Çocuklarımızla Selanik ve Halkidiki Gezisi

Hep konuştuğumuz o şehirlerden biri. Hep çok da görecek bir şey yok, birkaç saatinizi ayırsanız yeter diye hakkında konuşulan şehirler vardır ya, onlardan bahsediyoruz. Bir tanıdığınızla konuşursunuz ve daha önce Selanik’e gitmiştir ve ısrarla size orası için kısa bir süre ayırmanızı, şehrin “İzmir’den hallice” olduğunu söyler durur ve bütün hevesinizi kaçırır. Siz o arkadaşınıza fazla dikkate almayın. Israr ederse aşağıdaki yazımı okuyun. Halil Kaya, Evrim Özkale ve çocuklarımız ile yaptığımız geziyi aşağıda bulabilirsiniz. 

evrim özkale halil kaya

Tamam şimdi size biraz Selanik’ten bahsedeyim. Evet, küçük bir şehir, evet İzmir’in amcaoğlu, yer yer bayağı andırıyor, tamam Ata’mız orada doğmuş, bu bilgiler hali hazırda hepimizde mevcut. Doğruya doğru, öyle ilk görüşte aşk yaşayacağınız şehirlerden de değil hani, görsel olarak büyük bir albenisi yok, inceden bir beton yığını havası hâkim, yalnızca denize çıkan sokaklar bu durumu telafi edebiliyor. Ancak tüm bunların yanında hafta içi ya da hafta sonu fark etmeksizin her daim canlı olan, acayip sıcakkanlı insanların bulunduğu, şahane yemekler yiyebileceğiniz, yakınında birçok noktada denize girebileceğiniz çok tatlı bir şehirden bahsediyoruz. Kışın gitseniz bile fark etmez, müzeyse müze, gece hayatıysa gece hayatı, keyif alacağınız mekânlar arıyorsanız en alası, hepsi mevcut. Üstelik buraya ulaşmak tipik bir İstanbul gününde Avrupa Yakası’ndan Anadolu Yakası’na ulaşma sürenizden çok daha kısa sürüyor; 1 saat kadar. Hal böyle olunca zaten Selanik’i sevmek bir anda kolaylaşıveriyor ve eminiz ki siz de gittiğinizde “abi ben nasıl bu güne kadar buraya gelmemişim” diyeceksiniz.

Ve Selanik gezi rehberi!

Hiçbir zaman kıyamet gibi soğuk olmayacak bir şehir olduğu için aslında Selanik’e canınız ne zaman isterse ya da ne zaman ucuz uçak bileti kaparsanız gidebilirsiniz. Genel olarak Ege Bölgesi’nin güneyinde kalan şehirlerin hava durumunu göz önünde bulundurursanız, aslında Selanik’te aşağı yukarı nasıl bir havayla karşılaşabileceğinizi gitmeden önce de anlayabilirsiniz.

Selanik’e ulaşım için iki seçeneğiniz var: Uçak ya da araba. Bildiğiniz üzere uçak ile işler çok kolay, çünkü İzmir’den Selanik’e ulaşmak 1 saat kadar sürüyor. Ancak şayet arabayla gidecek olursanız onun da birçok artısı olabiliyor, mesela yol İzmir’den 8 - 10 saat sürmekte. Selanik yakınlarındaki yerlere geçerken arabanızın olması size bayağı kolaylık sağlayabilir.

Selanik’e arabayla gitmeden önce sınırdan arabanız ile geçebilmeniz için bir takım evraklar edinmeniz gerekiyor. Bu evrakları alma süreci çok da zorlu değil, ancak biraz masraflı olabiliyor ve sonucunda aldığınız belge Uluslararası Sigorta (Yeşil Kart).Bu belgenin 15 günden 1 yıla kadar uzanan geçerlilik süresi seçenekleri var ve fiyat da ona göre 63 euro ile 315 euro arasında değişiyor. Bunu edinmek için götürmeniz gereken şeyler arabanızın ruhsatı ve geçerli bir Türk trafik sigorta belgesi.

*Eğer aracınız sizin adınıza değilse, araç sahibinden noter tasdikli bir vekâletname almanız gerekiyor, bu da aklınızda bulunsun.

Selanik’e araba ile gitme kararı aldığınızda İstanbul’dan itibaren izleyeceğiniz rota şu: İzmir – İpsala Sınır Kapısı.Ardından Yunanistan içinde Alexandroupoli yaniDedeağaç,oradan Xanthi ve oradanKavala’yadoğru ilerleyip ardından kısa bir süre içinde Selanik’e ulaşabilirsiniz. Tüm bu rota boyunca yolunuzun üzerinde ya da yakınlarında Kavala ve Alexandroupoli gibi noktaların yanı sıra, Thassos, Asprovalta gibi denize girebileceğiniz yerler ve koskocaman bir Halkidiki bölgesi yer alıyor. Buralara uğrayarak hatta belki konaklaya konaklaya ilerleyebilirsiniz, tamamen vaktinize ve tercihinize kalmış.

Selanik’te gezilecek yerler listesi pek çok büyük şehre kıyasla kısa bir liste olabilir. Ancak tabii ki bu şehirde günlerinizi geçiremeyeceğiniz ve bundan bayağı keyif almayacağınız anlamına gelmiyor. Aslına bakarsanız bu tam da bizim sevdiğimiz gezi tiplerinden! Şehirde çok fazla gününüz olmasa bile hem gezecek görecek yeriniz mevcut, hem de şehrin sokaklarında kaybolacak, restoranlarını, kafelerini deneyecek, insanlarını tanıyacak vaktiniz oluyor. Şimdi gelin Selanik’te gezilecek görülecek yerlere bi’ göz atalım:

10 Kasım nedeniyle ilk sırada tabi ki: Atatürk’ün Evi.

Atatürkün evi

Atatürk müzesi

6 - 7 yaşlarından itibaren Selanik’in varlığından haberdar oluşumuzun temel sebebi cümleyi tabii ki siz de hatırlıyorsunuzdur: “Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te doğdu”. Evet, Atamız Selanik’te doğdu ve günümüzde evi hâlâ ziyaret edilebiliyor. Apostolou Pavlou Sokağı, 17 numarada bulunan ev üç kattan oluşuyor ve her katını ücretsiz olarak gezebilme şansınız var. Her bir katta Atatürk’ün hayatına ve yaptıklarına dair bilgi edinebileceğiniz açıklamalar ve video çalışmaları bulunuyor. Bunu yanı sıra giriş katında o dönemdeki koşullar baz alınarak eskiden evin içinin aşağı yukarı nasıl göründüğüne dair bir maket de oluşturulmuş.

Üst kata çıktığınızda Atatürk’ün bir balmumu heykelini görebilmeniz de mümkün. Hemen karşısında ise doğduğu oda yer alıyor.

White Tower (Beyaz Kule)

beyaz kule

Beyaz Kule tam anlamıyla Selanik’in simgesi. Nerede bir Selanik fotoğrafı, nerede Selanik’le ilgili bir broşür, orada Beyaz Kule. Kulenin tarihi 15. yüzyıla kadar dayanıyor ve Selanik’in meşhur sahil şeridinde tüm heybetiyle yer alıyor. Tam olarak hangi tarihte yapıldığı konusunda uzlaşılamadığı gibi, bazılarına göre kulenin Mimar Sinan tarafından yapıldığı gibi bir düşünce bile var, kim bilir… Bir zamanlar hapishane olarak da kullanılan kule aynı zamanda “KanlıKule” adıyla da biliniyormuş, onu da yerlisinden duyduk.

Selanik Arkeoloji Müzesi

Yunanistan topraklarında yer alan herhangi bir şehirde arkeoloji namına bir şey görmemek mümkün mü? Tabii ki Selanik’te de bir arkeoloji müzesi mevcut. Müze, Kuzey Yunanistan’da yapılan kazılardan ortaya çıkan eserleri kapsıyor ve “Tarih Öncesi Dönem”, “Şehirlerin Doğuşuna Doğru” gibi farklı temalara ayrılıyor. Çok büyük bir müze olmamasına rağmen gayet başarılı bir müze oluşturmuşlar, bizce en az 1 saatinizi buraya ayırabilirsiniz. Ayrıca müzede her şeyin İngilizce açıklaması mevcut olduğu için öyle “çanak çömleğe boş boş bakıyormuş gibi” hissetmiyorsunuz, bayağı verimli oluyor. Bu arada giriş kısmındaki 6 dakikalık video çalışmasını izlemeyi es geçmeyin, adeta 1.000 yılı özet geçiyor ve ardından müzeyi gezmek çok daha anlamlı oluyor.

