Napoli bölgesindeki ikinci durağımız Pompei idi. Bu tura kendimiz de gidebilirdik. Fakat bu sefer uğraşmak istemedik. Organize bir tur şirketiyle anlaşıp Pompei’yi ziyaret etmeyi seçtik. Bazen organize bir tur ile hayat kolaylaşıyor nitekim de öyle oldu.
Eski Roma tarihine olan ilgimden kaynaklı Pompei şehrinin hikâyesini az çok biliyordum. Bu yüzden benim için cazipti. Çoğu insan genellikle, “taş yığını mı göreceğiz?” diye tepki veriyor. Nitekim gruptaki arkadaşlarımız da benzer tepkiyi verdiler. Fakat siz de benim gibi ilgiliyseniz bu trajik hikâyeli şehir sizin de ilginizi çekecektir. Benim için şehrin en ilgi çekici özelliği, Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu küller altında kalması ve trajik hikâyesiydi.
Milattan önce 6. ve 7. yüzyıllarda başlayan şaşalı hayat, sürpriz bir sonla son buluyordu. Bu şehir, önemli bir ticaret ve liman şehriymiş. Şehirde kanalizasyon sitemi olmadığından yolları kullanmışlar kirli suyu akıtmak için. Hatta bu şehirde köleler çamaşırları idrar havuzlarında, ayaklarıyla çiğneyerek temizlerlermiş. Köleler böyle bir eziyete reva görülürken şehirdeki insanların, kirlenmeden yürüyebilmesi için yüksek kaldırımlar ve yüksek yaya geçitleri inşa etmişler. Şehirde, evlerin giriş katları genellikle dükkân olarak kullanılmış.
Sokağa bakan kısımlarında tezgâh üzerinde topraktan yapılmış çukur bölmeler göze çarpıyor. Buralarda sıcak yiyecekler satılıyormuş ayaküstü gelip geçenlere. Esasında, tam tersi olması gerekirken; bu şehirde içme suyu kurşun, kullanma suyu ise toprak borularla taşınıyormuş. Hatta kurşun zehirlenmesinden dolayı Pompei krallarının deli oldukları söyleniyor, ben rehberimizin yalancısıyım.
Şehirde çok gelişmiş ortak bir banyo sistemi mevcut. En merkezi, büyük ve eski olanı; Stabian Termal Banyo. Kadınlar ve erkekler ayrı bölümlerde yıkanıyorlarmış, sanırım tek sınırlandıkları nokta banyolar. Bu bölümler de kendi içlerinde değişim odası, soğuk, ılık ve sıcak banyolar olarak ayrılıyorlar. Erkekler için aynı zamanda spor yapabilecekleri bir alan da tahsis edilmiş.
Banyolar, ısıtıcı odasında kaynatılan suyun buharı duvarlarda ve zeminde inşa edilmiş boşluklardan geçirilerek ısıtılıyormuş. Oldukça sofistike bir sistem olduğu kalıntılardan anlaşılabiliyor.
Yer yer duvar süslemelerine rastlamak da mümkün.
Pompei’nin diğer ilginç bir özelliği de genelevleri. Önemli bir ticaret şehri olduğu için pek çok yabancı ziyaretçiye ev sahipliği yapmış tarih boyunca. Şehirde 35 adet genelev olduğu düşünülüyor. Alt katlardaki odalar önemsiz müşterilere tahsis edilirken, üst katlar daha pahalı olduğu için paralı müşterilere kiralanırmış.
Her odanın kapısının üzerinde farklı pozisyonları gösteren menüler mevcut. Farklı ülkelerden gelen tüccarların, kadınlarla aynı dili konuşmadıklarından, anlaşmak konusunda zorluk yaşanmaması için istedikleri menüyü işaret etmeleri yeterli olurmuş.
Şehrin geniş bulvarında yürürken rehberimiz bize yerde Lunapare’nin (genelev) yönünde cinsel objeli işaretler kullanıldığından bahsetti. Müşterilerin mekânı kolay bulabilmesi için bu işaretler evlerin duvarlarında ve caddelerde kullanılmış. Aynı zamanda fallus bereket anlamına geldiği için, şekil kadınlar tarafından takı olarak da giyilmiş. Cinselliğin özgürce yaşandığı şehirde, bir süre sonra sapkınlık da boy göstermiş. 24 Ağustos 79 yılında Vezüv Yanardağı patlayıp çevreye saçılan kül ve lavlarla bu zevk ve gösteriş şehrine son vermiş. Şehir 1748 yılında şans eseri ortaya çıkmış. Keşif ilk başladığında arkeologlar, cesetlere dokundukları anda cesetler parçalanıyorlarmış. Bu durum onları zor duruma sokunca arkeologlar bir yol bulmuş.
Yöntem; cesedin bulunduğu katmana küçük bir delik açıp içini çimento ile doldurup, kemiklerin etrafını et gibi saran kalıp şeklinde bir doku oluşturmakmış. Bu şekilde insanların o anki duruşları ortaya çıkmış.
Fotoğraflardan da gördüğünüz gibi Pompei halkı bu patlamaya oldukça hazırlıksız yakalanmış. Çıkartılan cesetler toplamda 250 adetmiş. Yaklaşık 30-40 tanesi de Napoli Müzesi’nde sergileniyor fakat bizim gitmeye vaktimiz olmadı. Pompei şehri kısaca böyleydi benim için, ilgi çekiciydi iyi ki gitmişim…
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere sevgiler…