemde bu topraklara Svanlar yerleştirilmiş. 1956 senesinde ise buraya yerleştirilen halklara hakları geri verilmiş, 1957’de özerklikler  yeniden oluşturulmuş, sürgüne gönderilenlerin kendi topraklarına dönmesine izin verilmiş. Bunun hemen sonrasında Karaçaylar ve Çerkesler yeniden birleşerek Karaçay-Çerkes Özerk Oblastı oluşturulmuş ve bu bölgeye getirilen Svanlar getirildikleri Gürcistan'a geri gönderilmişler. 1957 sonrası bölgeye geri dönen Karaçaylar, sadece Karaçay kenti çevresine değil, Çerkessk kentine ve çevre bölgelere de yerleşmişler.

Tarihi ve Mimarisiyle Zengin Bir Şehir: Çerkessk 

Karaçay Çerkes Cumhuriyeti’nin başkenti olan Çerkessk, ilk olarak 1804 senesinde Ruslar tarafından Adigeler’in elinden alınmış ve Kuban Irmağı kenarında stratejik bir noktada yer aldığı için Rus askeri kalesi olarak kurulmuş. O zamanki adı Stanitsa Batalpaşinskaya yani Battal Paşa Köyü. Buraya bir Osmanlı komutanının ismini vermelerinin sebebi, 1787 senesinde Ruslar ile Osmanlılar arasında yapılan savaşta esir alınan Osmanlı komutanının adının Battal Paşa olması. İsminin Çerkessk olarak değiştirilmesi ise 1931 senesine rastlıyor. Ancak 1934'te adı tekrar değişiyor ve Sulimov oluyor, 1937'de Ejovo-Çerkessk olarak anılıyor. 1939'da tekrar ismi değiştiriliyor ve o günden bu yana Çerkessk olarak biliniyor.

İkinci Dünya savaşı sonlarına doğru 1943 senesinde Almanlar ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle  Kazakistan ve çevre bölgelere sürülen Karaçaylar Türklerinin 1956’da aklanması sonrası tekrar kendi ata topraklarına dönmelerine izin verilmiş.

Yaklaşık 120.000 nüfuslu kentin %35'i Çerkes yani Adıge, %21'i Karaçay, %12'si Abaza kökenli. Dolayısıyla burada dil çeşitliliği de bir hayli fazla. Hatta sadece bu bölgede değil tüm Kafkasya’da çok sayıda dil konuşulmakta. Bir hikayeye göre, zamanında ülkelere dilleri dağıtan bir tanrı varmış. Bohçasında diller diyar diyar gezermiş. Almanya’ya gitmiş, Almancayı bırakmış; Fransa'ya gitmiş Fransızcayı bohçasından çıkarmış; Yunanistan’a gelmiş, Yunancayı bırakmış derken Kafkasya’ya ulaşmış. Ama buralar dağlık olduğundan yürürken ayağı taşa takılmış ve bohçasındaki diller de ortaya saçılmış.

Bu nedenle olsa gerek 5 farklı resmî dil kullanılıyor:  Kabardey-Çerkesçe, Karaçay-Balkarca, Abazaca, Nogayça ve Rusça. Kültür kurumları, televizyonlar ve radyolar bu 5 dilde yayın yapsa da fiili resmî yazışmalarda Rusça kullanılıyor.

Halkın büyük kısmı Müslüman olsa da çok sayıda Ortodoks da bulunmaktadır.

Eğitime büyük önem vermektedirler. Cumhuriyet genelinde yaklaşık 60 bin öğrenciye hizmet veren 180 civarı ortaokul, 5 bin öğrenciye hizmet veren teknik okul ve 4 bin öğrenciye hizmet veren üniversite vardır. 200 kütüphaneye sahip bölgede basılan kitap sayısı da bir hayli fazla. Sadece Karaçay dilinde yılda 47 bin kitap basılıyor. Oyunların ve konserlerin sergilendiği tiyatro sayısı da hiç az değil. Yani işin özü Karaçay – Çerkesler eğitimli ve kültürlü bir toplum.

Sokakta gezerken her an ikinci el kitap satan tezgahlar ile karşılaşabilirsiniz.

Çerkessk eğitim ve kültür kenti olmasının yanı sıra önemli bir sanayi kentidir. Bölgedeki sanayi tesislerinin %65'i başkent Çerkessk ve çevresinde yer alır. Kentin en sosyal noktası trafiğe kapalı yaklaşık 1 kilometre uzunluğundaki cadde ve çevresi. Oldukça geniş olan bu caddenin girişinde sembolik bir kapı var.

Caddenin iki tarafında 2 – 3 katlı evler yer alıyor. Hepsi pastel tonlarda. Bazılarının alt katları tamamen kafe olarak hizmet veriyor.

Kapıdan geçip cadde boyunca yürürken sağlı sollu çiçeklendirilmiş alanlar göreceksiniz. Bu çiçeklendirilmiş alanlar arasında da burçları temsil eden heykel çalışmaları ve dinlenmek için banklar yer alıyor.

Sol kolda Karaçay- Çerkes Cumhuriyeti’nin kurulmasında ve gelişiminde rol oynamış şahsiyetlerin yer aldığı anıtı görebilirsiniz.

Bunun hemen yanında ise alabildiğince uzanan park alanı başlıyor. Bu park alanı içinde bir de oldukça büyük bir göl var. Yaz aylarında halk buraya gelip göle giriyor, göl çevresinde güneşleniyor.

Bu parkın içinde restoranlar, kafeler, tiyatro salonları, lunapark  gibi pek çok mekan mevcut. Parkın en dikkat çekici anıtı ise 2015 senesinde kentin kuruluşunun 190. yılı anısına yapılan dev anıt.

Çerkessk, dağ turizmi için bu bölgeye gelenlerin uğrak noktalarından. Buradan çıkıp meşhur Dombay’a doğru giderken yol üzerinde sıralanmış köylere ve bu köylerdeki evlere nasıl doğalgaz dağıtıldığını görebilirsiniz. Sarı borular buradaki tüm evleri sarmalıyor.

Yine yol üzerinde uğranabilecek bir diğer yer Savaş Müzesi. Yol üzerindeki bu müze silindirik ve çatısı düz bir mimariye sahip. Bunun sebebi bu yapının hemen arkasında yükselen ve zamanında savaşın cereyan ettiği dağa benzetilmek istenmesi.

Müzenin içinde savaşta kahramanlıkları olan kadın erkek kişilerin fotoğrafları, kişisel eşyaları, çeşitli silahlar, el yazmaları sergileniyor.

Bu müzenin hemen karşısında ise parça parça taş bloklardan oluşan bir anıt var. Bu anıtın sol tarafındaki taş bloklar küçük Kafkasları, sağ tarafındakiler büyük Kafkasları anlatıyormuş. Ancak burada bu blokların sağladığı bütünlük Kafkasların geçilemez, aşılamaz olduğunu anlatıyormuş.

Eğer Dombay’a ya da Çerkeskk’e gelirseniz yol üzerindeki bu müzeyi ve anıtı da listenize dahil edin.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni