Sırbistan Gezisi (4): Djerdap Milli Parkı

Lepenski Vir’de tarihe bir yolculuk yaptıktan sonra, yine Tuna Nehri ve ardında kalan Romanya’yı solumuza alarak 15 km kadar daha devam ediyoruz. Bu kez rotamızda Djerdap Milli Parkı, diğer adıyla Demirkapı Milli Parkı var.

Sırbistan’ın Braniçevo bölgesinde yer alan park 637,87 kilometrekarelik bir alan kaplamakta olup, 1974 yılında kurulmuştur. UNESCO Dünya Mirası’nın Geçici Listesi’nde yer alan parkın methini daha önce çok duymuştuk.

Önce kendi aracımızla Park’ın girişine kadar geldik, burada aracımızı park ettik. Çünkü asıl manzarayı görebileceğimiz yer olan tepeye kendi aracımızla çıkmak mümkün değildi. Bu nedenle burada bizi karşılamak için Milli Park’ın görevlisi Zoran Bey geldi. Bu noktadan itibaren Zoran Bey’in 4x4 aracına geçtik ve tepeye doğru yolculuğumuz başladı. Sanki balta girmemiş ormanlar içindeyiz... Dileyenler tepeye kadar yürüyerek de çıkabiliyormuş, ama biz almayalım. Az yol değil ve yüksek performans istiyor. Orman içinden tepeye kadar yolculuk yaklaşık 15-20 dakika sürüyor.

Ve sonunda tepedeyiz. Burası aslında Sırbistan ile Romanya arasında sınır çizen Tuna Nehri’nin en dar yeri. Burada Tuna 90 metre genişliğe ve 53 metre kadar derinliğe ulaşmaktadır. Tam bu noktaya da Djerdap Geçidi, yani Demirkapı Geçidi denmektedir. Eğer Tuna Nehri'nin en geniş noktası nerede diye sorarsanız Golubac Kalesi yakınlarında olduğunu söyleyelim.

Bu manzarayı fotoğraflamak için tam tepede ahşaptan mini bir teras bulunuyor. Manzarayı izlemeye gerçekten doyum olmuyor. Hele de kimseler yokken daha bir güzel…

Ben burada etrafı fotoğraflarken Murat da drone ile Geçidin genel görüntülerini almaya çalışıyor. Aslında burası tam sınır noktası olduğundan biraz riskli ama neyse ki sevgili Zoran’dan izni kopardık. :)

Hep Djerdap Milli Parkı ve Geçidi dedim ama Tuna’nın önemini de iyi kavramak lazım. Nehirler dünyanın pek çok coğrafyasında olduğu gibi Avrupa’da da insanlığın kaderi çok önemli roller oynamıştır. Öncesinde tarım ve sonrasında sanayi, hep akarsu boylarında yoğunlaşırken; taşımacılık, ticaret ve bunlara paralel olarak gelişen kültür de hep akarsularla birlikte yeşermiştir.

İşte bu şekilde Ren ve Mosel gibi nehirler de Avrupa’daki pek çok uygarlığın bugünkü haline gelmesinde etkili olmuş ve adeta buradaki kültürleri, devletleri kendi havzalarında sulayarak büyütmüşlerdir.

Tuna Nehri de Avrupa’daki nehirler içerisinde özel bir yere sahiptir. Almanya’dan doğan Tuna; Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna topraklarındaki toplam 2.857 kilometrelik yolculuğundan sonra Karadeniz’e dökülür.

Ayrıca Budapeşte, Belgrad, Bükreş, Bratislava gibi başkentler ve pek çok önemli şehirden geçer. Tüm bu şehirlere de hayat verir aslında, tıpkı burada olduğu gibi…

Tuna’nın en dar noktası burası olduğundan, nehir tekneleri için yıllar boyu korkulu bir rüya olmuş. Ancak artık teknolojinin gelişmesiyle birlikte turların gezi rotalarında keyifli bir geçiş noktası haline gelmiş vaziyette. Günümüzde buradan her gün yüzlerce tekne geçiyor.

Sırbistan gezimizin önceki yazıları:Sırbistan Gezisi (1): Belgrad'a Gidiş ve Viminacium
Sırbistan Gezisi (2): Golubac Kalesi ve Hikayesi
Sırbistan Gezisi (3): Lepenski Vir ve Hikayesi

Sırbistan gezimizin sonraki yazıları:
Sırbistan Gezisi (5): Felix Romuliana
Sırbistan Gezisi (6): Niş
Sırbistan Gezisi (7): Davolja Varos
Sırbistan Gezisi (8): Novi Pazar  

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni