Değerli Bir Kent Selanik

Yunanistan'ın birkaç şehrine, adaların birçoğuna, çok kez gittiğim halde, Atatürk'ün doğup büyüdüğü bu şehre gitmediğim için biraz utanıyordum doğrusu. Nihayet yılbaşı tatilinden de yararlanarak gitme hazırlıklarına başlarken mutlu ve heyecanlıyım. Hem Ata’mızın evini ziyaret, hem de ünlü eğlencelerine katılarak yeni yılı kutlayacağız.

Tarih kitaplarımızda okuduk, ama yine de tarihine bir kez daha bakmadan olmaz. Osmanlı Döneminde II. Murat tarafından fethedilen ve 500 yıla kadar Osmanlı şehri olan Selanik'e Anadolu'dan getirilen Türkmenler, sonra ise 1492 yılında da İspanya'dan kovulan ve Osmanlı'nın kapılarını açtığı, Sefarad Yahudileri yerleşmiş. Hristiyan, Yahudi ve Müslüman halk hep dostça yaşamış, şehirlerini önemli bir kültür ve ekonomi merkezi yapmışlar. Ancak, Osmanlı Devleti'nin İstanbul'dan sonra 2. büyük kenti olan Selanik, Balkan Savaşları sırasında, Yunan Ordusu'na teslim olmuş, Yunan çeteleri şehri teslim aldıkları günün gecesi kentte yaşayan pek çok Türkü, binlerce Müslüman Osmanlı vatandaşı ve Osmanlı askerleri katletmişler. 1917 yılında çıkan büyük yangın şehrin Türk bölgesini neredeyse tamamen yok ederken, 1924 de de mübadeleye tanıklık eden şehirde geride kalan Türkler Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakılır. Camilerin minareleri yıkılarak kiliseye çevrilmesiyle de Selanik'in Osmanlı-Türk kültüründeki rolü son bulur. Türklerin kapılarını açıp koruduğu Sefarad Yahudileri de Naziler tarafından toplama kamplarında öldürülünce Selanik'te Osmanlıdan kalan son cemaat da yok olur. 

Otelimiz şehrin tam merkezinde, sahile yakın, her iki yanında çok şık binalar bulunan büyük, ferah bir meydana bakıyor, burası Aristoteles Meydanı ve gerçekten çok güzel bir mimari yapıya sahip. Hemen tüm odalar ve terastaki restoran müthiş deniz manzaralı (Electra Palas). Otel çevresi de alışveriş yapmak isteyenler için cennet, İstanbul Bağdat Caddesi’ni andıran Tsimiski Caddesi’ndeki sağlı sollu mağazaların vitrinleri Noel ve Yılbaşı nedeniyle ışıl ışıl ve otelimize çok yakın. Yunanistan'ın fırınları ünlüdür, duymuşsunuzdur, pasta, kurabiye (özellikle Kavala kurabiyesi), kıtır, peksimet, gerçekten de lezzetlidir. Otelimizin tam karşımızda ve girişindendeki pastaneden gelen mis gibi kokular kışkırtıcı… Biz hanımlar için bir o kadar da tehlikeli : )Hemen önümüzdeki meydana ise panayır kurulmuş, tam bir renk cümbüşü, insanlar coşkulu, neşeli.

Şehri, kordon boyundan başlayarak yürüyerek gezmeyi planladık. Gidip gören arkadaşlarımın hemen hepsinden duyduğum gibi gerçekten de sahil boyu uzanan caddedeki deniz manzaralı sıra sıra dizilmiş geniş balkonlu apartmanlar güzel İzmir'imizin Kordon semtini andırıyor, ancak deniz kenarındaki geniş ve yemyeşil yaya bandı ve hareketli, canlı haliyle Kordon’umuz çok daha renkli ve güzel sanırım.

İleride görünen kule, Osmanlıların inşa ettiği ve şehrin simgesi olan; BEYAZ KULE. Sultan II. Murat tarafından inşa edilen kulenin, Mimar Sinan tarafından tasarlandığını iddia edilse de kesin bir veri yok. Şehrin Yunanlıların eline geçmesinden sonra, sembolik bir vaftiz işleminden geçerek beyaza boyanan kule, o günden sonra Beyaz Kule adıyla anılmış ancak, yapının beyaz boyaları zamanla aşınıma uğramış ve tekrar eski rengini almış. 33.9 m. yükseklikte kulenin merdivenlerini tırmanmaya başlıyoruz. İçi adeta bir müze. Kulenin en tepe noktasına çıkan birkaç kişi şehrin kuşbakışı görüntüsünü fotoğraflıyoruz.

Kulenin hemen yakınında gördüğümüz korsan teknesi her ne kadar oldukça turistik görünse de güzel havanın ve şehir manzarasının keyfini çıkarmak üzere yola koyuluyoruz. Tekne kordon boyu ilerlerken biz de bol bol şehrin fotoğraflarını çekiyoruz.
 

Biraz ilerlediğimizde ise sahilde Selanik’in simgelerinden "Selanik Şemsiyeleri" de ilginç, 1997 yılında Avrupa Kültür Başkenti olan kent için Giorgos Zongolopoulos tarafından yapılmış.

İlerde gördüğümüz bir kuleye doğru yürümeye devam ediyoruz. Kulenin tepesinde 360 derece dönen bir kafe-restoranın bulunduğu öğrenince şehri daha bir kuş bakışı izlemek üzere asansöre biniyoruz. Manzara gerçekten de dört bir yandan görülmeye değer. Bu keyifli yerde bir içki ya da kahve içmenizi öneririm.

Artık ATA’mızın evine gidebiliriz. Büyük Önderimizin doğduğu ve babası Ali Rıza Bey’in vefat ettiği bu ev, Yunan bir ailenin mülkiyetinde iken Selanik Belediyesi’nce Atatürk’e hediye etmek üzere satın alınıp Türkiye'nin Selanik Başkonsolosluğu’na teslim edilmiş. Bina 1950 yılında başlatılan çalışmaların tamamlanmasının ardından Atatürk'ün 15. ölüm yıl dönümü 10 Kasım 1953'te "Atatürk Evi" olarak ziyarete açılmış. Bahçede bulunan bir ağaç Ali Rıza Efendi tarafından dikilmiş. Eve heyecanla geldik, kapıdaki tabelanın önünde resimler çektirdik, ancak eve girdiğimizde bütün heyecanımız kayboluyor. Ev gıcır gıcır, parkeler parlıyor, odalar fotoğraflar ve yazılı birkaç pano haricinde boş... Eskiye dair hiçbir eşya ya da anı yok. Atatürk’ün mumyasını da çok fazla benzettiğimi söyleyemem. Ben restore edilen bu evin yeni halini sevemedim. Yine de orada olmak, o havayı solumak güzeldi.

Atatürk’ün evinden hayal kırıklığı ile çıktıktan sonra yürüdüğümüz daracık sokaklar, ahşap evler Osmanlı mimarisini ve eski Osmanlı mahallelerini anımsatıyor. Selanik’te “Hristiyanlık Öncesi ve Bizans Anıtları” UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yerini almış. Biz de Ano Poli, yani eski şehirde bir tur yapıyoruz. Tarihi yapılar, 4. yüzyılda yapılmış Eptapirgio, Bizans’ın önemli savunma noktalarından biri olan Surlar, surlardan sola dönüldüğünde Bizans Manastırı Moni Vlatadon çıkıyor karşımıza.

Selaniklilerin buluşma noktası ve popüler bir mekân, birçok kafenin bulunduğu Kamara Meydanı ve meydanın biraz ilerisinde, ismini dairesel şeklinden alan Rotonda Camisi’nin kaderi sürekli değişime uğramak olmuş, kiliseden camiye, camiden kiliseye, sonra tekrar camiye çevrilmiş. Şimdi müze olarak kullanılan bu güzel bina duvar mozaikleri ve Selanik’in en önemli sanat eserlerinden.

Adını İstanbul’daki Ayasofya’dan alan Agia Sophia katedrali Selanik’in en önemli tarihi yapılarından ve Navarino Meydanının hemen yanında, Hamza Bey Camisi, Aladya İmaret Camisi ve Yeni Cami.

Yunan Adaları ve tavernalarında eğlence boldur, bu kent de gece hayatı oldukça ünlü. Kaldığımız 4 günde her gün değişik mekânlarda yemek yedik ve eğlendik, ancak bence buradaki en ilginç ve neşeli eğlence sokaklarda, zira oldukça büyük ve ünlü Aristotales Üniversitesi nedeniyle genç nüfus çok. Hatta yılbaşı gecesi geç de olsa sokaklardaki eğlenceye katıldık ama bir daha Yılbaşı gelirsem kesinlikle sokaktaki eğlencelerle girmek isterim yeni yıla.

Gece hayatı derseniz… Ladadika, Selanik’in tavernaları ile meşhur bir bölge. Bir öğlen burada rastgele girdiğimiz bir restoranda balık cenneti şehirde çok lezzetli et yemekleri yedik. Bu bölgede hem öğlen, hem akşam kaliteli yemekler yiyebileceğiniz lokantalar bulmanız mümkün, yemek yerken geleneksel yunan ezgileri de dinleyebilirsiniz. Çok sayıdaki bar ve gece kulüpleri ile ünlü gece hayatı için diğer adresler de Valaoritou Sokağı, Zefksidos Sokağı.

Yunan yemekleri Türk mutfağıyla büyük benzerlik gösteriyor, çoğu yemeğin adı değişik de olsa lezzetler aynı (yaprak sarma, cacık, şiş kebap, baklava gibi). Türklerin burada yaşadığına dair izleri de sokak satıcılarının bağırarak sattıkları salep, simit gibi yiyeceklerden görmek mümkün. Deniz mahsulleri de oldukça ünlü ve kesinlikle ülkemizden çok daha ucuza taze yiyebilirsiniz. Meşhur Kavala kurabiyesi de bizim un kurabiyemiz, fıstıklı ve cevizli yapıyorlar ve gerçekten çok lezzetli. Tabii ki ünlü içkileri Ouzo içmeden de olmaz. İçki sevmiyorsanız soğuk içilen yerel kahve Frappe de oldukça popüler.

Bu şehre tekrar gelmeyi planlayarak ayrılırken Ata'ma yazılmış bir de şiir... Sesli olmasa da dinleyelim mi…
 
Muzaffer Sarısözen’in Atatürk’ten derlediği  "Selanik Türküsü"
 
Çalın davulları çaydan aşağıya amman
Mezarımı kazın dostlar belden aşağıya
Koyun sularımı kazan dolunca amman
Aman ölüm zalim ölüm
Üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı
Götür yare ver
Selanik içinde selam okunur amman
Selamın sedası dostlar cana dokunur
Gelin olanlara kına yakılır amman
Aman ölüm zalim ölüm
Üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı
Götür yare ver
Selanik Selanik ıssız kalasın
Taşına toprağına bre dostlar diken dolasın
Sen de benim gibi yarsız kalasın
Aman ölüm zalim ölüm
Üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayıGötür yare ver

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.