Kıbrıs Gezisi: Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Karpaz

Eşimin KKTC vatandaşı olması nedeniyle bu ülkede defalarca bulunmuş ve ülkenin birçok yerini gezmiş biri olarak KKTC'yi gezmek isteyenler için kendi tecrübelerime dayanarak bir gezi planı hazırladım. Gezi planım büyük ölçüde kültür turu içerikli olup, deniz ve kumar turizmine yönelik açıklamalara çok az yer verilmiştir.

Ülkenin yüzölçümü çok büyük olmadığı için tek bir merkezde konaklayarak tüm ülkeyi gezmek mümkün. Ancak yollarda geçirilecek zamanı azaltarak daha çok gezebilmek amacıyla ülkeyi iki bölgeye ayırarak, her bir bölge için ayrı bir şehirde kalmak daha doğru olacaktır. Ülkenin ortasında yer alan Lefkoşa, Girne ile batıda yer alan Güzelyurt'u gezmek için Girne'de konaklamak, ülkenin doğusunda yer alan Gazimağusa ile kuzeydoğusundaki Karpaz'ı gezmek için ise Gazimağusa'da konaklamak gerekir.

KKTC, resmi nüfusu 260 bin kişi civarında olan ancak gerçekte nüfusunun çok daha fazla olduğu iddia edilen Akdeniz'de bir ada ülkesidir. Ülkeye Türkiye'den birkaç şehirden uçak ile veya Mersin'den deniz otobüsü ve gemi ile ulaşmak mümkün.

Not: KKTC'ye nüfus cüzdanı ile giriş yapılabildiği için pasaporta gerek yoktur.

Ortalama refah seviyesi Türkiye'nin üzerinde olsa da ambargo altındaki ülkede ekonomik zorluklar 1974 yılındaki harekâttan bu yana etkisini sürdürmektedir.

Toplu taşımanın çok az olduğu ülkede nerdeyse her yetişkin bir araç sahibidir. Bende gezi planımı havaalanından kiralanacak araç ile yapılacak şekilde planladım.

Not: Ülkede trafik soldan akmakta ve direksiyonlar aracın sağ tarafında yer almaktadır. Araç kiralayacakların öncelikle bunu dikkate alması gerekmektedir. Araç kiralama firmaları genellikle 25 yaşın altındakilere araç kiralamamakta, minimum araç kiralama süresinin 3 gün olmasını istemektedirler.

KKTC'de askerliğini yapan, tatile giden ve üniversite eğitimi almaya giden birçok Türkiyeli ile karşılaşmak mümkün. Ayrıca Türkiye'den çalışmak amacıyla adaya göç eden Türkiyeli sayısı da oldukça fazladır.

Sıcak bir iklime sahip olan ülkede Mayıs-Ekim döneminin oldukça sıcak geçtiğini hatırlatmak isterim. İllaki denize girmeyi hedeflemiyorsanız Mart-Nisan ve Ekim-Kasım dönemleri gezmek için ideal.Ülke hakkında genel bir bilgi verdikten sonra gezi güzergâhını anlatmaya başlıyorum.

1. Gün

Havaalanından kiralanacak araba ile KKTC turuna başlıyoruz. Havaalanından araba kiralamak için Kıbrıs'a gitmeden birkaç gün öncesinden rezervasyon yapmak gerekir. Ancak bu sayede kiraladığınız araç istediğiniz saatte havaalanında hazır olacaktır.

Girne

Öncelikle Girne'ye giderek otele eşyaları bırakıyoruz. Ercan Havalimanı ile Girne arası 42 km.

Not: Kıbrıs'ta gerek şehir içinde gerekse şehirlerarası yollarda birçok yerde trafik kameraları ile hız kontrolü yapılmaktadır. Kameralara yaklaşmadan önce tabelalar ile hız sınırı ikazları yapılmaktadır. Bu tabelalara dikkat ederek hızınızı kontrol etmek zorundasınız.

Girne'de birçok farklı tarzda otel alternatifi mevcut. Güzel bir plaja sahip otelde kalmak isteyenlere Acapulco'yu, lüks bir otel ve güzel bir kumarhane arayanlara Cratos Premium'u, merkezde temiz ve uygun bir otel bakanlara Dorana'yı, merkezde olsun ama lüks de olsun diyenlere Roks'u önerebilirim. Adada birkaç oteli bulunan Merit otellerini de özellikle sundukları hizmet kalitesi nedeniyle tavsiye ederim.

Girne'de beklentilere uygun bir otele yerleştikten sonra Girne turuna başlıyoruz. Girne Merkez'de arabayı Ramadan Cemil Meydanı'ndaki otoparka veya Girne Kalesi'nin yanındaki sokağa park edebilirsiniz. Tarihi 7. yüzyıla dayanan Girne Kalesi'ni gezmek 1-2 saat zaman almaktadır.

Kalede tarihi kilise, lahit, kuleler ve zindanların yanı sıra batık gemi müzesi yer almaktadır. Kale, Girne Limanı’nın bir başında yer almaktadır. Kaleyi ziyaret ettikten sonra liman boyunca yürüyerek, limanda sıra sıra yer alan kafelerden birinde yol ve kale gezisinin yorgunluğu atılabilir. Daha sonra limandan içeri doğru giren daracık Girne sokakları gezilerek iç taraftaki çarşıya geçilir. Çarşı da dolaşıldıktan sonra tekrar arabaya dönerek Girne'deki diğer gezi noktalarına yol alıyoruz.

Girne sahil şeridine paralel uzanan bir şehir. Şehir merkezi ortada, merkezden batıya doğru Karaoğlanoğlu bölgesine doğru, doğuya doğru ise Ozanköy'e doğru gidilir. Batıya doğru gidildiğinde Karaoğlanoğlu Şehitliği gezilmelidir. Şehitlik Kıbrıs Harekâtı sırasında hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri Askerleri anısına yapılmıştır.

Merkezden yaklaşık 5 km uzaklıktaki şehitlikten önce ve şehitliği geçtikten sonra sahile doğru birçok otel ve restoran tabelası görebilirsiniz. Aynı durum şehrin doğu istikametine doğru giderken de geçerli. Akşam yemeği için bu restoranlardan biri tercih edilmelidir. Batı istikametinde çok çeşitli balık mezelerinin bulunduğu balık restoranı olan Hürdeniz'i tavsiye ederim. Yine çok çeşitli mezelerin olduğu, meze yemekten et yemeye sıra gelmeyen, canlı fasıl dinleyebileceğiniz salaş bir meyhane olan "Cenap'ın Yeri" tercih edilebilir. Sahilde zengin bir menüye sahip Ambiance Restoran ve sıcak volkanik taş üzerinde masanızda çiğ eti pişirebileceğiniz Stone Grill diğer önerilerim. Şehrin doğu tarafına doğru giderken ise Girne Hastanesi'nin bitişiğindeki sokaktan girerek Eziç Peanuts veya Ozanköy'deki Kanatçı Haydar gidilebilecek mekânlar... Merkezde ise "Niazi's"de et yenilebilir. Bu kadar detaylı yemek önerisinde bulunmuşken, Karaoğlanoğlu bölgesindeki yeşillikler içindeki Green Heights Park'ın sıcak havalarda bir şeyler içmek için ideal bir mekân olduğunu belirteyim.

Tekrar gezimize dönecek olursak, Girne merkezi ve batı tarafındaki Karaoğlanoğlu tarafındaki şehitliği gezdikten sonra bu sefer şehrin doğusuna doğru yol alarak Girne sırtlarındaki Bellapais'e gidiyoruz. Bellapais'te birçok organizasyona ev sahipliği yapan bir manastır yer almaktadır. Ayrıca şehre tepeden bakan bir noktada olduğu için güzel bir şehir ve deniz manzarasına sahip. Gece gidenler manastırın güzel ışıklandırmasına şahit olabilecektir.

İlk gün için bu kadar gezi yeter. Tavsiye ettiğim restoranlardan birinde yemek yiyerek istirahate çekilmek ve yeni güne hazırlanmak iyi gelecektir.

2. Gün

Yeni güne erken başlamayı ve sıkı bir kahvaltı yapmayı tavsiye ediyorum. Zira gezilecek çok yer ve yürünecek/tırmanılacak çok yol var.

Kahvaltıdan sonra henüz daha enerjiniz yerindeyken dağlara doğru yol alıyoruz. Kıbrıs'ın kuzeyinde denize paralel uzanan Beşparmak Dağları Girne'nin doğusundan başlayıp Karpaz'a doğru uzanmaktadır. Beşparmak Dağları üzerinde üç tane kale bulunmaktadır. Bunlardan en batıdaki St. Hilarion Kalesi Girne'ye en yakın olanı. Ortadaki Buffavento Kalesi Girne'nin doğusuna, Ozanköy'ün arka tarafına düşmektedir. En doğudaki Kantara Kalesi ise Karpaz tarafına daha yakın olduğu için Gazimağusa'da kalındığı günlerde gezilmelidir.

St. Hilarion ve Buffavento kalelerinden birini tercih edip gezmek, diğerine gitmemek gerekir. Girne'de iki kaleye birden tırmanmak hem çok yorucu olur, hem de başka yerleri gezmek için ayıracağımız zamanı çalar. Bence her ikisi de güzel. St. Hilarion Kalesi'nin avantajı daha kısa bir yürüyüş ve tırmanış ile ulaşılabilmesidir. Ama bana göre Buffavento Kalesi daha güzel bir manzaraya sahip. Buffavento'yu tercih edenlerin dik merdiven ve patikaları tırmanmaya hazır olması gerekmektedir. Yaz aylarında tırmanacak olanlar güneşin etkisinin nispeten zayıf olduğu saatlerde tırmanmalı ve yanlarına mutlaka su almalıdır.

Kaleyi gezdikten sonra araba ile batıya Güzelyurt istikametine doğru gidiyoruz. Girne'ye 32 km mesafede, Güzelyurt yolu üzerindeki Mavi Köşk adada mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Kaçakçının köşkü olarak da bilinen Mavi Köşk İtalyan asıllı Rum olan Paulo Paolides tarafından 1957 yılında yaptırılmıştır. Mavi Köşk, içinde gizemli bir altın anahtar bulunan gizli kasası, özel olarak uzak doğudan getirtilen dokuz boyutlu güvenlik aynası, kuş tüyü yastıklı stres koltukları, mevsime göre renk değiştiren bukalemun derisinden içki dolabı, kristal şarap bardakları, İtalyan el işi yer döşemeleri, istenirse 24 saat şarap akan aslanlı çeşmesi, özel sirtaki taverna bölümü, köşkün birçok yerinde bulunan günah çıkarma noktaları, deprem uyarı cihazı, köşkle bir bütünmüş gibi görünen ancak depremde yıkılmaması için köşkten ayrı olarak ve farklı bir teknikle yaptırılmış deprem odası gibi birçok özelliği ile mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. Köşk askeri bölgenin içerisinde halkın ziyaretine açık tutulmakta ve asker tarafından rehberlik hizmeti verilerek gezilmektedir.

Not: Köşk hakkında daha fazla bilgi almak için "kibrismavikosk.com" adresi ziyaret edilebilir.

Mavi Köşk'e kadar geldikten sonra 20 km daha devam ederek Güzelyurt'a gidilebilir. Güzelyurt bölgesi KKTC'nin narenciye bahçelerine sahip, bu nedenle en yeşil bölgesi. Adanın başka bölgelerinde de yer yer ağaçlık alanlar olsa da genel olarak ülke kurak olduğu için bitki örtüsü zayıf. Kasım-Mart döneminde yemyeşil otlarla kaplanan ada, Mart ayından sonra sapsarı bir renge bürünmektedir. Ancak sırf narenciye bahçelerini görmek için Güzelyurt'a gitmeye gerek olmadığını düşünüyorum. En iyisi günün kalanını tekrar Girne'de geçirmek üzere Girne'ye geri dönmek. Mavi Köşk yakınlarında yol üzerinde bölgenin mahsulü olan portakal ve mandalina suları taze sıkılarak satılmaktadır. Kısa bir mola vererek içilmesini tavsiye ediyorum.

Günün kalanında yapılabileceklerden birisi eğer yaz aylarında adaya gittiyseniz Alagadi Plajı’ndan denize girebilirsiniz. Alagadi, caretta carettaların (deniz kaplumbağası) yumurtlama bölgesi olduğu için tesisleşmenin olmadığı temiz bir plajdır. Genellikle ülkede güzel plajlar Mağusa-Karpaz bölgesinde olsa da Girne'nin ender güzel plajlarından, belki de en güzel plajıdır Alagadi. Adaya gidiş yaz aylarına denk gelmediyse meraklısı için kumarhaneye gitmek de tercih edilebilir.

