Dubrovnik’ten yola çıktığımız otobüs ile Herzeg Novi üzerinden Budva’ya doğru ilerliyoruz. Herzeg Novi’ de çok büyük bir fiyort var kilometrelerce uzanan bu fiyordu dolaşmaktansa pratik bir çözüm bulmuşlar. Eğer fiyordu dolaşmaya kalkarsanız, yol bir buçuk saat fark ediyor. Onun yerine minyatür araba vapurları ile 5 dakikada karşı tarafa geçebiliyorsunuz.
Otobüsler çok eski olsa da, sınırlarda sıkıntı yaşamıyorsunuz. Sonunda akşam 22:00 sularında Budva’ya vardık. Otogarda indik ve yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra şehir merkezine ulaştık.
Hem deniz-güneş tatili yapabileceğiniz, hem hareketli bir gece hayatı olan, hem vizesiz gidebileceğiniz, hem zengin tarihsel dokusu olan hem de kısa uçak yolculuğu ile ulaşabileceğiniz bir yer arıyorsanız işteBudva sizin için biçilmiş kaftan.
Adriyatik Denizi kıyısında doğanın tüm güzellikleri ile ödüllendirilmiş çok renkli bir kent Budva. Harika plajları, koyları ve etkileyici doğası sayesinde çevre ülke sosyetesinin popüler tatil merkezi haline gelen kent Karadağ’ın turizm cenneti.
Bundan yaklaşık 2 sene öncesine kadar Hırvatistan Türkiye’ye vize uygulamıyorken Dubrovnik, Türkler arasında adeta Çeşme, Bodrum gibi sıklıkla gidilen bir tatil merkeziydi. O dönemde neredeyse tüm Dubrovnik turlarında Budva ve Kotor ekstra sunulan turlar arasında çıkıyordu karşımıza. Ancak Budva ve Kotor öyle bir güne sığdırabileceğiniz bir bölge değil. Zaten bir kez ayak basıp da tadını alınca tekrar tekrar gelmek istersiniz.
Burası tam bir yazlık mekan. Aynı Dubrovnik’te olduğu gibi burada da bir eski şehir var. Kale içi bölgesi Dubrovnik’ten daha küçük. Buraya gelmeden önce kalacak yer ayarlamamıştık. Kale içinde birkaç yere sorarak ufak ama çok temiz bir pansiyon bulduk kendimize. Çevrede çok büyük oteller yok, ama yapımı devam eden lüks oteller var. Budva otellerini iyi araştırarak kendinize en uygununu seçebilirsiniz. Önümüzdeki dönemde buranın çok ciddi bir tatil beldesi olacağı kesin. Bizim kaldığımız pansiyon, denize sıfır ve kale içinde.
Budva’nın görülmeye değer en özel yeri aynı Dubrovnik ve Kotor’da da olduğu gibi surlarla çevrilmiş eski kent merkezi. 2500 senelik tarihe sahip olan Ortaçağ'dan kalma surlarla çevrili kent Budva’nın en eski yerleşim yeri. Kentte ilk yerleşim başladığında burası bir adaymış. Zaman içinde oluşan kanal neticesinde yarımadaya dönüşmüş. Eski kentin tarihinde yaşadığı en büyük depremler 1667 ve 1979 senelerinde gerçekleşmiş. Ancak bu depremlere rağmen kale duvarları halen ayakta. 1979 senesindeki depremden sonra 8 sene boyunca üzerinde restorasyon çalışmaları yapılmış olan eski kent bölgesi günümüzde UNESCO tarafından koruma altında.
Budva 1572 yılında Osmanlı topraklarına katılmış ancak bir sene sonra 1573’te yapılan antlaşma ile tekrar Venediklilere geri verilmiş. Budva’nın güney ucunda yer alan eski kent bölgesi zamanında Yunanlar ve Romalılar’a ev sahipliği yapmış olsa da burada günümüze ulaşan yapıların büyük çoğunluğu Venedikliler döneminde yapılmış.
Eski kentin merkezinde St. Mary of Punta, St. John the Baptist ve St. Sabas the Sanctified kiliseleri görülmeye değer.
Yunan, Roma ve Bizans döneminden kalma eserlerin yoğunlukta olduğu Arkeoloji Müzesi’nde aynı zamanda geleneksel kıyafetler, denizcilik ekipmanları, çeşitli silahlar ve mobilyalar da sergilenmekte. Pazartesi günleri kapalı olan müze hafta içi saat 09:00’da hafta sonları ise 14:00 sonrası kapılarını ziyaretçilerine açıyor..
Modern sanatlara ilginiz varsa şehir müzesine yakın konumda olan Yugoslavya dönemine ait modern sanat ürünlerinin sergilendiği galeriyi ziyaret edebilirsiniz. Süreç içinde galeride sergi yapan sanatçıların her biri buraya en az bir eserini bağışlamış. Sonuç olarak da burada 400 civarı modern sanat eserine ev sahipliği yapan bu müze ortaya çıkmış.
