Karadağ - Budva Tatili

Karadağ’ın eski başkenti Çetine’deki leziz yemek sonrası artık ülkenin sahil şeridini keşfetmek için direksiyonu Budva’ya doğru kırıyoruz. Adriyatik Denizi’ne paralel sıralanmış tatil yörelerinden en bilindik olanı Budva. Bu kıyı boyunca görülecek diğer bazı yerleşimler ise şunlar: 600 metre uzunluğundaki kumlu sahili ve çam ormanları ile göze çarpan eski bir balıkçı kasabası olan Petrovac; limanı ile Karadağ’ın dışarı açılan kapılarından olan ve aynı zamanda Osmanlı’dan kalma kale ve camiye de ev sahipliği yapan Bar; Yine Osmanlı eserlerinin özellikle de Denizciler Camii’nin görülebileceği nüfusun büyük kısmını Arnavutların oluşturduğu Uljinc.

Son 2-3 senedir neredeyse Türkiye’deki tüm seyahat acentalarının gazete ilanlarında yer bulan, Balkanlar’ın son dönemdeki en popüler turistik sahil kenti ise tartışmasız Budva.

Özellikle Hırvatistan, Türk Vatandaşları’na vize uygulamaya başladıktan sonra Dubrovnik’in yerine oynamaya başladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatırlarsınız, bir dönem Dubrovnik’e gittiğinizde neredeyse her restoranda ve sokakta Türkçe kelimeler duyuyor, sokaklarda gezerken Türkiye’den tanıdıklarınızla bile karşılaşabiliyordunuz. İşte şimdi Budva bu yolda ilerliyor. Her sene Budva’ya talep biraz daha artıyor. Tabii bunda vize olmamasının, Türkiye’ye yakınlığının, upuzun kumsallarının, turkuaz denizinin ve renkli gece hayatının da etkisi büyük.

Bu da ister istemez fiyatların artışına neden oluyor. Bundan yaklaşık 6-7 sene önce bir espressoya 0,2 Euro öderken, bu zaman zarfında turizm alanındaki talep fiyatları da etkilemiş olacak ki şu an bir espressoya yaklaşık 0,8 – 1,2 Euro arası ödüyorsunuz.Kentin en can alıcı yeri eski şehir bölgesi. Konaklayacağımız yer ise hemen eski kenti çevreleyen sur duvarları dışında, eski kentin girişine 3 dakikalık yürüyüş mesafesinde. Oldukça temiz ve sevimli bir aile işletmesi.

İlk akşam Budva’daki otele yerleştiğimiz gibi eski kent merkezine gidiyoruz. 2500 senelik Ortaçağ’dan kalma kale duvarları arasında kurulmuş olan tarihi kent Budva’nın en eski yerleşim yeri. İlk olarak bir ada üzerinde yerleşim başlasa da zaman içinde ada yarımadaya dönüşmüş.

Eski kent bölgesi en fazla zararı 1667 ve 1979 senelerindeki depremlerde almış olsa da surlar halen ayakta. Eski kentin içi ne kadar korunmuş ve tarihi yapıları ile göz kamaştırıyor olsa da surun dışına çıktığınızda betonlaşmış bir kıyı kenti görüyorsunuz. Burada insan durup da çocukluğundaki Kuşadası ve Bodrum’u ve de şimdiki hallerini düşünüp iç çekiyor.

Budva eski şehrin içi daracık,labirenti andıran, bakımlı sokaklarla birbirine bağlanıyor.

Antik kentin kilise üçlüsü de meşhur: St Mary of Punta, St John the Baptist ve St Sabas the Sanctified.

Kalenin bir bölümü olan ve günümüzde Etnoğrafya Müzesi’ne çevrilmiş olan yapının içerisinde ise Helenistik döneme ait vazolar, takılar, objeler ve Yunan, Roma, Bizans, Slav gibi diğer etnik topluluklara ait eserler sergileniyor. Arkeoloji Müzesi de ziyaret etmeye değer. İçeride bolca Yunan, Roma ve Rönesans eseri göreceksiniz.

