Büyük Roma medeniyetinin başkenti, biz Türklerin en güzide yurtdışı tatil noktalarından biri olan Roma ile ilgili bir şeyler karalayacağım size.
Roma ile ilgili nasıl bir girizgah yapmak lazım bilmiyorum ama bende yarattığı ilk etki “Fatih burayı görseydi ne yapar eder muhakkak Roma’yı fethederdi” oldu. Bu şehir gerçekten tarihten fırlayıp hala dimdik ayakta duran bir sanat eseri…Küçük ipuçlarıyla yazımıza başlayalım:
- Para birimi Euro (EUR)
- Saat farkı -1 saat. Yani bizden 1 saat geride
- Para birimi EUR olduğu için Türkiye’ye göre pahalı. Alışveriş için pek uygun sayılmaz.
- Havalimanı-Merkez ulaşımı yaklaşık 45 EUR (taksi)
- Merkezde gezmek için yürüyüş yeterli. Ulaşıma ihtiyaç yok. Lazım olursa az da olsa metro ulaşımı var.
- “Forno = Fırın” bu kelimeyi öğrenmelisiniz. En lezzetli ve uygun fiyatlı pizzaları buralarda yiyeceksiniz : )
Roma, gerçekten imkanı olan herkesin muhakkak görmesi gereken bir yer diye düşünüyorum. Şehrin tüm sokakları, yapıları, havası bile sizi alıp eski tarihlere götürüyor. Tarih ve İtalyan keyfi bir araya gelince ortaya harika bir harmoni çıkıyor.
Biraz pizza, biraz dondurma, işte size Roma…
Roma’da Gezilecek Yerler:
- Vatikan City
- Piazza di San Pietro (San Pietro Meydanı ve Kilisesi)
- Colosseo (Kolesiyum) ve Roman Forum
- Piazza di Spagna (İspanyol Merdivenleri)
- Piazza del Popolo
- Fontana di Trevi
- Panthenon
- Piazza Navona
- Vittoriano
- ve kafanızı nereye çevirseniz göreceğiniz yüzlerce yapı, müze, bir şey bir şey…
Gezilecek yerlerin detaylarına geçmeden size biraz Roma’yı anlatmak istiyorum. Roma resmen turist istilasında bir şehir. Özellikle yaz aylarında eski şehir denen gezilecek tüm yerlerin bulunduğu bölgede turist kalabalığından geçilmiyor. Birçok yerde sıra beklemek zorunda kalabiliyorsunuz. Aynı zamanda Roma tamamen yürüyerek gezeceğiniz bir şehir. Bu nedenle bizim gibi Temmuz ayında orada olmanızı tavsiye etmiyorum ki benim tavsiyem bahar ayında bu şehrin gezilmesi.
Bazı ülkelerin Avrupa Birliğine katılmasıyla Avrupa genelinde ortaya çıkan hırsızlık sorunu Roma’da da hat safhada var. Bu nedenle sizlere tavsiyem gözünüz açık gezin, sırt çantası yerine yan asacağınız çantaları tercih etmeniz. Arabanız var ise içerisinde değerli eşya bırakıp ayrılmayın. Pasaport ve paralarınızı sağlam yerlere zulalayın.
Biz Roma’ya vardığımız ilk gün Vatikan’a gitmek için metroya bindiğimizde bu tip bir olaya maruz kaldık ki inanın yapmaya çalışan kızı görseniz asla yakıştıramazsınız. Son anda fark etmemiz sayesinde eşimin hala bir telefonu var : ) ve olaya rağmen metroda bir kişi bile dönüp şaşırmadı. Bu şehirde günde onlarca turisti soyuyorlar. Siz dikkat edin derim ; )
Neyse tatsız şeylerdense size biraz tiramisu, dondurma anlatayım. Yok yok burada değil başka bir yazıda anlatacağım ne yiyip içeceğinizi ; )
Daha önce de dediğim gibi birazdan yazacağım yerlerin tamamına yürüyerek gidebilirsiniz. En uzak nokta en fazla 20 dakika sürüyor. Zaten şehir merkezi sokakları çok dar olduğu için taksi gibi araçların kullanımı pek mümkün değil. Tabana kuvvet : )
Vatikan City: (San Pietro Kilisesi ve Vatikan Müzesi)
Buraya şehir dedim ama aslında Vatikan, dünyanın en küçük ülkesi. Roma’nın göbeğinde Hristiyan aleminin yapıtaşı ve yönetim merkezi burası.
Vatikan’a gittiğinizde sizi bölgenin içerisine almayacaklar. Bölgeye sadece vatandaşları ve özel izinli olanlar girebiliyor. Vatikan’da gezeceğiniz temel 2 yer var. Biri San Pietro Meydanı ve Kilisesi, diğeri Vatikan Müzesi. San Pietro Meydanı her zaman televizyonda gördüğümüz Papa’nın halka seslendiği meşhur meydan. Gittiğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız ki gerek meydan gerek kilise bu zamana kadar gördüğüm en görkemli yapılar diyebilirim. Adamlar yememiş içmemiş 500 yıl önce bunu yapmışlar “ya valla helal olsun” dedirtiyor insana : )
San Pietro Kilisesi
San Pietro Meydanı
Vatikan Askerleri
San Pietro Kilisesi’ne girmek için güvenlik kontrolünden geçiyorsunuz. Bu nedenle uzun bir kuyruk oluyor ama bu sizi korkutup yolunuzdan döndürmesin. Kuyruk çok hızlı ilerliyor. Bu arada bayan ziyaretçiler açık kıyafetlerle (kısa etek, şort gibi) kabul edilmiyor. Girişte şal benzeri bir şey almak zorunda kalıyorsunuz. Bu nedenle bayanlar, yanınızda muhakkak örtünecek bir şey götürün.
Kiliseye girdiğinizde içerideki sanat sizi büyülüyor. Burası küçük şapeller haricinde tamamen turistik hale gelmiş deva bir sanat müzesi. Duvarlarda ve tavanlara yazan Latince yazıları okuyabilmek için o an her şeyi feda edersiniz bana inanın : )
Kilisenin ikinci aşaması en tepedeki seyir terası ki işte burada size tam bir tavsiye yapamayacağım. Biz yukarı çıktık ve resimlerdeki manzarayla karşılaştık. Tüm Roma’yı ayaklarınıza seren bu manzaranın bedeli ise 5 EUR ve 550 klostrofobik basamak. Bu yukarı tırmanış serüvenini kapalı alan korkusu olan, nefes darlığı ve fiziksel zorluğu olanlar için tavsiye etmiyorum. Benim diyen adamı bile bayıltacak zorlukta bir parkur gerçekten bu çıkış. 2 EUR daha verip 200 basamağı asansörle geçebiliyorsunuz ama inanın olay son 300 basamakta. O yüzden o 2 Euro’yu boşa vermeyin.
Colosseo (Kolesiyum) ve Roman Forum:
Bu mekanı anlatmaya gerek yok herhalde… Gladyatör filmlerinden ezbere bildiğimiz bu kalıntıyı görmeden Roma’dan dönerseniz toplum içinde kınanmanız çok olası, uyarayım : )
Roma Forumu ve Colosseum aynı bölge içerisinde. Giriş biletlerini beraber alıyorsunuz. Pazar günleri halk günü gibi bir şey ve girişler ücretsiz. Normalde giriş 12 EUR.
Arc of Constantine
Colosseum
Piazza di Spagna (İspanyol Merdivenleri):
Roma’nın ikonik mekanlarından biri de bu. Bizde son dönem Galata sokakları ve merdivenleri gibi burası da özellikle gençlerin ve turistlerin 24 saat istilasına uğramış bir yer. İçeceğinizi alıp geleni geçeni izlemek için ideal bir mekan. Görmeden gelmeyin ama beklentinizi de çok büyük tutmayın derim : )
Yorgunuz yorgun : )
Piazza del Popolo (Popolo Meydanı):
Bu meydan Via Del Corso Caddesi’nde güzel bir yürüyüşün ardından ulaşacağınız bir meydan. Roma’daki diğer meydanlara nazaran daha heybetli ve büyük. Bir numarası var diyemem ama görmeden geçmeyin. Ufak bir mola için ideal.
Fontana de Trevi (Aşk Çeşmesi):
Burayı anlatmaya gerek yok herhalde. Dünyadan birçok insanın Roma’ya gelmesindeki ana nedenlerin başında geliyor bu çeşme ve meydan. Biz gittiğimizde maalesef tadilattaydı. Tamamen inşaat halinde olduğu için resim koymuyorum. İşin komik yanı ise havuz ve su olmamasına rağmen insanlar adettendir para atmaya devam ediyorlardı. Belediye, işçilere yevmiye vermek yerine bahşişe anlaşmış olabilir : )
Görmeden gelmeyin.
Pantheon:
Bu tapınak Roma’nın tam göbeğinde eski mi eski bir Pagan tapınağı. Acayip görkemli ve etkileyici bu tapınağı muhakkak görmenizi tavsiye ediyorum. Navona Meydanı’ndan bir dondurma alıp 2 sokak yana geçtiğinizde buraya ulaşıyorsunuz.
Piazza Navona (Navona Meydanı):
Burası Roma’nın en hareketli meydanı diyebiliriz. 2 tane havuzun etrafında oturan insanları sanat galerisi ve bir sürü restoranla bence muhakkak görmeniz gereken bir meydan. Atıştırmalık dondurma, waffle, truffle gibi bir şeyler alıp bu meydanda insanları izleyebilirsiniz. Meydandaki restoranlar genel olarak çok dolu oluyor. İçeceğinizi alın ve bir çeşmenin kenarına oturup ufak bir dinlenmece yapın derim. Meydanda birçok dondurmacı var ama sabredin ve 1 sokak yandaki Giolitti’den dondurmanızı alın : ) onu da ayrıca yeme-içme bölümünde anlatacağım.
Vittoriano (Altare della Patria):
İşte bu bina ve meydan benim için Roma’daki en etkileyici yapıydı. Hani yazının başında demiştim ya Fatih burayı görseydi kesin fetheder buraya heykelini dikerdi diye. İşte tam da buradan bahsediyorum. Roma’nın kalbinde yer alan bu devasa ve görkemli yapıyı muhakkak görmelisiniz.
Roma ile ilgili yazacak çok şey var. Devamı ve detayları başka bir yazıda yazacağım. Aynı zamanda işin en tatlı yanı olan “Roma’da ne yenir?” tavsiyeleri için de bir yazı yazmayı planlıyorum. Takipte kalınız. Pişman olmayacaksınız : )
NOT: Diğer yazılarım için kişisel bloğum olan www.dunyabuyuk.com’a bir göz atmanızı tavsiye ederim.