La Petite France

Strasbourg, Fransa’nın kuzeydoğusunda bulunan bir şehir. Aslında büyük şehir tabii ki, bir o kadar da meşhur, görülmeye değer yerlerden birisi ancak çok enteresan ki Türkiye’nin hiçbir noktasından direkt uçuş bulunmuyor. Dolayısıyla Türkiye’den ya aktarmalı olarak en az 5-6 saat uçacak ya da bizim yaptığımız gibi komşu şehirlerden trenle yolculuğu tercih edeceksiniz gidebilmek için...

Fransa’nın küçük şehri Mulhouse Garı'ndan aldığımız biletle kısa bir yolculuk sonrası varıyoruz Strasbourg Garı'na...  Çok kalabalık ve her daim yoğun bir gar. Garın altında da fast food restoranları ve yeme içme mekanları var. Özellikle Burger King fazlasıyla rağbet görüyor ve çok kalabalık. Ve başkent Paris, trenle sadece 2 saat uzaklıkta..

Malum Kasım ortası, şehrin en soğuk zamanı. Karasal iklim hakim, yağış yok, 7-8 derece sıcaklık ve soğuk fazlasıyla hissediliyor. Benim gibi eskimo haliyle dolaşmanız kaçınılmaz, tabi önleminizi alarak gittiyseniz.. Akşamları daha da düşüyor sıcaklık, ayaz oluyor. Bu arada unutmadan hatırlatayım, birkaç kelime de olsa Fransızca bilmeniz sizin lehinize çünkü İngilizce anlaşma şansınız çok zor. İngilizce soru sorsanız bile Fransızca cevaplıyorlar, anlamadıklarından, bilmediklerinden değil tamamen Fransız kafası, bilen bir arkadaşınız varsa onunla gitmek en iyisi...

Öncelikle şehir merkezinden başlayalım anlatmaya,  tamamıyla Türk malı bir çiğ köfteci var, sevenlerine duyurulur. Köftecinin hemen yanında, su almak için girdiğimiz marketin sahibi de Türk’tü. Daha doğrusu Türk olduğumuzu anlayıp da renk verdiği anda farkettik.

Kahvaltı için çoğunlukla kruvasan tercih ediyorlar, çoğu ülkede olduğu gibi ama adam şeklinde yapılmış hamur kurabiyeleri de meşhur, her pastanenin vitrininde görebilirsiniz. Bizim paskalyaya benziyor tadı sadece biraz daha tuzlu.  Ve simit... Üstündeki kaya tuzu muydu neydi anlamadım ama bizimkine göre bir hayli tuzlu bu sebeple aynı lezzeti yakalamak mümkün değil. Carrefour, Fransız markası olmasından kaynaklı birçok yerde marketi de var. 

Şehirdeki büyük meydanlardan biri Kleber Meydanı... Jean Baptiste Kleber'in anıtı var ve bu alanda Christmas için hazırlıklara başlanmıştı. Noel pazarı için çadırlar ve hediyelik eşya standları kurulmuştu. Ağaçlara süslemeler yapılmış, balonlar ve yıldızlar asılmıştı. Meydanın bir bölümü kapalıydı bu sebepten dolayı.

Yine yürüyerek keşfedebileceğiniz veya tramwayla gezebileceğiniz bu şehirde bulunan başka bir meydan da Gutenberg Meydanı. Matbaanın mucidi Gutenberg’in anıtı da bu meydanda bulunmakta. Meydan etrafında da pahalı kafeler, restoranlar var.

Bildiğimiz kestirme yollardan ara sokaklara girildiğinde, magnet vb. hediyeler almak için sağlı sollu dükkanlar ve şık restoranlar var. Christmas heyecanı başlamış, evlerin camlarında bile süslemeler var. Sokak şarkıcıları hafif bir müzikle dinlendiriyor halkı ve turistleri…

Şehrin simgesi olan devasa Notre Dame Katedrali tüm ihtişamıyla göze çarpıyor. Yalnız çok büyük çantanız varsa içeri alınmayabilirsiniz, çok sıkı bir arama var kapıda. Güvenlik alıkoyuyor kapıda, çıkışta alırsın diyor. Eşsiz mimarisi olan bu katedrale giriş ücretsiz ama içerde mum yakıp, dilek dilemek 2 euro, içerde fotoğraf ve kamera çekimi serbest...

Bir başka önemli yapı Rohan Sarayı da katedralin tam karşısında bulunmakta. Arkeoloji Müzesi, dekoratif sanat müzesi ve güzel sanatlar müzesi olmak üzere 3 farklı bölümden oluşan saraya giriş 6,5 euro. Salı günleri hizmet vermiyorlar.

Katedralin aşağısında bulunan nehirde ise kapalı teknelerde tur düzenleniyor. 130 kişi alabilen teknelerle tüm şehri dolaşma imkanınız var. Teknenin  kapalı olmasından kaynaklı her mevsim yapılıyor turlar. 13 euro ücretle yine otomat makinelerden alınıyor bilet, kredi kartı geçerli. Teknede kulaklık var, ve farklı dillerde rehber anlatımı mevcut. La Petite France (Küçük Fransa) deniliyor bu bölgeye. Bütün bloglarda adı geçen meşhur Vouban barajını da görme şansınız var bu tur esnasında. Tam 1 saat sürüyor tur ve bu sayede yaya olarak ulaşamayacağınız birçok bölgeyi de bu esnada görebilme şansınız var.

Bölmeli , kapaklı pencereleri olan camlarında saksılar olan kartpostal manzarası rengarenk evlerden burada da var. Nehir kıyısında konumlanmış ve tekne turu esnasında hepsini yakından fotoğraflama imkanınız var. Bir an için hayali bir yer gibi duruyor ama şehrin en can alıcı noktası bu evler…

Tam anlamıyla tramvay şehri Strazburg... Şehir içi otobüsler de var ama raylı sistem çok geniş bir alana yayılmış. Hiç bilmeden birine binseniz bile bütün şehri turlamanız mümkün. Yalnız aman dikkat, hepsinin rotası farklı. Birkaç farklı hat var, bunlardan D yazana bindiğinizde sadece 20 dakikalık bir yolculuk yapıp, Almanya sınırındaki Baden şehrine bağlı Kehl kasabasına gidebiliyorsunuz. Biletler 2 euro karşılığı tramvay durağındaki otomat makinelerden alınıyor. Çok sessiz, sakin bir kasaba. Herkes evinde bir köşeye çekilmiş gibi bomboş sokaklar. Orada da kentin bir tarafında taşıt trafiğine kapalı bir yürüyüş caddesi ve diğer tarafında üzerinden köprü geçen bir nehir var.  

Nil Kurt

Yazar Hakkında

Nil Kurt

Tam anlamıyla bir seyahat tutkunuyum. Aktif olarak çalışıyor olmam sebebiyle sadece hafta sonlarımı,yıllık izinlerimi ve özel dönemleri kullanarak seyahat etmeye çalışıyorum.