Küçük Gezgin ile Rodos

Rodos Adası hakkında pek çok güzel şey duymuştum; pek çok insan daha feribottayken adanın insanı büyülediğini söylemişti. Biz de dayanamadık; ehhh bu anlatılanları bir de gidelim yerinde görelim dedik ve 2012 yılının harika bir yaz gününde düştük yollara...

Küçük gezginimiz 2,5 yaşını biraz geçmiş; iyice sosyalleşmiş ve her şeyi yapmaya hazır bir durumdayken hep merak ettiğimiz adaya gidip bir yaz tatili yapalım dedik. Rodos Adası büyük bir ada biz de bu yüzden, hem deniz tatili yapalım hem de gezilecek her yeri sindire sindire gezelim diye 5 gün ayırdık. Gittiğimizde anladık ki 5 günden az kurtarmazmış bu adayı layığıyla gezmeye zaten. Gemi turlarıyla günübirlik adaya gidenlere o yüzden tavsiyemdir ki mutlaka gidin ve tekrar görün Rodos Adası'nı. Rodos'a günübirlik gitmek Rodos'u görmemiş olmakla aynı şey inanın bana!!!

Biz Rodos Adası'na gitmek için çok erken saatte İzmir'den yola çıkıp Marmaris'ten feribota bindik. Binmemizle inmemiz bir oldu desem yeridir. Topu topu 1 saat sonra adaya gelmiştik bile. Bu tatil aynı zamanda bir deniz tatili de olacağı için ünlü EllePlajı'na 50 metre olan, merkeze çok yakın bir otel tercihimiz oldu. Rodos Adası'nda eğer yanınızda küçük bir gezgin yoksa motor kiralayabilirsiniz, aslında bu tüm adalar için geçerli. Hem çok ucuz de hem çok eğlenceli oluyor. Ama biz Küçük Gezginimizden dolayı araba kiraladık. Yok illa çile çekeceğim; kavurucu sıcakta bisikletle gezeceğim diyorsanız hay haaaaay; o da var. Ama ben almayayım :)) Beynim pişe pişe gezemeyeceği yollarda :)

Adada görmek istediğimiz belli başlı yerler vardı ama arada "direksiyonu bir de buraya kıvıralım bakalım bizi nereye götürecek" dediğimizde de ada bize en güzel plajlarını sunmadı değil. Süprizleri seviyoruz ne de olsa :)

Rodos Adası'na daha limandan içeri, dünyanın yedi harikasından biri olan Colossus heykeli (Rodos Heykeli)'nin ayaklarının bastığı yerleri gösterdiğine inanılan, geyik heykellerinin arasından geçerek girince adanın bize çok şey sunacağını anladık. Gerçi sevgilim heykelden ufak bir kalıntı görmeyi bekliyordu ama meğer sadece heykelin ruhu ordaymış :)) Olsun, bize geyik heykelleri de yetti :) Ada bizi daha feribotun penceresinden bakarken büyülemişti bile.

Adanın merkezi; tapınak şövalyeleri, Osmanlı ve İtalya döneminden kalan yapılarla kaplı. Adanın surları, kalesi, camileri, her şey tarih kokuyor. Alışveriş merkezinin bulunduğu surlarla kaplı meydan hem gece hem de gündüz cıvıl cıvıl. Surların pek çok kapısı var ve merkezi olduğu gibi çevreliyor. Restoranları ve dükkanları gece yarılarına kadar açık ve son derece hareketli. ÜnlüSüleyman Camiide işte tam bu merkezin ortasında aslında.

Adanın bizim için en güzel yanlarından biri de merkezinde denizin tertemiz olmasıydı. Gerçekten otelin önündeki ünlü Elle sahili Küçük gezginimiz Çakıl'ın denizin tadını bol bol çıkarma şansını bulduğu yer oldu. Koca koca gemiler açıktan geçiyor, bir taraftan hız motorları, işten çıkanlar hoop denize atlıyor, 70'lik dedeler 20'liklere taş çıkarırcasına saatlerce kulaç atıyor ve insan mavilikte kayboluyor...

Adanın merkezinde en güzel yerlerden biri de Rodos Kalesi (Palace of Grand Masters) ve Eski Şehir (Old Town). Rodos kalesine çıkan dik sokaklardaki evler ve kalenin manzarası süper. Kale Tapınak Şövalyeleri döneminden kaldığı için oldukça ilginç şeyler görmek mümkün. Toplantı odalarındaki işlemelerdeki detaylar, onların o gizli yaşamlarından kalıntılar insanı oldukça etkiliyor. Kale adanın aslında her yerinden görünen oldukça görkemli bir yapı. Ama sıcakta gezmek insanı yormuyor değil; Çakıl üstündeki tişörtü de attı baya sokaklarda dilencilerden ayırt edilemeyecek kıvamda gezdi Rodos sokaklarını. Bzim de dil bir karış dışarda, zor nefes alarak ahlaya ahlaya çıktık kaleye. Eeee... Öyle kolay değil gezgin olmak, omuzları ve burnun ıstakoz kıvamında kızarmadan, terden şortun ıslanmadan, sandaletin bir sene boyunca çıkmayacak güneş yanığı izini yapmadan, 50 dercede beynin pişmeden gezgin olunmuyor. Biz de onca yorgunluğu kalenin hemen yanındaki ağaçların altındaki banklarda uzun uzun manzaraya karşı dinlenerek ancak attık tabii. Orada bulunan (Odos Orfeos) Ressamlar Caddesi'ne uğramadan da gitmek yok tabii :))

Rodos'un merkezinde gezilecek, görülecek yapılacak çok şey var. Akşama kadar gezip sonra bir deniz keyfi yapıp gece tekrar merkezin tadını çıkarmaya doyum olmuyor ama Rodos Adası'nda Küçük Gezgin ve bizim görecek çok yerimiz vardı ve her zaman ki gibi düştük yollara...

Lindos, adanın mutlaka ama mutlaka görülmesi gereken harika bir şehri. Bizim Kaş-Kalkan gibi kayalıklar üstüne kurulu olan yapısı ve en tepedeki kalesi, tarihi kalıntılarıyla Lindos gerçekten çok hoş bir şehir. Çok küçük bir merkezi, dimdik yokuşları, dapdar ama ışıl ışıl sokakları olan bu şehir, gece ışıklarıyla ve o dapdar sokaklarında omuz omuza yürüyen insanlarıyla bence gerçekten görülmeye değer bir yer. gündüz gittiğimizde tepemizdeLindos Kalesi harika bir koyda, tertemiz suda saatlerce yüzdük. Koyun bir tarafındaki küçük kilisede yapılan düğünü denizden izlemek fırsatını bulduk. Bir tarafta açık deniz, bir tarafta eski şehir, bir tarafta da akvaryum gibi suda ayağımızın altında gezen balıkları izlemenin keyfine doyamadık. Gerçekten bence tüm bunları aynı anda yaşıyor olmak büyük lüks.

Adanın kalesine tırmanmak istediğimizde Lindos'un eşşeklerine bindik. Tabii sevgilim koca göbeği ve fazla kilolarından dolayı yürüyerek çıkmak zorunda kalsa da biz Küçük Gezginimiz Çakıl ile eşşek üstünde inanılmaz keyifli, bol manzaralı biraz da tehlikeli bir yolculuk yaparak kaleye kadar tırmandık. 2,5 yaşında olmasına rağmen Küçük Gezginimiz eşşek üstünde onca yokuşu tek başına inip çıkabildi ya; herkesi hayretler içine düşürdü. Videoları izlediğimde her ne kadar kalbim ağzıma gelse de o an ne kadar da rahat olduğumu hiç unutmuyorum. Tepedeki güneşin yakıcı etkisinden olabilir, insanın beyni sulanmıyor değil :))

Lindos'un merkezindeki koy dışında bir de arabaların en son çıktığı noktadan aşağıya doğru inen yolda bir plajı daha var ki bence yorgun geçen bir günün ardından denizde yorgunluğu atıp, tavernasında mezelerin tadına bakıp kafayı yastığa öyle koymalı insan... Biz Lindos'un gecesini, gündüzünü, denizini çok sevip; 2 gün boyunca tadını doya doya çıkardık. Şiddetle tavsiye edilir :)

Kamerios, görmeden edemeyeceğimiz bir yerdi. Yunanlıların Pompei'si diye bilinen bu kent, volkanik patlamada küller altında kalmış bir şehir. İtalya'ya gittiğimizde Pompei'ye kalkan son vapuru kaçırdığımız için gidememiştik ve bu bizi çok üzmüştü. Onun yerine Kamerios'u ziyaret edelim dedik. Tabii gölgede 40 derece sıcakta böyle taşlarla, mermerlerle dolu yerleri gezmek resmen eziyet oluyor onu söyleyim. Çok hakkını veremiyorsun gittiğin yerin ama adaya kışın gitmenin pek bir manası olmayacağına göre paşa paşa gittik gezdik. Küçük Gezginimiz, bu taşlar arasında gezmekten çok da keyif aldı. Rodos'a gelmişken burası görülmeden gidilmez derim ben. Tabii biraz tarih seviyorsanız :))

Epta Piges bizi Rodos Adası'nda hayal kırıklığına uğratan bir yer oldu aslında. O kadar şelaleler, doğa resimleriyle reklamı yapılan bir yerdi ki; gitmezsek olmaz diye düşündük. Ama gittiğimizde bırakın şelaleyi nehirde iki damla akan su ve üstünde yüzen iki tane ördekten başka hiçbir şey yoktu. Bu kadarı bırakın Kaş'ta, Kalkan'da bizim Ege'de içinden nehir geçen her yerde var, onu söyleyeyim. Yani o kadar yol gidip de gördüğünüze değecek bir yer hiç değil. Tek avuntumuz Orman yollarından giderek Arhipoli gibi bir kaç farklı köy görmüş olmak.

Kelebekler Vadisi (Petaloudes) akın akın turistin gittiği bir yer. Rodos'un en ünlü turist çekim yerlerinden biri. Hoş bir doğası var. Binlerce kelebek ağaçların üstünde kıpırdamadan öylece duruyor. Bence gidip gezmekte, sonra da oturup ağaçların gölgesinde buz gibi birşeyler içmekte fayda var. Çok fazla çeşit kelebek yok tabii. Küçük Gezginimiz binlerce kelebeği kayaların, ağaçların üstünde görünce çıldırdı sevinçten. Sırf bunun için bile gitmeye değerdi :)) ama bizim Kelebekler Vadimizin yanında solda sıfır... Olsun her yerin kendine özgü güzelliği var, gidin gezin.

Ladiko (Anthony Quinn Koyu) Koyu adanın en ünlü koylarından. Koyun orijinal adı Ladiko ama Anthony Quinn söylenene göre Zorba filmini çekerken burayı çok beğenmiş ve almış o yüzden de herkes Anthony Quinn koyu diyor buraya. Biz çok kalabalık olacağını tahmin ettiğimizden dolayı akşama doğru gittik. İyi ki de öyle yapmışız. Biz gittiğimizde yukarıdaki restorantta oturup birşeyler atıştırırken kalabalık yavaş yavaş dağıldı ve koyun tadını çıkarmak bize kaldı. Güneşi denizde batırdık desem yeridir. Güzel, küçük ve temiz bir koy. Biz gittik bence siz de gidin :))

Tsampika bizim adada en beğendiğimiz en keyif aldığımız sahil oldu. Boydan boya ince altın kumla kaplı olan sahilde neredeyse tüm günümüzü geçirdik diyebilirim. Küçük Gezgin Çakıl, incecik kumuyla kumdan kaleler yapabildiği ve babasının sırtından inmediği bu denize bayıldı. Rüzgarsız bir günde gitmiş olmanın da avantajıyla sahilin ve denizin tadını fazlasıyla çıkardık :)) Gerçi itiraf etmeliyim bizde kumdan kaleleri Çakıl değil sevgilim yapar; kumdan heykelleri tüm sahillerde ünlüdür. Bir seferinde köpekbalığının yakalamış olduğu kadın heykelinin fotoğraflarını tüm sahil çekmişti :) Çakıl da garibim ona yardım ederek oyalanır işte :) Ben mi? Bir çöp adam çizmekten acizimdir; sadece ikisinin yaptıklarının fotoğrafını çekerim o kadar :)

Faliraki biz gittiğimizde inanılmaz rüzgarlıydı. Sahil boydan boya şezlonglarla kaplıydı ama rüzgarlı bir sahilde denize girmek istemediğimiz için, gidip gördüğümüz ama yaşamadığımız bir yer oldu bizim için.

Kallithea turistlerin otobüslerle akın akın geldiği bir yer. İşin ilginci havlusunu kapan adanın yerlileri de yüzmek için bu ufacık koya gelmişlerdi. Koyu bu kadar çekici kılan tarihi İtalyan Hamam'ının koyun tam da içinde olması aslında. Koyun denizi bu kadar çok gelen olunca temiz kalmamış tabii... Ama bence hem hamam hem de koy görülmeye değer.

Tüm bu koyların dışında, Afantou Ixia, Lalyasos, Kremasti, Paradissi gibi uğramadığımız koy kalmadı yol üstünde. Uğradığımız hemen hemen her koyda şöyle bir denize girdik, mekanın havasını soluduk desem yalan olmaz.

Rodos; tavernalarıyla, sahilleriyle, merkeziyle, Lindos şehriyle bence mutlaka görülmesi gereken bir yer. Biz Küçük Gezgin Çakıl ile Rodos'tan çok keyif aldık... Adaya tekne turlarıyla değil, kendi başınıza gidin ki doya doya tadını çıkarın. Benden söylemesi... Rodos, mutlaka görülmesi gerekenler listenizde yer almalı...

Sema Çelepci

Yazar Hakkında

Sema Çelepci

İçindeki gezme dürtüsünün hiç rahat bırakmadığı, göreceği yeni yerlerin hayaliyle uyanan; İKİ GEZGİN RUHUN KÜÇÜK GEZGİNLE MACERALARI fikrinden yola çıkarak Küçük Gezgin ile her yere gitmekten büyük