Orta Çağ'ın Gizemli Şehri: Edinburg

İskoçya Hakkında Kısa Kısa

78.783 kilometrekarelik alan kaplayan İskoçya’nın eski adı Kaledonya. Birleşik Krallığı oluşturan 4 ülkeden biridir (İngiltere, İskoçya, İrlanda ve Galler).

İskoçya bağımsız bir ülke olmamasına rağmen, kendisine ait başkenti, parlamentosu ve bayrağı vardır. İskoçlar, kendi kültür ve geleneklerine bağlı, tarihe önem veren bir millettir.

843 senesinde Kenneth Mac Alpine’nin krallığında kurulmuş olan dünyanın en eski ülkelerinden biridir. 1707’ye kadar bağımsızlığını korumuş, daha sonra Büyük Britanya Krallığında yer almıştır. 1997 yılında halk oylaması ile tekrar kendi parlamentosunu kurmuştur. Ancak bu Parlamento’nun iç işlerinde kendi yetkisi var. Uluslararası ilişkilerde Birleşik Krallık parlamentosuna bağlıdır.

İskoçya’da İngilizce – İskoçça ve Gaelce konuşulmaktadır.

Harry Potter’ın yazarı J.K. Rowlinge, telefonu icat eden Graham Bell, Penisilini keşfeden Alekander Fleming gibi önemli şahsiyetler İskoçya’dan çıkmıştır.

Kilt denilen etek giyen erkekler, sisli puslu ve yağmurlu gökyüzü, bembeyaz bulutları...

Hayat suyu adını verdikleri viski, gayda’ları, romantik gizemli Ortaçağ’dan kalma şato ve kuleleri, koyun yününden yapılmış ekose kumaşları, somon balığı, Ness gölü canavarı İskoçya’nın vazgeçilmezlerindendir.

Yeşilin her tonunun görülebildiği sisli vadileri, üzeri bulutlarla kaplı dağları...

İskoçya’nın en popüler yemekleri arasında Poridge denilen sebze-yulaf çorbası, somon balığının değişik çeşitleri, sığır-koyun gibi av etleri ve kokoreçe benzeyen Hapgis yer almaktadır. Cesur yürek filminin kahramanı William Wallace, buranın halk kahramanı.

İskoçya gezinizde konaklamanız sırasında İskoç kahvaltısı yapabileceğiniz, şehre yakın Ramsay's Bed & Breakfast ve ya Kew House and Apartments otellerini tercih edebilirsiniz.

Edinburg Kalesi, Gayda, etekli erkekler (Kilt), sisli puslu gizemli gökyüzü, kaleler ve şatolar, viski, ekose etek ve battaniyeler (skoç etek), Royal Mille caddesi, sokak gösterileri (festival alanı), camera obscura İskoçya'nın olmazsa olmazları.

1437’den beri İskoçya’nın başkenti olan Edinburg’un nüfusu 500.000 kişi. Glaskow’dan sonra İskoçya’nın 2. en büyük şehri olan Edinburg, otobüs ile Glaskow’a 1 saatlik mesafede.

Edinburg Gezilecek Yerler

Edinburg Kalesi

Edinburg’daki yerel rehberimiz ekose etekli (kilt) bir bey. İlk olarak, volkanik bazalt kayaların üzerine kurulmuş olan, ortaçağ Georgian dönemine ait yapıların bulunduğu Edinburg Kalesini geziyoruz. Edinburg Kalesi (Castre rock) M.S. 600 senesinde inşa edilmiş. Dünyanın en ünlü ve en muhteşem kalelerinden biri olarak gösteriliyor. Kalenin içinde Azize Margaret şapeline geçiyoruz. Bu şapeli 1. David’in annesi için yaptırdığı söyleniyor. Bu şapelin yan tarafında ise Kraliyet köpeklerine ait bir mezarlık var. Ne kadar acıdır ki, bizdeki normal mezarlıklardan kat ve kat daha bakımlı ve intizamlı.

Savaş Müzesi ve Mons Meg

Daha sonra Savaş Müzesini geziyoruz. Madalyonlar, nişanlar, silahlar ve çok başarılı bir şekilde fotoğraflanmış savaş resimlerini görüyoruz. Oradan şatonun hazinelerinin korunduğu Taç odasına geçiyoruz. Burada taçları, kral asalarını, İskoç kılıçlarını, kader taşını ve kraliyet tören kıyafetlerini görüyoruz. Ardından Büyük Salon yani “Great Hall”a doğru ilerliyoruz. 1503 senesinde yapılan bu salonun duvarları Britanya’nın en iyi ahşap oymalarından oluşuyor. Tavan ahşap gemi iskeleti görünümünde. Ve bu ahşap oymalarda hiç çivi kullanılmamış. Bu salon bir yüzyıl süresince İskoç parlamentosuna ev sahipliği yapmış. Kaleyi de gezdikten sonra dışarıya çıkıyoruz.

Saat 13:00’te yapılan dışarıdaki top atışını seyrediyoruz. Bu top atışı tam bir seremoni halinde yapılıyor. Dışarısı oldukça kalabalık ve herkes bu anı bekliyor.

15.yy’da Mons’ta dökülmüş olan 6.6 tonluk devasa bir top var. Adı, Mons Meg. Bu top, Pazar hariç her gün saat 13:00’te, denizdeki gemilere saatin 13:00 olduğunu haber vermek amacıyla ateşleniyormuş.
Kaleden çıkınca parke taşlı yollardan geçerek karnaval alanına doğru iniyoruz. Hava sisli, arkamızda kale ve fonda gayda sesleri eşliğinde Royal Mille caddesinden ilerliyoruz. Kalenin hemen çıkışında şimdilerde otopark alanı olarak kullanılan alan, daha önceleri idamların gerçekleştirildiği alanmış. Şimdilerde ise Dünya’nın en büyük festivalinin yapıldığı alan haline getirilmiş. Her sene 1000’den fazla Show ve gösteriye ev sahipliği yapıyormuş.

Royal Mille

Royal Mille caddesinde “Last Drop” adlı bir barı gösteriyor rehberimiz. Söylentiye göre idam edilecek kişi buraya gelerek son içkisini içiyormuş.

Ortaçağ’da Edinburg’un merkezi tam da bu caddeymiş. Burada yaşayanlar, ortaçağ döneminde “gardy-loo” (suya dikkat) diye bağırarak lazımlıktaki idrarı sokağa döküyorlarmış.

Edinburg kasvetli ve sisli havası ile, ortaçağdan kalma kule ve şatoları ile tarihi bir masal şehri. Edinburg Festivali 1947 senesinden bu yana düzenlenen en önemli festivallerden. Dünyanın her köşesinden en seçkin tiyatro, bale, opera, müzik toplulukları kentin en güzel salonlarında gösterilerini sergiliyorlar.

Edinburg festivaline katılamayanlar için de her sene Fringe Festivali düzenleniyor. “Fringe” kenar anlamına geliyor. Daha çok keşfedilmeyi bekleyen sanatçıların talep ettiği bir festival. Her yerde her köşe başında farklı bir etkinlik var.

Royal Mille caddesinin parke taşları üzerinde yürürken sağlı sollu ufak hediyelik eşya dükkanlarını görüyoruz. Tabii biz de bu dükkanlardan alışverişimizi yapıyoruz.

Military Tatto

Edinburg Askeri Bandosu (Military Tatto) 1950 senesinde emekli askerlerden ve ailelerinden kurulan gayda ve davul ritimleri ile süvarilerin geçişi, sahte savaşların sergilendiği pek çok gösteriyi de içinde bulunduran bir geçit töreni. İmkan olursa mutlaka seyredilmeli.

Camera Obscura & World of İllusion

Camera Obscura & World of İllusion da mutlaka görülmesi gereken yerlerden. 1853 senesinden bu yana hizmet veren merkezde Giant Kaleidoscope, Magic Galery, Light Fantastic ve Giant Fortex tüneli bölümleri mutlaka gezilmeli. Burada çok keyifli saatler geçirebilirsiniz. Kulenin tepesinde ise yine ücretsiz olarak teleskopları kullanabiliyorsunuz. Burası tam bir illüzyon ve sihir dünyası. Burada 98 basamak çıkarak karanlık bir odada daire şeklindeki bir perdeye yansıtılan canlı kent manzarasını görebiliyorsunuz.

Greyfiars Bobby Heykeli

4. George köprüsünden sapınca Greyfiars Bobby’nin heykelini görebilirsiniz. Terrier cinsi olan bu köpek 1872 senesinde sahibi ölünce 14 sene boyunca mezarının başından hiç kalkmamış. Soğuk ya da açlık bana mısın dememiş. Bobby’nin sahibine olan sadakatinden etkilenen halk ta Bobby’i kentin fahri hemşerisi ilan ederek buraya heykelini dikiyorlar. Üzerine de “Dostluk, sevgi ve şefkati senden öğrendik”

Parlamento binası, Edebiyatçılar müzesi, İskoçya kraliyet müzesi ve İskoçya Ulusal Müzesi hep bu alanda bulunuyor. St. Jiles Katedrali 1495 senesinde yapılmış. Kilisedeki vitraylar ve Thistle şapeli de görülmeye değer.

Edinburg’da nüfus 500.000 kişi ama toplam 780 tane pub varmış. Dünya’da kişi başına düşen en fazla pub sayısı buradaymış.

Tarihi düşmanları İngiltere. Zamanında İngilizlerden çok çekmişler.

Edinburg’daki evler genelde bahçeli ve bahçeleri çok muntazam. Bizim saksılarda yetiştirdiğimiz küpe çiçeğinin burada çit bitkisi olarak kullanıldığını görüyoruz.

Edinburg sunduğu güzellikler ile defalarca ziyaret edilebilecek bir şehir.

Edinburg'da Cadı Hikayeleri

Edinburg aynı zamanda cadı yakmaları ile de oldukça ünlü. 15. ve 18. yy’lar arasında 4.000 kadın ve erkek (kadın ağırlıklı) cadı olduğu gerekçesi ile yakılmış. Princess street’te bir su birikintisi varmış. Cadı olarak damgalanan kişiler önce bu su birikintisine atılıyormuş. Eğer ölürse cadı olmadığı anlaşılıyormuş. Tabii iş işten geçmiş oluyor! Eğer bu su birikintisine atılan kişi ölmez ise o zaman da kesin cadı olduğuna kanaat getirilerek yakılıyormuş.

17.yy’da kentte büyük bir veba salgını olmuş. Kent nüfusunun yaklaşık yarısı olan 2.500 kişi hayatını kaybetmiş. Muhtemelen 17.yy’da insanların dışkılarını lazımlıklar ile camdan dökmelerinden bu veba salgını çıkmış olsa gerek.

Yine 17. yy’da Tıp Fakültelerinde kullanılan kadavralar mezarlıklardan çalınarak, tıp öğrencilerine satılıyormuş. Bu iş iyi para getirdiğinden olsa gerek bayağı bir meslek haline gelmiş. Düşünsenize bir kartvizit veriyorsunuz: Profesyonel Mezar Kazıcı. Hele bir de özgeçmiş düşünürsek, “efendim şimdiye kadar 2.125 tane mezar kazmışlığım vardır. Çok özenli çalışırım”.

Burke ve Hare isimli iki İrlandalı bu işi, geceleri bardan çıkan sarhoşları dar sokaklarda sıkıştırıp öldürme raddesine getirmişler. Bu işin getirisi oldukça iyi olduğu için epey cinayet işlemişler. Sadece bunu engellemek adına bir çok gözetleme kulesi yapılmış kentte. Daha sonra yakalanıp idam edilmişler.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
NURHAN YILMAZ

Yazar Hakkında

NURHAN YILMAZ

1951 İstanbul doğumluyum. Yıl içinde dönüşümlü olarak Sinop, Bodrum ve İstanbul’da yaşamaktayım.Küçük yaşlarda babamın mesleği gereği, Türkiye’nin pek çok farklı şehirlerinde yaşadım.