Deliler olmasaydı nasıl gülecektik. (Arnavut Atasözü)
Bu dünyada espiri olmasaydı, zekanın ürünü mizah olmasaydı, bizlerin makinelerden ne farkı kalırdı ki... Herkes hayata şartlarının gerektirdiği şekilde bakıyor veya bakmak zorunda kalıyor, bir süre sonrada o kalıplar içerisinde kendi rengini unutuyor, ruhunu kaybediyor. Hayat senden beklentilerim bitmediğine ve hala kendime göre deliliklerim de olduğuna göre sorun yok demektir.
Merhaba, 2015 yılı ağustos ayında Karadağ üzerinden geçerek sabah vaktiArnavutluk'a giriş yaptık. Arnavutluk'un ikinci büyük kenti İşkodra'da kısa bir mola verdikten sonra, iki saatlik bir yolculuktan sonra başkent Tiran'a ulaştık.
Arnavutluk Enver Hoca döneminde uzun yıllar, dünyadan izole yaşayan, Sovyetler Birliği'nin dünya tarih sahnesinden silinmesi ile birlikte yavaş yavaş dünyaya kapılarını açan küçük ve yalnız bir ülke.Tüm Balkan coğrafyasının iklimi ne yazık ki hep böyle. Savaşları, göçleri, yalnızlıkları, özlemleri yaşamış aynı coğrafyanın farklı dillere, dinlere sahip güzel insanları.
Şimdiye kadar Arnavutluk'a dair bilgim Elbesan tava ile Arnavut ciğerinden ve Arnavut kaldırımından öteye gitmediği için bu küçük ülke benim için de farklı bir merak konusuydu. Başkent Tiran, üç milyon nüfusa sahip Arnavutluğun, 500 bin nüfuslu en büyük kenti.
Tiran kısa sürede gezilmesi kolay bir şehir. Şehrin merkezinde Ulusal Tarih Müzesi, Opera Binası, Ethem Bey Camisi, İskender Bey Meydanı ve Saat Kulesi bulunmakta. Şehrin meydanını ve bu meydanı kesen iki caddeyi turladığınızda Tiran'a dair görülmesi gereken ana noktaları tamamlamış bulunuyorsunuz. Ethem Bey Camisi'ni ve Opera Binasını görmenizi tavsiye ederim. Bundan sonrası Tiran'da iyi vakit geçirmek için sizin tercihinize kalıyor.
Meydana yürüme mesafesinde, orta büyüklükte bir kompleks olan içerisinde restoranların ve kafelerin olduğu Taiwan isimli buluşma noktası bulunuyor. Taiwan'ın hemen karşısında Tiran'ın lüks restoran, kafe ve alışveriş dükkanlarının olduğu cadde yer almakta. Merkezi noktası ve ana caddesi dışında Tiran düzenli kentleşmenin olmadığı, görsel anlamda hoşluk sunmayan yapılara sahip bir kent. Bu yüzden fazla beklenti içinde olmadan kenti dolaşmanızda fayda var. Fiyatlar anlamında Arnavutluk gayet hesaplı bir bir ülke, Türkiye'den çok uygun fiyatlara yemek yiyebilir, bir şeyler içebilirsiniz.
Taiwan kompleksinin ilerisinde üzeri grafitilerle boyanmış, Enver Hoca'nın kızı tarafından müze olarak tasarlanmış, piramit şeklinde TV yayın binası bulunmakta.Benim için çok bir özelliği olmadığı için fazla üstünde durmadım ama belki sizlerin ilgisini çekebilir.
Tiran küçük bir başkent, merkezi noktası dışında gezilecek fazla alternatife sahip olmayan bir şehir, bu yüzden kenti kısa sürede gezmiş olmanın verdiği keyif ile kendimi yemek, tatlı, içecek ve dinlenme dörtlüsünün kollarına teslim ettim.
Arnavutluk'a, başkent Tiran'a yolunu düşüren herkese şiddetle tavsiye etmek istediğim en önemli şey tabiki meşhur tatlıları Trileçe'dir.Trileçe sütten ve bayat ekmekten yapılan, yemesi hafif, çok lezzetli bir tatlı. Belki bir daha yolunuz Arnavutluk'a düşmeyebilir, ama önünüze ne zaman Trileçe tatlısı gelirse, ben bunu yerinde yedim deme fırsatına sahip olursunuz. :)
İskender Bey'in, Enver Hoca'nın kenti, küçük ve yalnız başkent Tiran'a dair aktarmak istediklerin bu kadar.Günün birinde Tiran'a bir şekilde yolunuz düşerse Balkan coğrafyasının farklılıklarını ve güzelliklerini Arnavutluk bakışı ile görmeniz dileğiyle.
Hayatlarımızın, umutlarımızın, hayal kırıklıklarımızın Trileçe tadında olması dileğiyle.
Yorumlar