Her sabah olduğu gibi maillerimi kontrol ederken ve havayolu maillerini teker teker okunmak üzere işaretlerken Anadolu Jet'in yurtiçi uçuşlarda geçerli indirim koduna denk geldim. Van'da çalışan memur arkadaşımı uzun zamandır görmememin de etkisiyle fazla düşünmeden Cuma sabah çıkışlı, Pazar akşamüstü dönüşlü İstanbul-Van biletimi çok ucuza aldım.
Şimdiye kadar gördüğüm en güzel manzara eşliğinde uçak inişini tamamladı. 2 saatlik yolculuğun son yarım saati tam seyirlik. Şubat sonu olmasından dolayı kar hala dağların tepelerinde ve Van Gölü bütün ihtişamıyla karşımda.
Bu güzel inişten sonra haftalardır hayalini kurduğum Van kahvaltısına kavuşmak için "Bak Hele Bak Yusuf Konak"ın yolunu tuttuk. 1 senedir burada yaşayan arkadaşım Van'ın en iyi kahvaltısını burada yiyeceğimizi söyledi. Fotoğrafta da göreceğiniz gibi sofrada yok yok. Kahvaltının başında süt veya çay tercihiniz soruluyor ve kahvaltının sonuna kadar bu hizmet size limitsiz olarak sunuluyor. Lezzetli ve doğal bazlamalar sıcak sıcak tabağınıza servis ediliyor, çayınız bitmeden bardağınız önünüzden alınıp yenisi geliyor. Garsonlar, mekanın işletmecileri devamlı sizin memnun olup olmadığınızı soruyorlar ve güleryüzle hizmet ediyorlar. İstanbul'da, burada verdiğiniz ücretin 3 katını verip, suratsız garsonlarla uğraşmak için saatlerce sıra bekleyenler, kendilerini çok özel hissedecek ve hizmet alamadıkları restoranlara o paraları bayılırken bir daha düşüneceklerdir. Van kahvaltısının şohretininn bütün ürünlerin doğallığından, bolluğundan geldiğini düşünüyorum.
Sıradan serpme kahvaltıdan farklı olarak otlu peynir, kuru cacık, murtağa, kavut servis ediliyor. Kuru cacığın tadı yunanlıların gyroya koydukları "caciki"ye çok benziyor. Murtağanın tadı şekersiz un helvasına benziyor. Kavutu ise tarif edemiyeceğim ama sadece yedikten sonra ağzınızda fıstık ezmesi yemiş gibi bir kuruluk bırakıyor. Bal ile güzel gidiyor. Otlu peynir de gayet sert, karakteristik bir tada ve kokuya sahip. Çoğu kişi sevmeyebilir ama ben gerçekten çok sevdim. Murtağa ve kavut olmasa da olurmuş ama yöresel lezzetler olduğundan bir çatal alınabilir. Bu kadar yemeğin üzerine gelen hesap beni gerçekten şaşırttı (kişi başı 20 TL). Bu yemeği yedikten sonra en az 6-7 saat başka bir şey yiyemeyeceğinizi garanti edebilirim.
Kuru cacık
Yemekten sonra kent merkezinde bir yürüyüşe çıktık. Merkezin gezmek için pek bir turistik çekiciliği olduğun söyleyemem. Her yer kebapçı ve giyim mağazası. 1-2 tane küçük çaplı avm var. İstanbul'da avmlerden bıkmış birisi olarak içeriye adımımı bile atmadım.
Uçağım erken saatte olduğu için arkadaşımın evine geçip dinlenmeyi ve Van'ın en iyi masözü Vantana masaj yaptırmayı tercih ettim.
Gece, Van manzarası eşliğinde içilen kaliteli şaraptan sonra deriin bir uyku çekerek sonraki güne hazırlandım.
Uyandığımda bu manzarayı görmek ise mükemmeldi
Ertesi sabah kalktığımızda Van Gölü kıyısında bir kahvaltı yapmak istediğimi arkadaşıma söyledim. O da pek memnun kalmayacağımı, sırf manzarası için beni "Sütçü Kahvaltı"ya götürdü. Van Gölü kıyısında uçakların alçalmalarını ve inişini keyifle izleyebileceğiniz, hizmeti kötü, dekorasyonu berbat, gürültülü bir kahvaltıcı burası. Çok fazla masa olmasına karşın az sayıda servis elemanı, az çeşit kahvaltılığı az miktarda servis ediyorlar. Buna rağmen fiyatı "Bak Hele Bak"ile aynı.
Van Gölü kenarında bir de beni tek çek pozu
Kahvaltımızı yaptıktan sonra Kocaeli-Van dostluk parkında biraz vakit geçirdik. Göl kenarındaki masaları ve nargile yazılarını gördükçe buraya kesinlikle baharda gelinmesi gerektiğini anladım. Gölün kenarında nargile içip bütün gün uçakların inişini seyredebilirim. Merit Hotel'in kafesinde biraz vakit geçirdik. Bu denli büyük ve lüks sayılabilecek bir otelde espresso makinesi olmaması beni şaşırttı açıkçası.
Kahvemizi de içtikten sonra havanın soğukluğundan dolayı Akdamar Adası'na yapmayı planladığımız geziden vazgeçip akşam yemeği için üzümlü restoran Gaziantep mutfağına gittik. Burada da diğer restoranlarda olduğu gibi çalışanların ilgisinden ve yemeğin lezzetinden çok memnun kalarak ayrıldık. Karışık ızgaradaki kuzu pirzoladan da anlaşılacağı gibi Van'da et çok lezzetli. Üstelik hiçbir marinasyondan geçmemiş ve pişirme tekniği de gayet sıradan olmasına rağmen bu kadar lezzetli olmasını hayvanların doğal beslenmesine bağlamak mümkündür sanırım. Masaya gelen lezzetli aperatifler ve yemeğin sonunda ikram edilen tatlı dahil kişi başı 20-30 TL gibi bir ücretle mekandan çıkıyoruz.Biraz da Van'ın gece hayatına bakalım diyerek Tamara Hotel'in içinde yer alan The North Shield Pub'a giriyoruz. Bar kısmı irish pub havası verse de balkon kısmında sıradan kalitesiz bir ortam var. Bu yüzden biz barda oturmayı tercih ettik. Çalışanlar gayet hoş sohbet ama barmenleri bilgisiz ve ilgisiz. Sohbetini yarıda kesip kokteylimi hazırlaması 20 dakika sürdü. En son "geçeyim öbür tarafa ben yapayım istersen White Russian'ı" dememle kendisi harekete geçip hazırladı. Böyle kaliteli bir bar zincirinin müzikleri daha tutarlı olmalı diye düşünüyorum. Bir şarkı zaz-Les Passants iken diğerinin Candan Erçetin olması ne alaka arkadaş dedirtiyor insana. Bunlara rağmen Van'da gidilebilecek en iyi yer olduğunu söylüyorlar. Tuvaletini kullanmak için girdiğimiz Tamara Restoran'daki ortam çok hoşuma gitti. Keşke buraya gelseydik dedim. Fiyatlar İstanbul ortalamasında sayılır. Her masanın kendi ocakbaşı var. Canlı müzik eşliğinde yemek yiyebiliyorsunuz. Eğer giderseniz buraya yorumlarınızı yazarsanız sevinirim cidden merak ettim.
Son günümün sabahında Rus pazarına gitmek üzere yola koyuldum. Yol boyunca içerisinde bir tane Türkçe kelime bulunmayan Kürtçe billboardları, "Sayın Abdullah Öcalan" ile başlayan pankartları gördükçe sinirlerim zıpladı. Söylene söylene yol alırken, geçtiğimiz aylarda yolların hendekler kazılarak kapatıldığını, çok meşhur bir araba markasının galerisinin yağmalandığını ve bu hendekler yüzünden polisin müdahale edemediğini, bu yüzden galeri sahibinin ekmek kapısını korumak için kale gibi dikenli telli duvarlar ördürdüğünü öğrendiğimde gidemediğin yer senin değildir sözü bir kez daha kulaklarımda çınladı.
Aynı gün pkk yandaşlarının ve hüdaparın mitingi olduğundan polisler çok yoğun olarak kent merkezinde devriye geziyorlardı ve bu ortamdan dolayı Rus pazarı alışverişini çok kısa tutup havalimanının yolunu tuttum. Rus pazarından alınabilecek ürünler İran'dan gelen Ahmed çay ve basmati pirinci. İranlı tanıdıklarımız Türkiye'ye gelirken bize hediye olarak çay ve pirinç getirirler. Ahmed çayının lezzetini başka çayda bulamıyorum desem yeridir.
Rus Pazarıİran çayı
İran pirinci Thug Life : )
Bolca çay aldığım satıcının aklında tilkiler dolaşmaya başladığını anladığımda oradan çabucak uzaklaştım. En son giderken arkamdan "Puşi lazımdır abey?" diye bağırdı. Ne diyor acaba diye baktığımda pkk paçavrasının olduğu bir bez parçasını bana satmaya çalıştığını fark edip ya sabır çekerek havalimanının yolunu tuttum. Van'da dolaşırken gördüğüm tek Atatürk büstünün yanından geçerek uçağıma bindim. Uçak havalanırken Van Gölü manzarasının ve karlı dağların sunduğu müthiş manzaranın keyfine vararak uyudum. Uyandığımda Istanbul'daydım.
Genel olarak Van hakkındaki düşüncem; 2 gece konaklayıp, kaliteli kahvaltı edip, lezzetli et yiyip dönülecek bir yer.
Van'da Yapmadan Gitme:
- Bak Hele Bak Yusuf Konak Restoran'da kahvaltı et - Akdamar Adası'nda dolaş - Tamara Restoran'da fasıl yap - Rus pazarından bol bol Ahmed marka çay al - Kocaeli-Van dostluk parkında Van Gölü manzarasında nargile iç - The North Shield'da vakit geçir - Bol bol et ye. Bunca sene ben et diye neler yiyormuşum diye söylen dur. - Bunca sene teröristlere karşı verilen mücadelede şehit, gazi olan vatandaşlarımıza saygılı bir insansan pkk paçavralarını gördükçe kendini kaybedeceksindir. Kendine hakim ol ve bulunduğun yeri terket.