Eski kent merkezinde yer alan daracık taş sokaklar, taş evler bir taraftan İtalya’nın küçük kentlerini, bir taraftan da Yunan adalarını çağrıştıracak. Eski kentin labirent sokaklarının her birinde küçük hediyelik eşya dükkanları, pizzacılar, dondurmacılar yer alırken meydanlara yakın yerlerde daha geniş kafe ve restoranlara rastlayacaksınız.
1836 senesinde inşa edilmiş olan ve Budva’nın en yüksek noktasında bulunan Budva Kalesi’ne çıkarsanız bir taraftan eski kenti izleyebilir diğer taraftan masmavi denizi seyre dalabilirsiniz.
Budva’nın sembolü haline gelmiş olan Dans Eden Kız Heykeli, arka fonda eski kentle birlikte Budva’nın en fazla fotoğraflanan yeri. Efsaneye göre Budva’da boğulan bir kıza ithafen yapılmış olan heykele dokununca şans getirdiğine inanılır.
Yerleşik olarak 14.000 kişinin yaşadığı kent yaz aylarında nüfus patlaması yaşıyor. Çünkü burası Karadağ’ın Miami’si ve Avrupa’nın yeni Ibiza’sı olarak anılıyor.
Budva’nın merkezinden her an karşıdaki küçük ada Sveti Nikola’ya tekne seferleri var. Hawaii olarak da adlandırılan adanın uzunluğu 2 kilometre. 3 geniş kumsala sahip olan adada doğal yapıya çok dokunmamışlar. Bu nedenle oturup birşeyler atıştırabileceğiniz tesis sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Adaya gidiş-dönüş ücreti ise yaklaşık 3,5 Euro.
Budva’daki plajları tercih etmek isterseniz plajların çok kalabalık olduğunu unutmamak gerek. Plajlara paralel uzanan beach clublarda ise akşam üzeri saatlerde partiler başlıyor. Tercih edebileceklerinizden bazıları:
Old Town’ın hemen yanı başında yer alan 300 metrelik Mogren Beach. Burası en kalabalık kumsallardan biri.
Yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki Budva’nın en popüler plajlarından biri olan Jaz Beach, kumlu bir plaj ve denize sahip olduğundan sıklıkla tercih edilir.
Sahili kumlu olan bir diğer plaj ise Budva merkezine 3-4 kilometre mesafede yer alan 2,5 kilometre uzunluğundaki Becici Beach. 1,5 kilometre uzunluğundaki Slovenska Beach ise çakıllı bir plaj.
Budva çevresindeki en dikkat çekici yerlerden biri öncesinde kara ile bağlantısı olmayan bir balıkçı kasabası olan Sveti Stefan. Budva’ya 15 dakikalık mesafede yer alan Sveti Stefan ünlü bir otel zinciri tarafından 30 seneliğine kiralanıp tüm ada otel olarak hizmet vermeye başladıktan sonra popülerliğini arttırmış. Sophia Loren, Sylvester Stalone ve Claudia Schiffer burada konaklamış olan ünlülerden sadece bir kaçı. Adayı gezmek için adada kalmanız gerekiyor, aksi takdirde uzaktan fotoğraflayabiliyorsunuz. Kuzeyi ve güneyindeki plajlar halka açıksa da ancak 50 Euro ödemek kaydıyla bu plajlara giriş yapabiliyorsunuz.
Budva’ya kadar gelmişken mutlaka görülmesi gereken bir diğer yer ise 30 dakika mesafedeki Kotor. Kotor Körfezi'ne adını veren kentin old town bölgesi de yine surlar içinde. Cruise gemilerinin de Adriyatik kıyılarındaki en popüler limanlarından biri olan kentte ne kadar meşakatli olsa da tepedeki kiliseye çıkıp körfezi kuşbakışı izlemek ve Kotor Körfezi'nde tekne turu yapmak mutlaka yapmanız gerekenler arasında.
Budva’da vaktiniz bolsa adrenalin de seviyorsanız UNESCO tarafından korunma altına alınmış olan Tara Kanyonu'na mutlaka uğramalısınız. Avrupa’nın en derin, dünyanın ise en derin ikinci kanyonu olan Tara Kanyonu’nda rafting yapabilir ya da sadece sakin bir bot gezisine katılabilirsiniz.
Nasıl gidilir?İstanbul’dan Karadağ’ın başkenti Podgorica’ya THY’nin seferleri ile ulaşıp havaalanından taksi tutarak 80 kilometre mesafede yer alan Budva’ya ulaşmak mümkün. Ya da havaalanından taksi ile Podgorica merkez otobüs terminaline gidip buradan Budva’ya giden otobüslere binebilirsiniz.