Kaunas’a niçin gittiğimi merak ettiğinizi biliyorum. Aslında benim de hiç aklımda yoktu. Basketbol maçlarını seyrederken birçok kez bizim takımlarla eşleşen Zalgiris Kaunas’ı duymuşsunuzdur. "Trakai’ye kadar gelmişken Kaunas nasıl bir yer acaba, burayı da görelim" dedik hepsi bu… Ancak geldikten sonra gördük ki bir gezginin Litvanya’yı gerçekten anlaması için mutlaka Litvanya’nın eski başkenti Kaunas’ı görmesi gerekmiş. Çünkü burası tüm Litvanya’dan çok farklı bir şehir. Neden? Bu soruya 1300'lerde Kaunas’tan çevre şehirlere yapılan ticareti koruma amaçlı olarak inşa edilen şimdi ise Kaunas'ın sembolü olarak kabul edilen kale fotoğrafları eşliğinde anlatmak sonra da şehre geçmek istiyorum.
Buradaki insanların yabancılarla arası pek hoş değil ama diğer taraftan da kendilerini gerçek Litvanyalı ve muhafazakâr milliyetçi olarak görüyorlar. Hatta birisi Kaunaslı değilse gerçek bir Litvanyalı olarak bile görmüyorlar. Litvanyalılar Kaunas’ın yüzde 93’ünü oluşturuyor. Başkent Vilnius’ta bu oran %58. Sanırım bu durum Kaunas halkı tarafından kapitalist olarak nitelendirilen başkent Vilnius ile sorumluluk bölüşümünü beraberinde getirmiş. Kaunas başkent Vilnius’tan sonra Litvanya'nın ikinci büyük şehri ancak ekonomik, akademik ve kültürel başkenti. Şehrin en önemli markası herkesin mutlaka duyduğu Zalgiris Kaunas Basketbol Takımı.
1919’da Ruslar tarafından işgâl edilmiş. Şehir halkı Ruslardan çok zulüm gördüğü için 1941’de Naziler şehre geldiğinde hiç direnç gösterilmemiş. Tabii ki Naziler de şehre dokunmamış hatta karargâhlarını buraya kurup Baltık işgâlini de buradan yönetmişler. 1944’te Ruslar bölgeyi geri alınca bunu unutmamışlar tabii ki ama Ruslara karşı Baltıklardaki en büyük direniş yine burada olmuş ve bu direniş 1956’ya kadar devam etmiş. Hatta adamlar şu meşhur Zalgiris Kaunas Basketbol Takımı'nı sırf CSKA Moskova Basketbol Takımı'nı yensin diye 1944’de kurmuşlar.
Kaunas, çok eski bir şehir. 10. yy'da haritada da görüleceği gibi Neman ve Neries Irmakları'nın birleştiği yerde kurulmuş. Şehri gezmeye öncelikle kaleden başlamak, sonra sırasıyla Santakos Parkı’nda bir mola verip Neries Irmağı’nı seyretmek, daha sonra zaman kaybetmeden şehrin diğer tarafına yani Neman Irmağı'na kadar yürüyerek öncelikle Perkünas Evi ve Büyük Vytautas Kilisesi’ni görmek doğru olur. Geri kalan ve müteakip sayfalarda anlatacağım tüm yerleri bir gün içerisinde gezmek ve görmek mümkün.
Fotoğraflarını gördüğünüz kale, Kaunas'ın görülmesi gereken en önemli yeri. Eski dönemlerde şehrin ve ülkenin sosyal ve siyasî yaşamında önemli bir rol oynayan bu heybetli yapı günümüzde bir müze ve sanat galerisi olarak kullanılıyor. Kalenin içerisinde tarihî araç-gereçler, kılıçlar ve dinî semboller bulunuyor.
Şehri gezmeye başlayınca üç şey dikkatimizi çekti. Birincisi, otobüs ve troleybüs şoförlerinin neredeyse tamamına yakını kadınlardan oluşuyor olması. Dolayısıyla geç kalmak diye bir şey yok. İnanılmaz dakikler. İkincisi, tahmin edilemeyecek havası. İnsan yaşayınca anlıyor. Yaza aldanıp şemsiye olmadan ya da montsuz gezmeyin. Şöyle anlatayım bir dakika yağmur yağıyor. Bir dakika hava açıyor. Sonra bir dakika yine yağmur yağıyor. Sonra hava bir dakika yine açıyor. Bu arada siz sırılsıklam olmuş oluyorsunuz ve ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Ben hayatımda böyle bir havayı ilk defa gördüm. Üçüncüsü ise parklar.
Sokakları süslemesini çok iyi biliyorlar. Hazır oyuncaklarla donatılmış park anlayışları yok. Parkları daha çok Kaunaslı sanatçılar düzenliyor. Bu da ister istemez şehri daha güzel hale getiriyor.
Şehirdeki ikinci dikkat çekici sembol yapı ise Aleksoto Caddesi'ndeki Perkünas Evi. Ev, 1400’lü yıllarda Hansa tüccarları tarafından irtibat ofisi olarak yaptırılmış. Halihazırda Litvanya’nın en güzel evi olarak kabul ediliyor.
1800'lü yıllarda tamir esnasında evin duvarlarında pagan inancında yer alan gök ve fırtına tanrısı Perkünas’a ait sembollar bulununca evin ismi de Perkünas Evi olarak kalmış. Pazartesi-cuma günleri 10.00-16.30 saatleri arasında evi gezmeniz mümkün.
Üçüncü dikkat çekici sembol yapı Perkünas Evi’nin hemen yakınında bulunan Büyük Vytautas Kilisesi. Resimden fark edilmese de şu an hemen arkamdan Nemunas Irmağı geçiyor. Hristiyan inancına göre kutsal Bakire Meryem’in göğe yükseliş kilisesi olarak kabul edilen kilise maalesef konumu nedeniyle sık sık sellere maruz kalıyor.
Sembol yapıları gördükten sonra tekrar Aleksoto Caddesi’nden meydana geri dönerek eski şehrin tam ortasında bulunan Belediye Sarayı Meydanı'na geliyoruz. Eski şehir belediye binasının etrafına öbeklenmiş. Görülen belediye binasına Litvanlar “Beyaz Kuğu” diyor. 16. yy’da bir pagan tapınağının üzerine 6 katlı pasta şeklinde yaptırılmış.
Meydan, 14.-15. yy.’da yaptırılmış ve hala ayakta duran dükkân, kafe ve restoranlarla dolu. Hayran olmamak elde değil. Meydanın tam ortasındaki bu ağaç dikkatimi çekti. Nedir diye sorduğum da dilek ağacı dediler. Onların dilek anlayışları bizimkinden biraz farklı galiba.
Meydanı gezdikten sonra şehrin tam ortasından derinlemesine bir hat çizen Vilnius Caddesi’ne giriyoruz. Cadde şehrin en ünlü gezi caddesi. Caddede gezerken tarihi nasıl korumaya çalıştıklarına şahit oluyorsunuz. Şehrin orta-üst otelleri de genelde bu bölgede. Gelirseniz bu bölgede takılmanızı tavsiye ederim.
Kaunaslıların muhafazakâr olması aynı zamanda onları insanlara karşı soğuk da yapmış. O kadar ki kafede/barda bir şeyler ısmarlarken ya da alışverişte yabancı olduğunuzu anlarlarsa suratınıza bile bakmıyorlar. Bunu bizzat yaşadım. Bu durumu nasıl aşacaksınız? Size bir taktik veriyorum. Bizde futbol neyse onlarda da basketbol o. Gireceğiniz her ortamda yapacağınız basketbol muhabbeti ve bu esnada Litvan basketboluna göstereceğiniz saygı biraz da Litvanca kelimelerle süslenirse size mutlaka artı olarak geri dönüyor. Ayrıca, 14. yüzyıl sıralarında Avrupa'nın en geniş sınırlarına sahip olan bugünkü Belarus, Ukrayna, Polonya ve Rusya'nın bir bölümüne de içerisine alan Büyük Litvanya Dukalığı'nı biliyorum derseniz hemen ortamdaki istenen adam olursun.
Vilnius Caddesi'nden devam ederseniz 10 dakikalık bir yürüme neticesinde Özgürlük Bulvarı’na geleceksiniz. Buraya Kaunas’ın modern yüzü olarak bakabiliriz. Her yer kafe, bar, restoran ve kulüplerle ile dolu. Alışveriş için en uygun yer. Trafiğe kapalı bu geniş cadde 1,6 km. uzunluğu ile Doğu Avrupa’nın en uzun yaya yolu. Etrafında birçok üniversite var. Bu nedenle bu bölgede 15 € seviyesine kadar ucuz yollu kalacak yer imkânı da oldukça fazla. Tüm bunlara rağmen bu caddeyi cumartesi dışında kalabalık görmeniz zor.
Özgürlük Bulvarı’nda gezerken camdaki ilânı görünce çok duygulandım. Türkiye gördüğünüz gibi destinasyonlarda İspanya'yı bile sollayıp 2'nci sıraya yerleşmiş.
Bulvardan devam ederken Maironio Caddesi’nden kuzeye devam ederseniz karşınıza Şeytan Müzesi çıkacak. Yanlış okumuyorsunuz. Müze, dünyanın en büyük şeytan müzesi. Sanatçı Antanas Žmuidzinavičius tarafından 1906 yılından itibaren 23 ülkeden topladığı binden fazla şeytan figürünü sergilemek üzere 1966 yılında kurulmuş. Maalesef Antanas Žmuidzinavičius aynı yıl ölünce bu müze ile ilgili çok fazla tartışma olmuş. Ölüm tarihi ise 9 ve 6 şeytanın rakamı kabul edildiği için tartışmaları daha da şiddetlendirmiş. Burada ilginç olan Litvanlar da Hristiyan olmakla birlikte Litvanya adetlerine göre şeytan kötü bir karakter olarak görülmüyor hatta birçok evde şeytan figürü görmek mümkün. Bu yüzden de böyle bir müzenin açılmasına da karşı çıkmamışlar. Müzeyi salı-pazar günleri arasında 11.00-17.00 saatleri arasında gezmek mümkün. Kişi başı ücret 2 $.
Bulvarın sonuna gelince karşınıza Bizans stilinde inşa edilmiş St. Michael The Archangel Kilisesi çıkıyor. Rusya İmparatoru Çar II. Alexander tarafından 1879 yılında Kaunas Kalesi ile birlikte Hristiyanlığın önemini vurgulamak için dönemin en ileri teknolojisi ile inşa ettirilmiş. İnşa edildiği dönemde Litvanya’nın en geniş kubbesine sahipmiş. Çünkü o dönemde Kaunas, imparatorluğun batı sınırlarında savunma hattının en önemli şehriymiş. Almanlar 1915 yılında burayı işgâl ettiğinde askerlerini burada ikâme etmiş. Sovyetler döneminde sanat müzesi olmuş. 1991 yılında Litvanya’nın bağımsızlığından sonra ise yine kiliseye dönüştürülmüş. Kilise bünyesinde merak edenler için bir de Körler Müzesi var.
Kaunas şehir yapısı itibariyle halen Rus yönetiminin izlerini taşıyor. Yine benzer anlayıştan esinlenerek eski binaları şirinleştirmeye çalışmışlar. Belki biz de bunu İstanbul'da uygulasak fena olmaz ne dersiniz? Buraya nasıl gelineceğine gelince arabanız yoksa başkent Vilnius’tan otobüs ile bir saatte 7-10 $ karşılığında ulaşmak mümkün. Kaunas ile ilgili anlatabileceklerim bu kadar. Kaunas’ı mutlaka görmeli en azından bir gün ayırmalısınız.