Gece hem yemek yemek hem de eğlenmek isteyenler "Tango to Buddha"ya gidebilirler. Ancak önceden rezervasyon yapmak gerekebilir.

3. Gün

İlk iki gün Girne ve Güzelyurt bölgelerindeki önemli yerler gezildikten sonra üçüncü gün sabah otelden çıkış yapılmalıdır. Gün içerisinde Lefkoşa gezilecek ve gece konaklama Gazimağusa'da yapılacaktır.

Lefkoşa

Girne'den güneye doğru Beşparmak Dağları’nı aşarak 20 km yol aldıktan sonra ülkenin başkenti Lefkoşa'ya ulaşıyoruz. Lefkoşa'da öncelikle eski şehrin yer aldığı Suriçi'ne gidiyoruz. Suriçi'nin bir kısmı KKTC, bir kısmı da Rum bölgesinde kalmaktadır. Suriçi'ne Girne Kapısı’ndan giriş yapıyoruz. Girne kapısından içeri girince 350 metre sonra bir Atatürk Meydanı’na gelinir. Meydanda tarihi Venedik Sütunu yer almaktadır. Sütunun sol tarafından devam edilerek Saray Otel'in önünden geçtikten sonra fırsat bulunan ilk yere arabayı park etmek gerekir. Saray Otel'i geçince karşınıza tarihi bir binada hizmet veren İş Bankası çıkacaktır. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın çok daha öncesinden beri aynı binada faaliyet gösteren İş Bankası'nın solundan yayan olarak devam edildiğinde çarşının içerisine girilir. Çarşıyı gezerken görülmesi gereken yerler Lokmacı Geçidi, Büyük Han, Kumarcılar Hanı, Bandabulya (Belediye Pazarı, bir nevi üstü kapalı sabit pazar) ve Selimiye Camii'dir.

Lokmacı geçidi de dâhil olmak üzere KKTC-Rum kesimi arasındaki ara bölgeye geçişi sağlayan sınır kapılarında KKTC tarafından çıkış yapmanız mümkündür. Ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının KKTC üzerinden Rum tarafına giriş yapmaları mümkün olmadığından sadece ara bölgeye girebilir, Rum tarafındaki polis kontrolünü geçemezsiniz. Yine de birkaç yüz metre genişliğindeki ara bölgeye girmenizi tavsiye ederim. Lefkoşa'da Lokmacı Geçidi dışında Ledra Palas sınır kapısında da bunu tecrübe edebilirsiniz.

Çarşıyı gezdikten sonra ara sokaklardan geçerek doğu istikametine doğru giderek Yiğitler Burcu Parkı'na varıyoruz. Park tam sınır bölgesinde olup, arada herhangi bir güvenli ara bölge olmadığından tel örgülerin öteki tarafındaki Rum bölgesini en rahat görebileceğiniz yer burasıdır.

Suriçi, yani eski şehir gezisini böylelikle tamamlayarak arabaya dönüyoruz ve Lefkoşa gezimize devam ediyoruz. Lefkoşa'da suriçini gezmek yaklaşık 2-3 saat zaman almaktadır. Suriçi'ne giriş yaptığımız Girne Kapısı'ndan geri çıkış yaptığımızda, trafiğin akış istikametine uyarak sola dönüyoruz. 250 metre sonra karşımıza çıkan meydandan sağa dönüldüğünde girilen caddede hemen soldaki ilk bina KKTC Meclis binasıdır. Meclisin karşısında yolun sağ tarafındaki ilk bina ise TC Büyükelçiliği'dir. Meclisi 200 metre kadar geçince ise solda KKTC Merkez Bankası yer almaktadır.

Girne Kapısı'nda çıktıktan 250 metre sonra vardığımız meydandan düz karşıya devam ettiğimizde ise 750 metre sonra ana yol sağa döner ve Dereboyu başlar. Dereboyu, Lefkoşa'nın yeme-içme konusunda en iddialı caddesidir. Şehrin birçok iddialı restoran ve kafeleri bu cadde üzerindedir. Öğlen yemeği saati de çoktan gelmiş olduğundan Dereboyu'ndaki mekânlardan birinde yemek yenilebilir. Dereboyu'na giriş yaparken ana yolun dirsek yaparak sağa döndüğümüz yerde, tam ters istikamete yeni sola dönemiz halinde ise Ledra Palas sınır kapısına doğru gitmiş oluruz.

Dereboyu'ndaki restoranlardan herhangi birini özel olarak tavsiye etmeyeceğim, ancak Dereboyu'nda da şubesi olan KKTC'de birçok yerde karşılaşabileceğiniz Mardo dondurmacısını tavsiye ederim. İlk başta "sahte Mado mu" sorusu akla gelse de hiç ilgisi olmadığını ve dondurmasının gerçekten lezzetli olduğunu söyleyebilirim.

Öğle yemeğini yedikten sonra arabaya binmeden önce Dereboyu'ndaki Barbarlık Müzesi'ne gidiyoruz. 1963 yılında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı'nda görevli Binbaşı Nihat İlhan'ın evinin EOKA'ya bağlı Rum çetecileri tarafından basılmasıyla binbaşının ailesi bu evde katledilmiştir. Ev müzeleştirilerek ziyarete açılmıştır.

Dereboyu'nda kuzeye doğru, Lefkoşa'yı diğer şehirlere bağlayan çevreyoluna doğru giderken yol üzerinde Rauf Denktaş'ın mezarını ziyaret ediyoruz ve yavaş yavaş Lefkoşa'yı terk ediyoruz. Çevreyolunda Gazimağusa istikametine yani doğuya yöneliyoruz. Henüz Lefkoşa'dan tam olarak çıkmadan önce Hamitköy bölgesinde yolun sol tarafında, Kıbrıslı Türklerin önderi Dr. Fazıl Küçük'ün anıt mezarını görmek ve ziyaret etmek mümkündür.

Lefkoşa'dan Gazimağusa'ya doğru yol alırken, yolun sol tarafındaki Beşparmak Dağları'nın bize bakan yüzünde zemine işlenmiş ve ışıklandırılmış dünyanın en büyük bayrağı "KKTC Bayrağı"nı görüyoruz.

Gazimağusa

Lefkoşa-Gazimağusa arası yaklaşık 55 km. Ancak Gazimağusa'ya varmadan önce yol üzerinde gezilecek yerler var. Bunları gezdikten sonra Gazimağusa'ya varmamız akşamüstünü bulacaktır.

1974 yılında gerçekleşen Barış Harekâtı’ndan sonra geri çekilirken EOKA'nın katliam yaptığı üç köy olan Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerindeki şehitler için yapılan iki şehitliğe gidiyoruz.

Şehitlikleri ziyaret ettikten sonra Gazimağusa'ya biraz daha yaklaşarak St. Barnabas Manastırı’na varıyoruz. Manastır, Bağımsız Ortodoks Kilisesi'nin kurucularından Aziz Barnabas adına yapılmıştır ve günümüzde ikon ve arkeoloji müzesi olarak ziyaretçileri kabul etmektedir.

Sabahtan beri gezilen yerler nedeniyle yorgunluk kendini hissettirmeye başlayacağı ve akşam saatleri de geldiği için bugünlük gezilerimizi sonlandırıp otele gitmenin zamanı geldi. Gazimağusa'da beş yıldızlı bir otelde kalmak isteyenler Salamis Bay Conti veya Palm Beach'de kalabilirler. Şehir merkezinde ve daha mütevazı bir otel arayanlar ise Dee European Otel’e gidebilirler. Akşam yemeği için merkezden kuzeye doğru giden DAÜ (Doğu Akdeniz Üniversitesi) yolundaki mekânlardan biri tercih edilebilir.

4. Gün

Her ne kadar Gazimağusa'nın gezilecek yerlerinin henüz tamamı gezilmemiş olsa da en fazla km kat edilecek güne geldiğimiz için vakitlice yola koyulup Karpaz istikametine doğru yola koyuluyoruz.Adanın kuzeydoğusundaki sivri uçta yer alan Karpaz bölgenin en sonundaki Zafer Burnu'na kadar gidilmesi halinde Gazimağusa'dan yaklaşık 105 km yol gidilmesi gerekecektir. Solun özellikle son bölümleri oldukça kötü olduğundan yolculuğun yaklaşık 1 saat 45 dakika sürebileceğini söyleyebilirim. Yol üzerinde Kıbrıs'ın en doğal, en büyük ve en güzel plajlarından biri olan Altın Kumsal'dan geçilecektir.

