Gece konaklayacağımız Yezd şehrine varmadan çok önemli birkaç ören yeri ziyaretimiz var. İlk durağımız Persapolis…
Şiraz yakınlarındaki, Pers İmparatorluğu'nun başkenti olan bu tarihi kent, M.Ö. 6. yüzyılda Pers kralı Darius tarafından kurulmuş. Persapolis’in Ahameniş Hanedanlığı’nın toprakları içinde yaşayan yabancı heyetlerin kabulü ve Nevruz kutlamaları için kullanılan bir tören merkezi olduğunu duvarlardaki kabartmalardan anlamak mümkün. Aynı zamanda da sanat ve mimarisinin en güzel örneklerinden.
UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ndeki kent surlarla çevrili, kraliyet binaların, tören salonları, hazine, depolar ve ahırlardan oluşan muhteşem bir yapılar topluluğu. Çeşitli dönemlerde yapılmış olmalarına karşı binaların mimari planları bir bütünlük taşıyor. Şehir; geniş platodan oldukça yüksek bir yere, Rahmet Dağları’nın eteklerine kurulmuş. Platforma iki tafatan massif taştan yapılmış, geniş ama rıht yüksekliği az olan merdivenlerle çıkılıyor, alçak basmak yapısından gelen konukların bu merdivenlerden atlarla da çıkması amacıyla yapılmış.
Ahşap çatılar, tuğla duvarlar günümüze kalmadığı halde şehre girerken taş sütun ve kolonlar, dev hayvan heykelleri o kadar heybetli görünüyor ki buraya gelen konukların ne derece etkilendiklerini tahmin etmek hiç de zor değil.
Tüm Milletler Kapısı: Heybeti ile gelenleri etkileyecek şekilde tasarlanmış bu kapının her iki yanında yer alan başları insan, vücutları boğa olan dev heykeller oldukça etkileyici. Bu bölüm 100 sütunlu salona dar bir geçitle bağlanmış. Zaten buraya gelen yabancı konukların etkilenmeleri için yapılmış hem kapı hem ardındaki salon, hatta rivayete göre konuklar sırf bu nedenle bir müddet bekletilirmiş.
Apadana Sarayı: 36 sütunla beslenen ve 20 metre yükseklikte ziyaretçilerin kabul edildikleri bölüm. Ayakta sadece 13 sütun kalabilmiş.
Apadana Merdivenleri: Saraya çıkan merdivenler ve üzerindeki kabartmalar tüm Persepolis’in en ünlü bölümü. Gelen heyetlerin krala getirdikleri armağanları, bu armağanları sunmak için sırabeklemeleri, beklerken yaptıkları sohbetleri, Nevruz törenleri ve dini semboller bu merdiven duvarlarına kabartmalarla bezenmiş.
Diğer önemli yapılar ise Hazine Dairesi, Kışlık Saray, Hşayarşa Sarayı, Merkezi Saray, Persepolis’in en büyük yapısı 100 Sütunlu Saray.
İranlıların Taht-ı Cemşid adını verdikleri Persepolis, M.Ö. 331’de Büyük İskender tarafından Pers İmparatorluğu’nun gücünü yıkmak amacıyla yağmalanıp yılılıp yakılmış. Yıkılmasaydı bugün bu muazzam şehir çok daha iyi durumda olabilir, bizlere de daha çok hikayeler anlatırmış.
Persepolis’e gelirken kentin hemen yakınlarında gördüğümüz demirden dev iskeletleri sorduğumuzda, bunların Şah Rıza Pehlevi’nin İran’ın 2500. kuruluş yıldönümünde (1971) dünya liderlerine verdiği dillere destan yemek davetinde kullanılan çadırların kalıntıları olduğunu öğreniyoruz. Liderleri için klimalı çadırlar kurulur, yemek işi de 22 milyon dolara bir Fransız firmaya ihale edilir, tepsi içinde değerli yüzükler ikram edilir. Tüm davetin maliyetini düşünmek bile ürkütücü!
Gördüğümüz güzelliklerden, ihtişamdan ve kentin büyüklüğünden etkilenmiş olarak ayrılıyoruz bu tarihi kentten…
NAKŞ-I RÜSTEM (Rüstem'in Resmi)
Persepolis kentinin hemen yakınlarında Ahameniş dönemi ve öncesi ile Sasani Dönemi'ne ait kutsal ve arkeolojik bir alana geliyoruz. Kayalara oyulmuş, Sasani Dönemi'ne ait, çok güzel kabartmalar olan ancak resim olmayan bu yere Pers Savaşçısı Rüstem’in adı verilmiş. Ahameniş Kral Mezarları, dört mezar, iki ateş sunağı ve bir adet de kuleden (Kabe-i Zerdüşt) oluşmakta. Kayalar oyularak dört adet kabartma sütun oluşturulmuş, tam ortasında ise mezar odasının giriş kapısı, en üstte ise süsleme bandı oyulmuş. Mezarların alt taraflarında da mezar aralarında boş kalan bölümlerde de yine Sasani Dönemi'ne ait Tanrı'dan güç alma, taç giyme töreni, kralın atının ayağının altında rakibinin kafası, savaş, düşmanın karnına mızrak saplama gibi konuları anlatan kabartmalar yer almakta.
Bu iki etkileyici ören yerinden sonra yine bol pilav ve etli yemeklerden oluşan öğle yemeğimizi bol turistin bulunduğu bir restoranın bahçesinde yerken gözüm karpuzda…. Ekimin sonunda Türkiye’de artık karpuzlar yenmiyor ama Tahran'da çok güzel karpuzlar yemiştik, evet buradaki karpuzlar da Ekim sonunda olmamıza rağmen halen çok lezzetli.
PASARGAD
İlk İran hanedanlığı Ahameniş’lerin başkenti olan Pasargad 19002lü yıllarda ortaya çıkarılmış. Bir başkent olmasına karşın oldukça sade, mütevazı ve çok büyük olmayan binalardan oluşmuş. Kent, Medlere karşı savaşı kazanan Kuroş tarafından kurulmuş, ancak ölümünden sonra tahta geçen 1. Darius başkenti Pasargad’dan Persepolis’e taşımış.
Bugün kentte ayakta kalabilen tek ve en önemli yapı ise Kuroş’un mezarı.
Mezara geldiğimizde otobüsten ineceğim ama fotoğraf makinemi bulamıyorum. Yemek rehaveti ve sıcak bir arada olunca biraz uyuklamıştım, muzip arkadaşlar sakladı diye düşünüyorum ama yanılıyorum iş ciddi! Muhtemelen kral mezarlarını gördükten sonra çıkıştaki küçücük dükkandan ufak tefek hatıralar alırken tezgahta bıraktım. Geri gelir mi? Pek ümidim yok. Makineden çok fotoğraflarım için üzülüyorum, arkadaşlarımın çektiği fotoğrafları alabilirim elbette ancak aynı kareler de olsalar kendi çektiğim fotoğraflar benim için önemlidir. Yerel rehberimiz ören yerinden çıkıp yakınında bir yerde gittiğimiz restoranı arayıp birisini gönderip sormalarını rica ediyor, birazdan haber geliyor, evet bulunmuş ve saklanmış, çok rahatlıyorum ama geri dönmemiz mümkün değil, gezinin geri kalan kısmında fotoğraf çekemeyeceğim. Az sonra rehberimiz müjdeyi veriyor, bir rehber arkadaşı o anda kral mezarlarında ve makinemi almış, yarın onlar da Yezd'e gelecekler ve ben makineme kavuşacağım.
KUROŞ’UN MEZARI
Ahameniş İmparatorluğu’nun başkenti olan kentte ayakta kalabilen tek ve en önemli yapı olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan mezar; 12 metre yükseklikte, üç katlı bir platform üzerinde, bir dünya fatihinin büyüklüğünü simgelemekte olduğu halde oldukça yalın bir mimariyle inşa edilmiş.
Kuroş kimdir derseniz; Ahameniş İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk Zerdüşt kral (Zerdüşt kimdir, inançları nedir, sonraki yazılarımda detaylı bilgi vereceğim) Güneybatı Asya’nın büyük bölümünü ele geçirmiş, Anadolu’dan Babil’e ve Mısır sınırına kadar topraklarını genişletmiş. İlk olarak Anadolu'yu alır, sonra kendini sağlama almak için Mısır'ı… İlk İnsan Hakları Bildirgesi olarak bilinen Kuroş Silindiri’nin yaratıcısıdır.
Gittiği, fethettiği her yerde köleliği kaldırır, inançları serbest bırakır, halkın yaşamına müdahale etmez ama bir anayasa yapar ve bu anayasayı büyük bir silindir üzerine yazdırır. Der ki: “dostumun dostu dostum, düşmanı düşmanımdır”. Bugün Kuroş Silindiri tercüme ettirilip her devlete gönderilmiştir, New York Birleşmiş Milletler Binası’nda asılıdır.
Bu imparatorluk, M.Ö. 330’a kadar sürer zira Yunanlılar gelip şehri yakar yıkar. Hazineyi çıkarmak için ise 1500 deve 5000 katır kullanılmış.
Mezarın hemen yanında inşa edilmiş olan, Ahameniş tarzı sütunlar üzerinde yükselen cami ise günümüze kadar dayanamamış.
Mezardan sonra Yezd’e doğru yola çıkıyoruz.