“Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herkes eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir.” NiKOLA TESLA
Hayat hayal kırıklıkları, özlemler, olmasını ümit ettiklerimiz ve mevcutlara rağmen yaşamaya ve durmadan bir şeyleri keşfetmeye değer. Büyük Sırp mucit Tesla'nın dediği gibi, gelecek günlerden vazgeçtiğimiz zaman, pek çok şey anlamını yitirmiş olur.
İki yaz üst üste Belgrad'ı görme fırsatım oldu. İlk tanışmamızda, birbirimize fazla zaman ayıramadık, aramızdaki şey kısa bir flörtleşmeden öteye gidemedi, neyse ki ertesi yıl, birbirimize olan özlemimizi giderdik, nihayet kavuşmuştuk. Yıllarca atlas köşelerinde, ansiklopedi resimlerinde, google görsel sayfalarındaki bakışmalarımız sona ermişti. Belgrad, Sırbistan Cumhuriyeti'nin ve Eski Yugoslayva’nın başkenti olan 2 milyon nüfuslu, Sava Nehri kenarında kurulmuş, Osmanlı İmparatorluğu döneminde uzunca bir süre bizim tarihimizin de bir parçası olmuş Balkan coğrafyasının en büyük kentidir.
Kente vardığımda hava kararmak üzeriydi, ilk olarak şehrin meşhur Kalemegdan yani Belgrad Kalesi’ne kendimi attım. Kalemegdan, konumundan dolayı, eşsiz görselliğe sahip bir alan, yüksek bir noktadan hem Belgrad şehrini ve hem de Sava ile Tuna Nehri’nin birleştiği noktayı görebiliyorsunuz. Kalenin içerisinde Osmanlı paşası Damat Ali Paşa'nın türbesi, yine yakınında Sırp asıllı Sokullu Mehmet Paşa'nın yaptırmış olduğu Sokolovic Çeşmesi bulunmakta, ayrıca kalenin içerisinde ve çevresinde anıtlar, kuleler, müzeler bulunmakta. Hava karardığında Kalemegdan'dan ışıl ışıl Belgrad'ı ve Sava ile Tuna'nın birbirine kavuştuğu noktayı seyretmenizi tavsiye ederim.
Bir sonraki yıl, Kalemegdan'ı gündüz de görme fırsatım oldu. Bu sayede neyi fark ettim biliyor musunuz? Ağustos ayında her yer aynıymış, ister Mersin'de kavrul, ister Belgrad'da kavrul, fark eden bir şey yokmuş, bu benim kaderimmiş. Şaka bir yana, ağustos ayında Balkanlar da gündüz inanılmaz sıcaktı. Uçağım sabah erken saatte olduğu için en geç kalkışlı sefer ile Adana'dan Sabiha Gökçen'e uçtum. Fakat buna rağmen sekiz saatte yakın hava limanında beklemek durumunda kaldım, devamlı kapalı ve klimalı alanda kalmaktan kaynaklı olsa gerek, Belgrad'a indiğimde çok şiddetli karın ağrısı bana eşlik ediyordu, bu duyguyu bilen bilir, mevzu keşfetmek ise yapacak bir şey yoktur, atarsın bir ağrı kesici gününe devam edersin. Belgrad beklemeye gelmez.
Kalemegdan'ın devamında, şehrin trafiğe kapalı, mağazaların ve restoranların, barların, alış veriş dükkanlarının olduğu en popüler caddesi Knez Mihailova Caddesi’ne ulaşıyorsunuz. Belgrad'ın modern yüzünü ifade eden caddede restoranların, barların fiyatları gayet hesaplı, şöyle ifade edeyim, Sırbistan genel olarak bize göre fiyatların hesaplı olduğu bir ülke, o yüzden yemek menüsü ve fiyatlar anlamında tedirgin olmuyorsunuz. Türkiye’de abartıya kaçmayan temiz düzgün bir restoranda yediğiniz fiyatlara yakın fiyatlar ile yemek yemeniz mümkün. Ayrıca Balkan coğrafyasında olduğunuzu da unutmamanızda fayda var, nefis köfteler, çeşit çeşit biralar burada da karşınıza çıkacaktır. Sırplar domuz eti tükettikleri için bu ayrıntıya dikkat ederek yemek siparişi verirseniz sıkıntı yaşamazsınız.
Fazlasıyla dikkatimi çektiği için belirtmek istedim, Sırbistan'da inanılmaz derece de Rusya hayranlığı var, başkent Belgrad'ın en popüler caddesinde, pek çok yerde Putin'in fotoğraflarına rastladım.
Knez Mihailova Caddesi üzerinde, büyük mucit Nikola Tesla Müzesi bulunmakta, fakat pazartesi günü müze kapalıymış, görme fırsatım olmadı. Yoksa elektriğin asıl mucidinin eserlerinin sergilendiği bu müzeyi görmek isterdim.
Knez Mihailova Caddesi’nin bitiminde Cumhuriyet Meydanı bulunmakta, meydanın çevresinde ise Ulusal Tiyatro ve Ulusal Müze yer almakta. Sırbistan Parlamento Binası ve devlet binaları da meydan ve çevresinde birbirlerine yakın noktalarda bulunmaktalar. Belgrad, görülmesi gereken temel noktalarının birbirine yakın olması sebebiyle yürüyerek gezmesi, dolaşması gayet kolay ve keyifli bir şehir.
Şehrin merkezi noktasında, 1999 yılında Nato Kuvvetleri tarafından bombalanmış Savunma Bakanlığı Binası bulunmakta, Sırp devleti, Nato tarafından yapılan bu saldırıyı unutturmamak ve savaşın ne kadar acı bir şey olduğunu her daim gösterebilmek amacıyla, bombalanmış binayı olduğu gibi bırakmış.
Belgrad da konakladığım süre boyunca, gerek gündüz gerekse de gece vakti, restoranda, barda, takside, alış veriş merkezinde Türk olduğumdan dolayı, herhangi bir olumsuzluk ile karşılaşmadım, fakat gezim esnasında gördüğüm kadarıyla ülkenin her kenti, her köyü Sırbistan bayrağı ile dolu halde, neredeyse durum kişi başına 5-10 adet bayrak düşüyor gibi bir hale gelmiş. Sırpların milliyetçi, birazda fanatik olduğunu genel dünya tarihi bilgilerimden biliyordum, bizzat yaşadığım bir olumsuzluk da olmadı, ama bayrakların ülkeler ve coğrafyalarda ne derece önem ifade ettiğini çok iyi bilen bir coğrafyanın çocuğu olarak, naçizane fikrimi blog sayfamda belirtmek isterim, vatan sevgisi, tarih bilinci, çarşaf çarşaf bayrakları, haçları insanların gözünün önüne sokup, burası bizim, sizin yaşam hakkınız yoktur demek olsaydı, Sırbistan günümüzde hala savaş ekonomisinin getirdiği ağır yükün bedellerini ödemez ve Avrupa Medeniyeti içinde soykırım yapmakla itham edilen bir ülke olmak durumunda kalmazdı.
Nehrin karşı tarafında, kentin pek çok noktasından görülen, nefis bir kubbeye sahip St. Sava Katedrali bulunmakta, Katedralin tadilatına ekonomik sebeplerden dolayı yavaşta olsa, devam edilmekte, Belgrad'a kadar gelmişken ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
Belgrad, Balkan coğrafyasının en hareketli gece hayatına sahip kenti, akşam şehir ışıl ışıl. Hava karardığında öncelikle Knez Mihailova caddesinde dolaşmanızı tavsiye derim, tüm şehir halkı bu cadde üzerinde dolaşıyor sanki, sokak müzisyenleri, satıcılar, barların müzikleri hepsi bir cümbüş oluşturmakta. En çok ağustos ayında, serin bir Belgrad akşamında, arkadaşlarımla birlikte yediğim dondurmaların tadını unutmayacağım. Bu arada Belgrad akşamları, gündüzden farklı olarak serin oluyor.
