Maket Evler Diyarı: Riga

Ta taaaa… Yeni bir aktivite ile karşınızdayım. Ama bu sefer ne rafting, ne snowbaord, ne herhangi bir outdoor aktivitesi ne de macera peşinde tek başına yapılan bir gezi… Yeni yılda, yeni kimliğimle yeni hayatıma ilk adımlarımı seve seve atarken yapılmış olan balayı aktivitesi bu sefer ki : )

21 Şubat 2015, sevgili eşim Berkay ile hayatlarımızı birleştirdiğimiz güzel bir gün… Hayatımı B.Ö. ve B.S. olarak ayırırsam eğer B.Ö. “ne kadar çok para kazanırsam o kadar fazla gezebilirim, ne kadar çok seyahat edebilirsem o kadar mutlu olabilirim” felsefesi ile yaşanan günler ve B.S. birbirine iyi gelen, birbirinin enerjisini sömürmektense birbirine daha fazla enerji katan bir sevgi ile değişen ve daha da güzelleşen bir dönem… Tabi ki tüm bunlara şükrederek ve herkese bundan daha güzelini yaşayabilecekleri bir ömür yaşamalarını dileyerek yazımın konusuna, balayı seyahatimizi anlatmaya geçiyorum : )

Balayında da bu ülkelere mi gidilir yahu diye düşünenleriniz olabilir : ) B.Ö. zaman diliminde planlanmış olup ama Berkay ile tanıştıktan sonra planın arka plana itilmesi ile Kaş’ta sıcaktan kavrulurken, balayımız için sıcaktan uzak daha soğuk ülkelere gidip üşüme isteği : ) en önemli etkenler olmuştu seyahatimizi organize ederken 2014 yılının Eylül ayında… Önce Letonya´nın başkenti Riga´ya uçulacaktı, oradan Lux Express otobüs ile Estonya´nın başkenti Tallinn´e ve Tallinn´den de Finlandiya´nın başkenti Helsinki´ye Viking Lines feribot ile geçilecekti. Tüm transferler ve oteller hazır, balayı tarihi heyecanla beklenmekteydi… Derken işte hepsi oluvermiş bitmiş hatta yazıya bile dökülmek üzere…

Riga´ya vardığınızda, pasaport kontrolünde hiç rastlamadığınız ölçüde uzun ve detaylı bir inceleme ile karşılaşabilirsiniz. Endişelenmeyin, sadece Türklere değil kuyrukta bekleyen tüm vatandaşların işlemi aynı uzunluktaydı : )

Riga´da gezilecek yerlerin sayısı çok fazla değil, ancak kendi yaptıklarımızdan yola çıkarak, sizlere küçük bir rehber sunabilirim sanırım.

Kanal ile iki bölüme ayrılan Riga´nın “Old Town” denilen kısmı, asıl zevkli olan bölüm aslında. Ortaçağ’dan kalan pastel renkli yapıların arasında dolaşırken karşınıza çıkan St. Peter Kilisesi´nin hem içini gezebilirsiniz hem de yukarıya çıkarak tüm Riga manzarasını görme şansına sahip olabilirsiniz, ama tabi hava size izin verirse…

Kiliseden çıktıktan sonra hemen yakınında yer alan “House of Blackheads” yapısını, Bremen mızıkacılarıheykelini, her ne kadar çok şatafatlı olmasa da güzel cam vitrayların bulunduğu Riga Katedrali´ni gezebilirsiniz. Daugava Nehri boyunca yürüyebilir, nehrin kıyısında yer alan “Big Christopher” heykelini görüp, Riga şehri daha bulunmadan önce insanları nehrin bir kıyısından diğer kıyısına taşıyan adamın efsanevi hikâyesini okuyabilirsiniz.

Riga Kalesi´ni çok küçük bulup içerisini gezmek yerine, etrafında ve sokak aralarında dolanmayı tercih edebilirsiniz siz de belki bizim gibi… Sanat müzesi (Arsenal), Sultanahmet´teki Soğukçeşme Sokağı’nı andıran ve amber dükkânları ile dolu olan City Wall, Galata Kulesi’nin üçte biri büyüklüğünde olan ve şimdi Letonya Savaş Müzesi’ne ev sahipliği yapan Powder Tower, çatısında iki kedi heykeli bulunan Cat House binası görülecek yerler arasında…

Riga Kanalı’nın öbür yakasına yürürken karşınıza çıkan Özgürlük Anıtı, kanalın kıyısında yer alan ve üzerinde binlerce kilidin bağlı olduğu köprüyü, altın kaplama kubbesi olan Ortodoks kilisesi ile kukla tiyatrosu ve Letonya Milli Sanat Müzesi görülecek yerler arasında. E bir de gelmişken alışveriş de yapmak istiyorum diyenlerdenseniz, kanalın bu kıyısında pek çok alışveriş merkezi de mevcut.

Gezdik gördük yorulduk, biraz da soluklanalım diyorsanız ve eğer sizler de mesafe önemli değil, lezzetli kahvenin peşindeyiz biz diyorsanız, işte size Riga´da 3. nesil kahvecilerden birkaç adres:

Eski şehrin merkezinde yer alan, Makonis… Çok fazla çeşidi yok, Cortado istediğimizde, nasıl yapıldığını bize soran barista ve yaşadığımız çelişki, İstanbul´da onu da yapalım bunu da yapalım eksik kalmayalım zihniyeti ve karşısında burada gözlemlediğimiz sadece bildiklerini sunma ile yetinme kavramı… Neyse, güzel bir latte içmek için kesinlikle gitmeye değer : )

Şehrin diğer yakasında ise daha fazla mekân var. Miit Coffee&Bikes, Vest ve Mute isimli mekânlarda farklı demleme yöntemlerinde sundukları kahveyi içerek küçük molalar verebilirsiniz.

Nerede yemek yesek acaba diyenleriniz var ise bunun için de önerilerimiz şöyle… Öncelikle gün içerisinde çok para harcamadan, atıştırmalık bir şeyler bakıyorsanız, adım başı bulabileceğiniz Narvesen marketler, kesinlikle uygun. Her gün sandviç yenmez ki derseniz de eski şehir kısmında bulabileceğiniz Pelmeni, kesinlikle uğramanız gereken yerlerden biri. Kayseri mantısına benzeyen ama daha iri boyutta yaptıkları, tavuklusunu, etlisini, peynirlisini, vejetaryenını bulabileceğiniz oldukça uygun fiyatlarda karnınızı doyurabileceğiniz bir yer.

Letonya mutfağını deneyimlemek isterseniz Benjamin Restaurant ile Ortaçağ kıyafetleriyle karşılandığınız, otantik Rozengrals Restaurant´ı önerebilirim. Rozengrals ile ilgili tek eklemek istediğim kısım, porsiyonlar çok büyük, o yüzden starter almazsanız iyi olur, aklınızda olsun : )

YAZI DİZİSİNİN DİĞER BÖLÜMLERİ İÇİN: gezimanya.com/GeziNotlari/bir-ortacag-sehri-tallinngezimanya.com/GeziNotlari/buzullar-sehri-helsinki

IŞIL ATAKER

Yazar Hakkında

IŞIL ATAKER

Gezmek, seyahat etmek, gözlemlemek, fotoğraf çekmek, uçak, otobüs, araba farketmeksizin herhangibir araca binip bir yerlere gidiyor olma hissini yaşamak, konser, film, sinema, festival, ne varsa he