Zafer Burnu'na yaklaşık da mola verilerek ziyaret edilebilecek bir başka gezi noktası ise Apostolos Andreas Manastırı'dır.

Karpaz'daki yarımadanın uçtaki kısımları Karpaz Milli Parkı olup, bölgede çok sayıda başıboş eşek görmek mümkündür.

Gazimağusa'ya dönüş yolunda Boğaz'da yemek molası verilmelidir. Sabah Gazimağusa'dan çıkarak Karpaz'ı gezip, geri dönüş yolunda Boğaz'a varmak en az dört saat zaman alacaktır. Bu nedenle yemek saatinin çoktan geldiğini söyleyebilirim. Boğaz, Gazimağusa'ya yaklaşık 25 km mesafede küçük bir sahil kasabasıdır. Sahildeki 3-4 restorandan birinde balık yenilebilir.

Yemek molasından sonra dileyenler Kantara Kalesi'ne gidebilir. Daha önceden de belirttiğim gibi Kantara Kalesi Beşparmak Dağları'ndaki üç kaleden biri olup, en doğuda yer alanıdır. Boğaz'a 14 km mesafededir, ancak yolu kaleye yaklaştıkça iyice dar ve virajlı bir hal aldığından kaleye ulaşmak yaklaşık 25 dakika kadar sürecektir. Arabayla kalenin eteklerine geldikten sonra kaleye beş dakikada tırmanmak mümkündür. Kaleden Karpaz Yarımadası’nın hem kuzey hem de güney sahillerini görmek mümkün.

Kantara Kalesi’nden sonra yorucu Karpaz yolu ve Kantara Kalesi gezileri nedeniyle bugünlük geziyi tamamlamak gerekecektir. Gazimağusa'ya yaklaşırken yol üzerinde birçok plaj olduğunu göreceksiniz. Bunlardan birine gidebilir ya da otele giderek istirahat edebilirsiniz. Gazimağusa yolundaki plajlardan bazıları Glapsides, Silver ve Kocareis'tir. Benim tercihim her zaman Glapsides'den yana olmuştur.

5. Gün

Geldik tatilin son gününe… Bugün Gazimağusa'da gezilmesi gereken yerleri gezerek akşam uçağı ile ülkeden ayrılacağız.

Günün ilk gezi noktası merkezden kuzeye, yani Karpaz istikametine doğru giderken yaklaşık 10 km mesafedeki Salamis Antik Kenti'dir. Geçmişi M.Ö. 11. yüzyıla uzanan Salamis'te surlar, antik tiyatro, Roma villası, sarnıç ve agora bulunmaktadır.

Salamis Antik Kenti'ni gezdikten sonra merkezdeki eski şehri gezmek için suriçine gidiyoruz. Suriçinde gezilmesi gereken yerler Lala Mustafa Paşa Camii, Sinan Paşa Camii, Namık Kemal Meydanı'ndaki Namık Kemal Zindanı ve Müzesi'dir. Birbirine çok kısa mesafede yer alana ve yayan olarak gezilen bu eserleri gezmek yarım saat alacaktır.

Suriçini gezdikten sonra arabaya tekrar binerek bu kez güneye, sınır bölgesine doğru hareket ediyoruz. Palm Beach Oteli'nin arkasına arabayı park ederek kapalı Maraş bölgesinin önündeki plaja giriyoruz. Burası, savaştan önce canlı bir turizm bölgesi olan, sahil boyunca otellerin sıralandığı, ancak savaş sonrasında girişi yasaklanan bir hayalet şehir. Bu hayalet şehri kısmen de olsa görebileceğiniz tek yer Palm Beach Oteli ile kapalı Maraş arasında kalan bu küçük plaj.

Böylelikle KKTC gezimizi tamamlamış oluyoruz. Adaya ilk kez gidecek ve kültür turu yapmak isteyenlere 4 gece 5 günlük bir tatil öneriyorum.

Gazimağusa ile Ercan Havaalanı arası yaklaşık 50 km'dir. İçki severler için havaalanına gitmeden önce yol üzerinde bir markete uğrayarak, ülkemize göre oldukça ucuz olan içki alışverişlerini yapabileceklerini hatırlatmak isterim. Alışverişi havaalanındaki free shop'a bırakmamakta fayda var, zira marketlerde içki fiyatları daha uygun.

www.sonatizm.com