Kalenin tepesinden kentin manzarası harika. Kiremit çatılı yapıların ufuk çizgisi ile dansını izlemek çok güzel. Bu dönemde Budva’ya giden herkesin, arkasına saat kulesinin enfes görüntüsünü alarak kale üzerinden çekilmiş bir Budva fotoğrafı var. Eh biz de koymasak olmazdı :)

Eski kentin ara sokakları gerek dükkanlardan gelen pizza kokuları gerekse mimari tarzı ile Kuzey İtalya kasabalarını andırıyor.

Bu sokaklarda dolaşırken sanat galerileri, hediyelik eşya mağazaları, dışında sadece 2-3 taburenin bulunduğu sevimli ayaküstü atıştırmalık mekanları, alkollü içki satan mağazalar ve tasarım butikler gözünüze çarpacak.

Eski kentin hemen dışında yüksek kale duvarları boyunca sıralanmış olan kafe ve restoranlar, kentteki en turistik ve pahalı mekanlar olsa da özellikle yaz aylarında burada yer bulmak neredeyse imkansız.

Kalenin bir tarafında şık yelkenlilerin, motoryatların, küçük sandalların yanaştığı bir liman var.

Yine bu liman boyunca yürüyüş yapmak ve liman boyunca sıralanmış kafelere uğramak bir seçenek. Buranın özellikle akşamüstü saatlerde çok yoğun bir insan kalabalığına maruz kaldığını unutmayın. Yol boyunca kafe ve restoranlara ek olarak hediyelik eşya tezgahları, dondurmacılar ve sosisli sandviç tezgahları da görebilirsiniz.

Tabii bir de sabahın ilk ışıklarına kadar bitmeyen eğlencesi ile gece kulüpleri. Sahil boyunca sıralanmış yaklaşık 6-7 civarında farklı gece kulübü ve her birinin önünde de giriş için bekleyen kalabalık gruplar. Budva, özellikle yaz boyunca bitmeyen festivalleriyle renklenen aktif gece hayatıyla Karadağ’ın en hareketli merkezi.

Buradan devam ettiğinizde ufak bir iskeleden üzerinde Hawaii yazan teknelerin kalktığını göreceksiniz.

Tabii ki bu minik tekneler Hawaii’ye gitmiyor. Yolculuk çok daha kısa :) Karadağlılar, Budva’nın açıklarında yer alan Sveti Nikola Adası’na Hawaii diyorlar. Budva sahili açığında yer alan bu adada pek çok bitki ve hayvan çeşidi de görülebildiği için Budva sahillerindeki en önemli yerlerden biri olarak gösteriliyor.

2700 metrekarelik taşlık bir plaja sahip olan, bir tarafında upuzun ağaçların altında gölgede serinleyebileceğiniz açık bir kafeteryaya sahip olan adaya ulaşmak tekneyle yaklaşık 10-15 dakika sürüyor.

Kalenin diğer tarafında ise dans eden kız heykeli var. Bu heykelle ilgili çeşitli halk hikayeleri var. En ünlüsü ise şu: Budvalı genç kız balıkçı bir oğlana aşık olur. Oğlan bir gün denize çıkar ama bir türlü dönmez. Kız da sevgilisini kayalıkların üzerinde bekleye bekleye taşa dönüşür. Biz heykele şöyle bir baktığımızda daha çok dans eden, kıpır kıpır oynak bir kız gördüğümüz için bu acıklı hikayeye pek inanasımız gelmedi doğrusu. Tabii eğer kız beklemeden delirip de bale yapmaya başlamadıysa :)

Gelelim Budva’nın plajlarına... Budva çevresinde bazı plajlara giriş ücretsizken bazılarının fiyatları 5-20 Euro aralığında değişiyor. Her biri oldukça düzenli. Şezlonglar, şemsiyeler sıralanmış yaklaşık 20 farklı plaj var. Bu plajları gezmenin bir yolu da tekne turu yapmak.

Budva pek tabii ki plajlarıyla ünlü. Peki Budva’da gezilecek plajlar hangileri?

Becici Plajı: Budva bölgesindeki en uzun ve en kalabalık plaj. Yaz boyunca yaşlı-genç bir kalabalığın akınına uğrayan plajda serinlemek için denize girenler kadar su sporlarıyla uğraşan hiperaktif bir kitle de görmek mümkün. Çok kumlu bir plaj olduğu için çocukla tatil yapanlar için ideal bir yer.

Pizana Plajı: Budva marinasının bittiği yerdeki 50 metre uzunluğundaki ufacık bu plaj neden önemli derseniz, gençlerin akşamüstü takılma mekanı olduğunu söyleyebiliriz. Eğer gün boyu denize gireceğiniz bir yer arıyorsanız burası o değil.

Kamenovo Plajı: Becici plajını Przno plajına bağlayan bir geçiş alanı aslında Kamenovo. Buraya özellikle hava çok sıcakken arabayla gelmek en ideali çünkü bir park yeri var. Ancak dilerseniz Budva’dan yürüyerek ulaşmak da mümkün. Kamenovo’nun popülaritesinin en önemli nedeni her sene Bahar Festivali’nin burada yapılması.

Jaz Beach: Son dönemde Avrupa’nın en iyi plajı seçilip duran Jaz, gerçekten çok güzel. Güzel ama bu ününü hak edecek kadar güzel mi ona siz kendiniz karar verin. 1200 metrelik kumluk şeridiyle Becici’den sonra en uzun plaj olan Jaz’ın ününün esas nedeni yaz boyunca bitmeyen festivaller. Ama doğası da oldukça güzel; plajın ipeksi kumları denizin içine kadar ilerliyor. Jaz, Budva’dan yaklaşık 4 kilometre uzakta olduğu için buraya gelirken araba ya da toplu taşıma kullanmak iyi olur.

Queen’s Beach: Sveti Stefan adasındaki Aman Otel’e ait olan Queen’s Beach (Kraliçe Plajı) 200 metre uzunluğunda. Burası Kral Alexander Karadjordjevic’ın eşi tarafından tercih edildiği için adı ‘Kraliçe Plajı’ kalmış. Giriş ücreti ise bir hayli pahalı. Yaklaşık 75 Euro.

King's Beach: Milocer adı ile de bilinen Kral Plajı, zamanında kraliyet ailesi üyeleri tarafından yazlık mekan olarak kullanılırmış. Yaklaşık 280 metre uzunluğundaki kumsalı ile Kraliçe Plajı'nın yanı başında yer alıyor.

Ve meşhur Sveti Stefan (Aziz Stephan) Adası: Avrupa’nın en ünlü ve son dönemde en popüler adalarından biri.

Ada dediğime bakmayın minicik bir yer. 15. yüzyılda anakaraya ince bir yol ile bağlı olması nedeniyle savunma amaçlı, saklanma ve silahları ateşleme noktası olarak kullanılmış. Rivayete göre Türklere karşı kazanılan bir zafer sonucunda Osmanlı gemilerine ve hazinelerine el konmuş ve işte bu adadaki kilise de bu ganimetle yapılmış. Sizi bilmiyorum ama kişisel olarak beni biraz iten bir yer oldu burası. Tamam, ada kesinlikle çok güzel ve özellikli. İçinde ünlüleri ağırlayan, önemli ve muhteşem tesislerle dolu bir yer. Ama otelde kalanlar ya da süper pahalı restoranlarında rezervasyon yaptıranlar dışındakilere giriş izni vermeyen bu ayrımcı adadan ben kişisel olarak biraz gıcık kaptım açıkçası. Daha da gıcık kaptığım ise bu adanın etrafına arabayla gelip de sırf fotoğrafını çekebilmek için tribün yapan yüzlerce insan olması oldu. İnsanoğlunun doğası mıdır nedir, bir yerden kovuldukça oraya daha çok değer verip iyice dibine giriyoruz. Adanın yakın bir fotoğrafını alabilmek için girdiğimiz yolda öyle bir araba kalabalığında kilitlendik ki 1.5 saat geri dönemedik, belki de o yüzden böyle ters konuşuyorumdur :)

İşte bu enfes plajları, halen uygun olan fiyatları, güzel tarihi dokusu ve vizesiz gezilebilecek yerler listesindeki yeriyle Budva özellikle yaz tatiliniz için güzel bir alternatif. 

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı