Uganda – Tanzanya’ya gezimize Uganda’dan başlamak üzere THY ile uçuyoruz, tek bir boş koltuk yok... Entebbe Uluslararası Havalimanı'na sabaha karşı varıyoruz, Uganda vizenizi giriş kapısından alabiliyorsunuz, biz de işlemlerimizi tamamlayıp Bunyonyi gölüne doğru yola koyuluyoruz. Yolumuz hayli uzun, hatta ekvator çizgisinden Güney yarım küreye geçeceğiz. Yol üzerinde Masaka, Lyantonde ve Mbarara şehirlerinden geçiyor, geçerken de sık sık meyve pazarlarında durup zengin seçenekler sunulan tropik meyvelerden satın alıyoruz ve iştahla yiyoruz. Dikkatimi çeken çok miktarda ve büyük hevenkler halinde satılan yeşil kabuklu muzlar oluyor, tam olgunlaşmadan neden böyle satılıyor merakımı gidermek için rehberimize sorduğumda, bu muzların meyve olarak yediğimiz muzlardan farklı olduğunu, bu muzları bir nevi püre yapmak için kullanıldıklarını ve özellikle et yemeklerinin yanında yendiğini öğreniyorum. Birçok arkadaşımız bu püreyi iştahla yemesine karşın ben pek de lezzetli bulmuyorum.
Gece uçuşu nedeniyle uykusuzluk ve uzun bir yolculuk bizi hayli yorsa da bir tepe üzerinden gördüğümüz muhteşem bir göl manzarası ve sevimli kara çocukların gülen gözleri tüm yorgunluğumuzu alıyor.
Otelimize vardığımızda manzara katlanarak güzelleşiyor. Grubumuz 2 küçük gruba bölünüyor. Buranın en güzel 2 otellerinden Arcadia Otel, yemyeşil bir tepede inşa edilmiş ve müthiş bir manzaraya sahip, odalar bungalow tarzında, diğer otelimiz Birdnest ise göl kenarında, yine yemyeşil bir bahçenin içinde ve ismi gibi şirin bir kuş kafesi adeta.
Kahvaltımızı göl kenarındaki otelimizde, akşam günbatımı içkimizi ise muhteşem manzarası ile tepedeki otelin yemyeşil bahçesinde almak da hoş bir ayrıcalık oldu.
Yeşil Afrika’nın yemyeşil köşelerinden biri, hatta Uganda’nın İsviçre’si deniyor Bunyonyi Gölü'ne.
Uganda’nın güney batısında, büyük göller bölgesinde yer alan, Ruanda’ya komşu, deniz seviyesinden 2.000 m. yükseklikte, 25 x 7 km. büyüklükte, derinliği ise 40-900 m. ile Afrika’nın 2. dünyanın ise 3. en derin gölü.
Üzerinde 29 ada olsa da adalarda yerleşim az, daha çok turistik faaliyetlere yoğunlaşmışlar.
Biz de bu adaları gezmek üzere sabah kahvaltısından sonra keyifli bir tekne turuna çıkıyoruz.
Cezalandırma Adası (Punishment Island) – Evlilik öncesi hamile kalan kızların cezalandırılmak üzere gönderildiği adada hiçbir şey yetişmediği için bir anlamda bu “günahkar kızlar” ölüme terk ediliyormuş.
Yüzerek kaçmaya kalkanlar ise çoğunlukla yüzme bilmedikleri için boğularak ölüyor, bu hikayeleri kaçıp kurtulmayı başaran ve halen hayatta olan az sayıda kişiler anlatmakta. Bu adadan kurtulmanın bir başka yolu da başlık parası verecek durumda olmayan köylülerin adaya giderek kendilerine eş olarak bu kızları almaları. Bu arada evlilik öncesi hamile kalan kızların şimdilerde bile, halen evlerinden kovulduklarını da öğreniyoruz.
Pigme (kısa boylu insanlar) Adası – Bu adada gerçek anlamda cüce olmasalar da çok kısa boylu insanlar yaşamakta, buradaki isimleri Batwa.
İnsanlar bizi oldukça coşkuyla karşılıyor, boynumuza sarılıyorlar, çok sevimliler, ancak üzerlerine sınmış koku nedeniyle yaklaşmakta zorlansak da biz de onlara sarılarak sevgi gösteriyoruz, sanki aylarca yıkanmamışlar.
Buraya gelmeden almış olduğumuz şekerleri dağıttığımız çocuklar çıplak ayakları ile sevinçle zıplarken büyükleri de bizim için bir dans gösterisi yapıyorlar, oldukça komik ama bir o kadar da sevimliler.
Bu arada ada dışından evlilikler nedeniyle bazılarının boyunda ciddi uzamalar başlamış bile.
Bize orman içinde yaşadıkları köylerini ve evlerini gezdirmelerinin ardından adadan ayrılıyoruz.