Knez Mihailova Caddesi'nden yürüyerek 5-10 dakikada gidilen Skadarlija Bölgesi'ne ulaşıyorsunuz. Belgrad da akşam vakti uğramanızı şiddetle tavsiye ettiğim bir nokta burası, Belgrad'ın sanatçılarının gittiği, nasıl ifade etsem, şehrin bohem semti burası. Saksılar içinde rengarenk çiçekler ve Balkan müziklerinin çaldığı tavernalarla dolu bir bölgeyi aklınızda canlandırın, aynı sokak üzerinde otuza yakın farklı taverna yan yana bulunmakta. Görsel anlamda etkileyici bir yer olmakla birlikte, ne yazık ki turiste bakış açıları fazlasıyla ticari bir hal almış. Sadece içki içeceğiz, yemek yemeyi düşünmüyoruz dediğimizde, mekanların bir kısmı ya bizi almaktan imtina ettiler ya da kuytu köşelerde yer gösterdiler. Ne yapalım, yaz akşamı soğuk Sırp birası içip Balkan müziği dinlemek ne yazık ki fırsat olmadı.
Sırbistan'dan bahsederken bir ayrıntıyı da ifade etmek isterim, Sırbistan birası JELEN'in içimi bizim biralara göre oldukça hafif ve en lüks yerde bile 4-5TL karşılığı bir fiyatla satışa sunuluyor.
Novi Grad, yani Yeni Belgrad bölgesini detaylı gezmek fırsatım olmadı, açıkçası neden detaylı gezmedim diye de kendime kızmıyorum, çünkü modern binalar, alış veriş merkezleri, geniş yollar, hepimizin günlük hayatta görmekte zorlandığımız şeyler değil. Benim ilgimi Osmanlı'nın, Yugoslavya'nın Belgrad'ı çekmekteydi.
Bir şehri gezerken en çok yaptığım ve en keyif aldığım şey o şehrin insanlarının alış veriş yaptıkları yerel marketleri gezmek ve oralardan alış veriş yapmaktır. Yerel marketlerde fiyatlar oldukça hesaplı, farklı çikolatalar, sigaralar, yerel şarapları almak isterseniz tavsiye ederim. Belgrad'da normal bir akşam geçirmek, yemek yemek, bir şeyler içmek, birazda alış veriş yapmak isterseniz 30 Euro'yu bozdurmanız fazlasıyla yeterli olacaktır.
Belgrad'da taksilerle ilgili bir sıkıntı yaşamadık, kaldığımız otel kentin merkezinde olmamasına rağmen, öncesinde fiyatı sorup bindiğimiz taksiyle 20-25 TL karşılığına gelen bir fiyatla otelimize ulaştık.
Belgrad'a dair aktarmak istediğim önemli bir ayrıntı daha var, elbette kadın her zaman, her yerde çiçektir, ama Belgrad'da çiçek kelimesi yetersiz kalır, açıkça ifade ediyorum, Slav ırkı kadınları acımasızca güzeller :)
Bir dönem aynı devletin tebası içinde yaşadığımız, bünyesinden nice devlet adamı yetiştirip Osmanlı İmparatorluğu'nun hizmetine sunmuş, Osmanlı'nın ve Tito'nun asi kenti Belgrad, vizesiz seyahat imkanları, birkaç günde gezme kolaylığı, ekonomik fiyatları ile gezilmesi, görülmesi gereken bir şehir. Birçok uçak firması seferler düzenlediği için uçak fiyatlarını hesaplı olarak almak da mümkün.
Balkan coğrafyasının asi kentinde gecenin alakasız bir saatinde Sava Nehri kenarında oturup, sanayi trenlerinin geçişini seyredip, tekne barlarda çalan Balkan müziklerinin seslerini duyarken ve Aziz Sava Katedrali'nin ışıl ışıl kubbeleri üstünüzdeymiş gibi hissederken, gecenin içinde huzur ile mutluluk arası karışık bir duyguyu yaşarsınız, hayat tüm farklılıklarımızla güzelmiş dersiniz.
İçinizdeki gezginci ruhun her daim taze kalması dileğiyle.
Saygılarımla
Egemen ÇINAR