İlk durağımız Juan Chamula isimli bir Kızılderili köyü... Köyün girişinde üzerlerine koyun postu geçirmiş yerlileri görüyoruz. Bu yerliler yola bir halat gerip, yolu kesmişler. Ellerinde de av tüfekleri var. 5 $ bahşiş aldıktan sonra halatı yere indirip geçişimize izin verdiler.
Bu köyde resim çekmek ve kamera ile kayıt yapmak kesinlikle yasak. Çünkü bununla ruhlarının kirlendiğine ve zarar gördüklerine inanıyorlar. Ancak biz yine de az da olsa kamera çekimi yapabildik. 1522 – 1524 seneleri arasında yapılmış üzeri açık yeşil, koyu yeşil ve lacivert süslemeli beyaz sade mimarisi olan bir kilise var. Dışı oldukça sade olan bu kilisenin içi ise bir hayli ilginçti. Yerlerde çam ağacı yaprakları halı gibi serpilmiş. İnsanlar yerlerde oturuyorlar. Her yerde yakılmış mumlar var. Pek çok insanın yanında boynu kırılmış tavuklar var, yerler kan içinde.
Asıl ilginç olanı ise burada ibadet eden tüm insanların elinde Coca-Cola şişesi var. Kola gazlı bir içecek olduğundan geğirtiyor. Burada ibadet eden insanlar da kolayı içip geğirdiklerinde içlerindeki kötü ruhların dışarıya çıktığına inanıyorlarmış. Amerika Coca-Cola’ya burada çok sağlam bir Pazar bulmuş durumda. Hatta Coca-Cola şirketinin Meksika temsilcisi daha sonra devlet başkanı olmuş.
Coca-Cola Chamula’da gelenekler içerisinde bile yerini almış. Nasıl mı? Erkek evlenirken gelinin ailesine başlık parası yerine 90 şişe Coca-Cola vermek zorundaymış. Coca-Cola, geğirtme özelliği olduğu ve inanışlarına göre geğirme yolu ile kötü ruhlardan arındıkları için bu toplumda çok önemli bir yere sahip.
Chamula’da bir hayli şaşırdıktan sonra yeniden otobüsümüze binerek, Zinacantan Kızılderili köyüne gidiyoruz.
1925 – 1935 seneleri arasında yapılmış bembeyaz bir kiliseye ziyaretimizi yapıyoruz. İçerisi çok kalabalık. İnsanların çoğu beyaz kıyafetler giyinmiş, bir kısmı ise mavi kıyafetler içinde idi.
Kilisenin ortasında yüksek bir yerde yatak üzerinde çarmıha gerilmiş İsa’yı sembolize eden bir maket yaptırmışlar. Çivi çakılmış bölgeler, kırmızı renk ile kan gibi boyanmış. Beyaz kıyafetli kalabalık insan grubu kolonyalı pamuklar ile kanayan yara yerlere bastırarak, Hz. İsa’nın yaralarını tedavi ediyorlar. Pamukları da saklıyorlar. Yatağın etrafında dönerek şiir okur gibi dua okuyorlar. Bu ayin 1 hafta sürüyormuş. Yine insanların elinde Coca-Cola şişeleri kötü ruhları içlerinden atıyorlar. Çok ilginçti.
Daha sonra bir Kızılderili evine geliyoruz. Turistik amaçlı düzenlenmiş bu evdebize tortilla yapımını gösterip, ikram ediyorlar.
Mısır unu bulamacı hamuru ceviz büyüklüğünde alıp, üzerleri naylon kaplı iki tahta düzenek arasına koyarak sıkıştırıyorlar. Bu yöntem ile ceviz büyüklüğündeki hamur sıkışarak 15 santimetre çapında yuvarlak ince bir yufka haline getirilmiş oluyor. Bunu da kızgın saçta pişiriyorlar. İçine istediğiniz malzemeyi koyarak dürüm gibi sarıp, afiyetle yiyorsunuz. Bu yufka eğer kızgın yağda kızartılırsa Taco adını alıyor. Taco’nun ve Tortilla’nın 300 çeşidi olduğu tahmin ediliyor.
Evin dışındaki bahçede ise yerel dokumalar, masa örtüleri ve benzeri ürünler satışa sunulmuş. Buradan yerel yapım bir dokuma alarak yolumuza devam ediyoruz.
San Cristobal'da Nuik B&B ve Hotel Casa Selah uygun fiyatları ve kolay ulaşımı ile geziniz sırasında tercih edebileceğiniz otellerden.