Aristotelous Meydanı

aristotelous

Şehrin tam anlamıyla göbeği olan ve Yunanistan’ın en büyük meydanlarından biri olarak kabul edilen Aristotelous Meydanı, aynı zamanda görsel olarak muhteşem çekici olmayan Selanik’in en güzel yerlerinden biri de sayılabilir. Kendinizi bu meydandan aşağı saldınız mı zaten denize ulaşıyorsunuz ki bizce bu Selanik’in en güzel yönü, her yol denize çıkıyor!

Meydanın en ünlü noktalarından biri Hotel Electra. Şayet burada konaklayacak olursanız tepesinde havuz var bir çay, kahvelik oturabilirsiniz, manzara şahane.

Saint Dimitrios Kilisesi

saint dimitrios

Hagios Demetrios adıyla da duyabileceğiniz bu kilise, Selanik’in en önemli kilisesi. Bizans döneminde yapıldığı için o dönemin mimarisini yansıtan kilise uzun yıllardır ayakta olması sebebiyle birçok doğal afet, yangın vb. olay atlatmış ve günümüze kadar gelmeyi başarmış. Osmanlı döneminde bizimkiler gidip kiliseyi yağmalamaya ve içine etmeye çalışsa da çok şükür onu da atlatmış. Şu anda ücretsiz olarak gezilebiliyor ve ibadete açık. Yalnız giderken üstünüze başınıza biraz dikkat etseniz iyi olur, aksi takdirde kolunuz bacağınız çok açıksa içeri alınmayabilirsiniz. Müze her gün 08.00 – 22.00 arası açık.

Agia Sofia Kilisesi

agia sofia

Hazır konuyu kiliselerden açmışken Agia Sofia Kilisesi’ni es geçmek olmaz. Evet, adı tanıdık geldi değil mi? Kendisini görseniz o da tanıdık gelecek, “ulan ben bunu bir yere benzetiyorum ama…” diyeceksinizdir. Biz size neye benzeteceğinizi söyleyelim; Bizim Ayasofya’ya. Neden? Çünkü mimari açıdan Ayasofya örnek alınarak yapılmış! Günümüzde Yunanistan’ın en önemli kiliselerinden biri olarak kabul ediliyor ve tabii ki UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Buraya girerken de kıyafet konusunda dikkatli olmanız gerekiyor. Ya da bizim gibi çok hızlı bir giriş yapıp kafalarını karıştırarak hızla içeriyi gezip çıkabilirsiniz, ama tabii ki bu geçerli ve mantıklı bir teknik değil. (ne yapalım çok sıcaktı)

Ladadika Bölgesi

ladadika

Selanik’teyken gerçekten Yunanistan’da olduğunuz hissetmek, sağdan soldan Fedon terk parçalar duymak, mezenin dibine vurmak ve inceden turistik bir ortama düşmek isterseniz gitmeniz gereken tek bir nokta var: Ladadika Bölgesi. Selanik Osmanlı egemenliğindeyken bir pazar alanı olarak bilinen Ladadika, aslında Selanik’in eskiden nasıl göründüğünü en iyi şekilde yansıtan yerlerden biri. Aristotoleus Meydanı’ndan 5-6 dakika uzaklıktaki bu bölgede kafe, restoran, taverna, Allah ne verdiyse hepsini bir arada göreceksiniz. Üstelik bazı noktaları trafiğe kapalı olduğu ve özellikle akşam saatlerinde acayip canlı olduğu için buralarda dolanmak bayağı keyifli oluyor. Bu bölgedeki restoranları turistik olarak değerlendirip oturmadan geçmeyin, çünkü lokaller bile buraya bayılıyor ve bu bölgede bol bol vakit geçiriyorken buraya “turist tuzağı bölgesi” damgası vurmak bize düşmüyor efenim, hiç de öyle bir şey yok!

*Ladadika’da nerede ne yiyeceğiniz konusunda şurada değinmiş bulunduk, oralara da bekleriz.

Ano Poli

ana poli

Ano Poli, Selanik’in denize tepeden bakan, “yukarı şehir” tarafı. Gitmesi, görmesi, çıkması, inmesi öyle pek kolay değil, çünkü ciddi yokuşlarla boğuşmanız gerekiyor. Bu sebeple o bölgeyi keşfetmek niyetindeyseniz ve arabanız yoksa, ya taksi ile ya da 22/23 numaralı otobüslerden biri ile haşır neşir olmanız gerekiyor. He yok kardeş, bunlar bana koymaz, ben ki Nike Running’de arkadaşlarımı geçmek için 4.234 kilometre koşup kırmızı renk almış insanım diyorsanız bilemeyiz tabii.

Tüm bu çabanın ardından Ano Poli’de ne ile mi karşılaşıyorsunuz? Osmanlı döneminden kalma evler ve tipik Osmanlı mimarisi örnekleri, Heptaprygion (Yedi Kule olarak da geçiyor), yani Bizans döneminde korunma amaçlı inşa edilmiş olan kale ve duvarlar ve tabii ki Trigoniou Kulesi tepelerde sizi bekliyor.

Halkidi 3 yarımadadan oluşuyor:

Kassandra: Burası en soldaki ada ve beach barların/tesislerin yoğunlukta olması sebebiyle Halkidiki’nin en popüler noktası. Sithonia’ya göre daha küçük, daha fazla yapılaşmanın olduğu bir yer. Bu arada izninizle gitmeden birçok farklı kişiden duyduğumuz, “Sithonia’nın denizi çok daha güzel burada hiç vakit harcamayın” gibi söylemleri de yalanlamak istiyoruz. Kassandra’nın denizi de Sithonia kadar güzel, sadece biraz daha fazla tesis olduğu için daha kalabalık oluyor ve denizin keyfini sakin sakin çıkarmak isteyenler için daha az ilgi çekici bir nokta olabilir.

Sithonia: Ortada kalan adanın adı ise Sithonia. Burası Kassandra’ya göre daha sakin, daha kafa dinlemelik bir yer. Kassandra’daki gibi beach bar ve tesisler yoğunlukta değil. Aksine burada doğa ve deniz ile daha iç içe oluyorsunuz. Ama tabii ki yine de kolaylıkla ulaşabileceğiniz ve gününüzü geçirebileceğiniz birçok koy ve plaj seçeneği mevcut.

Athos: Burası en sağda kalan ve üzerinde manastırların bulunduğu özel ve bayağı acayip bir ada. Neden? Çünkü bu adaya kadınları almıyorlar ve erkekler de yalnızca özel bir izin ile girebiliyor. Yani anlayacağınız üzere burası ziyaret edebileceğiniz bir nokta değil. Öyle ki adada dişi hayvan bulunması bile yasak, bu durumu o kadar ciddiye alıyorlar! Burayı yalnızca Sithonia Adası’ndaki Orange Beach’in olduğu taraftan ya da tekneyle uzaktan görme şansınız olabilir. Adayı üzerinden bulunan yüksek dağdan tanıyabilirsiniz.

Biz Asprovalta’dan Halkidiki’ye geçtiğimiz ve Sithonia daha yakınımızda olduğu için ilk olarak orayı keşfettik ve ardından Kassandra’ya konakladığımız otel olan Porto Valitsa’ya geçmiş bulunduk. Ancak siz konaklayacağınız noktaya göre bir planlama yapabilirsiniz. Eğer Selanik’ten Halkidiki’ye geçecek olursanız ilk olarak Kassandra’ya gitmeniz daha mantıklı olabilir.

halkidiki

Halkidiki

Halkidiki’ye Arabayla Ulaşım: Bu konu tabii ki hangi noktadan buraya ulaşacağınıza göre değişir. Eğer Türkiye’den arabayla buraya geliyor olacaksanız İpsala’dan sonra otobanı Selanik’e kadar takip edip, ana yoldan aşağı Halkidiki’ye doğru gidebilirsiniz, ya da Kavala’dan sonra “National Road” olarak adlandırdıkları eski kıyı yolunu takip ederek Asprovalta gibi noktalardan geçebilir ve ara yollardan Halkidiki’ye ulaşabilirsiniz.

Şayet Selanik üzerinden ilerlerseniz, yolu gideceğiniz noktaya göre yaklaşık 70 – 100 kilometre kadar uzatmış oluyorsunuz. Ancak bu yol daha düzgün ve daha az virajlı olduğu için zaman olarak diğer rota ile neredeyse aynı hesaba geliyor. Yani Halkidiki’ye hangi yolu takip edeceğiniz aslında tamamen nasıl bir rota izlemek, yol üstünde nerelere uğramak istediğinize ve Halkidiki’de ilk olarak hangi adaya gitmek istediğinize bağlı bir durum.

Fark ettiyseniz Halkidiki rotası ve ulaşım konusundan hep arabaya göre bahsettik. Çünkü bu civarda araba kesinlikle şart! Aşağıda otobüs seçeneğinden de bahsedeceğiz ama Kassandra ve Sithonia adalarının her ikisinde de görülebilecek, yüzülebilecek birçok nokta var ve mesafeler kısa değil. Dolayısıyla kendi rotanızı oluşturmak ve esnek olmak istiyorsanız araba kiralamak en iyi seçenek. Örneğin bu civarda 30 kilometre mesafe gitmek, yollar dar ve virajlı olduğu için trafiksiz 1 saat bile sürebilir.

Halkidiki’deki en iyi plajlar

Kassandra’yı mı Sithonia’yı daha çok sevdiniz konusuna net bir cevap veremediğimiz için herhangi birine öncelik tanımayacağız. Her ikisinde de gezebilecek, denize girilebilecek yer seçeneği çok fazla

*Sithonia Adası

Nikiti: Burası Sithonia Adası’ndaki ilk noktalardan biri ve keşfe başlamak için en ideal yer. Plajında boydan boya mekân var ve bu mekânlardan tercih ettiğinizde yiyecek içecek sipariş vererek şezlonglarını kullanabiliyorsunuz. Denizi mi? İlk gördüğünüzde “aaa ooo helelee amma güzelmiş” gibi tepkiler göstermenize sebep olabilir ancak bizce denize girebileceğiniz çok daha güzel yerler var. Bizce değişik bir yerler görme niyetindeyseniz burada denizinde değil, yukarıdaki Old Town kısmında vakit geçirin. Burada 1800’lü yıllara dayanan tarihî evler, 1867 yılında inşa edilen Agios Nikitas Kilisesi ve bol bol küçük sevimli kafeler var. Özetle bizce Nikiti, adadaki en sempatik köylerden biri. Yine de buraya fazla vakit ayırmaya gerek yok, isterseniz arabayla bile şöyle bir ortama bakıp devam edebilirsiniz.

Koviou & Kalogria: Nikiti ve Neos Marmaras arasında, Nikiti’den yaklaşık 6 kilometre sonra Koviou ve Kalogria adlı 2 plaj bulunuyor. Eğer Nikiti’yi gezdikten sonra denize girmek için bir mola verme niyetindeyseniz buraları hedef alabilirsiniz, denizi muhteşem! Bu iki koyda da herhangi bir tesis yok dolayısıyla havlunuzu kuma serip kendi imkânlarınızla denize girmeniz gerekecek, onu da belirteyim.

Neos Marmaras: Adadaki en bilinen diğer bölgelerden biri ve Sithonia’nın en kalabalık kasabası ise Neos Marmaras, yani Yeni Marmara. Evet, bildiğimiz Marmara. Adını Marmara Adası’ndan göç eden Rumların burayı kurması sonucu almış. Burası ana yerleşim yerlerinden biri olduğu için daha çok yazlık bir belde tadında ve alışveriş, yeme içme gibi konularda biraz daha aktif (alışveriş derken Zara var demiyoruz tabii). Deniz odaklı bir keşif için gitmeniz gereken yerler listesinde ilk sıralara koyamayacağınız ancak yine de belde olarak gezebileceğiniz yerlerden biri.

Neos Marmaras’ı da gezdikten sonra artık hedefimizi Sithonia’nın en iyi plajları olduğunu duyduğumuz 2 yer olarak belirlemiştik; Portakali ve Vourvourou. Marmaras’tan Portakali’nin olduğu noktaya yani adanın diğer tarafına ulaşmak için ya Nikiti’ye geri dönerek adanın öbür tarafına doğru gitmeniz gerekiyor. Ya da Neos Marmaras’tan adanın aşağı kısmına doğru ana yolu dümdüz takip ederek öbür tarafa geçmeniz gerekiyor. Bizce bu ikinci seçenek çok daha mantıklı çünkü bu şekilde Toroni, Sykia ve Sarti gibi farklı bölgelerden de geçmiş oluyorsunuz.

Portakali (Orange Beach): Bizce Sithonia’nın en güzel plajları listesinde ilk 3’e kesinlikle girecek olan plaj Orange Beach. Bu kadar yakınımızda, aynı denizi paylaştığımız bir ülkedeki deniz nasıl bu kadar farklı oluyor biz de çözmüş değiliz ama burası hakikaten daha önce Türkiye sınırlarında gördüğümüz herhangi bir plaja benzemiyor. Plaj ve denizin içi kum ve çakıl karışımı ancak çakıllar çok küçük olduğu için herhangi bir rahatsızlık verecek kıvamda değil. Burada ufak bir tesis var, içecek siparişi vererek şezlonglarını kullanabiliyorsunuz. Ya da isterseniz direkt havlunuzla kuma da bayılabilirsiniz. Plaja ulaşmak için arabanızı park ettiğiniz noktadan sonra biraz aşağı yürümeniz gerekiyor.

