Rüya Gibi Bir Şehir: Paris

Uçağımız sabah Paris Orly Quest Havalimanı’na iniş yaptı. Havalimanı içerisinde yer alan Orly Val ringine binerek Orly Sud terminali tarafına geçtik ve 5 numaralı duraktan şehir merkezine giden Orly Bus otobüslerine bindik. Biletinizi otobüsün içerisinden almanız mümkün, 8.3 euro.

Kalacağımız otele yakın olan durakta inerek hemen aynı yerdeki metro istasyonundan ilk iş olarak haftalık Navigo Decouvertekartlarımızı aldık. Navigo kart, haftalık veya aylık olarak alınabilir, zaten minimum 4 gün kalıyorsanız günlük bilet yerine bu kartları tercih etmeniz daha ekonomik olacaktır. Burada belirtmem gerekir ki, haftalık kartı haftanın hangi günü alırsanız alın pazar günü gece yarısı kullanımı bitiyor, aylık kartın da aynı şekilde.

Paris Havalimanı Şehir Merkezi Ulaşımı ve Bilinmesi Gerekenler

Yani aldığınız günden itibaren sayılmıyor, dikkat. Aynı zamanda haftalık kartı cuma-cumartesi-pazar alamıyorsunuz, seyahatiniz bu günlerdeyse günlük kart kullanmanız gerekiyor. Biz perşembe günü geldiğimiz ve pazar günü döneceğimiz için haftalık seçeneği uygun oldu.Navigo kart minimum 4 gün kalanlar için büyük kolaylık, Paris’te yaygın bir metro ağı var ve her Zone’da kullanabileceğiniz bu kart ile ulaşımınız metro-otobüs-tren hepsini kapsayarak sizi rahatlatıyor fakat unutmamak gerek, Navigo’yu kullanırken ceza yememek için aldığınız zaman kartın ön yüzüne yapıştırmak üzere 1 adet vesikalık fotoğrafınız olmalı ve kartın üzerine isminizi mutlaka yazmanız gerekiyor.

Son olarak bilgi için, Navigo kartın kendisi 5euro, 1 haftalık ücreti 22.8euro yani toplamda 27.8euro sizin haftalık ulaşımınızı karşılıyor.

Paris'te İlk Gün

İlk gün doğruca otelimize gittik ve eşyalarımızı yerleştirdikten sonra saatin de öğleden sonrayı bulmasıyla birlikte ilk günkü rotamız için yola koyulduk : Montmarte Ressamlar Tepesi.

Montmarte Ressamlar Tepesi'ne metro ile Anvers durağından ulaşım sağlayabileceğiniz gibi, metroyla Blanch durağında inerek Moulin Rouge önünden kalkan “Les Petits Trains de Montmartre” tren turu da bir opsiyon. Tur yaklaşık 50 dakika sürüyor ve 7 euro gibi uygun bir fiyatı var. Parkın içerisinde Fenikular denilen asansör gibi trenler de var, fakat bana kalırsa kullanmayı gerektirecek kadar bir yükseğe çıkmıyorsunuz.

Merdivenleri çıktığımızda ve tepeye ulaştığımızda bizi Sacre Coeur Bazilikası karşıladı. Balkonundan baktığımızda tüm Paris ayaklarımızın altındaydı. Dönüş yolunda da kokusu ve lezzetiyle en sevdiğimiz sokak lezzetlerinden olan sıcak şarap arabasına rastladık. Mükemmeldi.

Sacre Couer Bazilikası’ndan aşağı doğru yürüdüğümüzde yol bizi Moulin Rouge Kabaresi’nin bulunduğu sokağa çıkardı. Moulin Rouge’e girmek ve bu muazzam gösteriyi izlemek isterseniz biletinizi önceden internet üzerinden almanızı öneririm. Çünkü son gün kapıdan almak bilet fiyatının aşağı yukarı %50 oranında artmasına sebep oluyor, uçak bileti mantığı gibi, tükendikçe bilet fiyatlarını giderek artırıyorlar.

İçkili veya içkisiz seçenekleri bulunan gösterinin saatleri 19:00, 21:00, 23:00 şeklinde sıralanıyor ve buradaki kritik nokta da metronun kapanma saati. Eğer oteliniz uzaksa ve taksi ile dönmek istemiyorsanız metro gece saat 1:00de kapandığından dolayı gösteri saatini 21:00 olarak seçmeniz mantıklı olacaktır.

Moulin Rouge sonrasında aynı güzergah üzerinde bulunan Denis Arabone’un yıllardır ev sahipliğini yaptığı, örgülü saçları ve sempatik gülüşüyle sizi kucakladığı L’etoile D’or şeker dükkanına geldik. Envai çeşit çikolata ve karamelin bulunduğu dükkanda Denis Arabone’un yıllara meydan okuyan kostümü ve saçları size kendini hayran bıraktırabilir, burası bir başka tatlı çünkü.

İlk günkü rotamızı tamamladıktan sonra akşam yemeği olarak Popolarre’de İtalyan pizzası ve buranın yerel şarabıyla farklı bir başlangıç yaptık. Paris’e gelip neden İtalyan menüsü seçtiniz demeyin, çünkü burası atmosferi, çalışanları, dinamizmi ve en önemlisi de tadı damağınızda kalan lezzetiyle mutlaka gelinmesi gereken bir restaurant. Fakat akşam yemeği konusunda saatlere dikkat, örneğin Popolarre 18:30da kapılarını açıyor, eğer zamanınızı ona göre ayarlarsanız biraz erken gelip uzun bir kuyruk beklemek zorunda kalmazsınız.


Paris'te İkinci Gün

İkinci gün Louvre Müzesi’ne gitmek üzere sabah erkenden yola koyulduk. Kahvaltımızı otelde yaptıktan sonra otelimizin merkezi olması sayesinde yürüyerek Seine Nehrine doğru sabahın yeni aydınlanan yüzünü gördük ve nehir boyunca yürüyerek Pont des Arts (Aşıklar Köprüsü) üzerinden geçtik. Köprü üzerindeki kilitler köprüye bu ismi vermiş, aslında nehir boyunca gördüğünüz her bir köprüden nehrin manzarası harika.

Louvre Müzesi için normal şartlar altında online bilet almanızı öneririm çünkü saatlerce bekleyeceğiniz uzun bir bilet kuyruğu olduğu söyleniyor. Fakat biz hafta içi ve sabah erken saatte gittiğimizden dolayı direkt girebildik neyse ki. Online bilet almak isteyenler için gideceğiniz günü ve saati önceden belirlemeniz ve ona göre seçim yapmanız gerektiğini de hatırlatayım.

Louvre’daki her eseri tek tek incelemek günler süren bir eylem, bu nedenle nelere bakmak istediğinizi önceden belirleyip ona göre gezmenizi öneririm. Bizim önceliğimiz Nike Kanatlı Zafer Heykeli, Venüs Heykeli, La Giaconda (Mona Lisa), La Liberte Guidant Le Peuple eserleri oldu. Görülmesi gereken temel eserler zaten müzenin bilgi alma bölümünde size verilen broşürde yer alıyor. Bu şekilde müze gezinizi pratik ve zevkli kılabilirsiniz. Fakat cuma günü gidecek olanlara bir uyarı: cuma günleri müzenin Mısır antik eserleri bölümü kapalı oluyor.

Müzeden çıktıktan sonra yol bizi hemen devamındaki Tuileries Bahçesi’nin yanında kurulan Noel Pazarı’na yönlendirdi. Tadı damağımızda kalan lezzetleri ve elbette bu soğuk kış gününde içimizi ısıtan sıcak şarap ile Noel Pazarı’nın her bir köşesini tatmadan geçmedik. Devamında isteyenler için çikolatalar, lunapark, hediyelik eşyalar, buz pateni pisti bulunuyor.

Noel Pazarı’ndan sonra aynı bölgede yol üzerinde bulunan Pierre Herme’ye girerek makaronlarımızı aldık ve yine aynı yol üzerinde yılların pastanesi olan Angelina’da bir tatlı-kahve molası verdik. Elbette kapıda yine sıra vardı fakat içerinin atmosferi, o Fransız zarafetini görmenin güzelliği bu sıraya değer.

Bu tatlı moladan sonra Tuileries Bahçesi’nden devam ederek Concorde Meydanı’na ve oradan da Champs Elysees Caddesi’nin başına çıktık. Cadde boyunca yürümek inanılmaz keyifli, inanın gündüzü ayrı güzel gecesi ışıl ışıl daha da bir güzel. Champs Elysees normalde mesafesi uzun olan bir cadde, yaklaşık yarısından itibaren alışveriş mağazalarıyla dolup taştığı için aldığınız keyif artıyor. Cadde üzerinde La Duree’de ve Pierre Herme’de birer makaron molası daha verdik biz ve caddenin sonunda bizi bekleyen Arc de Triomphe-Zafer Takı’na kadar geldik.

Champs Elysees’de havanın kararmasını bekleyip ışıklandırmayı gördükten sonra yolumuzu Eiffel’e çevirdik. Eiffel de gündüz ayrı güzel gece ise ışıklandırmasıyla muazzam bir hal alan yapılardan biri. Işıklandırma her saat başı hareketli bir şekle bürünüyor, eğer denk getirebilirseniz mutlaka saat başını beklemelisiniz.

Bugünlük gezme noktalarımızı bitirdikten sonra akşam yemeği için antrikotu ile ün yapmış olan ReLais de Entrocote’a gittik. Menü sabit, patates kızartması ve antrikot, fakat et tüketmiyorsanız şarabın yanına güzel bir peynir tabağı seçeneği de mevcut:)

 

Paris'te Üçüncü Gün

Bugün önce yolumuzun üzerinde olan Notre Dame Kilisesi’ne uğradık. Bu muazzam kilisenin içerisini ziyaret ettik.

Devamında yerel turistik olan Strada Cafe’de kahvaltı yapmaya gittik. Strada Cafe’de French Toast ve sert bir kahve ile kahvaltımızı tamamladık.

Oldukça küçük ama bir o kadar da sevimli olan bu kafenin çalışanları güleryüzlü ve menüsü gayet lezzettli. Zaten içerisi hemen dolarak tercih edildiğini gösteriyor. Cumartesi gitmek isteyenler için kafe açılış saati 10:30.

Tam bugüne denk gelen Paris’teki eylemlerden dolayı metro hatlarının çoğu kapalıydı. Biz de kahvaltıdan sonra günümüze Seine Nehri kıyısı boyunca yürüyerek devam ettik.

Tüm gün yürüdük, nehirden köprülerden şehrin içerisine doğru ilerledik ve Luksembourg Bahçeleri’ne doğru, Pantheon’a doğru oradan da en son Montparnasse’ye doğru…

Montparnasse üzerinde peynirli krep yiyebilir ve caddenin sonunda yer alan uzun binanın en üst katından manzara gözlem yerine çıkabilirsiniz.

Bu akşam için yemek durağımız Pigalle Metro İstasyonu’nun hemen yanında yer alan inanın tıklım tıklım dolu olan Boiullon Pigalle oldu. Salyangoz ve envai çeşit et yemeği ile taçlandırmış menüsünü Boiullion Pigalle. Vejetaryan tercih için seçenekleriniz ancak başlangıç ve tatlılarla sınırlı kalıyor elbette. Fakat yerel şarabı o kadar lezzettli ki zaten Paris’te yemek yemeye gittiğiniz her yerde varsa mutlaka o restaurantın yerel şarabını denemenizi tavsiye ederim.

Eve Dönüş

 

Son günümüzü uzun bir kahvaltıya ayırdık ve sonrasında benim denemeden dönmek istemediğim bir tatlı vardı: Comme A Lisbonne.

Milfoy hamuru içerisine muhallebi gibi yapılmış ama leziz mi leziz, daha güzeli ancak Lizbon’da var derler.

Biz yola çıkmadan birkaç tane yedik umarım tadını unutmadan önce ya Paris’e tekrar geliriz ya da Lisbon’a uçarız:)

Bir başka gezide görüşmek üzere!