Tarihte yolculuğa ne dersiniz? Gelin birlikte M.Ö. 6.000’lere doğru bir yol alalım. Tuna Nehri kıyısındaki Lepenski Vir isimli Paleolitik alan, Sırbistan’da yerleşimin ilk başladığı yer. Burada yaşam, günümüzden neredeyse 8.000 sene önce başlamış. Burası 8.000 yıl önceki yerel kültüre, sosyal ilişkilere, mimari ve sanata ilişkin ipuçları taşıdığından sadece Sırbistan için değil tüm insanlık tarihi için de çok çok önemli bir nokta.
Biz burayı Golubac Kalesi sonrası ziyaret ettik. Lepenski Vir, Golubac Kalesi’ne yaklaşık 35 km mesafede yer alıyor. Bu yol da tıpkı Viminacium ile Golubac Kalesi arasındaki yol gibi Tuna Nehri’ne paralel uzanıyor. Nehrin hemen karşı kıyısı Romanya. Motorsiklet tutkunları tarafından tercih edilen rotalardan. Vardığımızda öncelikle aracımızı park ediyoruz. Aracı park ettiğimiz alanda çok şık ve şirin bir restoran var. O masa örtülerini ve çiçeklerle bezenmiş ahşap pencereleri görünce, ister istemez “ah vakit olsa da burada şöyle bi yarım gün takılsak” diye iç geçiriyoruz.
İşte tam bu noktada başlıyor yürüyüşümüz. Buradan Lepeski Vir girişine, orman içinden yaklaşık 400 metrelik bir yürüyüş yolu var. Etraf yemyeşil. Ara ara yerel mimari tarzında evlere denk geliyoruz. Bu yapılar da aslında tüm müze kompleksi içinde.
Lepenski Vir girişine doğru yürürken sağ tarafımızda Tuna Nehri kalıyor. Hemen karşısı Romanya ve Romanya tarafında kalan çok büyük ve görkemli bir kaya kütlesi var. Zamanında buraya yerleşenlerin bu kayaya taptıkları da düşünülenler arasında.
Ve Lepenski Vir…
Burası Taş Devri'nden kalma en büyük ve en önemli tarih öncesi arkeolojik alanlardan biri. Burası araştırmacıların Taş Devri ile ilgili algısını değiştiren ve günümüzden 8.000 sene önce insan topluluklarının nasıl geliştiğine dair bilgiler veren önemli bir merkez.
Arkeolojik kazılar esnasında, buradaki yerleşimin yedi katmandan oluştuğu ve 136 yapı bulunduğu tespit edilmiştir. Yapı derken kast ettiğimiz ise bir düzene göre dizilmiş taşlar ve ortasında ateş yakılabilecek alan. Çünkü dizilen bu taşlar buraya kurulan hayvan derisinden yapılma çadırın sınırlarını oluşturuyor.
Alanın üzerini çok güzel kapatmışlar, göz kamaştırıcı bir merkez haline gelmiş. Aslında tüm yerleşim, Tuna Nehri’nin Romanya tarafındaki o dev kayaya bakar pozisyondaymış. Ama Tuna üzerine baraj yapılıp Nehrin su seviyesi yükselmeye başlayınca, bu yerleşimin tamamını daha yukarıya taşımış ve koruma altına almışlar.
İçeriye girdiğimizde burası bana biraz Bakü’deki Haydar Aliyev Kültür Merkezi’ni anımsattı. Tabii ki konseptleri çok farklı ama burayı çevreleyen bembeyaz yapıyı bir şekilde benzettim sanırım.
Önce yapılara bakıyoruz ancak burayı öyle bakıp da anlamak kolay değil. O nedenle hemen girişte yer alan video gösterisini izlemenizi tavsiye ederim. Bu video gösterisinde kazı çalışmalarına ait bazı bilgiler veriyorlar.
Bölgedeki ilk kazı çalışmaları 1965 yılında yapılmış. 1966'da Yugoslavya'nın kültürel bir anıtı olarak listelere girmiş. 1967’de bölgede ilk Mezolitik heykeller keşfedilmiş. Hatta bu heykellerin bir kısmının üzerinde desenler yer aldığından Avrupa’daki sanatın ilk örnekleri arasında da anılıyor.
Tabii yapılan kazı çalışmalarında sadece bu heykelcikler keşfedilmiyor. Çeşitli kap kacaklar, ok benzeri silahlar ve pek çok şey bulunmuş.
Ve elbette iskeletler… Hem de 8.000 senelik!
Hatta kazı çalışmaları sonucunda çıkartılan pek çok eseri de hemen video izlenen odanın yanındaki alanda görebiliyorsunuz.
Buradaki kazı çalışmaları devam ederken 1971 senesinde suların yükselmesiyle tüm yerleşim, yine arkeologların çalışmalarıyla, 29,7 metre yukarıya yani bugünkü yerine taşınmış. Kazılarda Belgrad Üniversitesi'nden Profesör Dragoslav Srejoviç'in büyük katkısı var.
Burası 1979’da olağanüstü önemle kültür anıtı ilan edildi ve Sırbistan Cumhuriyeti tarafından korunmaya alındı.
Arkeolojik alanın hemen yanında da 4-5 tane bilgisayar sıralanmış. Burada da merkezin o zamanki görüntüsünün üç boyutlu canlandırması sergileniyor ve dilerseniz bunu da izleyebiliyorsunuz.
Lepenski Vir bizi pek çok açıdan etkiledi. Tarihi zenginliği, bu zenginliğin ve mirasın bu kadar güzel korunabilmesi, korunan bu alanın ziyaretçilere özenle sunulması gibi pek çok açıdan bizi çok etkileyen hususlar vardı. Eğer buralara yolunuz düşerse, Lepenski Vir’i mutlaka rotanıza ekleyin. Ama biraz bol vakit koyun ki yazının başında bahsettiğim o şirin kafeye de biraz zaman kalsın...
Sırbistan gezimizin önceki yazıları:
Sırbistan Gezisi (1): Belgrad'a Gidiş ve Viminacium
Sırbistan Gezisi (2): Golubac Kalesi ve Hikayesi
Sırbistan gezimizin sonraki yazıları:
Sırbistan Gezisi (4): Djerdap Milli Parkı
Sırbistan Gezisi (5): Felix Romuliana
Sırbistan Gezisi (6): Niş
Sırbistan Gezisi (7): Davolja VarosSırbistan Gezisi (8): Novi Pazar