*Bu arada, Orange Beach’in nüdistlerin uğrak noktalarından biri olduğunu hatırlatalım. Açıkçası oralara gittiğimizde uzanmış güneşlenirken tepemizden “bir şey” geçene kadar biz de bilmiyorduk.

Vourvourou: Sithonia’nın en iyi plajlarından bir diğeri ise Vourvourou. Biz burada denize Karidi Beach’ten girdik ve kumu da denizi de bu bölgedeki en iyilerden diyebiliriz. Burası Orange Beach ile yarışır, ancak hem plajı hem de denizin içinin tamamen kum olduğu için bizim kalbimizde favori plaj olarak yer edindi. Burada herhangi bir tesis yok ancak kumu öyle yumuşak ki, havlunuzu sererek rahatlıkla saatlerinizi geçirebilirsiniz.

*Kassandra Adası

Chrousou: Kassandra’nın en popüler plajlarından biri de Chrousou’da bulunan Paliouri Plajı. Denizinin güzel olmasının yanı sıra beach barların da yoğun olduğu bir bölge olduğundan vakit geçirmek için en çok tercih edilen yerlerden biri. Zaten yukarıda da bahsettiğimiz gibi Kassandra’nın genelinde denize girilen yerler genel olarak tesis ağırlıklı ve Sithonia’ya göre daha az bakir. Biz bu plajdaki tercihimizi Koursaros Beach Bar’dan yana kullandık. Şezlongları kullanmak için minimum 4 euro’luk bir sipariş vermeniz gerekiyor ki bu bir içecek ile çok kolay geçilebilecek bir limit. Fiyatlar biraz daha pahalı kabul edilebilir ancak içki, kahve, hamburger gibi birçok yiyecek içecek seçeneği mevcut. Dilerseniz aynı plajda Lefki Ammos adlı bir başka popüler beach bar da var ancak mekânların hepsi birbirine benziyordu dolayısıyla hangisi kafanıza esiyorsa orayı tercih edebilirsiniz.

Pefkochori: Kassandra’da denize girilebilecek yerler listesinde karşınıza çıkabilecek bir başka nokta da Pefkochori. Burası da birçok mekân ve tesisin bulunduğu bir nokta ve denizi de diğer koylar kadar güzel.

Hanioti: Burası da Kassandra’da denize girmek için en popüler yerlerden. Plajında yan yana şezlonglarını kullanabileceğiniz, yiyip içebileceğiniz birçok mekân var ama çok da bir özelliği olduğunu söyleyemeyeceğiz. Ancak denizi de diğerleri gibi oldukça güzel ve civardaysanız bir yüzüp çıkmalık. Akşamları ise restoran, kafe ve dükkân bolluğu olması sebebiyle oldukça kalabalık oluyor ancak anladığımız kadarıyla daha çok ailelerin tercih ettiği bir nokta.

Kallithea: Kassandra’nın en hareketli, gece hayatı için en popüler yeri Kallithea. Burada hem denize girmek için birçok tesis/bar, hem yeme içme için birçok restoran/bar, hem de gece kulübü yoğunluğu var. Yani partilemek için bir nokta arıyorsanız hedefinizi direkt Kallithea olarak belirleyebilirsiniz. Ayrıca ilginizi çekiyorsa burada Dionysos Tapınağı ve Zeus Altarı’nın bulunduğu bir arkeolojik kazı alanı da var.

Afitos: Burası Halkidiki’nin Alaçatı’sı olarak nam salmış ve tarihinin MÖ 3000’lere kadar dayandığı bir kasaba. Kassandra’ya kadar gitmişken buralara da bir göz atıp kasabanın içindeki Soboro Cafe’de bir kahve molası verebilir, ya da plajından denize girebilirsiniz. 

Halil Kaya

Yazar Hakkında

Halil Kaya

İşletme mezunu, iktisat öğrencisi ve kendi dünyamın Evliya Çelebi’si, Macellan’ı, Marco Polo’suyum. 92 ülke 400’e yakın şehir gezdim gezmeye devam ediyorum.