Palermo, Sicilya’nın en kalabalık ve en önemli kenti. Nüfusu yaklaşık 1,3 milyon olan kentin kuruluşu milattan önceye kadar dayanıyor. Şehir Fenikeliler'lılar tarafından kurulmuş fakat Antik Yunanlılar tarafından adlandırılmış. İlk adı “bütün liman” anlamına gelen Panormus’muş. Zaman içinde adı Palermo’ya dönüşmüş.
M.Ö. 8. yüzyıl’da Fenike kolonisi, daha sonra Kartacalılar’ın ileri karakolu olmuş. 251 yılında Romalılar tarafından işgal edilmiş, ardından da Bizans hükümdarlığına girmiş. 9. ve 10. yüzyıllarda Arap istilası altında zengin bir emirliğe dönüşmüş. Araplar’ın hüküm sürdüğü dönemde kent, parlak bir İslam kültür merkezi halini almış. 11. yüzyıl sonlarında Normanlar’ın hakimiyetine girmiş.
Palermo, 1194 - 1250 yılları arasında Sicilya Adası Krallığı’nın başkenti olmuş. Daha sonra Napoli Krallığı ile birleşerek, İki Sicilya Krallığı adını almış. 1713’de Savoie Krallığı’nın hükümdarlığına giren bölge, 1860 senesinde Garibaldi tarafından işgal edilmiş. Bundan sonra da İtalyan Krallığı’na dahil olmuş. 1948’de ise özerk bir statüye geçmiş. Günümüzde Sicilya iç işlerinde serbest ancak dış işlerinde İtalya’ya bağlıdır.
Biz Palermo’ya Catania üzerinden gittik. Palermo’ya giderken yol üzerinde çok sayıda narenciye ve zeytin bahçesi arasından geçtik. Palermo’ya girdiğimizde ise en çok dikkatimizi çeken mimari tarzdaki çeşitlilik oldu. Çünkü Palermo’daki tarihi çeşitlilik, binaların mimari tarzlarına da yansımış. Binaların çoğu Arap mimarisinin Norman mimarisi ile karışımını yansıtıyor. Bunun en güzel örneği Norman Sarayı ve Palermo Katedrali.
1693 depreminden sonra yeniden inşa edilmek zorunda kalan bazı binalardaki Barok stili zaman içinde yerini neo-klasik stile bırakmış. Massimo Tiyatrosu da bunun en güzel örneği.
Palermo Katedrali daha önce cami imiş. 12. yüzyılın sonunda ise katedrale dönüştürülmüş. Araplar döneminde Palermo’da yaklaşık 200 tane cami yapılmış. Araplardan sonra gelen Normanlar ise camileri kiliseye çevirmişler.
Palermo katedrali, Avrupa’nın en büyük üçüncü katedrali. Katedralde beyaz, pembe, gri mermer sütunlar ve heykeller bulunuyor. Büyük ahşap kapının oyma işçiliği muhteşem. Katedralin dış kısmındaki sütun üzerinde ayetler yazılmış. Capella Palatina içindeki harika freskler görülmeye değer.
Tiyatro Massimo çok güzel bir neo-klasik stil örneği. Tiyatronun önündeki faytonlarla güzel bir şehir turu yapılabilir. Al Pacino’ya tiyatronun merdivenlerinde bir suikast girişimi yapılmış. Al Pacino’nun kızı öne atılıp vurulmuş. Baba filminin bazı sahneleri de burada çekilmiş.
Palermo’da iki önemli cadde var; Via Roma ve Via Della Liberta. Her iki cadde de kentin en prestijli alışveriş caddeleri. Tiyatro Massimo, Via Della Liberta caddesi üzerinde.
Biz Palermo’da Politeama Otel’de kaldık. Otelimiz hemen Garibaldi Tiyatrosu’nun karşısında. Tiyatronun bulunduğu bu meydan ise Garibaldi meydanı olarak geçiyor. Garibaldi meydanı günün her saatinde çok kalabalık. Aynı Taksim meydanı gibi, gençlerin buluşma yeri.
Palermo’da şehir turu yapabileceğiniz 2 katlı turist otobüsleri de var. Biz de bu otobüslere binerek keyifli bir şehir turu yapıyoruz. Tiyatro Massimo’dan geçerek eski Roma şehir kalıntılarını görüyoruz. Ardından Dört Mevsim çeşmesine ve Utanç Meydanına geliyoruz. Bu meydana heykeller çıplak olduğu için Utanç meydanı (Fontana Proteria) adını vermişler. Buradaki binalar 16. yüzyıl’dan kalma, bakımsız ve çok eski.
Ardından “Porto Perise” adı verilen Mutluluk Kapısı’ndan geçiyoruz. Mısır mimarisi ile yapılmış olan Botanik bahçesi, tren istasyonu, Victoria Emanuelle heykeli, 1400’lerden kalma eski bir kapı, Katedral, İngiliz Bahçesi, Porta Carini kapısı, Tiyatro Massimo, İtalya Bankası, Politeama Garibaldi tiyatrosu, Porta Nuova Şehir kapısı, Palermo merkez tren garı bu tur esnasında görülebilecek önemli yapılar.
Kentin içinde ara sokaklarda küçük balkonlardan sarkan çamaşırlar, bize Sicilya’da olduğunuzu hatırlatırcasına devamlı karşımıza çıkıyor. Binaların çoğunun dış cephesi volkanik kayalardan yapılmış.
Palermo’daki en etkileyici yerlerden biri Monte Pelegrina San Rozalyo Kilisesi. Bu kilise, Palermo’nun tepesinde kayaların içine oyulmuş. Küçük ama çok ilginç bir mağara kilise burası.
12. yüzyılda Rozalyo adındaki genç bir kız bu mağaraya gelmiş. Burada ibadet etmeye başlamış. Zamanla bu kıza insanlar dileklerini anlatmaya başlamışlar. İnsanlar bu kızın kendi dileklerini dinleyip Tanrı’ya ulaştırdığına inanmaya başlamışlar.
Uzun yıllar sonra 1924’te Palermolu tarihçiler tarafından bulunan bu mağara kilise kesinlikle görülmeye değer.
Palermo'da kentin tarihi, mimarisi ve kiliseleri gezmek için mükemmel konumda yer alan Heima Suite ve Quattro Canti Valù otellerinde konaklayabilirsiniz.