Mimar Sinan ilk anıtsal eseri olarak Şehzade Camii’ni bitirdiğinde, “bu benim çıraklık eserim” der. Kanuni Sultan Süleyman, Sinan’ın bu sözlerinden onun daha iyisini yapabileceğini anlayıp, başlangıçta kendisi için düşündüğü camii, genç yaşta ölen oğlu Şehzade Mehmet’e adar. Bu kez kendi adını vereceği daha görkemli bir camii için Sinan’ı görevlendirir.
2 yıl sonra 1550’de yapımı başlayan Süleymaniye’nin şanına yakışır olması için de bütün devlet teşkilatını seferber eder. 1557’de ortaya çıkan yapı, gerçekten Osmanlı mimarisinin en anıtsal yapılarından biridir. Ama Mimar Sinan, onun için de “Süleymaniye benim kalfalık eserim” diyecek, ustalık eserini gösterebilmek için 18 yıl sonra Edirne’de Selimiye’nin yükselmesini bekleyecektir.
Ayasofya, görkemli kubbesiyle Osmanlı mimarisine ilham vermiş, yarattıkları eserlerde ona nispette bulunmayı akıllarından hiç çıkarmamışlardı. Süleymaniye’ye başlarken, Sinan’ın kafasında da bu vardı.
Kuzey ve güneyden iki yarım ve ikişer çeyrek kubbe ile desteklenen ana kubbenin gösterdiği plan, büyük ölçüde Ayasofya’nınkini anımsatır.
26,5 metre çapında ve 53 metre yüksekliğindeki bu kubbe ile Ayasofya kubbesinin ölçülerine ulaşamadıysa da payanda duvarlarında ve kemerlerde uyguladığı zarif tekniklerle hem Ayasofya’nın görünümünden daha estetik, hem de ondan daha geniş görünümlü bir iç mekân kurgulamayı başarmıştır.
Kubbe, küfeki taşından dört kalın ayağa oturtulmuş, onların aralarına da Lübnan’daki Baalbek’ten, İskenderiye’den, Fatih Kıztaşı’ndan ve İstanbul’daki eski saraydan getirtilen dört sütun yerleştirilmiştir.
Mihrap, minber, hünkâr ve müezzin mahfillerindeki yalın süslemeler, klasik üslubun başyapıtları olarak göze çarpar. Mihrap duvarında kullanılan sıralı çiniler son derece ölçülüdür.
Caminin arka avlusunda türbeler yer alır. Dıştan 29 sütunla çevrili ve sekizgen gövdesiyle Mimar Sinan’ın ilginç denemelerinden olan Kanuni türbesinde Sultan Süleyman’dan başka II. Süleyman, II. Ahmet, Rabia Sultan, Asiye Sultan ve Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’ın sandukaları da var.
Avluda Hürrem Sultan’ın türbesinden başka küçük sebilli yanları açık mütevazı bir türbe daha dikkati çeker. Burada ise Osmanlı’nın baş mimarı, sayısız başyapıtlara imza atmış Koca Mimar Sinan yatmaktadır.