Dört gün sürecek Portekiz gezimizin iki gününü geçireceğimiz Porto'ya yaklaşık beş saat süren uçak yolculuğu ile ulaşıyoruz. Avrupa'nın en batısındaki Portekiz'in Lizbon'dan sonraki ikinci büyük şehri olan Porto'nun nüfusu yaklaşık 250 bin. Başkent Lizbon ile arasında üç saatlik sürüş mesafesi bulunuyor ve ülkede Euro kullanılıyor. Şehir ismini liman anlamındaki Port kelimesinden almıştır. Birçok Avrupa şehrinde olduğu gibi Porto'nun ortasından geçen bir nehir (Rio Duoro) şehre hayat veriyor.

Şehir içi ulaşım

Metro, otobüs ve özellikle turistik bölgelerde keyifle kullanacağınız nostaljik tramvaylar ile şehrin her bölgesine ulaşabilirsiniz. Özellikle otobüs hatları mümkün olduğunca metrolarla bağlantılı. A, B, C, D, E ve F olmak üzere altı metro hattı bulunuyor. Biletleri metro istasyonlarındaki makinalardan veya bilet gişelerinden alabilirsiniz. Tek kullanım 1,35 Euro, günlük bilet ise 6,5 Euro.Otobüslerde isterseniz şoförden tek kullanımlık bilet alabilirsiniz. Alacağınız bu biletler metro ve otobüslerde geçerli iken nostaljik tramvaylarda geçmediğini hatırlatalım. Nostaljik tramvay ise 2,50 Euro. Taksilerde açılış 3,50 Euro, kilometre başına ise 0,50 Euro ödüyorsunuz. Biz ihtiyaç hissetmedik ancak uygun fiyatları ile taksiyi de alternatifleriniz arasına alabilirsiniz.

Gezilecek yerler

İlk gün şehre biraz uzak noktada bulunan Opera Binası'na (Casa da Musica) aracımızdan inmeden el sallayıp, Atlas Okyanusu'nun kıyısına, 8 kilometre uzunluğundaki Avenida da Boavista caddesine ulaşıyoruz. Peynir Kalesi'nin önünde okyanusu bir süre seyrediyoruz.

Sahil boyunca aracımızla şehre ilerliyor ve Baxia bölgesini gezmek için mola veriyoruz. Önce Clerigos Kulesi'ni (Igreja dos Clerigos) görüyoruz. Kulenin alt tarafında bulunan dünyaca ünlü kitapçıya, önünde gördüğümüz kuyruktan dolayı, girmekten vazgeçip kulenin karşısındaki parka yöneliyoruz. Solumuzda kalan Portekiz Fotoğraf Müzesi'ni (Centro Portuges de Fotografia) dışarıdan görüp parka giriyoruz. Parktaki ilginç heykelleri bir süre inceliyoruz.

Parkın etrafında ise Adalet Sarayı (Domvs Ivstıtıa) ile Porto Üniversitesi Binası bulunuyor

Üniversite binasının karşısında ise harika bir kilise (Ingreja do Carmo) bulunuyor.

Aracımıza biniyoruz, bir süre şehir içinde turladıktan sonra, Arrabida Köprüsü'nden (Arap Köprüsü) karşı kıyıya (Gaia Bölgesi) geçip köprünün hemen başında bulunan otelimize yerleşiyoruz.

İkinci gün otelimizin hemen yakınından bindiğimiz otobüs ile yine Arrabida Köprüsü'nden geçerek son durak olan Boavista Meydanı'na geliyoruz. Dün önünden geçtiğimiz Casa da Musica binası da burada bulunuyor. Önce binayı, sonra bina karşısındaki güzel evleri ve bir eğlence parkını gezip "Casa da Musica" metrosuna giriyoruz.

Bindiğimiz metrodan üç istasyon sonra, tüm metroların kesiştiği "Trindade" istasyonunda iniyoruz. Buradan başlayarak şehri yürüyerek adım adım gezip Duoro Nehri'ne ulaşmak istiyoruz. Metrodan nehir istikametine ilerlerken ilk görülecek yer, 2-3 dakika içerisinde ulaşacağınız Trindade Kilisesi (Igreja da Trindade). Kiliseden aşağı doğru bir-iki dakika yürüdüğünüzde Porto Belediye Sarayı'na (City Hall) ve uzunlamasına kocaman bir meydana ulaşacaksınız. 22 nolu nostaljik tramvay hattı ile saray arasında kalan meydanın adı Aliados, Tramvay hattından nehre doğru olan meydanın adı ise Liberdade'dir.

Aliados Meydanı'nda tramvay yolunu takip edin (yüzünüz nehre dönükken sola döneceksiniz), 3-5 dakika yürüdüğünüzde tramvay yolunun tam sağ yaptığı yerde durun ve solunuzdaki caddeye bakın. Trafiğe kapalı olan bu küçük İstiklal Caddesi'nin başında çok ünlü olan Majestic Cafe'yi göreceksiniz. Kafeden sonra caddede kısa bir yürüyüş sonrası tekrar geri dönerek kafenin önünden geçip tramvay yolunu takip ediyoruz.

Önünüze gelecek meydanın adı Batalha. Meydanda Joao Tiyatro Binası (Teatro Nacional S. Joao) ve mavi fayansları ile gerçekten çok güzel bir kilise (Igreja de S. Ildefonso) göreceksiniz.

Buradan Liberdade Meydanı'na çıkıyoruz. Meydanın bu ucunda ise IV Pedro'nun at üzerindeki heykeli ve heykelin karşısında da Continental Otel bulunuyor. Otele yüzünüzü dönüp kafanızı sağa çevirince Clerigos Caddesi ve sonunda Clerigos Kulesi (Torre dos Clerigos) çok güzel görünecek. Siz kule çevresini henüz gezmediyseniz öncelikle o bölgeyi gezip sonra tekrar otel önüne gelmenizi tavsiye ederiz. Biz o işi dün yaptığımız için otelin önünde kafamızı sola çeviriyor ve yürüyoruz.

Porto gezimize devam ediyoruz. Continental Otel'in sola doğru yürüdüğümüzde karşımıza hemen Büyük Porto Tren İstasyonu (Estaçao Sao Bento) çıkıyor. Bento Tren İstasyonu Porto'nun simge yapılarından. Porto ile ilgili resim ve fotoğraflarda sıkça karşılaşacağınız istasyon, sanat eseri duvarları ile huzurunuzda, buyurun...

İstasyondan çıkıp sola baktığınızda muhteşem Se Katedrali'ni, önünüze baktığınızda ise "Sao Bento" metro istasyonunun girişini göreceksiniz. Metro istasyonunun önünden aşağıya doğru yürüdüğünüzde ise önce kırmızı rengi ile dikkatinizi çeken Mercado Ferreira Borges (taze sebze meyve hali) ve önündeki parkın içinden geçtiğinizde ise Borsa Binası'nı (Palacio da Bolsa) göreceksiniz.

Borsa Binası'nın yanındaki yine güzel bir kilise (Igreja S. Nicolau) ile diğer Porto'daki tüm kiliseleri gölgede bırakan Francisco Kilisesi'ni (Igreja S. Francisco) göreceksiniz.

Kilisenin önünde, nehrin kenarındayız artık. Burası meşhur Riberia bölgesi aynı zamanda. Riberia bölgesi sahil boyunca 1996 yılında UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne alınmış ancak bizde sahili gezecek enerji kalmadı. Hem dinlenip hem de aktivite yapmanın yolunu buluyoruz, Francisco Kilisesi'nin önü 1 nolu nostaljik tramvayın ilk durağı olan İnfante durağı ve biz gelen ilk tramvaya biniyoruz. Elimizdeki günlük kartın burada geçmediğini öğreniyor ve mecburen 2,50 Euro karşılığı biletlerimizi alıyoruz. Değdi mi derseniz fazlası ile değdi, nerede ise okyanus kıyısına  kadar sahil boyunca harika bir gezi yapıyoruz. Geri dönüp İnfante durağına geldiğimizde ise dinlendiğimizi hissediyoruz.

Sabırsızlıkla sahildeki caddeye (Cais da Riberi) geliyoruz ve nereye bakacağımızı şaşırıyoruz. Önce doya doya Duoro Nehri'ni, karşı sahili, tekneleri, sokak gösterilerini ve tabii ki muhteşem köprüyü (Ponte de D. Luis I) seyrediyoruz.

Köprüye doğru yürüken önünden geçtiğimiz binalar bize biraz Kopenhag'daki Kobenhavn bölgesini hatırlatıyor. Köprüye gelip, ağır adımlarla karşıya Gaia bölgesine geçiyoruz.

Geldiğimiz Rebeira bölgesini bir de buradan izliyor ve birkaç Porto şarap imalathanesi görüyoruz.

Artık gerçekten adım atacak halimiz kalmıyor, günü bitirmeye karar veriyoruz. Gecesini görmeyi aslında çok istediğimiz Porto'nun malesef gecesini göremiyoruz.

*** Bu arada biz yapamadık ama belki siz yaparsınız diyerek bir tüyo verelim istiyoruz. 1 numaralı nostaljik tramvaya ilk durak olan İnfante'den binip sahil boyu gidin, dönerken İnfante'den 3 durak önceki "Museu do Couroelektrica" durağında inin. Burası 18 numaralı nostaljik tramvayın ilk durağı. Buradan 18 numaralı nostalji tramvaya binin "Carmo" durağında inin, burası da 22 numaralı nostaljik tramvayın geçtiği durak. Bindiğiniz bu 22 numaralı tramvay ile bir tur yapın ve isterseniz "Clerigos", "PraÇa Liberdade" veya "Praça Batalha" duraklarından birinde inebilirsiniz. İşte oldu size hop on-hop off, hem ucuz ve hem de çok keyifli.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
haydigeziyoruz

Yazar Hakkında

haydigeziyoruz

Biz Dilek ve Bora Aydoğdu, gezmeyi seven iki gezginiz. Dilek emekli öğretmen, Bora emekli askeri öğretmendir.