Sırbistan Gezisi (2): Golubac Kalesi ve Hikayesi

Viminacium’un 60 km doğusunda, Tuna Nehri kıyısında yer alan Golubac Kalesi, Avrupa’da günümüze kadar ayakta kalmış en güzel Ortaçağ kalelerinden biri. 14. yüzyıla tarihlenen Golubac Kalesi’nin Türkçe adı “Güvercinlik Kalesi”.

“Viminacium” sonrası buraya gelirken solumuzda bize paralel uzanan Tuna Nehri ve hemen ötesinde Romanya bize eşlik etti. Aynı zamanda bu bölge, manzara içindeki virajlı yolları sebebiyle motor sporcularının da en popüler rotalarından. Yolda sayısız motorsiklet gördük.

Golubac Kalesi’nin girişi beklediğimizden çok daha etkileyiciydi. Girişte geniş bir otopark var. Aracımızı buraya park ettiğimiz gibi girişe yöneliyoruz. Giriş oldukça temiz ve yeni yapılmış. Sağ tarafta bilet gişesi, sol tarofta ise Tuna Nehri manzaralı şık bir kafe var. Bilet gişesinin bulunduğu alanda ayrıca harita ve broşür alabildiğiniz ayrı bir alan da mevcut.

Biletlerimizi aldığımız gibi güvenlik kontrolünden geçerek Kale’ye doğru yürümeye başlıyoruz. Kale’nin restorasyon çalışması ilk haline sadık kalarak yapılmış. Ayrıca Kale’nin çevre düzenlemesi de çok güzel planlanmış. Öncelikle şunu söylemeliyim; çevresini sarmalayan çim Kale’ye çok yakışıyor! İşte biz de yeşillendirilmiş alan içindeki yürüyüş yolundan Kale’nin girişine kadar yürüdük. Girişte ise bu Kale’yi bize anlatacak olan rehberimiz ile buluştuk.

Golub, Sırpça’da ‘’güvercin’’ anlamına geliyor. Dolayısıyla bu Kale’nin Türkçe adı Güvercinlik Kalesi. 1335 yılında Tuna Nehri’nden geçişi kontrol etmek için inşa edilen Kale’nin ilk olarak kimler tarafından yapıldığı ise net değil. Sırplar mı, Macarlar mı? İşte orası biraz muallak…

Kimlerin yaptığı net olarak bilinmese de, Kale’nin yıllar içerisinde Sırplar, Macarlar ve Osmanlılar arasında defalarca el değiştirmiş olduğu biliniyor.

Hatta Kale’nin 12.000 altına satıldığına dair hikayeler var. Nasıl mı?

1403’te Macar Kralı Sigismund, Kale’yi hediye olarak Sırp Despotu Stefan Lazarevic’e veriyor. Ancak bir şartla: İkisinin arasında yapılan bir anlaşmaya göre Lazarevic öldükten sonra Golubas, Maçva ve Belgrad’la birlikte Sigismund’a yani Macaristan’a iade edilecekti.

Lazarevic öldükten sonra Belgrad ve Maçva Macarlara veriliyor. Ancak Golubas’ın Voyvodası Jeremiah uyanıklık yapıyor. Topraklarını ve Golubac Kalesi’ni Sigismund’a devretmek için 12.000 altın (Dukat) talep ediyor Macar Kralı’ndan.

Tabi Sigismund küplere biniyor ve ödeme yapmayı reddediyor. “Sen bilirsin” diyor Jeremiah ve Kale’yi aynı miktar altına Osmanlılara satıyor. Sigismund tüm gücüyle Sırplara ve oradaki Osmanlılara saldırıyor ve bu savaş 1428 yılındaki Golubas Savaşı olarak biliniyor. Ancak 2. Murat’ın 10.000 atlısı yetişiyor ve Osmanlı sancağını koruyor. Nasıl ama, güzel kale değil mi? 12.000 altına değmez miymiş? Bizce değer…

Evet, Kale’nin tarihi uzun olunca hikayeleri de çok oluyor. Ancak diğerleri arasında bu hikaye, bizim en çok hoşumuza gidendi.

Kale ilk yapıldığında aslında tamamen karadaymış. Ama baraj kurulduktan sonra Tuna’da su seviyesi yükselince Kale su ile birleşmiş. Günümüzde hala bir tarafı tamamen su içinde. Kale’nin bazı bölümleri de Osmanlılar döneminde eklenmiş. Mesela gözetleme kulesi olarak yapılan, günümüzde Tuna’nın içinde kalan ve bir yol ile ana kaleye bağlanan yuvarlak hatlı bölüm.

Aslında buranın çok daha eskiye dayanan bir tarihsel süreci var. Golubac Kalesi inşa edilmeden önce burada M.S. 299 yılında Roma İmparatoru Diocletian’ın ikametgahı olması için yapılmış bir Roma kalesi yer alıyormuş. Kale, tarih boyunca en yoğun mücadeleyi Osmanlılar ve Macarlar arasında görmüş. Zaman içinde Kale Türkler, Bulgarlar, Macarlar, Sırplar ve Avusturyalılar tarafından yönetilmiş. 1867’de Golubac Kalesi, Sırplar tarafından geri alınmış ve 2005 yılında restore edilerek tekrar hizmete açılmış.

Kale’nin bazı bölümlerine giriş yasak. Girilebilen alanlarınsa farklı işlevleri olabiliyor. Mesela, tam Tuna Nehri kenarında yer alan yere kadar camlı bölümün bir tarafında barkovizyon gösterisi ile Kale’nin tarihi anlatılırken diğer tarafında da farklı sanatçılara ait modern sanat eserleri sergileniyor.

Kale, bizi hem görselliği hem de tarihiyle oldukça etkiledi. Sırbistan’a yolu düşen ve tarihe ilgi duyanların mutlaka ziyaret etmesi gereken bir nokta.

Sırbistan gezimizin önceki yazısı:Sırbistan Gezisi (1): Belgrad'a Gidiş ve Viminacium

Sırbistan gezimizin sonraki yazıları:
Sırbistan Gezisi (3): Lepenski Vir ve Hikayesi
Sırbistan Gezisi (4): Djerdap Milli Parkı
Sırbistan Gezisi (5): Felix Romuliana
Sırbistan Gezisi (6): Niş
Sırbistan Gezisi (7): Davolja Varos
Sırbistan Gezisi (8): Novi Pazar

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni