Lezzetli Bir Marsilya Macerası

Fransa’nın güneyindeki liman şehirlerinden birine yolculuk ettik bu hafta. Balıkçılık üzerine kurulu, liman işletmelerinin fazlaca olduğu Marsilya, aslında tatil yapmak için gitmeyi tercih edeceğiniz bir şehir değil. Denize girebileceğiniz küçük bir sahili bulunuyor ve ara sokakları çok güven vermiyor.

Elbette yolunuz düşerse, lezzetli noktalar ve gezip görmeye değer birçok yeri de bulunuyor. Bakalım biz neler yaptık!

Marsilya havaalanında iki tane terminal var. Bizim, uçaktan indikten sonra çıkış yaptığımız terminal, Terminal 2 oldu. Önemli bir bilgi: Dönüş uçağınız için terminal numaranızı kontrol etmeniz gerekiyor, dönüşünüz hangi terminal (Terminal 1 veya 2) ise o terminalden giriş yapmanız gerekir aksi halde son dakika gecikmenize yol açacak bir yürüme mesafesi bulunuyor terminaller arasında.

Terminalden dışarı çıktığınızda hemen sağ karşı tarafta otobüsler bulunuyor. Biz şehir merkezine yolculuk için tren yerine otobüsü tercih ettik. Gidiş dönüş kişi başı toplam 16 Euro olan biletlerden aldık. Marseille St.Charles City Center’da bulunan tren garına gitmek için L91 numaralı otobüse bindik ve yaklaşık 45 dakikalık express bir yolculukla tren garına vardık. Tren garı merkezi bir noktada ve kalacağımız otele yakın olduğu için yürüyerek otele gitmeyi tercih ettik.

Otelimiz “Best Western Hotel Marseille Bourse Vieux Port by Happyculture”, merkezde, Rue de la Republique ana caddesinin bir üst paraleli olan Cours Belsunce Caddesi üzerinde temiz ve güvenilir bir oteldi. Marsilya’da özellikle kalacağınız yerin merkezde ve güvenilir olması çok önemli, bu nedenle kaldığımız yeri gönül rahatlığı ile önerebiliriz.

Ulaşım kartı konusunda şehir içi gezmek için bir karta ihtiyacımız olmadı, tüm şehri yürüyerek gezdik ve Milli Park (en güney tarafındaki Massif des Calanques isimli milli park) gibi çok uzak bir noktaya gitmeyi planlamıyorsanız kart almanıza gerek yok diyebilirim.

Eğer, Chateau d’If ismindeki, tekne ile ulaşım sağlanan ve edebiyat eserlerine konu olmuş şatoyu ziyaret etmek varsa planlarınız arasında ulaşım kartı alabilirsiniz. Ulaşım kartlarının 24-36-72 saatlik seçenekleri bulunuyor ve hem şehir içi ulaşımda kullanabiliyorsunuz hem de bu kartların içeriğinde yer alan bir adet tekne turu seçeneği bulunuyor. Biz bu şatoya gitmeyi düşünmediğimiz için tüm şehri tabanvay gezmeyi tercih ettik.

Yemek yerleri konusunda bir genel bilgi de şöyle, genellikle akşam yemekleri 19:00 veya 19:30 saatlerinde başlıyor. Mekanlar öğle saatinden akşam bu saatlere kadar kapalı oluyor. Planlamanızı buna göre yapmanızda fayda var.

Otelimize yerleştikten sonra güzel havayı da kaçırmadan hemen dışarı çıktık. Otelin limana yakın olması avantajlı bir durumdu çünkü güneşin güzel batışını, denizin görüntüsünü ve şehrin tadını en çok alacağımız etrafta en çok gezineceğimiz alan liman tarafı oldu.

İlk olarak Vieux Port yani eski liman tarafına gittik. Burası kocaman bir meydan. Deniz kenarında oturup bir şeyler yudumlayabilir ve güneşin batışının keyfini çıkarabilirsiniz. Yüzlerce yelkenlinin de park ettiği bir marina aynı zamanda. Görüntü hoş.

Meydanda sol tarafta bulunan dev bir ayna var, L’Ombriere de Norman Foster ismi ile geçiyor. Gidip görüp altında bir fotoğraf çekmek isteyebilirsiniz.

dev-ayna-lombriere-de-norman-fosterdan-bir-goruntu-1.jpg

Dev Ayna L’Ombriere de Norman Foster’dan Bir Görüntü

Liman boyunca yürüyüp güneşi de batırdıktan sonra akşam yemeğimiz için Splendido isimli, iç dizaynı görsel anlamda farklı ve güzel olan bir İtalyan restoranı seçerek farklı bir başlangıç yapmak istedik. İçkilerimizi seçtikten sonra yemek olarak Trüflü makarna ve Osso Buco aldık. Trüflü makarna ağır fakat çok lezzetliydi, sempatik de bir sunumu vardı. Osso Buco ise dana ilikten oluşan göz ve karın doyurucu leziz bir yemekti. Farklı birer deneyim edinmiş olduğumuz Splendido’nun iç görseli hatta tuvaletleri bile şahane görünüyordu.

Splendid Restoranında Yemekten Bir Görüntü-1

Splendid Restoranında Yemekten Bir Görüntü

Akşam hava karardıktan sonra limanın sol tarafında yer alan O’Malley isimli kalabalık bir bara oturduk. Gelmeyi düşünürseniz aklınızda olsun, burada yiyecek yok, fakat çeşit çeşit lezzetli biralar var.

Ertesi sabah kahvaltı için birer kahve ve La Mie Caline’den harika birer bademli kruvasan aldık. Bir yandan limandaki açık pazarı dolaşıp bir yandan da kruvasanlarımızı yedik. Cumartesi günü birçok sokakta açık pazar vardı. Balık pazarı, sebze pazarı, çiçek pazarı, antika ikinci el pazarı… Açık pazarları gezmek bana keyifli geldiği için gün içinde her gördüğümüz pazarı gezmeye çalıştık.

Daha sonra yürüyerek biraz daha Marsilya’nın iç taraflarında yer alan LongChamp Sarayı’na gittik. Akan dev suların girişteki görüntüsü ile gerçekten çok güzel, göz alıcı güzelliğe sahip bir yerdi burası. Mutlaka gelmelisiniz.

Sarayın bahçesinde biraz vakit geçirdik ve oturup dinlendik. Arka taraftaki bahçede küçük bir yürüyüş yaptık. Hava yağmurlu olmasaydı örtümüzü sererek çimlerde oturup daha çok vakit geçirmek isterdim açıkçası.

LongChamp Sarayından Bir Görüntü-1

LongChamp Sarayından Bir Görüntü

Rotamızın devamında dönüş yolu üzerinde yer alan Cours Jullien’e doğru yol aldık. Burası neredeyse tüm duvarlarında Graffiti bulunan ve bununla ünlü bir bölge. Biz gündüz vakti gittiğimiz için yan yana yer alan tüm barlar kapalıydı. Tek bir yer açıktı, La Brasserie Communale isimli olan bu barda oturup bir şeyler içtikten sonra yeniden yola koyulduk. Aslında Cours Jullien akşam vaktinde açılan tüm barları ile canlanan bir alandı fakat ortam güvensiz hissettirdiği için gece tekrar gelmekten vazgeçtik.

Tüm bu gezi noktalarının arasında gün içerisinde acıktığınızda sokak yiyecekleri sevenlerdenseniz bizim gibi gün içi atıştırmalarınızı sokaktaki dilim pizzacılardan veya krepçilerden yapabilirsiniz. Lezzetli birer enerji molası her birisi.

Sokak Krepçisinden Bir Görüntü-1

Sokak Krepçisinden Bir Görüntü

Gün batımı zamanına yaklaşırken, limanın ilerisinde yer alan Palais du Pharo ismindeki Monument aux Heros Et Vicmes de la Mer heykelinin bulunduğu çimenlik alana geldik. Limanın solundan ileriye doğru yürürken doğaçlama bulduğumuz bu bölge şehri izlemek için enfes bir manzara noktası. Oturup deniz kenarından tüm şehri karşınıza alabilirsiniz.

Akşam olduğunda yemek için, limanın sol kolunda yer alan küçük işletmelerden yerel olduğuna dair tavsiye aldığımız Nul Part Ailleurs’a gittik. Burada Marsilya’nın yerel lezzetlerinden biri olan Panisse denilen bir kızartma yedik. Panisse, nohut unundan yapılan yuvarlak disk şeklinde bir kızartma. Çok lezzetliydi, düz patates kızartması yemek yerine kesinlikle tercih edebilirsiniz. Moules Mariniere ismindeki sarımsakla marine edilmiş kızarmış midye yedik. Bu da çok lezzetliydi, daha önce yediğim bildiğim midyenin bambaşka bir hali gibiydi. Son olarak, sunumunda çeşitli kuru et ve domuz pastırmasının ve patatesin de yer aldığı, peynirin güveçte pişirilip eritilerek getirildiği Reblochon peynirinden oluşan bir tabak aldık. Çok keyifliydi. Yine olsa yine yerdik. İçkilerimizle birlikte enfes bir akşam menüsü oldu. Mekan da güzel, küçük ve lokal bir yerdi. Ek olarak buradaki meşhur içki olan normalde Fransızların yemeğin sonunda likör gibi tükettikleri fakat bizim rakımıza benzeyen Pastis’i de tattık. Rakının daha tatlı bir versiyonu gibiydi.

Nul Part Ailleurs’tan Bir Görüntü-1

Nul Part Ailleurs’tan Bir Görüntü

Ertesi gün yol üzerinden yine bademli leziz bir kruvasanla güne başladık ve Notre Dame de la Garde’ye doğru yola koyulduk. Şehrin her yerinden görebildiğiniz, en tepesinde yer alan ve dev Meryem Ana Heykeli ile büyük ve görkemli bir yapı olan Notre Dame de la Garde… Yürünebilecek bir uzaklıkta fakat yorucu bir yokuşa sahipti. Öte yandan yukarı kadar çıkmanıza değecek harika bir şehir manzarası da sizi bekliyor. Biz sabah ilk iş buraya gelmeyi planladık, yolu tamamlamak biraz efor istiyor çünkü. Fakat geldiğinizde göreceksiniz, burası harika bir manzaraya sahip, her yer ayaklarınızın altında.

Uzun bir süre bahçesinde dolanıp daha sonra kilisenin içini de gezdik ve geri dönüş yoluna aşağıya doğru yola koyulduk.

Dönüş yolunda, yol üzerine düşen ve internette yazanlara göre en çok bilinen Four des Navettes’ten Navette denilen portakal aromalı kurabiyelerden aldık. Tadımlık satın alabilme şansımız olsa çok daha iyi olurdu. Altılı büyük boy almak zorunda kaldık ve tadını çok da beğenmedik. Buraya gelmeden önce yolun yukarısında başka pastaneler de vardı. Eğer tatmak isterseniz oraları da denemenizi öneririm.

Marketten aldığımız çeşitli peynirler ve çeşitli şaraplarla birlikte rotamızı Marsilya’nın tek sahili olan Plage des Catalans, yani Katalan Plajı'na çevirdik. Su soğuktu. Buna rağmen plajı aktif olarak kullanan ve suya giren bir sürü kişi vardı. Biz de havanın yumuşak olmasından faydalanıp sahile serdik örtümüzü ve bir şeyler atıştırıp biraz mola verdik. Küçücük bir sahildi burası. Sanıyorum tüm şehir hafta sonları denize girmek, top oynamak veya sahilde vakit geçirip güneşlenmek için sadece burayı kullanabiliyor. Kumlu sahili ve temiz görünen bir denizi olsa da liman şehri olması suya girmek için bizi biraz düşündürttü ve sadece kumsalda uzanmayı tercih ettik.

Akşam son gecemizde yeni lezzetler keşfetmek üzere yola çıktık ve sokaklarda gezmeye başladık. Yol bizi Rue Du Panier bölgesine çıkardı. Burada, internette karşımıza çıkmayan kendimizin keşfettiği mükemmel bir yemek noktası bulduk. İsmi Au Vieux Panier. Buzlu tabakların içinde servis ettikleri deniz ürünleri ile kendimize harika birer deneyim kattık. Kerevit, istiridye ve deniz kabukluları yedik, kendi ürettikleri şaraplarından içtik. Mutlaka gidip denemelisiniz!

Au Vieux Panier’den Bir Görüntü-1

Au Vieux Panier’den Bir Görüntü

Ertesi gün yolculuk günümüzdü. Sabah Marsilya Katedrali’ne doğru bir yürüyüş yapıp katedralin içini gezdik. Mucem adındaki Akdeniz ve Avrupa medeniyetlerinin buluşma noktası olan müzenin yanından geçtik, meraklıları varsa ziyaret edebilir elbette, biz tercih etmedik.

Limanda kısa bir yürüyüş sonrası, şehre geldiğimiz aynı rotayı kullandık ve bavullarımızla tren garına yürüdük. Oradan havaalanı otobüsüne binip havaalanına doğru yola koyulduk.

Yeniden gelmek ister miydik bu şehre? Hayır. Buna rağmen gezilebilecek tüm noktaları gördük ve yeni dünya lezzetleri keşfettik.

Bir sonraki maceramızda görüşmek üzere!

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı