Köln'de Bir Gün

Dürüst olmak gerekirse Köln'ün çok da bir yerlerden kalkıp özellikle gidilecek bir yer olduğunu düşünmüyorum. Ve bunu Almanya'ya karşı ortaokuldaki Almanca öğretmenim sayesinde oluşan tüm kötü düşünceleri Berlin seyahatinde atmış biri olarak, ön yargılarımdan arınmış bir şekilde yapıyorum :)

Sevdiceğimin doğum günü kutlaması için ikinci defa Amsterdam'a gitmiştik ve benim pasaport kontrolünden çıkmışken yeni bir yerleri keşfetmeden vatana dönme gibi bir niyetim kesinlikle yoktu. Bu yüzden hemen trenlere bakıp hem ulaşımı kolay hem de gittiğimize değecek bir yerler aramaya koyuldum ve Köln'ü buldum.. Yazının en başından hevesleri kırmış gibi olmak istemem ama Köln için bir tam gün ancak Noel zamanı gittiyseniz meşhur pazarlarını görebilmeniz için en az iki gün yeterli. Biz pazarları maalesef bir gün ile kaçırdık ama açılmamış dahi olsalar en azından kurulmuş hallerini görebildik.Havalimanı veya başka bir ülke/şehirden tren yoluyla geldiyseniz eğer istasyondan çıkar çıkmaz meşhur kathedrali tam önünüzde görüyor olacaksınız. Kölner Dom gerçekten çok ihtişamlı, gecesi gündüzü de ayrı ayrı güzel.

köln katedrali gündüz

Çift kuleli katedralin uzunluğu 157 metre, bu dillere destan heybeti kendisine Almanya'nın ikinci, dünyanın ise üçüncü en büyük kilisesi olma özelliğini veriyor. İnşaatı  600 küsur yıl süren bu gotik eser 2. Dünya Savaşı'ndan özellikle savaş pilotlarının gece yollarını bulabilmek amacıyla katedrale dokunmamaları sayesinde sapasağlam çıkmayı başardıysa da şehre atılan bombalardan yüzeyi simsiyah olmuş, temizleme çalışmalarına başlamışlar ancak ne kadar sürede eski haline kavuşur bilinmez. Katedral öyle heybetli ki şehrin hangi noktasında olursanız olun görebiliyorsunuz. Katedralin içini gezmek ücretsiz ancak tepeye çıkmak isterseniz bir ücret ödemeniz ve yaklaşık 500 basamağı çıkmanız gerekiyor. Biz günün geri kalanında yürüyüş performanısımız düşmesin diye tercih etmedik ama kondisyonuna güvenenleri güzel bir manzara beklediğinden eminim :)

Dediğim gibi eğer Noel zamanı Köln'e gittiyseniz ve soluğu hemen Dom'un önünde aldıysanız koskocaman bir noel pazarının da kapısının önünde duruyorsunuz demektir. Ne yazık ki henüz gezilecek kadar açılmadıysa da en azından pazarların dekorasyonlarının yarattığı o ambiyansı yaşama fırsatımız oldu.

Dom'un önünden dümdüz ilerlediğinizde kendinizi meşhur alışveriş sokaklarında bulacaksınız Hohe Strasse den Neumarkt'a kadar tanıdık tanımadık bir sürü mağazanın arasında gezinip vakit geçirebilirsiniz ki bu noktada kredi kartınızı otel odanızda bırakmış olmanız tavsiye edilir.

Köln'de yer altı ve üstü ulaşım oldukça iyi durumda ama burası hiçbir ulaşım aracına dahi ihtiyaç duyulmadan gezip görülebilcek bir şehir. Biz artık seyahatimizin günde minimum 12 kilometre yürüdüğümüz beşinci gününde olduğumuz için sık sık metroyu kullandık. Siz de kullanmak isterseniz metro girişlerinde bulunan atm makinası şeklindeki otomatlardan biletlerinizi alabilirsiniz. Ülkedeki Türk nüfüsun fazlalığı göz önünde bulundurularak makinalara Türkçe dil seçeneği de eklenmiş. 

Buradan yine çok yakın olan Alter Martk'a doğru inip Rathaus dedikleri belediye binasını görmeye inebilirsiniz biz gittiğimizde (Kasım 2016) tam önünde bir yol çalışması olduğundan doğru düzgün bir fotoğrafını çekemedim ama Ren Nehri kıyısına indiğimizde tam arkasından bir kare yakalayabildim.

Köln Rathaus

Buradan nehir boyunca yürüyüş yapabilir kafelerde oturup manzaranın keyfine varabilirsiniz. Özellikle sonbaharda nehir kenarındaki parkın ağaçları harika manzaralar oluşturuyor..

Nehir boyunca dümdüz yürüdüyseniz eğer karşınızda Hohenzollern Köprüsü'nü göreceksiniz. Bu köprü hem demir yolu geçidi hem de yaya geçidi olarak kullanılıyor. Bu köprü II. Dünya Savaşı'nda çok fazla hasar görmediyse de şehrin batı kısmının müttefikler tarafından işgal edimesinin ardından bizzat Almanlar tarafından yıkılmış ve müttefiklerin karşıya geçişi engellenmeye çalışılmış. Bugünlerde ise aşklarının sonsuz olmasını dileyen aşıklar için önemli bir nokta bu köprü. Bir kilit alıyor üzerine isimlerinizi yazıp köprüye kilitliyor ve anahtarı Ren nehrine atıveriyorsunuz. Bu ritüeli de yapmadan dönmem diyorsanız gitmeden mutlaka bir kilit edinin derim.

Bunların yanı sıra, "Ben yaptım siz de sakın eksik kalmayın" diyeceklerim var:

  • Diyeti hemen bir kenara bırakıp o koca soslu patates kızartmalarından alın, hemde en büyük boydan.
  • Currywurst dedikleri sosislerden tadın. Aslında domuz eti yemiyorum ve bu defa ne eti olduklarını sormadım çünkü cevabından korktum.Bilmezsem yapabilirim dedim ve yedim, pişman değilim. Cehalet bazen mutluluk getirirmiş...
  • Alman birası Kölsch'den tadın.
  • Gördüğünüz ilk pastaneye dalıp o mükemmel Alman karbonhidratlarına sarılın.
  • Türk restorantlarından birine girip döner yiyin. Aman sen de Köln'e kadar gitmişiz döner mi yicez demeyin, girin. Porsiyon boylarının ve et lezzetinin farkını görünce bana hak vereceksiniz.

 Bir de "Benim vaktim olmadı fırsatınız kalırsa siz yapıverin"lerim var:

  • Çikolata Müzesi'ni gezin.
  • Cafe Rico'ya brunch veya kahve/tatlı için uğrayın.
  • Çağdaş sanata ilginiz varsa Ludwig Müzesi'ni görün
  • Çalıştığı dönemlerde oradaysanız nehir üzerinden geçen Avrupa'nın ilk teleferiği olan Köln Teleferiği'ne binip şehri kuşbakışı izleyin.
  • Teleferik olmuyorsa Köln Triangle'dan şehrin manzarasına bakın.
GÖZDE ÖZER ERDOĞAN

Yazar Hakkında

GÖZDE ÖZER ERDOĞAN

Gezmeye,görmeye,keşfetmeye ve işine sevdalı turizmci gezgin!bayangezenti.blogspot.com