Kendimizden Birçok İz Bulduğumuz Şehir: Selanik

Yunanistan'ın ikinci büyük şehri Selanik… Selanik'in bizim için önemi de büyük; yolu Selanik'e düşün her Türk vatandaşının ilk gezeceği yer Türk Konsolosluğu olarak kullanılan alanda yer alan Atatürk'ün doğduğu evdir. Her yerinde ayrı izleri taşıdığı evde dolaşmak geziye farklı anlam katmaktadır.  
Yunanistan'da nerede dolaşırsanız dolaşın, yabancılık çekmezsiniz. Kendimizden birçok iz bulduğumuz ülkede en yakın şehir Selanik'tir. İlk gittiğiniz anda İzmir'e gelmiş gibi hissederiz. İzmir'in ikizi de diyebiliriz. Şehre ilk adım attığım andan itibaren çatılardaki eski antenler dikkatimi çekmişti. 1975'te de televizyonlarımızı daha net izleyebilmek için evlerimizin çatılarına ya da balkonlarına diktiğimiz o metal antenler… Çatılar da ayrı bir hava katmaktaydı, sade şehre. Çok katlı binalar, uzun geniş balkonlar ve balkonları süsleyen birbirinden güzel bezenmiş çiçekleriyle…

Kâğıt üzerinde Selanik’i kavramak kolay. Ortadan bir Roma yolu Egnatia geçiyor; üst tarafı kargacık burgacık sokaklarıyla eski kent. Burada yüzyıllarca Müslümanlar yaşamış. Yahudilerin yaşadığı yolun alt bölümü ise 1917 yangınından cetvelle çizilerek sıfırdan inşa edilmiş. İkisi düşman kardeşler gibi…
 
Kenti tanımak için dolaşmaya Yukarı Selanik’ten başlamak gerek! Orada Selanik’in belleği var. Örneğin Olympou Sokağı’ndaki Paçacı Diko… Paça ve işkembe çorbasının yanı sıra şahane sulu yemekleri, muhteşem müşterileri ve hayattan kam almış personeliyle… Öğle yemeğinde masasına kurulup, beyaz şarap yudumlamaya doyamazsınız.

Şehrin tarihiyle ilgilenmeye başladığınızda ilk uğrayacağınız yer kentin koruyucu Aziz Agios Dimitrios’un Kilisesi. Oraya gitmemek İstanbul’a gelip Ayasofya’yı görmemek gibi bir şey. Atatürk’ün doğduğu ev kilisenin biraz üstünde. Evin artık kapalı olan ana girişinin karşısında bölgenin en güzel kahvesi Pringipos var. Onca yokuşu çıkınca, burada soluklanmak iyi geliyor. Çünkü daha kaleye epey yol, girip çıkılacak dolu sokak, görülecek onlarca tarihi eser var.
 
Kaleye çıkıp Thermaikos Körfezi ve tüm kente bakmadıysanız, Selanik’in büyüsünü asla kavrayamazsınız. Dönüş daha tatminkâr, çünkü Ege’nin sularına batmakta olan devasa turuncu kütleye karşı yürüyorsunuz ve yolun ortalarında Tsinari’deki tavernalarla dolu meydanda, dev çınarın altında bir masanın sizi beklediğini biliyorsunuz.

Kordon boyu, Selanik’in en popüler yeri. Kentte surların yıkıldığı, gaz lambalarının yanmaya başladığı 19. yüzyılın ikinci yarısından beri böyle. Limanın girişinden Beyaz Kule’ye kadar gözünüzün gördüğü her yer kafe-bar. Daha da şaşırtıcı olan bunların önüne atılmış masa ve sandalyelerin günün her saatinde dolu olması. Sanki bir kurum onlara gün boyu oturup frappe höpürdetmeleri için para veriyor. Sahil boyunun en sıra dışı mekânı, limanın B rıhtımındaki Kitchen Bar. Deniz kenarında oturup, tüm sahili görebiliyorsunuz. Hemen arkasında liman antrepolarından devşirilmiş modern sanat galerisi, karşısında fotoğraf müzesi var.

Limanın karşısı Plateia Eleftherias (Hürriyet Meydanı) zamanın ruhuna uygun olarak kocaman bir açık hava otoparkına dönüşmüş. Kordonun başladığı köşedeki beyaz stilize bar ise gerçek bir tehlike. Her saat davetkâr, öğleden sabaha dur durak bilmiyor. Müdavimleri elde içki sokakta sallanıp duruyor.

Kordon boyunun sonu Beyaz Kule. Girişte ödediğiniz ücretle helezonik merdivenleri ara sıra soluklanarak çıkmak gerekiyor. Her katta geçmişe ait izler var. Tepeden bir bakış atarak panoramik süzün Selanik'i. Orayı tavaf ettikten sonra, bir kafede soluklanın. Caddenin karşısına geçip Dore’de bir siyah İrlanda birası isteyin. Yeterince dinlenince, bir üst caddeden liman istikametine yürüyerek alışverişin keyfini çıkarmak için Mitropoleos ve Tsimiski caddelerine gidin. Aşağı Selanik’te dolaşmak mütemadiyen bir caddeden batıya gidip diğerinden doğuya dönmeyi gerektiriyor. Batı tarafında acıkırsanız Karypi Sokağı’nın köşesindeki ters L biçimindeki pasaja gidip Ouzo Melathron’a takılın.

Aşağı Selanik’in en turistik mekânı Aristotelous Meydanı. Çevresi akşam iyice canlanıyor, ancak mekânların hiçbir özgün yanı yok. Tsimiski Caddesi ile Egnatia arasına sıkışan bölüm aynı bizim Tahtakale, Mısır Çarşısı civarı. Meydanın iki yanında Demir Çarşı var. Sol tarafta meyve sebze bölümü yer alıyor. Çarşının diğer kısmı ise tamamen et ve balık ürünlerine ayrılmış. Buradaki çeşitlilik baş döndürücü! Aristotelous Meydanı 'nda ünlü Terkenlis Pastanesi'nde kalabalık sıranın oluşuna aldırmadan yer alın. Önce güzelce gözlerinizi sonrada midenizi doyurun.

Tekrar doğu tarafına yaklaştığınızda, eğer alışverişten başınızı alabilirsiniz İstanbul’dakinin küçük bir kopyası olan Ayasofya’yı ve eski Roma Sarayı yıkıntılarının yer aldığı bölgeyi turlayabilirsiniz. Navarinou Meydanı ile İktinou Caddesi civarı bu mevsimde sokağa taşmış masaları ve çoğu üniversite öğrencilerinden oluşan genç nüfusuyla çok renkli.
 

Ayaküstü bir şeyler atıştırmak isteyenler mutlaka Everest fast food zincirine uğramalı, sandviçleri harika. Tabii bir de olağanüstü pastaneler ve onların harikalar diyarını anımsatan vitrinleri var. Tatlı tuzlu kurabiyelerin lezzeti anlatılır gibi değil, simidi de muhakkak tadın...

Selanik’te yolunuz sık sık Egnatia Caddesi’nden geçecek. Şehrin sadece aşağısıyla yukarısını ayırmıyor, doğusuyla batısını da birbirine bağlıyor. 1920’li yıllardan kalma ucuz oteller, orta sınıfa hitap eden büyük mağazalar, kiliseler, şapeller sıralanmış üstüne. Yürürken Roma, Bizans, Osmanlı ve Helen mimarisinden örnekleri görebilirsiniz.
 
Batı Kapısı ve Vardar Meydanı’nın aşağısı bir zamanlar batakhane semti Bara’ydı. Eski fabrikalar, demiryolu binaları bugün ciddi bir makyajla kültür sanat merkezine dönüştürülmeye çalışılıyor. Bilka ve Mylos kentin yeni mekânları... Galeriler, atölyeler, caz konserleri… Yanı başlarında ise gece kulüpleri var.
 
Vardar Meydanı’ndan yukarı doğru çıkarsanız Selanik’in 1997 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilmesinden sonra hareketlenen Moni Lazariston’a varıyorsunuz. Haziran'dan Eylül'e kadar süren festival burada gerçekleşiyor.
 
Akşam olduğunda tıpış tıpış kentin batısına yöneleceksiniz. Ladadika’ya varmak için sırtınızı gümrük binasına verip baharat kokusunu izlemeniz yeter. Burası Aşağı Selanik’in büyük yangından kurtulan tek yeri. Eski, yıpranmış binalar yıllar sonra birden değerlenmiş, kentin en lüks restoranları ve gece kulüpleri burada açılmış. Mutlaka uğramanız gereken mekân Zythos. Yemek yemeniz şart değil, bir İspanyol kalyonunu andıran barında oturup saganaki ile şarap içmeniz de yeter. Restoranların çoğunda gece yarısından sonra topluluklar Yunan müziği çalıyor. Yunanlıların en erken 23.00’te akşam yemeğine oturdukları düşünülürse bunda şaşırtıcı bir yan yok. Demir Çarşı, yani hal binası, Tsimiski ile Egnatia caddeleri arasındaki bölümde. Sebzecilerin bulunduğu bölümün hemen dibindeki sokaklar taverna kaynıyor. Gündüz yemek yediğiniz yerler akşam müzik eşliğinde tavernaya dönüşüyor.
 Müzik eşliğinde tavernalarda geçirilen gecenin ardından Selanik turu için iki günlük süre doluyor. Yeni destinasyon Kavala… Yol alırken hafızamızı süsleyen anılar, vizöre yansıyan birkaç fotoğrafla ayrılıyoruz kardeş şehirden. Elveda Selanik...

serap selçuk

Yazar Hakkında

serap selçuk

Yazar Gezgin ve blogger 1968 yılında Niğde'de doğdu 1987-1991Ankara Üniversitesi Fizik Mühendisliği eğitimi gördü.