Canaima havaalanından havalandık. 19 kişilik uçakla Puerto Ordaz’a doğru yol alıyoruz. Uçağımız çok seksi, koltuk başlıkları bile leopar desenli.

Pilot kabini ile yolcuların bulunduğu yer arasında kapalı bir kapı yok. En önde oturuyorum. Giderken arada pilot ile yapılan sohbet hem keyifli hem de tedirgin edici. Bir taraftan pilot yola odaklansın istiyorum, bir yerden de merak ettiklerime cevap buluyorum.

Bu arada bu uçak ile uçuyorsanız en arkada kesinlikle oturmamalısınız ses o kadar yoğun ki, kendinizi bile zor duyabiliyorsunuz.

Yaklaşık 1 saatlik uçuş sonrası Puerto Ordaz’a iniyoruz. Puerto Ordaz  coğrafi olarak Caroni ve Orinoco nehirlerinin kesiştiği noktada kurulmuş bir yerleşim. Sanayii ve endüstrinin gelişmiş olduğu kent düzenli  yapısı sayesinde diğer Güney Amerika kentlerinden ayrılıyor.

Yaklaşık 700 bin kişilik nüfusu ile Venezuela’nın en gelişmiş kentleri arasında gösteriliyor. Kente iniş yaparken yükselen fabrika bacaları dikkat çekiyor. Tüm ülkenin demir ticareti bu bölgede dönüyor. Bunun yanı sıra bölgede özellikle aleminyum fabrikaları çok fazla. En önemli fabrikalar Alcasa, Venalum, Bauxilum, Carbonorca ve Ferrominera.

Kent aynı zamanda Venezuela’nın ana elektrik üreticisi durumunda. Bölgede bulunan hidroelektrik santraller hiç de azımsanacak seviyede değil. En önemlileri Caroni nehri üzerindeki Edelca, Macagua 1-2 ve Caruachi. Puerto Ordaz’ın bir diğer özelliği ise kent merkezinde bir hidroelektrik santral bulunduran dünyadaki tek şehir olması.

Kentte ticaret gelişmiş olduğundan nehir çevresinde kurulmuş irili ufaklı limanlar da var. Ve buradan dünyanın pek çok bölgesine ticaret yapılıyor.

Çok planlı kurulmuş bir kent olan Puerto Ordaz’ın Alta Vista adı verilen bölgesi, 1950’lerin New York’una benzetiliyor. Yükselen gökdelenler de bunun bir göstergesi.

Tabii ticaret yoğun olan bu kentte haliyle kozmopolit bir yapı var. Nüfusun %30’unu farklı ülke vatandaşları oluşturuyor. Bu azınlıklar içerisinde en büyük grup ise İtalyanlar’mış.

Havaalanından doğruca tekne gezisi yapmak üzere nehir kenarına gidiyoruz. Tekne saatini beklerken nehrin kenarında dubalar üzerine kurulmuş salaş bir balıkçıda oturuyoruz.

Balık yanında muz kızartması servis ediyorlar.

Karnımızı da doyurduktan sonra tekneye binip nehir üzerindeki turumuza başlıyoruz. Herkes can yeleğini giyiyor. Tekne turu boyunca tüm içecekler ücretsiz ve sürekli bir müzik var, haliyle de dans…

Biraz devam ettikten sonra Orinoco ve Caroni nehirlerinin birbirine karıştığı noktaya geliyoruz. Nehirlerden birinin rengi koyu kahverengi, diğeri ise daha siyaha bakıyor ve iki nehrin birleşimi çok net bir şekilde görülebiliyor. Bir çizgi halinde birbirine karışan nehirler oldukça etkileyici.

Buna benzer bir durum bir de Asya’da Sıkkım bölgesinde Teesta ve Rangit nehirlerinin birleşiminde net olarak görünüyor.

Venezuelalılar tam bu noktaya geldiklerinde ayağa kalkıp birbirlerini öpüyorlar. Bunu da uzun yıllar boyunca dost kalmaya işaret ettiğini düşünüyorlar. Biz de bu noktada birbirimizle sarılıp öpüştükten sonra müziğin dozu artıyor, teknede tam bir şenlik havası yaşanıyor.

Bu birleşme noktasından sonra nehir üzerindeki  şelaleleri görmeye gidiyoruz. Nehir boyunca çok sayıda balıkçı görüyoruz. Nehirlerin genişliği bizim boğazdan daha geniş.

İlk gördüğümüz şelale El Cachamay. Oldukça gür akıyor. Ancak yine de kuru sezonda gittiğimiz için nehir seviyesi çok yüksek olmadığından tekne şelalenin yanına kadar ilerlemiyor.

Ancak nehir üzerindeki ikinci şelale çok daha etkileyici; Llovizna Şelalesi.

Bunun yakınına kadar ilerliyoruz ve şelalenin üzerinde oluşan gökkuşaklarının tadını çıkartıyoruz.

Şelalenin hemen tepesinde ise halkın en popüler buluşma ve sosyalleşme mekanlarından biri olan Llovizna parkı yer alıyor. Kentin genel görüntüsünü zaten fabrikalar arasındaki park alanları belirliyor. Llovizna parkının yanı sıra diğer popüler park alanları Cachamay ve Loefling parkları.

Ardından biraz nehirde yüzme vakti geldi. Nehir boyunca ara ara bembeyaz kumsallar uzanıyor.

Biz de bu kumsallardan birine yanaşıyoruz. Bizim yanaştığımız kumsala yanaşmış birkaç lüks tekne de var.

Nehir oldukça durgun ve renk yine kahverengi ama çok berrak. Gerçi buradaki fabrika yoğunluğu sebebi ile ben girmeyi tercih etmedim.

Dönüş yolunda 2006 senesinde yapımı tamamlanmış olan Orinoko köprüsünün altından geçiyor ve limana yanaşıyoruz.

Otele dönerken Üniversiteler bölgesinden geçiyoruz. Latin Amerika’daki en önemli mühendislik okulları da yine Puerto Ordaz’da.

En büyük alışveriş merkezi başı ile sonu 1,5 kilometreyi bulan Orinokia mall. Diğer alışveriş merkezleri ise Altavista Mall ve Atlántico Mall.

Kentte görülmeye değer diğer yerler ise Orinoco nehri boyunca sıralanmış koloniyal dönemden kalma kaleler ve “Cerro del Elefante” olarak adlandırılan Fil Tepesi.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni